müzâb |
: | مذاب |
(a. s. zevebân'den) : izâbedilmiş, eritilmiş, erimiş. La'l-i müzâb : şarap. (bkz. : bade, hamr, sahbâ). |
müzâd |
: | مزاد |
(a. s. ziyâde'den) : çoğaltılmış, artırılmış. |
müza'fer |
: | مزعفر |
(a. s.) : safranlanmış, sarı renge boyanmış. |
müzâh |
: | مزاح |
(bkz. : mizâh) [aslı "müzâh" olduğu halde "mizah" şekli yaygındır] |
müzâhaf |
: | مزاحف |
(a. s.) : ed. zihaflı, şiirde vezin zaruretinden, bir harfi düşürülmüş, okunmamış veya memdut (uzun) iken kısa okunmuş olan kelime. |
müzâhame |
: | مزاحمه |
(a. i. zahm'den) : 1) zahmet, sıkıntı verme. 2) kalabalık; itişe kakışa hücum etme [bir yere] , (bkz. : izdiham). |
müzâhe |
: | مزاحه |
(a. i.) : (bkz. : mizah). |
müzaheret |
: | مظاهرت |
(a. i. zahr'den) : arkalama, yardım etme, koruma. |
müzâh-gû |
: | مزاحگو |
(a. f. s.) : (bkz. : mizâh-gû). |
müzâh-gû-yâne |
: | مزاحگويانه |
(a. f. zf.) : mizâhgû olana yakışır surette. |
müzâhim |
: | مزاحم |
zahmet, sıkıntı veren. 2) aykırı gelen. |
müzahir |
: | مظاهر |
(a. s. zahr'dan) : 1) zahir olan, arka, taraflı çıkan, yardım eden, koruyan. 2) i. erkek adı. |
müzahref |
: | مزخرف |
(a. s.) : 1) yalancı, sahte yaldız, tel, pul, boya gibi şeylerle süslü. 2) (c. : müzahrefât) : süprüntü, pislik. |
müzahrefât |
: | مذاكرات |
(a. s. Müzahref 2 nin c.) : süprüntüler, pislikler. |
müzâkerât |
: | مذاكره |
(a. i. müzâkere'nin c.) : müzâkereler. |
müzâkere |
: | مذارعه |
(a. i. zikr'den. c. : müzâkerât) : 1) bir iş hakkında konuşma, danışma. 2) talebenin dersini hazırlıyabilmek için çalışması. 3) fels. foylaşım, fr. deliberation. |
müzâl |
: | مذال |
(a. i.) : 1) etek, kuyruk. 2) ek, ilâve, (bkz. : zeyl). |
müzâraa |
: | مزارعه |
(a. i.) : zira' ile satma, [zira, 75-90 santimlik bir uzunluk ölçüsü] |
müzâraa |
: | مزارعه |
(a. i.) : 1) ekincilik üzerine yapılan işler. 2) fık. toprağa, çalışmıya ve kazanca ortak olmak üzere kurulan şirket. |
müzâvece |
: | مزاوجه |
(a. i. zevc'den) : 1) evlenme. 2) çift olma. |
müzâvele |
: | مزاوله |
(a. i.) : 1) bir şeyi, başka bir şeye yaklaştırma. 2) bir şey meydana getirmek için çalışma. |
müzayaka |
: | مضايقه |
(a. i. zîk, zayk ve dîk, dayk'dan) : sıkıntı, darlık, parasızlık; yokluk. |
müzayede |
: | مزايده |
(a. i. ziyâde'den) : artırma. |
müzâyele |
: | مزايله |
(a. i.) : birbirinden ayrılma. |
müzcât |
: | مزجات |
(a. s.) : az, az nesne, (bkz. : endek, kalîl). |
müzd |
: | مزد |
(f. i.) : 1) ücret, karşılık. 2) kira. 3) mükâfat. |
müzd-i dendân |
: |
diş kirası. |
|
müzdâd |
: | مزداد |
(a. s. ziyâde'den) : 1) ziyâdeleşmiş, artmış, çoğalmış. 2) i. kadın adı. |
müzdecir |
: | مزدجر |
(a. s.) : edilen yasağı kabul eden ve o yolda davranan. |
müzdeham |
: | مزدحم |
(a. s. zahm'den) : izdihamlı, kalabalık. |
müzdehim |
: | مزدحم |
(a. s. zahm'den) : izdihamlı, kalabalıklı. |
müzdehim-gâh |
: | مزدحمگاه |
(a. f. b. i.) : kalabalık yer. |
Müzdelife |
: | مزدلفه |
(a. h. i.) : Kabe'de, "Arafat" ile "Minâ" arasında bulunan kutsal bir yer. |
müzdevic |
: | مزدوج |
(a. s.) : 1) izdivâceden, evlenen. 2) bir kelimeye kafiye olan. (bkz. : mukaffa). |
müzdevice |
: | مزدوجه |
(a. i.) : bot. kavuşur suyosunları. |
müzd-ver |
: | مزدور |
(f. b. i.) : ücretle çalışan. |
müzebbak |
: | مزبق |
(a. s.) : zîbaklanmış, üstüne civa sürülmüş. |
müzebzeb |
: | مذبذب |
(a. s. zebzebe'den) : 1) bir şeye karar veremiyen, ikircimli; beceriksiz. 2) karmakarışık. |
müzebzib |
: | مذبذب |
(a. s. zebzebe'den) : 1) karıştıran, karmakarışık eden. 2) (bkz. : müzebzeb1). |
müzeffet |
: | مزفت |
(a. s.) : ziftli, ziftlenmiş, zift sürülmüş. |
müzehheb |
: | مذهب |
(a. s. zeheb'den) : 1) tezhibolunmuş, altın suyuna batırılmış. (bkz. : müzerkeş). 2) yaldızlanmış. |
müzehhib |
: | مذهب |
(a. s. zeheb'den) : 1) tezhîbeden, altın suyuna batıran, tezhipçi. 2) yaldıza batıran, yaldızcı. |
müzehher |
: | مزهر |
(a. s. zühre'den) : 1) çiçekli; çiçeklenmiş, çiçek açmış. 2) i. kadın adı. |
müzehher kûfî |
: |
i. g. s. bir yazı sitili. |
|
müzekkâ |
: | مزكی ، مزكا |
(a. s. zekât'dan) : 1) tezkiye edilmiş, paklanmış, aklanmış. 2) Allah'ın adı anılarak kesilmiş hayvan. 3) zekât verilmiş. |
müzekker |
: | مذكر |
(a. s. ve i. zikr'den) : 1) erkek, er. 2) a. gr. *eril, kelimeyi erkek gösteren [isim, zamir, sıfat, fiil] |
müzekker-i semaî |
: |
gr. erkeklere mahsus olduğu kulaktan duyulan kelime. |
|
müzekki |
: | مزكی |
(a. s. zekât'dan) : 1) tezkiye eden, temizliyen, aklıyan. ' 2) şahitlerin vaziyetini inceliyerek şahitlerinin kabul edilebileceğini ispat eden. 3) cenaze töreninde tezkiye eden. |
müzekkin-nüfûs |
: |
1) nefisleri arıtan; 2) 1469 fR74) da ölen $eyh Eşrefoğlu Abdullah'ın öğütleri hâvî dînî bir eseri. |
|
müzekkir |
: | مذكر |
(a. s. zikr'den) : 1) zikr hatıra getiren, andıran. 2) zikreden, ibâdet eden. |
müzekkire |
: | مذكره |
(a. i.) : zikr'den) : bir iş için üstün makama yazılan resmî kâğıt. |
müzellak |
: | مزلق |
(a. s.) : ayağı kaydırılmış. |
müzellef |
: | مزلف |
(a. s.) : yüzünde yeni yeni tüyler çıkan, (bkz. : şâbb-ı emred). [yapma kelimelerdendir] |
müzellil |
: | مذلل |
(a. s. züll ve zillet'den) : zelilleştiren, hakirleştiren. |
müzemmele |
: | مزمله |
(a. i.) : soğuk su testisi. |
müzemmem |
: | مذمم |
(a. s.) : bayağı, aşağılık, fena, küstah [adam] |
müzemmil |
: | مزمل |
(a. s.) : tezemmül etmiş, birşeye sarılmış, sargılanmış. |
müzenned |
: | مزند |
(a. i.) : 1) dar yer. 2) tamahkâr, elisıkı. |
müzennid |
: | مزند |
(a. s.) : çakmak ile ateş çakan. |
müzerkeş |
: | مزركش |
(a. f. b. s.) : altın sırmalı, altın sırma ile işlenmiş, (bkz. : müzehheb). Seccâde-i müzerkeş : altın sırma ile işlenmiş seccade. |
müzerri' |
: | مزرع |
(a. s. zer'den) : tohum eken [makine] |
müzevvâ |
: | مزوی |
(a. s. zâviye'den) : zâviyeli, köşeli. |
müzevveb |
: | مذوب |
(a. s.) : tezvîbedilmiş, eritilmiş. |
müzevvec |
: | مزوج |
(a. s. zevc'den) : tezvîc edilmiş, çiftleştirilmiş. |
müzevvek |
: | مزوق |
(a. s.) : civa ile yaldızlanmış. |
müzevver |
: | مزور |
(a. s.) : zever'den) : tez-vîr olunmuş, uydurulmuş, düzme [söz, haber. .] |
müzevvib |
: | مذوب |
(a. s. zevebân'dan) : tez-vîbeden, eriten. |
müzevvir |
: | مزور |
(a. s. zever'den. c. : müzevvirîn) : tezvîr eden, yalanı telleyip pullıyan, arabozucu. (bkz. : müfsid). |
müzevvir-âne |
: | مزورانه |
(a. f. zf.) : tezvircilikle, arabozuculukla. |
müzevvirîn |
: | مزورين |
(a. s. müzevvir'in c.) : tezvirciler, arabozucular. |
müzevvel |
: | مذيل |
(a. s. zeyl'den) : 1) zeyli, ilâvesi, katılmış nesnesi olan. 2) eklentisi olan. 3) cevâbı altına yazılıp geri gönderilen [tezkere] |
müzeyyelât |
: | مذيلات |
(a. i. c.) : katılmış şeyler, eklentiler. |
müzeyyelen |
: | مذيلا |
(a. zf.) : kâğıdın altına, ek karşılığı yazılarak. |
müzeyyen |
: | مزين |
(a. s. zînet'den. c. : müzeyyenât) : 1) zînetlendiril-miş, süslenmiş, süslü. 2) i. kadın adı. |
müzeyyenât |
: | مزينات |
(a. s. müzeyyen'in c.) : zînetlendirilmiş, süslenmiş şeyler, süslü şeyler. |
müzeyyif |
: | مزيف |
(a. s.) : 1) tezyîf edan, kalp olduğunu gösteren. 2) eğlenen. |
müıoyyif-âne |
: | مزيفانه |
(a. f. zf.) : 1) tezyifederek, alay ederek, eğlenerek, eğlenircesine. 2) aşağı görürcesine. |
müzeyyin |
: | مزين |
(a. s. zînet'den) : tezyîn eden, süsliyen. |
müzhere |
: | مزهره |
(a. i. c. : 'mezâhir) : çiçekli yer, çiçek bahçesi. |
müz'ic |
: | مزعج |
(a. s. za'c'dan) : iz'âceden, rahatsızlık veren, usandıran. |
müzîl |
: | مزيل |
(a. s. zevâl'den) : izâle eden, yok eden, gideren. |
müzîl-ül-levn |
: |
kim. renk gideren. |
|
müzill |
: | مذل |
(a. s.) : izlâl eden, zelil kılan. |
müzill |
: | مزل |
(a. s. zelle'den) : 1) ayak kaydına. 2) yanlış yaptıran, yanlış iş gördüren. |
müzmen |
: | مزمن |
(a. s.) : nıüzmin hâle gelmiş, mec. zayıflamış, halsiz düşmüş. |
müzmin, müzmine |
: | مزمن ، مزمنه |
(a. s.) : hek. üzerinden zaman geçmiş, eskimiş, süreğen [hastalık] , fr. chronique. lllet-i müzmine : süreğen hastalık. |
müznib |
: | مذنب |
(a. s. zeneb'den. c. : müznibîn) : günah, suç işliyen, suçlu, (bkz. : günâh-kâr). |
müznibin |
: | مزنبين |
(a. s. müznib'in c.) : günah işliyenler, suç işliyenler. |
müzzemmel |
: | مزمل |
(a. s.) : tezmîl edilmiş, elbise içine sarılmış. |
müzzemmil |
: | مزمل |
(a. s.) : tezmîl eden, elbise içine saran, (bkz. : mütezzemmil). devamı N harfi yazılmamış |
müzehheb |
: | مذهب |
(a. s. zeheb'den) : 1) tezhibolunmuş, altın suyuna batırılmış. (bkz. : müzerkeş). 2) yaldızlanmış. |
müzehhib |
: | مذهب |
(a. s. zeheb'den) : 1) tezhîbeden, altın suyuna batıran, tezhipçi. 2) yaldıza batıran, yaldızcı. |
müzehher |
: | مزهر |
(a. s. zühre'den) : 1) çiçekli; çiçeklenmiş, çiçek açmış. 2) i. kadın adı. |
müzehher kûfî |
: |
i. g. s. bir yazı sitili. |
|
müzekkâ |
: | مزكى ، مزكا |
(a. s. zekât'dan) : 1) tezkiye edilmiş, paklanmış, aklanmış. 2) Allah'ın adı anılarak kesilmiş hayvan. 3) zekât verilmiş. |
müzekker |
: | مذكر |
(a. s. ve i. zikr'den) : 1) erkek, er. 2) a. gr. *eril, kelimeyi erkek gösteren [isim, zamir, sıfat, fiil] |
müzekker-i semaî |
: |
gr. erkeklere mahsus olduğu kulaktan duyulan kelime. |
|
müzekkl |
: | مزكى |
(a. s. zekât'dan) : 1) tezkiye eden, temizliyen, aklıyan. ' 2) şahitlerin vazi-vetini inceliyerek şahitlerinin kabul edilebileceğini ispat eden. 3) cenaze töreninde tezkiye eden. |
müzekki-n-nüfûs |
: |
1) nefisleri arıtan; 2) 1469 fR74) da ölen $eyh Eşrefoğlu Abdullah'ın öğütleri hâvî dînî bir eseri. |
|
müzekkir |
: | مذكر |
(a. s. zikr'den) : 1) zikr hatıra getiren, andıran. 2) zikreden, ibâdet eden. |
müzekkire |
: | مذكره |
(a. i. zikr'den) : bir iş için üstün makama yazılan resmî kâğıt. |
müzellak |
: | مزلق |
(a. s.) : ayağı kaydırılmış. |
müzellef |
: | مزلف |
(a. s.) : yüzünde yeni yenitüyler çıkan, (bkz. : şâbb-ı emred). [yapma kelimelerdendir] |
müzellil |
: | مزلل |
(a. s. züll ve zillet'den) : zelilleştiren, hakirleştiren. |
müzemmele |
: | مزمله |
(a. i.) : soğuk su testisi. |
müzemmem |
: | مذمم |
(a. s.) : bayağı, aşağılık, fena, küstah [adam] |
müzemmil |
: | مزمل |
(a. s.) : tezemmül etmiş, bir şeye sarılmış, sargılanmış. |
müzenned |
: | مزند |
(a. i.) : 1) dar yer. 2) tamahkâr, elisıkı. |
müzennid |
: | مزند |
(a. s.) : çakmak ile ateş çakan. |
müzerkeş |
: | مزركش |
(a. f. b. s.) : altın sırmalı, altın sırma ile işlenmiş, (bkz. : müzehheb). Seccâde-i müzerkeş : altın sırma ile işlenmiş seccade. |
müzerri' |
: | مزرع |
(a. s. zer'den) : tohum eken [makine] |
müzevvâ |
: | مزوى |
(a. s. zâviye'den) : zâvi-yeli, köşeli. |
müzevveb |
: | مذوب |
(a. s.) : tezvîbedilmiş, eritilmiş. |
müzevvec |
: | مذوج |
(a. s. zevc'den) : tezvîcedilmiş, çiftleştirilmiş. |
müzevvek |
: | مذوق |
(a. s.) : civa ile yaldızlanmış. |
müzevver |
: | مذور |
(a. s. zever'den) : tez-vîr olunmuş, uydurulmuş, düzme [söz, haber. .] |
müzevvib |
: | مذوت |
(a. s. zevebân'dan) : tez-vîbeden, eriten. |
müzevvir |
: | مزور |
(a. s. zever'den. c. : müzevvirîn) : tezvîr eden, yalanı telleyip pullıyan, arabozucu. (bkz. : müfsid). |
müzevvir-âne |
: | مزورانه |
(a. f. zf.) : tezvirci-likle, arabozuculukla. |
müzevvirîn |
: | مزورين |
(a. s. müzevvir'in c.) : tezvirciler, arabozucular. |
müzeyyel |
: | مذيل |
(a. s. zeyl'den) : 1) zeyli, ilâvesi, katılmış nesnesi olan. 2) eklentisi olan. 3) cevâbı altına yazılıp geri gönderilen [tezkere] |
müzeyyelât |
: | مذيلات |
(a. i. c.) : katılmış şeyler, eklentiler. |
müzeyyelen |
: | مذيلا |
(a. zf.) : kâğıdın altına, ek karşılığı yazılarak. |
müzeyyen |
: | مزين |
(a. s. zînet'den. c. : müzeyyenât) : 1) zînetlendirilmiş, süslenmiş, süslü. 2) i. kadın adı. |
müzeyyenât |
: | مزينات |
(a. s. müzeyyen'in c.) : zînetlendirilmiş, süslenmiş şeyler, süslü şeyler. |
müzeyyif |
: | مزيف |
(a. s.) : 1) tezyîf edan, kalp olduğunu gösteren. 2) eğlenen. |
müıoyyif-âne |
: | مزيفانه |
(a. f. zf.) : 1) tezyifederek, alay ederek, eğlenerek, eğlenircesine. 2) aşağı görürcesine. |
müzeyyin |
: | مزين |
(a. s. zînet'den) : tezyîn eden, süsliyen. |
müzhere |
: | مزهره |
(a. i. c. : 'mezâhir) : çiçekli yer, çiçek bahçesi. |
müz'ic |
: | مزعج |
(a. s. za'c'dan) : iz'âceden, rahatsızlık veren, usandıran. |
müzîl |
: | مزيل |
(a. s. zevâl'den) : izâle eden, yok eden, gideren. |
müzîl-ül-levn |
: |
kim. renk gideren. |
|
müzill |
: | مذل |
(a. s.) : izlâl eden, zelil kılan. |
müzill |
: | مزل |
(a. s. zelle'den) : 1) ayak kaydına. 2) yanlış yaptıran, yanlış iş gördüren. |
müzmen |
: | مزمن |
(a. s.) : nıüzmin hâle gelmiş, mec. zayıflamış, halsiz düşmüş. |
müzmin, müzmine |
: | مزمن ، مزمنه |
(a. s.) : hek. üzerinden zaman geçmiş, eskimiş, süreğen [hastalık] , fr. chronique. lllet-i müzmine : süreğen hastalık. |
müznib |
: | مذنب |
(a. s. zeneb'den. c. : müz-nibîn) : günah, suç işliyen, suçlu, (bkz. : günâh-kâr). |
müznibin |
: | مزنبين |
(a. s. müznib'in c.) : günah işliyenler, suç işliyenler. |
müzzemmel |
: | مزمل |
(a. s.) : tezmîl edilmiş, elbise içine sarılmış. |
müzzemmil |
: | مزمل |
(a. s.) : tezmîl eden, elbise içine saran, (bkz. : mütezzemmil). |