mey

: می

(f. i.) : şarap, (bkz. : bade, hamr, haniye).

mey-i nâb

:  

hâlis şarap.

mey-i nahvet

:  

gurur şarabı.

mey'

: ميع

eriyip akma.

mey'a

: ميعه

(a. i.) : bot. karagünlük.

mey'a, mey'at

: ميعه ، ميعت

(a. i.) : 1) bir şeyin tazelik zamanı. 2) yere dökülen nesnenin akıp gitmesi.

meyadîn

: ميادين

(a. i. meydân'ın c.) : meydanlar, alanlar. meyâdîn-i harb : savaş meydanları.

meyâmin

: ميامن

(a. i. meymenet'in c.) : uğurlar, bereketler, mutluluklar.

meyâmîn

: ميامين

(a. i. meymûn'un c.) : uğurlular, bereketliler; kutlular.

meyâsir

: مياسر

(a. i. meysere'nin c.) : 1) zenginlikler. 2) ask. sol cenahlar, ordunun sol kanadları.

meyâsîr

: مياسير

(a. i. meysûr'un c.) : (bkz. : meysûr).

mey-âşâm

: می آشام

(f. b. s.) : mey, şarap içen.

meyâzîb

: ميازيب

(a. i. mîzâb'ın c.) : oluklar, su yolları.

meyâıir

: ميازر

(s. i. mi'zer'in c.) : (bkz : meâzir).

meydân

: ميدان

(a. i. c. : meyâdîn) : 1) geniş, açık, düz yer, alan. 2) yarışma yeyâ karşılaşma yeri. At meydanı : hipodrom; [istanbul'da, Sultan Ahmed camif önündeki meydan] . Et meydanı : İstanbul'da, Aksaray'da, Horhor'da bulunan ve Yeniçerilerin tâlim yeri olan ve et de dağıtılan meydanın adı.

meydân-ı hamiyet

:  

hamiyet meydanı.

meydân-i harb

:  

savaş alanı. 3) ortaklık. 4) âyin yeri [Bektaşi tekkelerinde] . 5) fırsat, imkân.

meydân-ı mahşer

:  

mahşer meydanı.

meyelân

: ميلان

(a. i.) : (bkz. : meyi).

meyezd

: ميزد

(f. i.) : düğün veya işret meclisi.

mey-fürûş

: می فروش

(f. b. s.) : şarap satan, şarapçı; meyhaneci.

mev-gûıı

: می گون

(f. b. s.) : şarap renginde olan, kırmızıya çalan, (bkz. : şarabî).

mey-güsâr

: ميگسار

(f. b. s. ve i.) : birlikte şarap içen, içki arkadaşı.

mey-hâne

: ميخانه

(f. b. i.) : şarap, içki içilen ve satılan yer. (bkz. : mey-kede).

mey-hâr, mey-hâre

: می خوار ، می خواره

(a. b. s.) : şarap içen; içkici, ayyaş.

mey-hör

: مي خوار

(f. b. s.) : (bkz. : mey-hâr).

mey-höş

: ميخوش

(f. s.) : mayhoş, ekşim-trak.

mey-kede

: ميكده

(f. b. i.) : (bkz. : mey-hâne).

mey-kede-i âlem-i cân

:  

can âleminin meyhanesi.

mey-keş

: ميكش

(f. b. s.) : şarap içen.

meyil

: ميل

(a. i. c. : müyûl) : 1) eğilme, eğiklik; akıntı. 2) sevme, tutulma. 3) gönül akışı, (bkz. : meyelân).

meyl-i Arz

:  

astr. Arz'ın mihveri ile mahrek müs-tevîsi (yörünge düzlemi) arasındaki 23 derece 27 dakikalık açı.

meyl-i dil

:  

gönül arzusu.

meyl-i ibtisâm

:  

gülümseme meyli.

meyl-i tabîî

:  

tabîî istek. 4) astr. bir yıldızım meyli o yıldızın geçtiği farzolunan dâire-i sıa'nm, . dâire-i istivâ-i semaî üzerindeki kesişme noktast. ile o yıldız arasındaki kavis.

meylen

: ميلا

(o. zf.) : meylederek, eğilerek; o taraftan olarak.

meyliyyât

: ميليات

(a. i. c.) : bir tarafa meyleden istekler.

meymene

: ميمنه

(a. i.) : ask. ordunun sağ cenahı, sağ kanadı.

meymenet

: ميمنت

(a. i. yümn'den. c. : meyâmin) : bereket, saadet, mutluluk, uğurluluk. [zıddı : nuhuset]

meymûn

: ميمون

(a. i. yümn'den. c. : me-yâmîn) : uğurlu, bereketli, kutlu.

meyn

: مين

(a. i. c. : müyûn) : yalan söyleme; yalan

mey-perest

: می پرست

(f. b. s. c. : mey-pe-restân) : sürekli şarap içen. (bkz. : ayyaş).

mey-perestân

: می پرستان

(f. b. s. meyperest'in c.) : sürekli olarak şarap içenler, içkiciler.

mey-perestî

: می پرستی

(f. b. i.) : sürekli olarak şarap içme, içkicilik.

meysere

: ميسره

(a. i. c. : meyâsir) : 1) zenginlik. 2) ask. sol cenah, ordunun sol kanadı.

meysir

: ميسر

(a. i.) : (bkz. : kumar).

meysûr, ıneysûre

: ميسور ، ميسوره

(a. s. c. : meysûrât) : kolaylanmış, kolaylatılmış; kolay, (bkz. : âsân).

meysûrât

: ميسورات

(a. i. meysûr, meysûre'nin c.) : kolaylanmış, kolaylatılmış şeyler.

meyt

: ميت

(a. i. c. : emvât) : ölü. (bkz. : meyyit).

meyte

: ميته

(a. s.) : hayvan leşi. (bkz. : lâşe, meyyite).

meyte-hâr

: ميته خوار

(f. b. s.) : leş yiyen.

me'yûs, me'yûse

: مأيوس ، مأيوسه

(a. s. ye's'den.) : yeise düşmüş, ümidi kesilmiş, , ümitsiz, (bkz. : meftûr).

me'yûs-âne

: مأيوسانه

(a. f. zf.) : ümitsizlikle, ümitsizce.

me'yûsiyyet

: مأيوسيت

(a. i.) : meyyusluk, ümitsizlik.

meyve

: ميموه

(f. b. c. Meyve c. a. t. meyvehâ) : meyva, yemiş.

meyve-i dil

:  

(gönül meyvası) : evlâd.

meyve-i fazi

:  

ilim ve ma'rifet meyvası.

meyve-i huşk

:  

kuru yemiş.

meyve-i ter

:  

taze yemiş, [doğrusu : "mîve" dir]

meyve-bâr

: ميوه بار

(f. b. s.) : yemişli, yemiş veren, (bkz. : meyve-dâr).

meyve-cât

: ميموه جات

(f. i. meyve'nin c.) : meyvalar, yemişler, (bkz. : meyvehâ, semerât).

meyve-dâr

: ميوه دار

(f. b. s.) : meyvalı. yemişli, yemiş veren, (bkz. : meyve-bâr).

meyve-fürûş

: ميوه فروش

(f. b. s.) : meyva. yemiş satan, manav.

meyve-hâ

:  

(f. i. meyve'nin c.) : meyvalar, yemişler, (bkz. : meyve-cât, semerât).

meyve-hâ-yi gûnâ gûn

:  

türlü türlü yemişler.

meyve-huşk

: ميوه خشك

(f. b. i.) : meyva-hoş, kuru yemiş satılan yer.

meyyal

: ميال

(a. s. meyl'den.) : 1) çok meyleden, eğilen. 2) çok istekli, düşkün.

meyyâl-i İnhidam

:  

yıkılmak üzere bulunan-(bkz. : mâil-i inhidam).

meyyâl-i i'tilâ

:  

yükselmeye çok meyilli, istekli.

meyyit

: ميت

(a. i. mevt'den c. : emvât) : ölmüş, (bkz. : meyt).

meyyit-i mütehâr

:  

mec. ölmüş de duruyor, hareketsiz, tenbel.

meyyitâne

: ميتانه

(a. f. zf.) : ölü gibi, , ölüyü andırırcasına.

meyyite

: ميته

(a. i.) : hayvan leşi. (bkz. : lâşe, mevte).

meyzer

: ميزر

(a. i. c. : meâzir) : (bkz : . mi'zer).