mübâade, mübâadet

: مباعده ، مباعدت

(a. i. bu'd'dan.) : 1) [iki kişi] birbirfcıden uzaklaşma, (bkz. : müfârakat1. . 2) birbirini sevmeyip soğuk ve uzak durma, (bkz. : istikrah).

mübâale

: مباعله

(a. i.) : cilveleşme, oynaşma [karı koca] , (bkz. : mülâabe).

mübâdât

: مبادات

(a. i.) : düşmanca davranış; saldırganlık.

mübâdelât

: مبادلات

(a. i. mübâdele'nin c.) : (bkz. : mübadele).

mübadele

: مبادله

(a. i. bedel'den. c. : mübâdelât) : 1) trampa, değiştokuş, bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi. 2) ulemânın kadılık ve medrese değiştirmeleri. [1654 den sonra bu söz yerine "mesafe" kullanılmıştır]

mübâdere, mübâderet

: مبادره ، مبادرت

(a. i. büdûr'dan.) : bir iş yapmıya girişme.

mübâdî

: مبادی

(a. s.) : meydana çıkaran, ortaya koyan.

Mübadil

: مبادل

(a. i. s.) : mübadele olun muş, başkasının yerine getirilmiş; bir şeye bedel tutulmuş.

Mübâdir

: مبادر

bir işe hemen girişen.

mübâgame

: مباغمه

(a. i.) : tatlı dillilik.

mübâgat

: مباغات

("ga" uzun okunur, a. i.) : kanunsuz evlenme.

mübâgate

: مباغته

(a. i.) : birdenbire oluş; sataşma.

mübâgaze

: مباغضه

(a. i. buğz'dan) : düşmanlık etme, kin besleme.

mübâgî

: مباغی

(a. s.) : blgî olma; isyan etme, ayaklanma.

mübâhasât

: مباحثات

(a. i. mübâhase'nin c.) : 1) bir iş hakkında iki veya daha çok kimse arasında edilen sözler, konuşmalar. 2) iddialı, karşılıklı konuşmalar, bahse girişmeler.

mübâhasât-ı edîb-âne

:  

terbiyelice mübâhaseler.

mübâhase

: مباحثه

(a. i. bahs'den. c. : mübâhasât) : 1) bir iş hakkında iki veya daha çok kimse arasında edilen söz, konuşma. 2) iddialı, karşılıklı konuşma, bahse girişme. (bkz. : münâkaşa).

mübâhât

: مباهات

(a. i.) : övünme, (bkz. : tefâhür). Sermâye-i mübâhât : haklı olarak övünme sebebi.

mübâhele

: مباهله

(a. i.) : 1) birbirine beddua etme, ilenme. 2) birbirinden nefret etme. (bkz. : mülâane).

mübâhî

: مباهی

(a. s.) : övünen (bkz. : müftehir1.)

mübâhis

: مباحث

(a. s. bahs'den. c. : mübâhisîn) : bir mesele üzerinde konuşan, münâkaşa eden.

mübâhisîn

: مباحثين

(a. s. mübâhis'in c.) : mübâhisler, bir mesele üzerinde konuşanlar, münâkaşa edenler.

müba'id, müba'ide

: مبعد ، مبعده

(a. s.) : teb'îdeden, uzaklaştıran. Kuwe-1 müba'ide : Arz'ın merkezinden gelen te'sir.

mübalâğa

: مبالغه

(a. î. bülûg'dan) : 1) işi, bir şeyi çok büyütme, pek ileri vardırma. 2) pek fazla, çbk aşırı. 3) küçük bir şeyi büyük gösterme, fr. exageration.

mübâlâga-i Acemine

:  

Acemlere yaraşır surette yapılan mübalâğa.

mübalâğa ile ism-i fail

:  

a. gr. "fa'al" kalıbına uyan kelimelerin ifâde ettiği : "en, pek, çok" mânâsını taşıyan şekli : ["bevvâl, halâ] , cevval, gaddar. . " gibi]

mübâlâgat

: مبالغات

("ga" uzun okunur, a. i. mübâlâga'nın c.) : mübalâğalar.

mübâlât

: مبالات

(a. i. belv'den.) : 1) kayırma. (bkz. : himâye). 2) dikkat, îtina. Adem-I mübâlât : dikkatsizlik, aldırış etmeme. 3) dikkat ve düşünce ile kaygılanma.

mübâlât-kâr

: مبالاتكار

(a. f. zf.) : mübâ-lâtlı; dikkat, itinâ ve düşünce ile kaygılanan.

mübâlât-kârâne

: مبالاتكارانه

(a. f. zf.) : mübâlâtkâr olana, dikkat, itinâ ve düşünce ile kaygılanana yaraşır surette.

mübâne

: مبانه

(a. i.) : huk. [eskiden] telâk-ı bâinle boşanmış olan kadınlar.

mübârât

: مبارات

(a. i.) : 1) bir kimsenin, karısından veya İş ortağından anlaşarak ayrılması, ayrılma. 2) misillemede bulunma, ["mü-bârâ" Acem şeklidir]

mübarek

: مبارك

(a. s. bereket'den.) : bereketli, feyizli. Nîl-I mübarek : verimli Nil. Uğurlu, hayırlı, mutlu, kutlu, (bkz. : ferruh). Id-i mübarek : kutsal bayram. 3) beğenilen, sevi len, kızılan, şaşılan kimse veya şey hakkında söylenir.

mübârek-bâd

: مبارك باد

(a. f. b. s. i.) : 1) "mübarek olsun, kutlu olsun!" 2) tebrik etme, kutlama.

mübâreke

: مباركه

(a. s. ve i.) : 1) mübarek, kutlu. 2) karşılıklı birbirini tebrik. Emâkin-i mübâreke (mübarek yerler) : Mekke, Medîne, Kudüs, Necef, Kerbelâ. . v. b. Leyâlî-i mübâreke (mübarek geceler) : ramazan, kandil. , v. b. Eyyâm-ı mübâreke : ramazan, bayram ve kandil günleri.

mübârekî

: مباركی

(a. f. i.) : mübâreklik; tebrik, kutlama, gözaydın.

mübâreze

: مبارزه

(a. i. bürûz'dan.) : cenk, kavga, uğraşma. Meydân-ı mübâreze : harb meydanı.

mübârezet

: مبارزت

(a. i.) : (bkz. : mübâreze).

mübâriz

: مبارز

(a. s. c. : mübârizân, mübârizîn) : 1) döğüşe, güreşe kalkışan. 2) kuvvetli münâkaşaya girişen.

mübârizân

: مبارزان

(a. s. mübâriz'in c.) : 1) döğüşe, güreşe kalkışanlar. 2) kuvvetli münâkaşaya girişenler.

mübâriz-âne

: مبارزانه

(a. f. zf.) : döğüşe, güreşe, münâkaşaya kalkışana yakışırcasına.

mübârizîn

: مبارزين

(a. s. mübâriz'in c.) : (bkz. : mübârizân).

mübâsele

: مباسله

(a. i.) : savaşta saldırma, ileri atılma.

mübâsete

: مباسطه

(a. i.) : biriyle teklifsiz görüşme.

mübâsil

: مباسل

kahramanlık, yiğitlik gösteren.

mübaşeret

: مباشرت

(a. i. beşr'den) : bir işe başlama, girişme.

mübâşereten itlaf

:  

fık. bir şeyi bizzat öldürme.

mübaşir

: مباشر

(a. i.) : 1) bir işe başlıyan. 2) mahkemede evrakı getirip götürmek ve mahkemeye girecekleri ve şahitleri yüksek sesle çağırmakla vaztfeli adliye m'muru. _ 3) muvakkat bir vazîfe olarak merkezden bâzı emirleri götüren ve içcâ_salâhiyeti de olan kimse.

mübâşiriyye

: مباشريه

(a. i.) : devletçe bir işi yapmıya me'mur edilenlerin masraflarına karşılık olmak üzere, gittikleri yerlerdeki halktan tahsîl olunan para.

miibâtana

: مباطنه

(a. i.) : bir mevzu (*konu) üzerinde karşılıklı çekişme.

mubayaa

: مبايعه

(a. i. bey'den. c. : mü-bâyaât) : satın alma.

mübâyaât

: مبايعات

(a. i. bey'at'dan. mübâ-yaa'nın c.) : satın almalar.

mübâyenet

: مباينت

(a. i. beyn'den) : 1) ayrılık, başkalık. 2) zıddiyet; tutmazlık.

mübâyin

: مباين

(a. s.) : 1) başka türlü, ayrı. 2) zıt.

mübdi'

: مبدع

(a. s. bid'at'dan) : 1) ibda eden, îcâdeden, yeni şeyler bulan, söyliyen. 2) din işlerinde bid'at ehlinden olan. 3) benzeri görülmemiş şiir söyliyen.

mübeccel

: مبجل

(a. s. becl ve bücûl'den) : 1) yüceltilmiş, saygı gösterilmiş, yüce, ulu. 2) i. kadın adı.

mübeddel

: مبدل

(a. s. bedel'den) : tebdil edilmiş, değişmiş, değiştirilmiş.

mübeddil

: مبدل

(a. s. bedel'den) : tebcili edici, değiştirici.

mübehhic

: مبهج

(a. s.) : tebhîceden, güzelleştiren.

mübekkî

: مبكی

(a. s.) : ağlatıcı, (bkz. : mübkî).

mübellig

: مبلغ

(a. s. bülûîj'dan) : 1) teblîg eden, haber veren, bildiren. 2) i. büyük camilerde imamın söylediğini tekrarlıyan kimse.

müberhen

: مبرهن

(a. s. bürhân'dan) : 1) bürhanlı, vesîka, delil ile ispat edilmiş. 2) aşikâr, belli.

müberkaa

: مبرقعه

(a. i.) : 1) başı beyaz olan kara dişi koyun, marye. 2) müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamıdır. Zamanımıza kalmış bir tek peşrev vardır ki sahibi meçhuldür. [Itrî'nin bu makamdan eserleri eski mecmualarda görüldüğüne göre XVIII. asra kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır]

müberrâ

: مبرا

(a. s. berâ'dan) : berî kılınmış, temize çıkmış, aklanmış.

müberred

: مبرد

(a. s. berd'den.) : tebrîdolunmuş, soğutulmuş.

müberrer

: مبرر

(a. s.) : yemîni tasdik olunmuş.

müberrid

: مبرد

(a. s.) : 1) tebrîd eden, soğutan, soğutucu. 2) i. karlık, su soğutan damacana, (bkz. : mübrid).

mübeşşer

: مبشر

(a. s. beşâret'deh) : 1) tebşîr olunmuş, kendisine müjde verilmiş, (bkz. : mübşer). Aşere-i mübeşşere. (bkz. : aşere). 2) i. kadın adı.

mübeşşir

: مبشر

(a. s. beşâret'den. c. : mübeşşirîn) : tebşîr eden, müjdeci, muştucu. (bkz. : beşîr, mübşir).

mübeşşirât

: مبشرات

(a. s. mübeşşir'in c.) : hayırlı alâmetler.

Mübeşşirîn

: مبشرين

(a. s. mübeşşir'in c.) : tebşîr edenler, müjdeciler, muştucular.

mübettel

: مبتل

(a. s.) : ıslanmış.

mübevvil

: مبول

(a. s. bevl'den) : bevli, idrarı, sidiği çoğaltan, idrar veren, (bkz. : müdrir). Edviye-i mübevvile : hek. İdrar söktürücü ilâçlar.

mübeyyen

: مبين

(a. s. beyân'dan) : tebeyyün etmiş, meydana çıkarılmış, açıkça söylenmiş, açıklanmış, açıklıyan, bildiren.

mübevyez, mübeyyeze

: ميض ، ميضه

(a. s.) : tebyîz olunmuş, beyaza çekilmiş. Evrâk-ı mübeyyeze : beyaza çekilmiş evrak.

Mübeyyin

: مبين

(a. s. beyân'dan) : bildiren, açıklıyan, meydana koyan.

mübeyyiz

: مبيض

(a. * beyâz'dan. i. c. : mübeyyizîn) : tebyîz eden, müsveddeleri beyaza çeken kalem kâtibi, (bkz. : müstensih).

mübeyyiza

: مبيضه

(a. i.) : Horasanlı ibnü Mukanna' tarafdârı. [beyaz elbise giydiklerinden dolayı bu adı almışlardır. Kara elbise giyen muarızlarına : "müsevvide" denir]

mübeyyizât

: مبيضات

(a. i. c.) : beyaza çekilmiş müsveddeler.

mübeyyizîn

: مبيضين

(a. s. ve i. mübeyyiz'in c.) : tebyîz edenler, müsveddeleri beyaza çeken kalem kâtipleri.

mübezzir

: مبزر

(a. i.) : tohum ekecek âlet. (bkz. : mibzer).

mübezzir

: مبذر

(a. s. c. : mübezzirîn) : tebzîr eden, lüzumsuz, yersiz harcıyan, israf eden.

Mübezzirîn

: مبذرين

(a. s. mübezzir'in c.) : tebzîr edenler, lüzumsuz harcıyanlar, isrâfedenler.

mübşer

: مبشر

(a. s.) : ibşâr olunmuş, kendisine müjde verilmiş, (bkz. : mübeşşer).

mübşir

: مبشر

(a. s.) : ibşâr eden, müj-cfeji, muştucu, (bkz. : mübeşşir).

mübhem, mübheme

: مبهم ، مبهمه

(a. s.) : 1) ibhâm olunmuş, belirsiz, bellisiz, örtülü, kapalı, anlaşılmaz. 2) gr. "belgesiz, (bkz. : gayr-ı muayyen).

mübhem-ül-meâl

:  

meali, mânâsı anlaşılmıyan.

mübhemât

: مبهمات

(a. i. c.) : 1) müphem olan şeyler. 2) gr. belgisiz sıfatlar, zamirler, edatlar.

mübhemiyyet

: مبهميت

(a. i.) : belirsizlik, bellisizlik, örtülülük, anlaşılmazlık.

mübhic

: مبهج

(a. s.) : sevinç, ferahlık veren.

mübî'

: مبيع

(a. s. bey'den) : satılmış şey.

müb'id

: مبعد

(a. s.) : ib'âdeden, uzaklaştıran.

mübîh

: مبيح

(a. s.) : ibâha eden, izin veren, müsâade eden.

mübîn

: مبين

(a. s. beyn ve beyân'. dan) : 1) hayrı, şerri, iyiyi ve kötüyü ayıran. 2) açık, besbelli, (bkz. : ayan, aşkâr). Pîn-i mübîn (açık, meydanda olan din) : islâm dîni. Kur'ânn mübin (iyiyi, kötüyü, hayrı, şerri bildiren kitap) : Kur'ân-ı Kerîm.

mübkî

: مبكی

(a. s.) : ağlatıcı, (bkz. : mübekkî).

mübrem

: مبرم

(a. s.) : kaçınılmaz, vazgeçilmez, önlenemez. Belâ-yi mübrem : kaçınılmaz belâ. Kazâ-yi mübrem : önlenemez kader.

mübrez

: مبرز

(a. s.) : ibraz olunmuş, gösterilmiş, meydana çıkarılmış.

mübrid

: مبرد

(a. s.) : (bkz. : müberrid).

mübrim

: مبرم

(a. s.) : ibram eden, zorlıyan, zorlayıcı. 2) mânâsız sözlerle can sıkan [adam]

mübriz

: مبرز

(a. s. bürûz'dan) : ibraz eden, gösteren, meydana çıkaran.

mübşer

: مبشر

(a. s.) : ibşâr olunmuş, müjdelenmiş.

mübşir

: مبشر

(a. s.) : ibşâr eden, müjdeliyen.

mübtedâ'

: مبتداء

(a. i.) : 1) başlangıç, baş. 2) gr. *özne [isim cümlelerinde]

mübtedâ-bih

: مبتدا به

(a. b. s.) : kendisiyle başlanılan.

mübtede'

: مبتدع

(a. s.) : aslında yok iken yeni çıkmış olan şey.

mübtedî

: متبدی

(a. s. bed'den. c. : mübtediîn, mübtediyân) : [bir şey öğrenmiye] yeni başlıyan, acemi.

mübtedi'

: مبتدع

(a. s.) : ibda' eden, yeni bir şey peyda eden, bir -yenilik ortaya koyan. Tâife-i mübtedia : bir İslâmî mezhebin adı.

mübtediîn

: مبتدئين

(a. s. mübtedî'nin c.) : (bkz. : mübtediyân).

mübtediyân

: مبتديان

(a. s. mübtedî'nin c.) : [bir işe] yeni başlıyanlar, acemiler,

mübtediyâne

: مبتديانه

(a. zf.) : acemicesine.

mübtega

: مبتغی

("ga" uzun okunur, a. s. c. : mübtegıyyat) : arzu edilen, istenen.

mübtegıyyât

: مبتغيات

(a. s. mübtega'nın c.) : arzu edilen şeyler, istenenler.

mübtehic

: مبنهج

(a. s. behcet'den) : sevinen, sevinmiş, (bkz. : memnun, mesrur, şâdân).

mübtehic-ül-kalb

:  

gönlü şen, sevinçli.

mübtehil

: مبتهل

(a. s.) : yalvaran, duâ edip yalvaran, (bkz. : niyâz-kâr, niyâz-mend).

mübtel

: مبطل

(a. s.) : iptal olunmuş, hükümsüz bırakılmış, bozulmuş.

mübtel-i hiss

:  

hek. hissi iptal olunmuş, fr. anesthesique.

mübtelâ'

: مبتلع

(a. s. bel'den) : yutulmuş; yenilmiş.

mübtelâ

: مبتلی

(a. s. belâ'dan) : 1) düşkün [fena şeylere] . 2) tutkun, tutulmuş.

mübtelâ-yi aşk

:  

aşka tutulmuş.

mübtelâ-yi maraz

:  

hastalığa tutulmuş.

mübteli'

: مبتلع

(a. s. bel'den) : bir şeyi yutan; yiyen.

mübtenâ

: مبتنی

(a. s.) : (bkz. : mübtenî).

mübteni

: مبتنی

(a. s. binâ'dan) : 1) ibtinâ eden, kurulu, kurulmuş olan. 2) dayanan, (bkz. : müstenid).

mübtesim

: مبتسم

(a. s. tebessüm'den) : ibtisâm eden, gülümsiyen.

mübtezel

: مبتذل

(a. s. bezl'den) : 1) pek bol ve ucuz [şey] . 2) orta malı, ortaya düşmüş [kadın, kız] . 3) değersiz, hor kullanılan.

mübtî'

: مبطی

(a. s.) : ağır hareket eden, ağır davranıp geciken.

mübtil

: مبطل

(a. s.) : iptal eden, hükümsüz bırakan, bozan.

mübtil-i hiss

:  

huk. hissi iptal eden.

mübzi'

: مبضع

(a. i.) : kârı tamamen kendisine kalmak üzere birine sermâye veren.