mâ' |
: | ماء |
(a. i. c. : miyâh) : su. (bkz. : âb). Bi-l-mâ' : hidra. Havz-r mâ' : su havuzu. Kibrît-i mâ' : kim. hidrosülfirik. Klor ma' : kim. hidroklorik. Mikyâs-ı mâ' : fiz. hidrometre. |
Müvellid-ül-ma' |
: |
kim. hidrojen, fr. hydrogfcne. |
|
Müvellid-ül-humûza |
: |
kim. oksijen, fr. oxygene. Tedâvî bi-l-mâ' : su tedavisi. |
|
mâ'-i câri |
: |
akar su |
|
mâ'-i billûrî |
: |
billûrlaşma suyu. |
|
mâ'-i ebyaz |
: |
hek. bir perdeden dolayı görüş kuvvetinin kaybolması. |
|
mâ-i harâciyye |
: |
Arap toprakları dışındaki sular. [Dicle, Fırat gibi büyük nehirler] |
|
mâ'-i lezîz |
: |
tatlı su. |
|
mâ'-i mukattar |
: |
damıtık su. |
|
mâ'-i râkid |
: |
durgun su. |
|
mâ'-i zerrin |
: |
altın suyu. |
|
mâ'-ül-bahr |
: |
deniz suyu. |
|
mâ'-ül-hayât |
: |
hayat suyu. (bkz. : âb-ı hayât). |
|
mâ- |
: | ما |
(a. e.) : 1) o şey ki, şu nesnedeki. mâ-ba’d : alttaki, sondaki. mâ-beyn : aradaki iki şeyin arası. 2) nefi edatı, (bkz. : lâ). mâ-fi-l-yed : huk. münâsahadaki ilk mes'eleler-de vârislerden her birine isabet eden ve murisin veresesine taksimi lâzım gelen miktar. |
mâ |
: | ما |
(f. zm.) : biz. |
ma', maa |
: | مع ، مع |
(a. e.) : ile, beraber, birlikte. |
maa-fâiz |
: |
faizle birlikte. |
|
maâb |
: | معاب |
(a. i.) : 1) ayıp yeri. 2) ayıp. |
maâbid |
: | معابد |
(a. i. ma'bed'in c.) : ibâdet edecek yerler, tapınaklar. |
maâbid-i Islâmiyye |
: |
islâm ma'bedleri; mescid ve camiler. |
|
maâbir |
: | معابر |
(a. i. ma'bed'in c.) : çitler, geçilecek yerler, köprüler, kemerler. Turuk u maâbir : yollar ve geçitler. Turuk ve maâbir nezâreti : [eskiden] nâfia vekâleti. |
maâcîn |
: | معاجين |
(a. i. ma'cûn'un c.) : hamur kıvamına getirilmiş, yuğurulmuş şeyler. maâcîn-i tıbbiyye : hekimliğe âit macunlar. |
maâd |
: | معاد |
(a. i. avdet'den.) : 1) dönülen, dönüp gidilecek yer. 2) âhiret. 3) dönüş, geri gidiş. 4) tas. gaye, amaç, ulaşılacak yer.5) dünyadan sonraki hayat. Akl-i maâd : geleceği, bundan sonraki hayâtı kavrama, llm-i maâd : hayat sonu bilgisi, fr. eschatologie. Mebde ü maâd : gelinen ve gidilecek olan yer; insanın dünyâya gelişi ve dönüşü. Yevm-i maâd : kıyamet günü, tekrar dirilme günü. (bkz. : rûz-i mahşer). |
mâ-adâ |
: | ماعدا |
(a. e.) : -den başka, (bkz. : mâ-halâ). |
maâdin |
: | معادن |
(a. i. ma'den'in c.) : mâdenler. |
maâdin-i seb'a |
: |
(yedi mâden) : altın, gümüş, bakır, kalay, demir, kurşun, nikel. |
|
maâdiyyat |
: | معاديات |
(a. i. c.) : eskatologya, fr. eschatologie. (bkz. : ilâhiyyât). |
maa-hazâ |
: | مع هذا |
(a. bağ.) : böyle iken, bununla beraber. |
maâhid |
: | معاهد |
(a. i. ma'hed'in c.) : akit, antlaşma yapılan, sözleşilen yerler. |
maaış |
: | معائش |
(a. i. maişet m c.) : (bkz. : maâyiş). |
maâk |
: | معاك |
(a. i.) : mezhep; meslek. 2) sığınacak yer. (bkz. : melâz, penâh). |
maâkıd |
: | معاقد |
(a. i. ma'kad'ın c.) : ma'kadler, akdedilecek yerler. |
maâkıl |
: | معاقل |
(a. i. ma'kıl, ma'kale, ma'kule'nin c.) : 1) sığınacak yerler. 2) kan pahalan. |
maakka |
: | معقه |
(a. i.) : çocuğun anaya babaya olan itaatsizliği. |
maa-l-cemâe |
: | مع الجماعه |
(a. zf.) : cemaatle, cemaatle birlikte. |
maa-l-esef |
: | مع الاسف |
(a. zf.) : esefle [söylüyorum] , yazık ki. |
maa-l-iftihâr |
: | مع الافتخار |
(a. zf.) : iftiharla, övünerek. |
maâlî |
: | معالی |
(a. i. ma'lât'ın c.) : 1) yüksek, derin fikirler. İdrâk-i maâlî : yüksek, derin fikirleri kavrama. 2) şerefler, ululuklar. İk-tisâb-ı maâli : şerefler, ululuklar kazanma. Meyl-i maâlî : ululuğu, derin şeyleri öğrenme hevesi. |
maâlif |
: | معالف |
(a. i. ma'lef'in c.) : alef, ot, saman, hayvan yemi gibi şeyler konulan yerler. |
mailim |
: | معالم |
(a. i. ma'lem'in c.) : 1) izler, eserler, nişaneler. 2) dînî inanmalara âit meseleler. |
maâlim-ül-hayr, mailim-ül-yakîn |
: |
dînî itikatlara âit yazılmış iki eser. |
|
maa-l-kerâha |
: | مع الكراحه |
(a. zf.) : kerâhatle, istemeyerek, zorla. |
maal-memnûniyye |
: | مع الممنونيه |
(a. zf.) : memnuniyetle, memnunlukla, seve seve. |
maa-mâ-fîh |
: | مع ما فيه |
(a. zf.) : bununla beraber, böyle iken, böyle ise de. |
maan |
: |
(a. zf.) : beraber, birlikte, (bkz. : mashûben). |
|
maân |
: | معان |
(a. i.) : mekân, (bkz. : monzil). |
maâmi' |
: | معامع |
(a. i. ma'maa'nın c.) : ateş çatırtıları. |
maânî |
: | معانی |
(a. i. ma'nâ'nın c.) : mânâlar, İlm-i maânî : lügat ve sentaks mes'eleleriyle, sözün maksada uygunluğundan bahseden ilim. |
maâr |
: | معار |
(a. i.) : ar ve hayaya sebep olacak şeyler. |
maârî |
: | معاری |
(a. i.) : insanın dâima çıplak kalan âzası. |
maârîc |
: | معاريج |
(a. i. mi'râc'ın c.) : merdivenler. |
maârif |
: | معارف |
(e. i. ma'rifet'in c.) : 1) ma'rifetler, bilimler. 2) bilgi, kültür. |
maârif-i rabbâniyye |
: |
ilâhî bilgiler. |
|
maârif-i mütenevvie |
: |
türlü türlü bilgiler. |
|
Maârif-i Umûmiyye Nezâreti |
: |
Maârif Vekâleti, Mâarif Vekilliği, Millî Eğitim Bakanlığı. |
|
maârif-mend |
: | معارفمند |
(a. s. c. : maârif-mendân) : bilgili bilgi sahibi. |
maârif-mendân |
: | معارفمندان |
(a. f. b. s. maârif-mend'in c.) : bilgililer, bilgi sahibi olanlar. |
maârif-perver |
: | معارفپرور |
(a. f. b. s.) : maârifi seven, maârifle ilgili şeyleri koruyan. |
maârif-perverâne |
: | معارفپرورانه |
(a. f. zf.) : maârif pervercesine, maârifi korurcasına. |
maârif-perverî |
: | معارفپروری |
(a. f. b. i.) : maârifi sevme, maârifle ilgili şeyleri koruma. |
maârik |
: | معارك |
(a. i. ma'rek, ma'reke'nin c.) : savaş meydanları. |
maârîz |
: | معاريض |
(a. i. mi'râz'ın c.) : kapalı [mânâlar] |
maâsır |
: | معاصر |
(a. i. ma'sara'nın c.) : üzüm, susam ve sâirenin sıkılacağı yerler. |
Maâsî |
: | معاصی |
(a. i. ma'syet) : 1) âsîlikler, isyanlar, itaatsizlikler. 2) günahlar. |
maaş |
: | معاش |
(a. i. ayş'den.) : 1) yaşayış, dirlik. 2) geçinecek şey. 3) (c. : maâşât) me'-murlara, emeklilere, dul ve yetimlere verilen aylık. Akl-ı maa : geçim, kazanç düşüncesi, maîşet derdi. Ocd-maâş : hareketi, yaşayışı fena olan. Teng-maâş : geçimi dar, sıkıntılı. |
maâşât |
: | معاشات |
(a. i. Maaş 3 ün c.) : me'murlara, emeklilere, dul ve yetimlere verilen aylıklar. |
maâşir |
: | معاشر |
(a. i. ma'şer'in c.) : cemaatler, topluluklar, güruhlar. |
maâtıf |
: | معاطف |
(a. i. ma'tıf, mı'taf'ın c.) : bakılacak, gözlenilecek yerler. |
maâtîr |
: | معاطير |
(a. s. mı'târ'ın c.) : dâima güzel koku sürünenler. |
maa-t-teessüf |
: | مع التاسف |
(a. zf.) : teessüfle, esefle, yazık ki. |
maâvil |
: | معاول |
(a. i. mi'vel'in c.) : külünkler, taş, kaya parçalamaya yarayan sivri kazmalar. |
maavin |
: | معاون |
(a. i. maûnet'in c.) : 1) yardımlar. 2) azıklar, yol yiyecekleri. |
maâyib |
: | معايب |
(a. i. ayb'dan. maîb'in c.) : ayıp sayılan şeyler, kusurlar, lekeler. |
maâiş |
: | معاش |
(a. i. maîşet'in c.) : geçinmeler, geçinişler, geçinmek için lüzumlu şeyler. |
maâz |
: | معاذ |
(a. i.) : sığınacak yer. (bkz. : ilticâ-gâh, melce). |
maa-zâlik |
: | مع ذلك |
(a. e.) : bununla beraber, şu var ki. |
maâz-Allah |
: | معاذ الله |
(a. n.) : 1) yegâne sığınacak Allah’tır. 2) Allah korusun, Allah esirgesin, Allah saklasın. |
maâzım |
: | معاظم |
(a. s. mu'zam'ın c.) : en büyük kısımlar [bir şeyin] |
maâzır |
: | مآزر |
(a. i. me'zer'in c.) : sığınacak yerler. |
maâzır |
: | معاذ |
(a. i. ma'zeret'in c.) : mazeretler. |
maâzîr |
: | معاذير |
(a. i. mi'zâr'ın c.) : perdeler. |
maa-ziyâdetin |
: | مع زيادة |
(a. zf.) : ziyadesiyle, fazlasıyla, bol bol. |
|
|
|