mât |
: | مات |
(f. i.) : satranç oyununda yenilme. |
matâbi' |
: | مطابع |
(a. i. matbaa'nın c.) : *basımevleri. |
matâbih |
: | مطابيخ |
(a. i. tabh'dan. matbûh'urt c.) : tabholunmuş, pişirilmiş şeyler. |
matâf |
: | مطاف |
(a. i. tavâf'dan. c. : matâif) : tavaf edilecek, etrafı dolaşıp ziyaret edilecek yer. |
Matâhir |
: | مطاهر |
(a. i. mathare'nin c.) : 1) içinde yıkanıp taharet olunacak yerler, gusülhâneler. 2) mataralar, su kapları. |
matâif |
: | مطائف |
(a. i. tavaftan, matâf'ın c.) : tavaf edilecek, etrafı dolaşıp ziyaret edilecek yerler. |
matâim |
: | مطاعم |
(a. i. mat'am'ın c.) : taam edilecek, yemek yenilecek yerler, yemek odaları. |
matâîm |
: | مطاعيم |
(a. s. mıt'ârn'ın c.) : 1) başkalarını beslemeler. 2) doymakbilmezler, oburlar. |
matâin |
: | مطائن |
(a. i. matîn'in c.) : balçıkla sıvanmış [yerler] |
matâin |
: | مطامعن |
(a. i. mat'an'ın c.) : ta'n edilecek, sövülecek yerler. |
matâîn |
: | مطاعين |
(a. i. mıt'ân'ın c.) : mızrakta yaralamakta mahir olan. |
matâlîl |
: | مطاليل |
(a. s. matlûl'ün c.) : yaş, ıslak [nesneler] |
mat'am |
: | مطعم |
(a. i. c. : matâim) : taam edilecek, yemek yenilecek yer, yemek odası. |
matâmih |
: | مطامح |
(a. i. matmah'ın c.) : göz dikilen, göz konulan şeyler. |
matâmîr |
: | مطامير |
(a. i. matmûre'nin c.) : 1) toprakaltı yerler". 2) mezarlar. |
mat'an |
: | مطعن |
(a. i. c. : matâin) : ta'n edilecek, sövülecek yer. |
matar |
: | مطر |
(a. i. c. : emtâr) : yağmur, (bkz. : bârân, gays). |
matara |
: | مطره |
(a. i.) : yolculukta boyuna veya bele asılı olarak taşınan, ekseriya üzeri aba kaplı su kabı. |
matâre |
: | مطاره |
(a. i.) : kuşu çok olan yer. |
matârık |
: | مطارق |
(a. i. mıtrak ve mıtra-ka'nın c.) : demirci çekiçleri. |
matârid |
: | مطارد |
(a. i. mıtred'in c.) : mızraklar, zıpkınlar. |
matârih |
: | مطارح |
(a. i. matrah'ın c.) : 1) tarhedilecek yerler. 2) bir şey atılan yerler. |
matâvî |
: | مطاوی |
(a. i. matvâ, matvî'nirt c.) : durulmuş, bükülmüş şeyler; kıvrımlar. |
matâyâ' |
: | مطايا |
(a. i. matiyye'nin c.) : binek hayvanları, (bkz. : devâbb). |
matbaa |
: | مطبعه |
(a. i. tab'dan. c. : ma-tâbı') : matbaalar, *basımevleri. matbaa-i âmire : devlet matbaası. |
matbah |
: | مطبخ |
(a. i. tabh'dan. c. : ma-tâbih) : mutfak, (bkz. : tâb-hâne). matbah-ı âmire : saray mutvağı. |
matbah-ı şerif |
: |
1) Mevlevi tekkelerinde yemek-pişirilen yer; 2) Mevleyî tekkelerinde dervişin ilk terbiye yeri. |
|
matbû' |
: | مطبوع |
(a. s.) : 1) tab' olunmuş, . asılmış [kitap, gazete] . 2) hoş, lâtif, makbul, güzel. Suhen-i matbû' : hoş, güzel söz. |
matbûât |
: | مطبوعات |
(a. i. matbû'un c.) : basılmış şeyler; kitaplar; [en çok] gazeteler. |
matbûat müdîriyyet-i umûmiyyesi |
: |
basın yayın umum müdürlüğü. |
|
Matbûat Umûm Müdürlüğü |
: |
Basın, Yayın (ve Turizm) Umum Müdürlümü. |
|
matbûh |
: | مطبوخ |
(a. s. tabh'dan c. : matâ-bîh) : 1) tabholunmuş, pişirilmiş. Taâ. m- matbûh : pişmiş yemek. 2) kaynatılmış, haşlanmış [ilâç] |
matbûhât |
: | مطبوخات |
(a. i. matbûh'un c.) : 1) pişirilmiş yemekler. 2) kaynatılmış ilâçlar. |
mâ-tekaddem |
: | ما تقدم |
(a. i.) : 1) geçmiş. zaman, (bkz. : mâzî). 2) geçen şey. (bkz. : sabık). 3) önceleri. |
matem |
: | ماتم |
(a. i.) : 1) hüzün, keder ve musibet zamanındaki ağlayış, yas; yaslı, kederli bulunma, (bkz. : şîyen). 2) Muharrem ayının ilk on gününde Hz. Imâm-ı Hüseyin için yas-tutarak mersiyeler okuma âdeti. |
mâtem-dâr |
: | ماتمدار |
(a. f. b. s.) : matemli, yaslı, acılı. |
mâtem-engîz |
: | ماتم انگيز |
(a. f. b. s.) : matem koparan, mâtemi, yası gerektiren |
mâtem-fezâ |
: | ماتم فزا |
(a. f. b. s.) : matemi yası artıran |
mâtemî |
: | ماتمى |
(a. s.) : matemli, yaslı |
mâtem-kede |
: | ماتم كده |
(a. f. b. s.) : matem yas evi. (bkz. Beyt-ül-hazen, mâtem-serâ) |
mâtem-künân |
: | ماتم كنان |
(a. f. zf.) : matem ederek, yas tutarak. |
mâtem-serâ |
: | ماتم سرا |
(a. f. b. s.) : matem yas evi. (bkz. Beyt-ül-hazen, mâtem-kede) |
mâtem-zede |
: | ماتمزده |
(a. f. b. s.) : mateme yasa tutulmuş, mâtemli, yaslı |
mâtır |
: | ماطر |
(a. s. matar'dan) : yağan, yağıcı. |
matfâ |
: | مطفی |
(a. s. ıtfâ'dan) : ıtfâ edilmiş, söndürülmüş. |
mathare |
: | مطهره |
(a. i. c. : matâhir) : 1) içinde yıkanıp taharet olucak yer, gusülhâne. 2) matara, su kabı. |
mathûm |
: | مطحوم |
(a. i.) : dolu, dolmuş. |
mathûn |
: | مطحون |
(a. s. tahn'dan) : tahno-lunmuş, üvütülmüş. |
matîyye |
: | مطيه |
(a. i. c. : matâyâ) : binek hayvanı, (bkz. : dâbbe). |
matiyye-i nefs |
: |
binek atını andıran nefs. [nef-süke matiyyetüke ferfik biha = nefsin binek atındır, onu hoş tut! - Hadîs-i Şerifi. |
|
matiyye-rân |
: | مطيه ران |
(a. b. s.) : bindiği hayvanı yola süren. |
matl |
: | مطل |
(a. i.) : 1) geçirme, atlatma, defetme. 2) çekme. |
matla' |
: | مطلع |
(a. i. tulû'dan c. : matâli') : 1) tulü' edecek, doğacak yer. 2) Güneş ve şâir yıldızların doğması. 3) ed. kasîde veya gazelin kafiyeli olan ilk beyti. Hüsn-i matla' : ed. gazelde matla'dan sonra gelen güzel renkli beyit, |
matla'-ı garâ |
: |
ed. her iki mısraında kafiye bulunan beyit. |
|
matlab, matlabe |
: | مطلب ، مطلبه |
(a. s. taleb'den. c. : matâllb) : 1) talebolunan, meram, maksat, istenilen şey, istek. 2) bahis, mesele. |
matlab-ı dil-hâh |
: |
gönlün istediği arzu, maksat. |
|
matlub |
: | مطلوب |
(a. i. taleb'den c. : matlûbât) : 1) talebedilen, istenilen, aranılan şey. 2) alacak, fr. credit. 3) müz. Türk müziğinin en az beş asırlık bir mürekkep makamı olup, zamâ' nımıza bir numunesi kalmamıştır. |
matlûbât |
: | مطلوبات |
(a. i. matlûb'un c.) : 1) talebedilen, istenilen, aranılan şeyler. 2) alacaklar, fr. credits. |
matlûbek |
: | مطلوبك |
(a. f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en eski bir mürekkep makamı olup numunesi kalmamıştır. |
matlûl |
: | مطلول |
(a. s. c. : matâlil) : yaş, ıslak [nesne] |
matma', matmaa |
: | مطمع ، مطمعه |
(a. i.) : tamah edilecek, istenilecek şey. |
matmah |
: | مطمح |
(a. i. c. : matâmih) : öz dikilen şey, göz konulan yer, gözü kaldırıp bakacak yer. |
matmû' |
: | مطموع |
(a. s. tama'dan) : tama' olunmuş; hırsla istenen [şey] |
matmûr |
: | مطمور |
(a. s.) : toprak altına konulmuş, gömülmüş, (bkz. : medfûn). |
matmûre |
: | مطموره |
(a. i. c. : matâmîr) : 1) mahzen gibi toprak altında öteberi saklanan yer. 2) mezar, kabir. |
matmûre-i fena |
: |
mezar, kabir. |
|
matmûs |
: | مطموس |
(a. s.) : gözü sonradan kör olmuş [adam] |
matrah |
: | مطرح |
(a. i. tarh'dan c. : matârih) : 1) tarh edilecek; tarh olunacak nesne, miktar. 2) yer. (bkz. : mahal). 3) bir şey atılan yer. |
matrak |
: | مطراق |
(a. i.) : (bkz. : mıtrak). |
matrân |
: | مطران |
(a. i.) : taç giymiş piskopos, [mıtrân şekli de vardır] |
matrûd |
: | مطرود |
(a. s. tard'dan c. : matrûdîn) : tardolunmuş, kovulmuş, vazifesinden çıkarılmış, kovuntu. |
matrûdîn |
: | مطرودين |
(a. s. matrûd'un c.) : tard olunmuşlar, kovulmuşlar. |
matrûdiyyet |
: | مطرويات |
(a. i.) : matrutluk, kovuntuluk. |
matrûh |
: | مطروح |
(a. s. tarh'dan) : 1) tarh edilmiş, çıkarılmış. 2) belirtilmiş, konulmuş [vergi] . 3) temeli atılmış [bina] |
matrûh-ün-minh |
: | مطروح منه |
(a. b. s.) : mat. eksilen, kendisinden başka bir sayı çıkarılan. |
matrûk |
: | مطروق |
(a. s.) : 1) gevşek, sölpük [adam] . 2) kuruduktan sonra yağmurun tarâvetlendirdiği yer. |
matruş |
: | مطروش |
(a. s.) : sakalsız, sakalı tıraş edilmiş, (bkz. : mahlûk). |
mattâl, mattâle |
: | مطال ، مطاله |
(a. s.) : dâima vadini veya borcunu uzatıp geciktiren. |
ma'tûf |
: | معطوف |
(a. s. atf'dan) : 1) eğilmiş, bir tarafa doğru çevrilmiş. 2) birine isnâdolunmuş, yöneltilmiş. |
ma'tûfün aleyh |
: |
bir rabıt edatı ile ("bağlaç) kendisine bağlı olan kelime. |
|
ma'tûh, ma'tûhe |
: | معتوه ، معتوهه |
(a. s. ateh'den) : ateh getirmiş, 'bunamış, bunak, (bkz. : fertût). |
ma'tûh-âne |
: | معتوهانه |
(a. f. zf.) : bunamışçasına, bunakçasına. |
ma'tûk, ma'tûka |
: | معتوق ، معتوق |
(a. s. atâk'dan. c. : maâtîk) : azatlı, azat olunmuş, (bkz. : atîk2. |
ma'tûka |
: | معتوقه |
(a. s. c. : maâtîk) : azatlı, azat olunmuş [kadın, kız] |
mat'ûm |
: | مطعوم |
(a. s. c. : mat'ûmât) : yenecek yemek. |
mat'ûmât |
: | مطعومات |
(a. i. c.) : yenecek şeyler. |
mat'ûn |
: | مطعون |
(a. s. ta'n'dan) : 1) ta'nolunmuş, ayıplanmış. 2) (tâûn'dan) : taûn'a, vebaya tutulmuş. |
mat'ûnen |
: | مطعونا |
(a. zf.) : taûn'a, vebaya tutularak. |
matvâ |
: | مطوی |
(a. i. c. : matâvî) : (bkz. : matvî). |
matvî |
: | مطوی |
(a. i. tayy'dan c. : matâvî) : durulmuş, bükülmüş şey; kıvrım, (bkz. : matvâ). |
matviyyen |
: | مطويا |
(a. zf.) : bir şeyin içine sararak, dürerek; sarılı, dürülü olduğu halde. |