mur

: مور

(f. i. c. : mûrân) : karınca, (bkz. : nemi).

murâbaa

: مرابعه

(a. i.) : yazlığa çıkmak üzere mukavele yapma.

murabaha

: مرابحه

(a. i.) : 1) malı kâr ile sajma. 2) tefecilik, kanunen verdiği izin sınırından aşkın faiz alma.

murâbata

: مرابطه

(a. i. rabt'dan) : 1) bağlamak. 2) düşmanı, saldıracağı yerler de durup bekleme.

murabba'

: مربع

(a. s. rub'dan) : 1) terbi'olunmuş, dörde çıkarılmış. 2) dörtlü, dört şeyden olma. 3) dört köşeli 4) i. geo. kare, fr. carre murabba-i tâmıtı : geo. tam kare.

murabba

: مربا ، مربی

(a. s.) : 1) terbiye edilmiş. 2) (i. c. : murabbayât) : kaynayıp kıvama geldikten sonra dondurulmuş meyva suyu tatlısı.

murabba'-nişîn

: مربع نشين

(a. f. b. s.) : bağdaş kurup oturan.

murabbayât

: مربيات

(a. i. murabba2 nin c.) : kaynayıp kıvama geldikten sonra dondurulmuş meyva suyu tatlıları.

murâbıt

: مرابط

(a. s. ve i. rabt'dan. murâbıtîn) : 1) ibâdete bağlı kimse, (bkz. : zâhid). 2) [Fas'ta] şeyhlerin, dervişlerin ünvânı.

murâbıtîn

: مرابطين

(a. s. i. murâbıt'ın c.) : ibâdete bağlı olanlar; şeyhler, dervişler.

murâd

: مراد

(a. i. revd'den) : 1) arzu, istek, dilek. 2) maksat, meram. Lâfzı murâd : mânâsı için değil, lâfzı için söylenmiş söz : "tenbel bir çocuğa mektep talebesi demek" gibi. murâd-ı hakk : Allah'ın isteği. 3) erkek adı.

murafaa

: مرافعه

(a. i. ref'den) : 1) mahkemeye verme; mahkemeye getirtme; *duruş-ma, yüzleşerek mahkeme olunma.

murâfakat

: مرافقت

(a. i. rıfk'dan) : 1) refakat etme, yol arkadaşlığı, yoldaşlık. 2) beraber bulunma, fr. accompagnement.

murâfık

: مرافق

(a. i. refâkat'den) : 1) refakat eden, yol arkadaşı olan, yoldaş, (bkz. : hem-râh). 2) bir şeyle beraber bulunan.

murâfi'

: مرافع

(a. s. ve i. ref'den) : murafaa eden.

murâgabet

: مراغبت

(a. i.) : dileme, arzu etme.

murâgıb

: مراغب

(a. s.) : rağbet eden.

murahham

: مرحم

(a. s.) : 1) terhîn olunmuş, son harfleri veya heceleri düşürülmüş : Zeyn-el-âbidîn : yerine "zeynel" demek gibi. 2) i. kısaltma, fr. abreviation.

Murahhas

: مرخص

(a. s. ve i. ruhsat'dan) : 1) ruhsatlı, izinli. 2) delege, devlet ve ya birteşekkül, bir kurum adına salahiyetli olarak biryere, birinin makamına gönderilen kimse fr. delegue. I

murahhasa

: مرخصه

(a. i.) : Ermeni piskoposu.

murahhasın

: مرخصين

(a. î. ruhsat'dan) : (bkz. : murahhas).

murahhasiyyet

: مرخصيت

(a. i.) : murahhaslık, delegelik.

murahhil

: مرحل

(a. s. rıhlet'den) : ter-hîl eden, bir yerden bir yere göçüren.

murat

: مراعی

(a. s. riâyet'den) : riâyet eden, saygı gösteren.

murakabe

: مراقبه

(a. i. rükuk'dan.) : 1) bakma, gözetme, göz altında bulundurma. 2) tas. kendi iç âlemine bakma, dalıp kendinden geçme. 3) 'denetleme, kontrol. 4) fels. sansür.

murâkasa

: مراقصه

(a. i. raks'dan) : dans.

murâkıb

: مراقب

(a. s. rukub'dan) : 1) murakabe eden, koruyan. 2) Allah'a bağlanmış. 3) *denetçi, kontrolör, fr. contrSleur.

murakka'

: مرقع

(a. s. ruk'a'dan) : terki' edilmiş, yamanmış, yama vurulmuş, yama-

Murakkaa -İl. Câme-i murakka'

:  

yamalı elbise. Delk-i mu-rakka' : ikiyüzlülerin -kendilerini derviş gibi göstermek üzere- giydikleri yamalı hırka.

murakka' germek

:  

pabuç ve şâire üzerine deriye işlenecek motifler için patron kesmiye hazırlanmak.

murakkaa

: مرقعه

(a. i. c. : murakkaât) : hattat meşknâmesi, birbiri üstüne yapıştırılarak mukavva gibi olmuş bir kâğıt üzerine yazılan meşk, güzel yazı örneği.

murakkaât

: مرقعات

(a. i. murakka'ın c.) : meşk, güzel yazı örnekleri.

murakkak

: مرقق

(a. s. rikkat'den) : incelmiş, ince.

murakkam

: مرقم

(a. s. rakam'dan) : 1) yazılmış, yazılı. 2) terkîn edilmiş, rakkam, sayı konulmuş; numaralanmış, numaralı.

murakkan

: مرقن

(a. s.) : terkîn edilmiş, bozulmuş, aradan çıkarılmış.

murakkım

: مرقم

(a. i. : rakam'dan) : pusulanın iğnesi.

mûrân

: موران

(f. i. mûr'un c.) : karıncalar.

mûr-âne

: مورانه

(f. zf.) : 1) karıncavâri, karıncaya yakışacak surette. 2) (bkz. : âclz-âne, fakîr-âne, nâçiz-âne).

murâsade

: مراصده

(a. i. rasad'dan) : gözetleme, dikkatle bakma.

murassa'

: مرصع

(a. s.) : 1) kıymetli taşlarla bezenmiş. 2) ed. iki mısraı veya iki fıkrası kelime kelime birbiriyle aynı vezin ve kafiyede olan [söz, beyit] . 3) g. s. bir yazı sitili.

murassas

: مرصص

(a. s.) : 1) kalay veya kurşunla kaplanmış. 2) lehimlenmiş, (bkz. : jnersûs).

murâvaga

: مراوغه

(a. i.) : güreşme, (bkz : musâraa).

murâvaza

: مراوضه

(a. i.) : 1) bir kimseyi hîle veya kahır suretiyle ikna etme, kandırma. 2) huk. [eskiden] sulh mükâlemesi.

murâzaa

: مراضعه

(a. i. rızâ'dan) : emzirme.

mûrçe

: مورچه

(f. i.) : küçük karınca. mûrd JJ* (f- İ-) : mersin ağacı.

murdar

: مردار

(f. s.) : 1) mundar, kirli, pts. (bkz. : mülevves, münecces, nâ-pâk). . İslâmî şerîat hükümlerine göre kesilmemiş [hayvan]

murdâr-hâr

: مرارد خوار

(f. b. s. ve i.) : "murdar yiyen" : karga; çaylak.

murdia

: مرضعه

(a. i. rıdâ'dan) : (bkz. : murzia).

mu'reb

: معرب

(a. s. Arab'dan) : i'raplı, i'raplanmış; sonu her türlü harekeyi almaya müsait kelime, (bkz. : i'râb).

murg

: مرغ

(a. i.) : (bkz. : mürg).

murg-âne

: مرغانه

(f. zf.) : kuşlar gibi, kuşlara yakışacak şekilde.

mu'rib

: معرب

(a. s. Arab'dan) : meşhur bir kitabın îrâbını (bkz. : i'rab) bildiren kitap. mu'rib-ül-avâmil : avâmil adlı eserin şerhi.

muris

: مورث

(a. s. verâset'den) : 1) trâseden, getiren, veren, kazandıran. 2) miras bırakan.

mu'riz

: معرض

(a. s. arz'dan) : i'râz' eden, yüz çeviren, başka tarafa dönen; ta'rîz eden, dokunaklı söz söyleyen, taş atan.

murtâdd

: مرتاد

(a. s. redd'den) : İslâm dînini bırakıp başka bir dine giren.

murtâz

: مرتاض

(a. s.) : alıştırılmış, talimli [hayvan]

murtazâ

: مرتضی

(a. s. rızâ'dan) : 1) irtizâ edilmiş, beğenilmiş, seçilmiş, (bkz. : güzîde, müntehab, nuhbe, pesendîde). 2) (h. i.) Hz. Alî'nin lâkabı. 3) erkek adı.

murtazavî

: مرتضوی

(a. s.) : Hz. Ali'ye mensup, Hz. Ali ile ilgili.

murtazı'

: مرتضع

(a. s. rızâ'dan) : İrtl-zâ' eden, süt emen.

murzı'

: مرضع

(a. s. rızâ'dan) : ırza' eden, çocuk emziren.

murzia

: مرضعه

(a. i. rızâ'dan) : çocuğa süt veren, süt emziren, sütnine, bebeğe süt vermek üzere para ile tutulmuş kadın.u