memâlik |
: | ممالك |
(a. i. memleket'in c.) : 1) memleketler; ülkeler. 2) bir devletin toprağı, (bkz. : hıtat). |
memâlik-i hârre |
: |
sıcak memleketler, memâlik-i mahrûse, memâlik-i mahrûse-i şahine, memâlik-i Osmâniyye, memâlik-i şâhâne : Osmaniyye ülkesi, Türkiye. |
|
memâlik-i mahrûse, memâlik-i mahrûse-i şahine, memâlik-i Osmâniyye, memâlik-i şâhâne |
: |
Osmaniyye ülkesi, Türkiye. |
|
memâlîk |
: | مماليك |
(a. i. memlûk'ün c.) : fköleler, kullar, (bkz. : bende-gân, ibâd). |
memat |
: | ممات |
(a. i.) : ölüm. Ba'd-el-me-mât : ölümden, öldükten sonra. |
memdûd |
: | ممدود |
(a. s. medd'den.) : 1) meddolunmuş, çekilmiş, uzatılmış, uzamış, uzatılan. 2) Zıll-ı memdûd : uzamış gölge. 3) medli, üzerinde med (uzatma) işareti bulunan [harf] |
memdûh, memdûha |
: | ممدوح ، ممدوحه |
(a. s. medh'deh. c. : memdûhât) : 1) medholunmuş, övülmüş; övülecek, (bkz. : meşkûr). 2) i. erkek ve kadın adı. |
memdûhât |
: | ممدوحات |
(a. s. memdûh ve memdûha'nın c.) : övülecek şeyler. |
memdûhiyye |
: | ممدوحيه |
(a. i.) : Sultan Abdülmedîd'in tahta çıkışı sırasında bastırılan altın para. |
memdûhiyyet |
: | ممدوحيت |
(a. i.) : memduhluk, mâkbullük. |
me'men |
: | مأمن |
(a. i. emn'den.) : 1) emîn, güvenilir, sağlam yer. 2) sığınılacak yer. |
me'men-i rızâ |
: |
Kâ'be. |
|
memerr |
: | ممر |
(a. i. mürûr'dan.) : mürûr edilecek, geçilecek yer, yol, geçit, cadde, -sokak. |
memerr-i nâs |
: |
herkesin geçtiği yol, geçit. |
|
memhûr |
: | ممهور |
(a. s. mühr'den.) : 1) mühürlü, mühürlenmiş, (bkz. : mahtûm). [yapma kelimelerdendir] . 2) tar. Yeniçerilerle kale muhafazasına me'mûr olanlara tahsis olunan ulufeyi göstermek üzere verilen vesika. |
memhûre |
: | ممهوره |
(a. s.) : mehri, nikâh bedeli verilmiş kadın. |
memhûs |
: | ممحوص |
(a. s.) : 1) pası çıkarılmış, parlatılmış, cilalanmış. 2) etine dolgun [insan ve hayvan] |
memhuvv |
: | ممحو |
(a. s. mahv'dan) : mahvolmuş. |
memîl |
: | مميل |
(a. s.) : meyletme, eğilme, (bkz. : meyelân). |
memkûr |
: | ممكور |
(a. s. c. : memâkîr) : 1) kızıla boyanmış. 2) av kaniyle kirlenmiş. |
metrkûre |
: | ممكوره |
(a. s.) : yakışıklı, uysal. |
memlaha |
: | مملحه |
(a. i. milh'den.) : tuzla, tuz çıkan yer. (bkz. : mellâhe). |
memleket |
: | مملكت |
(a. i. c. : memâlik) : 1) ülke, devlet toprağı. 2) şehir, kasaba, il. 3) bir kimsenin doğup büyüdüğü yer. (bkz. : diyar, hıtta). |
memleketeyn |
: | مملكتين |
(a. i. c.) : 1) iki memleket. 2) Eflâk ve Buğdan'ın ikisine birden verilen ad. |
memlû, memlû' |
: | مملو ،مملوء |
(a. s.) : doldurulmuş, dolu. (bkz. : lebâleb, pür). |
memlûh |
: | مملوح |
(a. s. milh'den.) : tuzlanmış, tuzlu; tuzlama. |
memlûhât |
: | مملوحات |
(a. i. memlûh'un c.) : tuzlu, tuzlanmış şeyler. |
memlûk |
: | مملوك |
(a. s. c. : memâlîk) : 1) birinin malı olan. 2) i. kul, köle. (bkz. : abd, bende). |
memlûk-âne |
: | مملوكانه |
(a. f. zf.) : kölece, köleye yakışır bir surette, [evvelce, büyüğe sunulan yazılarda, kendinden bahsederken kulla-nılırdı] |
memlûkiyyet |
: | مملوكيت |
(a. i.) : kulluk, kölelik, (bkz. : bendegi). |
memlûl |
: | مملول |
(a. s.) : melal vermiş, usanılmış, bıkılmış. |
memnu' memnûa |
: | ممنوع ، ممنوعه |
(a. s. men'den. c. : memnûât) : menedilmiş, yasak edilmiş, yasak. Esliha-i memnûa : yasak silâhlar. Mıntaka-i memnûa : yasak* bölge. |
memnûât |
: | ممنوعات |
(a. i. memnu', memnûa'nın c.) : yasak şeyler. |
memnüât-ı şer'iyye |
: |
huk. [eskiden] işlenmesi şer'an men' ve nehyedilmiş olan şeyler. |
|
memnûiyyet |
: | ممنوعيت |
(a. i.) : memnû'luk, yasaklık, yasak edilme. |
memnun |
: | ممنونا |
(a. s.) : 1) minnet altında bulunan. 2) sevinmiş, sevinçli. 3) razı, hoşnut, (bkz. : dil-şâd, mahzûz, mesrur). |
memnûnen |
: | ممنونا |
(a. zf.) : memnun olarak, sevinerek. |
memnûniyyet |
: | ممنونيت |
(a. i.) : memnunluk, râzılık; sevinç duyma, (bkz. : dil-şâdî, mahzûziyyet, mesrûriyyet). |
memsûh, meınsûha |
: | ممسوح ، ممسوحه |
(a. s. mesh'den.) : mesholunmuş, el ile sıvanmış. |
memsûh, memsûha |
: | ممسوخ ف ممسوخه |
(a. s. mesh'den) : mesholunmuş, suratı, daha çirkin bir şekle sokulmuş. |
memsûn |
: | ممثون |
(a. s.) : mesane hastalığına tutulmuş [kimse] |
memsûs |
: | ممسوس |
(a. s.) : mesolunmuş, dokunulmuş. |
memsûs |
: | ممصوص |
(a. s.) : massolunmuş, emilmiş, sorulmuş. 2) i. baldır, incik. |
memşâ |
: | ممشی ، ممشا |
(a. i. meşy'den.) : ayakyolu. |
memşûk |
: |
(a. s.) : meşkolunmuş, yazılmış. |
|
memtûl |
: | ممطول |
(a. s.) : çekiçle döğültnüş, işlenmiş. |
memtûr |
: | ممطور |
(a. s.) : üzerine yağmur yağmış. Arz-ı memtûr : yağmurlu toprak. |
me'mûl |
: | مأمول |
(a. s. emel'den.) : emel edinilen, ümit olunan, umulan, beklenilen, (bkz. : muhtemel, mümkin). 2) ümit, umut. Gayr-i me'mûl : umulmadık. |
me'mûn |
: | مأمون |
(a. s. emn'den.) : 1) emirr bulunan, korkusuz, tehlikesiz, sağlam. |
me'mûn-ül-âkıbe |
: |
sonu emin, korkusuz. 2) a. h. i. Abbasî halîfelerinden Harûnürreşîd'in kendisinden ve kardeşi Emin'den sonra hükümdar olan oğlunun adı. |
|
me'mûl", me'mûre |
: | مأمور ، مأموره |
(a. i. emr'den. c. : me'mûrîn, meâmîr) : 1) emir almış olan kimse. 2) bir işle vazifelendirilen kimse; devlet hizmetinde maaş veya ücretle çalıştırılan kimse, görevli. 3) s. emrolunan, emirle yaptırılmış olan [iş, sevi. Hidmet-i me'mûre : yapılması emrolunan hizmet, iş. Umûr-i me'mûre : yapılması emrolunart işler. |
me'mûr-ün-bih |
: |
huk. [eskiden] emrolunan şey. |
|
me'mûren |
: | مأمورا |
(a. zf.) : me'murlukla, . me'mur olarak, bir işle vazifelendirilerek. |
me'mûrîn |
: | مأمورين |
(a. i. me'mûr'un c.) : me'murlar, devlet hizmetinde bulunan kimseler. me'mûnn-i askerîyye : askerî me'murlar. me'mûrîn-i mülkiyye : mülkiye me'murları. |
me'mûriyyet |
: | مأموريت |
(a. i.) : me'murluk, hizmet, vazîfe. |
memzûc |
: | ممزوج |
(a. s. mezc'den) : 1) mezcolunmuş, karıştırılmış, karışmış, karışık. 2) g. s. bir yazı sitili. |