mütelâffız

: متلفظ

(a. s. lâfz'dan) : telâffuz eden, bir sözü ağzından çıkaran, söyliyen. (bkz. : mütekellim).

mütelâfî

: متلفى

(a. s. lefâ'dan) : telâfî eden, kaybını, zararını karşılıyacak başka bir şey kazanan.

müteiâhhız

: متلحز

(a. s.) : telâhhuz eden, ekşi bir şey yiyenin yanında ağzı sulanan.

mütelâhız

: متلاحظ متلافی

(a. s.) : telâhuz eden, gözucu ile birbirine bakan.

mütelâhi

: متلاهی

(a. s. lehv'den) : sazla, oyunla uğraşan, oynıyan. (bkz. : mütelehhî).

mütelâhik

: متلاحق

(a. s. lühûk'dan) : telâhuk eden, birbirine mülhak olan, birbiri ardından gelen, birbiri ardından yetişip birleşen, birbirine katılan, katışan.

mütelâhime

: متلاحمه

(a. i.) : deri ile beraber epeyce de et kesilmiş olan bir yara. [Hükmü, hükûmet-i adl'dir]

mütelâhiyâne

: متلاهيانه

(a. f. zf.) : sazla, oyunla uğraşarak, oynıyarak.

mütelâhiz

: متلاحظ

(a. s. c. : mütelâhizin) : telâhuz eden, gözucu ile bakışanlardan herbiri.

mütelâhizîn

: متلاحظين

(a. s. mütelâhiz'in c.) : telâhuz edenler, gözucu ile bakışanlar.

mütelâib

: متلاعب

(a. s. lâ'b'dan) : oynıyan, oyun ile meşgul olan.

mütela'ib

: متلعب

(a. s. lâ'b'dan) : telâ'ub eden, oynıyan, oyunla meşgul olan.

mütelâin

: متلاعن

(a. s.) : telâun eden, lânetleşen, uğursuzlaşan.

mütelâkî

: متلاقی

(a. s. lika'dan) : te-lâkî eden, kavuşan, kavuşmuş, ulaşmış.

mütelâkim

: متلاكم

(a. s.) : telâküm eden, birbirine yumruk atan.

mütelâkkıb

: متلقب

(a. s. lâkab'dan. c. : mütelâkkıbîn) : telâkkubeden, lâkab alan, lâkab takınan.

mütelâkkıbîn

: متلقبين

(a. s. mütelâkkıb'ın) : telâkkubedenler, lâkab alanlar, lâkab takınanlar.

mütelâkkım

: متلقم

(a. s.) : telâkkum eden, lokma yutan.

mütelâkkıt

: متلقط

(a. s.) : iltikat eden, surdan burdan dürüp devşiren.

mütelâkkî

: متلقی

(a. s.) : telakki eden, kabul eden, alan, . . . . nazariyle bakan.

mütelâkkib

: متلقب

(a. s. lâkab'dan) : lâkaplanmış.

mütelâl, mütelâlî

: متلال ، متلالی

(a. s.) : parıldıyan, ışıldıyan [şimşek gibi çakarak"]

mütelâsık, mütelâsıka

: متلاصق ، متلاصقه

(a. s. lusûk'dan) : telâsuk eden, birbirine bitişen, bitişik. Hutût-ı mütelâsıka : birleşmiş hatlar, çizgiler.

müteiâsık-ül-fekkeyn

:  

zool. yapışık çeneliler.

mütelâsık-ül-vüreykat-ı ke'siyye

:  

bot. bitişik "çanakyapraklılar.

mütelâ'sim

: متلعثم

(a. s. c. : mütelâ'simîn) : telâ'süm eden, kemküm eden, saçmasapan cevap veren.

mütelâ'sim-âne

: متلعثمانه

(a. f. zf.) : kemküm ederek, saçmalıyarak.

mütelâ'simîn

: متلعثمين

(a. s. mütelâ'sim'in c.) : kemkümedenler, saçmalıyanlar.

mütelâssıs

: متلصص

(a. s. lüss'den) : hırsızlık eden.

mütelâşî

: متلاش

(o. s.) : telâş eden, acele eden, aceleci.

mütelâşiyâne

: متلاشيانه

(o. f. zf.) : telâş ile, acele ile.

mütelâtıf

: متلاطف

(a. s. lûtf'dan) : lûtf ile muamele eden, muamelesi kibar ve nâzik olan. (bkz. : mültefit).

mütelâtım, mütelâtıma

: متلاطم ، متلاطمه

(a. s.) : telâtum eden, birbirine çarpan, çalkalanan, dalgalanan, çırpıntılı; dalgalı. Deryâ-yi müte-lâtım : dalgalı deniz. Emvâc-ı mütelâtıma : birbirine çarpan dalgalar.

mütelâttıf

: متلطف

(a. s. lûtf'dan) : te-lâttuf eden, ince, nâzik davranan.

mütelâttıf-âne

: متلطفانه

(a. f. zf.) : incelikle, naziklikle.

mütelattıh

: متلطخ

(a. s.) : telâttuh eden, bulaşan, bulaşık olan [çamur, yağ v. b.]

mütelâzzi

: متلظی

(a. s.) : telâzzî eden, alev çıkaran, alevlenen.

mütelebbis

: متلبس

(a. s. libâs'dan) : te-lebbüs eden, giyinen, giyinmiş.

müteleclic

: متلجلج

(a. s.) : teleclüc eden, dilini çiğneyerek, basık basık konuşan.

müteleffif

: متلفف

(a. s.) : releffüf eden, sarılıp bürünen.

müteleffit

: متلفت

(a. s.) : teleffüt eden, iltifat eden.

müteleffit-âne

: متلفتانه

(a. zf.) : iltifat edercesine.

mütelehhi

: متلهی

(a. s. lehv'den) : sazla, oyunla vakit geçiren, (bkz. : mütelâhî).

mütelehhib

: متلهب

(a. s. leheb'den) : telehhübeden, alevlenen, alev çıkaran.

mütelehhif

: متلهف

(a. s. lehef'den. c. : mütelehhifîn) : telehhiif eden, hasret çeken, hüzünlü olan, yanıp yakılan.

mütelehhif-âne

: متلهفانه

(a. f. zf.) : hasret çekerek, tasalı, kaygılı olarak, yanıp yakılarak.

mütelehhifîn

: متلهفين

(a. s. mütelehhifin c.) : hasret çekenler, kederli, tasalı olanlar, yanıp yakılanlar.

mütelemmi'

: متلمع

(a. s. lem'den) : telemmü' eden, parıldıyan. Seyf-i mütelemmi' : parıldıyan kılıç.

mütelemmis

: متلمس

(a. s. lems'den) : telemmüs eden, dokunan [el ile]

mütelemmiz

: متلمذ

(a. s. c. : mütelemmizîn) : telemmüz eden, talebelik etmek suretiyle öğrenen.

mütelemmiz-âne

: متلمذانه

(a. f. zf.) : talebelik etmek sûretyile öğrenene yakışacak yolda.

mütelemmizîn

: متلمذين

(a. s. mütelemmiz'in c.) : telemmüz edenler, talebelik etmek suretiyle öğrenenler.

mütelessim

: متلثم

(a. s. c. : mütelessi.mîn) : telessüm eden, yüzü peçeli; yaşmaklı.

mütelevvin

: متلون

(a. s. levn'den) : 1) evvün eden, renkli, boyalı. 2) renkten renge giren, bir halde durmıyan, sebatsız, kararsız.

mütelevvin-ül-mizâc

:  

gelgeç [kimse]

mütelevvin-âne

: متلونانه

(a. f. zf.) : mütelevvin olana, renkten renge girene yakışacak surette.

mütelevvis

: متلوث

(a. s. levs'den) : telev-vüs eden, kirli, pis, mundar, (bkz. : mütevessih).

müteleyyin

: متلين

(a. s. leyyin'den) : teleyyün eden, yumuşak olan, yumuşıyan.

müteleyyis

: متليث

(a. s.) : arslan yürüyüşlü, arslan yürekli.

müteleyyis-âne

: متليثانه

(a. f. zf.) : arslancasına, arslan gibi. (bz : şîrâne).

mütelezzîc

: متلزج

(a. s.) : telezzücen, lüzûcetli, yapışkan olan, yapışkan.

mütelezzîz

: متلذذ

(a. s. lezzet’den) : tellezzüz eden, lezzet bulan, tat alan, hoşlanan

mütelezzîz-âne

: متلذذانه

(a. f. zf.) : tat alarak, hoşlanarak.

mü’telif

: مؤتلف

(a. s. ülfet’den) : 1) ülfet eden, alışan, alışık. 2) uygun, denk. (bkz. : muvâfık). zıddı : muhtelif