ma'z

: معز

(a. i.) : keçi; karaca, (bkz. : üm'ûz).

mazâ

: مضاء

(a. fi.) : geçti. mazâ mâ mazâ : geçen geçti, olan oldu.

mazâcı'

: مضاجع

(a. i. mazca'ın c.) : mezarlar, kabirler, sinler, (bkz. : medâfin, makabir).

mazâcir

: مضاجر

(a. i. mazcer'in c.) : gönül daralacak, sıkılacak yerler.

mazâhir

: مظاهر

(a. i. mazhar'ın c.) : 1) bir şeyin göründüğü, çıktığı yerler. 2) nail olmalar, şereflenmeler.

mazâin

: مظائن

(a. i. mazanne, mazın-ne'nin c.) : (bkz. : mazanne, mazınne).

mazak

: مضاق

(a. i.) : darlık, (bkz. : madâk).

mazall

: مظال

(a. i. mazalle'nin c.) : (bkz. : mazalle).

mazâlim

: مظالم

resi.

mazalle

: مظله

(a. i. zıll'dan. c. : ma-zâll) : gölgelik, (bkz. : sâyegâh, sâye-zâr, zılâle).

mazalle-nişîn

: مظله نشين

(a. f. b. s.) : gölgelikte oturan.

mazâmîn

: مضامين

(a. i. mazmûn'un c.) : 1) ödenmesi lâzımgelen şeyler. 2) mânâlar, mefhumlar, *kavramlar. 3) nükteli, cinaslı, san'atlı sözler.

mazanne

: مظنه

(a. i. zann'den. c. : mazâin, mazânn) : 1) bir şeyin vücudunun zannolunduğu yer, zan götüren. 2) ermiş sanılan.

mazanne-i hayr

:  

kendisinden ancak iyilik beklenen kimse.

mazanne-i kirâm'dan..

:  

ermiş sanılanlar'dan.

mazanne-i sû'

:  

kendisinden ancak fenalık beklenen kimse.

mazârib

: مضاريب

(a. i. mızrâb'ın c.) : mızraplar.

mazârr

: مضار

(a. i. mazarrat'ın c.) : zararlar, ziyanlar.

mazarrat

: مضرات

(a. i. zarar'dan c. : mazârr) : zarar, ziyan; zarar verme, dokunma.

mazarrat

: مضرات

(a. i. mazarrat'ın c.) : zararlar, ziyanlar, (bkz. : mazârr).

mazâyık

: مضايق

(a. s. mazîk'ın c.) : 1) dar, sıkıntılı yerler. 2) zor, sıkı, güç [işler]

mazaz

: مضض

(a. i.) : 1) acıma, kederlenme. 2) musibet, felâket acısı.

mazbata

: مضبطه

(a. i. zabt'dan. c. : ma-zabıt) : kararname; *tutanak.

mazbut

: مضبوط

(a. s. zabt'dan) : 1) zabtolunmuş, ele geçirilmiş. 2) yazılmış, kaydedilmiş. 3) hatırda tutulmuş. 4) derli toplu. 5) muhafazalı, korunmuş. 6) belli, belirtilmiş. 7) sağlam.

mazbûtât

: مضبوطات

(a. i. mazbût'un c.) : mazbut olan şeyler.

mazea

: مضجع

(a. i. c. : madâcı'; mazâcı') : mezar, kabir, sin. (bkz. : madca').

mazcer

: مضجر

(a. i. c. : mazâcir) : gönül daralacak, sıkılacak yer.

ma'zeret

: معذرت

(a. i. özr'den) : istenilmeyen bir hâlin oluşuna yol açan kaçınılmaz sebep, özür; bahane, [aslı : "ma'ziret" dir]

ma'zeret-hâh

: معذرت خواه

(a. f. b. s.) : mazeret, özür dileyen.

ma'zeret-hâhî t

: معذرت خواهی

(a. f. b. i.) : mazeret, özür dileyicilik.

ma'zeret-mend

: معذرتمند

(a. f. b. s.) : özürlü.

ma'zeret-mendâne

: معذرتمندانه

(a. f. zf.) : mazeretli, özürlü olarak.

ma'zeret-mendî

: معذرتمندى

(a. f. b. i.) : özürlülük.

mazg

: مضغ

(a. i.) : ağızda çiğneme. (bkz. : madg).

mazhar

: مظهر

(a. i. zuhûr'dan. c. : ma-zahir) : 1) bir şeyin göründüğü, çıktığı yer. 2) nail olma, şereflenme. 3) bâzı tekkelerde oturarak uyunurken dayanılan kısa değnek. 4) erkek adı. 5) bir çeşit tef.

mazhariyet

: مظهريت

(a. i.) : elde etme, nail olma. (bkz. : muvaffakıyyet).

mâzıg

: ماضغ

(a. s.) : çiğneyin, çiğneyen. Hayvânât-ı mâzıga : geviş getiren hayvanlar.

mazınne

: مظنه

(a. i. c. : mazâin) : (bkz. : mazanne).

mâzır

: ماضر

(a. s.) : ekşi. (bkz. : hamız, mazîr).

mâzî, mâziyye

: ماضی ، ماضيه

(a. i.) : 1) geçmiş zaman. El-mâzi lâ yüzker : geçmiş şey zikrolunmaz. Ezmine-i mâziyye : geçmiş zamanlar. 2) gr. geçmiş zamanda olan bir hâdiseyi anlatan fiil Fi'l-i mâzî : mâzî sîgası (kipi).

mâzî-i nakli

:  

gr. yalnız işitilen bir şeyi anlatan fiil sîgası (kipi) : "Ahmet gelmiş. . " gibi.

mâzî-i şâd

:  

mes'ut, neşeli mazi.

mâzî-i şühûdî

:  

gr. gözle görülen veya görmüş gibi bilinen bir şeyi anlatan fiil sîgası (kipi) : "Ahmet geldi. . " gibi.

mazîf

: مضيف

(a. i.) : 1) ziyafet evi. 2) herkese kapısı, sofrası açık ev. '

mazîfe

: مضيفه

(a. i.) : 1) izafe olunmuş, (bkz. : mazûfe). 2) gam, keder, tasa.

mazille

: مظله

(a. i.) : kıldan yapılma büyük çadır.

mazim

:  

(a. s. mazâim) : (bkz. : mazlum).

mazîr

: مضير

(a. s.) : ekşi. (bkz. : hamız, mâzır).

mazîz

: مضيض

(a. s.) : musibet, felâket acısına uğramış.

malzeme

:  

(a. i. c. : mazâlim) : zulüm, can yakma, haksızlık.

mazlime

: مظلمه

(a. i. c. : mazâlim) : (bkz. : mazleme).

mazlum

: مظلوم

(a. s. zulm'den) : 1) zulüm görmüş. 2) halim selim, sakin, sessiz [insan veya hayvan] . 3) i. erkek adı. [müennesi "mazlûme"]

mazlûmâne

: مظلومانه

(a. zf.) : 1) mazlûm'a, zulüm görmüşe yaraşır surette. 2) sessizce, sessizlikle.

mazlûmîn

: مظلومين

(o. s. mazlûm'un c.) : zulüm görmüş kimseler.

mazlûmiyyet

: مظلوميت

(a. i.) : 1) mazlumluk, zulüm görmüşlük. 2) sessizlik, yavaşlık.

maımaza

: مضمضه

(a. i.) : abdest alırken ağıza su alma, ağız çalkalama, (bkz. : gargara).

mazmûm

: مضموم

(a. s. ve i. zamm'dan) : 1) zamme ile, ötüre ile okunan, ötüreli. 2) zam,molunmuş, ilâve olunmuş, (bkz. : mansûb).

Mazmun

: مضمون

(a. i. zımn'dan. c. : mazâmîn) : 1) ödenmesi lâzımgelen şey. 2) mânâ, *kavram. 3) nükteli, san'atlı, ince söz. Bikr-i mazmun : ilk defa söylenmiş mazmun.

mazmûn-perdâz

: مضمون پرداز

(a. f. b. s.) : mazmun düzen, mazmun söyleyen.

mazmûn-tırâz

: مضمون تراز

(a. f. b. s.) : mazmun söyliyen, nükteli sözler söyliyen.

maznûk

: مضنوك

(a. s.) : nezleli, nezle olmuş, (bkz. : mezkûm).

maznun

: مظنون

(a. s. zann'dan c. : mazânîn) : 1) zannolunmuş. 2) zan altında bulunan, kendisinden şüphe edilen. 3) huk. bir suç dolayısiyle sorguya çekilen, *sanık.

maznûnîn

: مظنونين

(o. s. maznûn'un c.) : zan altında bulunanlar.

mazreb, mazrıb

: مضرب ، مضرب

(a. i. zarb'dan c. : mazârıb) : 1) zarbedecek yer. (bkz. : madreb, madrıb). 2) çakma, kakma yeri.

mazrûb

: مضروب

(a. s. zarb'dan) : 1) zarbolunmuş, dövülmüş, vurulmuş, çarpılmış. 2) basılmış, damgalanmış. 3) mat. çarpılan, (bkz. : madrûb).

mazrûbun fih

:  

mat. 'çarpan, fr. multiplicateur.

mazrûbât

: مضروبات

(a. i. mazrûb'un c.) : (bkz. : mazrûb).

mazrûbata tefrik

:  

mat. çarpanlara ayırma.

mazrûbeyn

: مضروبين

(a. i. c.) : mat. birbirine çarpılan iki sayıdan herbiri. (bkz. : madrû, beyn).

mazruf

: مظروف

(a. s. zarf dan) : 1) zarflanmış, zarfa konmuş; kalıplı, kılıflı. 2) zarflı kâğıt. (bkz. : melfûf).

mazrûfât

: مظروفات

(a. i. mazrufun c.) : zarflı şeyler.

maırûfen

:  

(a. zf.) : zarf içinde olarak, zarflı.

maırûr

: مضرور

(a. s. c. : mazârir) : zarar, ziyan görmüş.

mazrûs

: مضروس

(a. s.) : örülerek yapılmış, örülmüş şey. (bkz. : madrûs).

mâzû

: مازو

(f. i.) : 1) mazı, servi cinsinden, gövdesi düz ve dipten dallanan bir süs ağacı ve bunun kozalağı olup tabaklıkta kullanıır, lât. thuya. 2) mazı böceği denilen bir haşere, fr. cynips.

maz'ûf

: مضعوف

(a. s.) : zayıflamış, zayıf. nvazûfe مضوفه (a. i.) : izafe olunmuş.

ma'zûl

: معزول

(a. s. azl'den) : azledilmiş, işinden çıkarılmış.

Ma'zûlân

: معزولان

(s. ma'zûl'ün c.) : (bkz. : ma'zûlîn).

ma'zûlen

: معزولا

(a. zf.) : azledilmiş, işinden çıkarılmış olarak.

ma'zûlî, ma'zûliyyet

: معزولی ، معزوليت

(a. i.) : ma'zullük, azledilmiş olma, işinden çıkarılmış olma.

Ma'zûlîn

: معزولين

(a. i. ma'zûl'ün c.) : azledilmişler, işinden çıkarılmışlar.

ma'zûr

: معذور

(a. s. özr'den) : özürlü, özürü olan.

ma'zûriyyet

: معذوريت

(a. i.) : mâzurluk, özürlülük.

mazyefe

: مضيفه

(a. i. c. : mazâyif)