mâ-ba'd

: مع بعد

(a. i.) : fels. sonu, sonrası, sonraki, alttaki. Mâ'ba'd. et-tabîiyye : * fizikötesi.

mâ-ba'd-et-tabîiyye

: مع بعد الطبيعيه

(a. b. i.) : fizikötesi, metafizik, fr. metaphysique.

mâ-bâkî

: ما باقی

(a. i.) : kalan, arta_kalan, geri kalan, (bkz. : bakıyye, mâ-baka).

ma'bed

: معبد

(a. i. ibâdet'den c. : maâ-bid) : ibâdet edilecek yer, tapınak.

mâ-beka

: ما بقی

("ka" uzun okunur, a. i.) : kalan, arta kalan, geri kalan, (bkz. : bakiyye, mâ-bâkî).

ma'ber

:  

(a. i. ubûr'dan c. : maâbir) : geçit, geçilecek yer, köprü, kemer, (bkz. : der-bend).

ma-beyn

: ما بين

(a. i.) : 1) iki şeyin arası, aradaki şey, ara. 2) haremle (kadınlar dâiresi ile) selâmlık (erkekler dâiresi) arasındaki oda. 3) sarayda, vükelânın ve diğer zevatın müracaat edecekleri ve pâdişah yakınlarının bulunduğu dâire. 4) padişah sarayı. mâ-beyn-i hümâyûn : sarayda, pâdişâhın husûsî olarak erkekleri kabul ettiği dâire. mâ-beyn kapısı : harem ile selâmlık dâirelerinin arasındaki kapı. mâ-beyn müşiri : sarayda mâbeyn dâiresi başı. 5) araya soğukluk girmiş olma. mâ-beyn olmak : ara açılmak. 6) müz : tam seslere göre îtibâr edilen ahenk-lere nazaran, yarım ses tiz olan ara âhenklere verilen bir ad. Bu suretle mansur mabeyni, dâvud m

mâ-bih-il.hayât

: مابه الحيات

(a. b. s.) : hayâta vesîle olan, yaşamaya sebep olan.

mâ-bih-il-iftihâr

: ما به الافتخار

(a. b. s.) : kendisiyle övünülen.

mâ-bih-il-i'timâd

: مابه الاعتماد

(a. b. s.) : îtimâda sebeb ve vesîle olan şey.

mâ-bih-iş-şuf'a

: معابه الشفعه

(a. zf.) : şuf'a onunla olur.

mâ-bih-it-temeddün

: مابه التمدن

(a. zf.) : medenîlik o şeyle hâsıl olur.

mabsara

: مبصره

(a. i.) : açık ve meydanda olan hususlar.

ma'bûd

: معبود

(a. i. ibâdet'den) : 1) kendisine ibâdet olunan, tapınılan. 2) Allah.

ma'bûd-i hakîkî

:  

Cenâbı Hâk.

ma'bûd-i lâ-yezâl

:  

ölmez, ebedî mabut.

ma'bûdün bil-hakk

:  

(yanılmadan tapılacak zat) : Allah.

ma'bûde

: معبوده

(a. i.) : şirk dolayısıyla kendisine ibâdet olunan peri, put, dişi tanrı, fr. deesse.