mâye |
: | مايه |
(f. i.) : 1) maya, asıl ve lüzumlu madde; asıl, esas. 2) para, mal. 3) iktidar, güc. 4) bilgi. 5) dişi deve. |
mâye-i şeb |
: |
gece karanlığı. |
|
mâye-i zevk ö sürür |
: |
eğlence ve sevinç mayası, mevzuu. |
|
mâye-büzürg |
: | مايه بزرگك |
(f. b. i.) : Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâye-dâr |
: | مايه دار |
(f. s.) : mayalı, kudretli; paralı. |
mâye-hicâz |
: | مايه حجاز |
(f. a. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâye-hüseynî |
: | مايه حسينی |
(f. a. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâye-ırâk |
: | مايه عراق |
(f. a. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâye-ısfahân |
: | مايه اصفهان |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
maye-i atîk |
: |
müz. Türk müziğinin en az üç asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
|
mâyei kebîr |
: |
müz. Türk müziğniin en az beş asırlık bir mürekkep makamıdır. Numunesi kalmamıştır. |
|
mâye-kevser |
: | مايه كوثر |
(f. a. b.) : müz. Türk müziğinin eski bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâye-kûçek |
: | مايه كوچك |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâye-nevâ |
: | مايه نوا |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâ-yen-kasemiyyet |
: | ماينقسميت |
(a. b. i.) : bölünebilirle, fr. divUibiiite. (bkz. : kabil-i taksîm). |
Mâye-pûselik |
: | مايه پوسه لك |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâye-râst |
: | مايه راست |
(f. b. i.) : müz. ir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâye-rehâvî |
: | مايه رهاوي |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı Numunesi kalmamıştır, [aslı "mâye-ru-hâvî" diri. |
mâ-yetehallel |
: | مايتحلل |
(a. b. s.) : hallolunabilir. |
mâye-uşşâk |
: | مايه عشاق |
(f. a. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mâye-zengûle |
: | مايه زنگوله |
(f. b. i.) : müz. Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürek-kep makamı. Numunesi kalmamıştır. |
mayi' |
: | مايع |
(a. i. c. : mâyiSt) : su gibi akan, su hâlinde bulunan şey, * sıvı. |
mâyiât |
: | مايعات |
(a. i. mâyi'in c.) : su gibi akan, su hâlinde bulunan şeyler, sıvılar. |
mâyiiyyet |
: | مايعيت |
(a. i.) : mâyi'lik, mayi' hâlinde olma vasfı, niteliği. |
ma'yûb |
: | معيوب |
(a. s. ayb'dan. c. : ma-âyîb) : 1) ayıplanmış; ayıplanan. 2) bir eksiği, kusuru olan. |
ma'yûbât |
: | معيوبات |
(a. i. ma'yûbe'nin c.) : 1) ayıp sayılan, ayıplanan şeyler. 2) kusurlar, noksanlar. |
ma'yûben |
: |
(a. zf.) : ayıplanarak, ayıp, kusur sayılarak. |
|
mâ-yuhdes |
: | مايحدث |
(a. b. s.) : sonradan olan. |
ma-yu'kal |
: | ما يعقل |
(a. b. s.) : anlaşılır. |
mâ-yu'kes |
: | ما يعكس |
(a. b. s.) : aksedebilir; mant. *evrilir. |
mâ-yu'ref |
: | ما يعرف |
(a. b. s.) : 1) bilinmez. 2) i. minder altında saklanan mal. |
mâ-yu'refiyyet |
: | ما يعرفيت |
(a. b. i.) : bilinirlik, fr. cognoscibilite. |
mâ-yüfhemiyyet |
: | ما يفهميت |
(a. b. i.) : kavranabilirlik, fr. concevabilite. |