muta', mutâa |
: | مطاع ، مطاعع |
(a. s. tav'dan) : itaat olunan, boyun eğilen, başkalarının kendisine itaat ettikleri. Cihâtı-mutâ' : dünyânın boyun eğdiği, âleme hükmü geçen. Evâmir-i mutâa : itaat edilen, boyun eğilen emirler. |
mu'tâ |
: | معطی |
(a. s. atâ'dan) : 1) îtâ olun muş, verilmiş. 2) fels. *veri, verilmiş, fr. donnee. |
Mutâame |
: | مطاعمه |
(a. i.) : güvercinlerin öpüşmesi. |
Mutaassıb |
: | معتصب |
(a. s. asab'dan. c. : mutaassıbân, mutaassıbîn) : 1) kendi tarafını aşırılıkla tutan. 2) kendi dînini, eski gelenek ve görenekleri aşırı tutan, onların dışındakilere düşman olan, hiçbir yenilik kabul etmiyen. |
Mutaassıbane |
: | متعصبانه |
(a. f. zf. asab'dan) : mutaassıpça; körükörüne. |
mutaassıbın |
: |
(a. s. asab'dan. mu-taassıb'ın c.) : taassubu olanlar, (bkz : mutaassıb). |
|
Mutaattıl |
: | متعطل |
(a. s. sül. atele) : taattul eden, işsiz kalan, (bkz. : muattal). |
Mutattır |
: | متعطر |
(a. s. ıtr'dan) : 1) taattur eden, çjüzel koku ile koklanan. 2) güzel koku sürünen. |
Mutabakat |
: | مطابقت |
(a. i. tıbk'dan) : mutabıklık, muvâfıklık, uygunluk. |
Mutabassır |
: | متبصر |
(a. s.) : açıkgöz. |
Mutabbak |
: | مطبق |
(a. s. tabk ve tabak'dan) : 1) tatbik olunmuş, uydurulmuş. 2) kapak . gibi kapanmış. |
Mutabık |
: | مطابق |
(a. s. tıbk'dan) : uyan, uygun [birbirine] |
mu'tâd, mu'tâde |
: | معتاد ، معتاده |
(a. s. i.) : îtiyad edilmiş, âdet olunmuş, alışılmış. |
mu'tâden |
: | معتادا |
(a. zf.) : alışıldığı üzere. |
mu'tâdî |
: | معتادی |
(a. s.) : alışılmış, her vakitki. |
mutafattın |
: | متفطن |
(a. s. fatânet'den) : hemen anlayıp farkına varan. |
Mutaffif |
: | مطفف |
(a. s.) : noksan mal veren dalavereci. |
Mutâher |
: | مطاهر |
(a. s.) : temizlenmiş. |
mutâhere |
: | مطاهره |
(a. i.) : temizleme. |
mutahhar, mutahhara |
: | مطهر ، مطهره |
(a. s. tahâret'den) : 1) tathîr edilmiş, temizlenmiş, temiz. Libâs-ı mutahhar : temiz elbise. 2) temiz, mu-bârek. Ravza-i mutahhara : mübarek, kutsal türbe. |
Mutahhir |
: | مطهر |
(a. s. tahâret'den) : tathîr eden, temizliyen. |
mutâhir |
: | مطاهر |
(a. s.) : temizleyici. |
mu'tak, mu'taka |
: | معتق ، معتقه |
(a. s. atak'dan) : i'tâk olunmuş, azâdedilmiş, azatlı [köle] . Abd-i mu'tak : azâdedilmiş köle. Câriye-i mu'taka : azâdedilmiş câriye, halayık. |
mu'tak-ül-ba'z |
: |
tamamen değil, kısmen azâdedilmiş köle veya câriye. |
|
Mutâlebât |
: | مطالبات |
(a. i. taleb'den. mutâlebe'nin c.) : islenilen şeyler, istekler. |
mutâlebe |
: | مطالبه |
(a. i. taleb'den. c. : mutâlebât) : 1) talepte bulunma, hakkını isteme. 2) dâva. |
mutâli' |
: | مطالع |
(a. s. tulû'dan. c. : mu-tâliîn) : mütâlâa eden, kitap okuyan. |
Mutâliîn |
: | مطالعين |
(a. s. mutâli'in c.) : mu-tâlâa edenler, kitap okuyanlar. |
Mutallâ |
: | مطلی |
(a. s. tılâ'dan) : tılâlanmış, yaldızlanmış, yaldızlı. |
Mutallâka |
: | مطلقه |
(a. s. talâk'dan) : bırakılmış, boşanmış [kadın] |
Mutalsam |
: | مطلسم |
(a. i. tılsım'dan) : tılı-simli, büyülü. |
Mutalsım |
: | مطلسم |
(a. s. tılsım'dan) : "tılısımlıyan, tılısım ve büyü yapan. |
mut'am |
: | مطعم |
(a. s.) : yiyeceği içeceği çok olan. |
mutammis |
: | مطمث |
(a. s.) : hek. kadınlarda âdet hâlini tanzim eden ilâç. |
Mutantan |
: | مطنطن |
(a. s. tantana'dan) : 1) tantanalı, debdebeli; gürültülü, patırdılı. 2) şatafatlı, gösterişli; çok parlak. |
Mutâraha |
: | مطارحه |
(a. i.) : birbirine söz söyleme. |
mutarassıd |
: | مترصد |
(a. s.) : tarassut eden, gözliyen. |
Mutarassidâne |
: | مترصدانه |
(a. f. zf.) : tarassut edene yaraşır yolda. |
Mutâredât |
: | مطاردات |
(a. i. mutârede'nin c.) : vuruşmalar, çarpışmalar. |
Mutârede |
: | مطارده |
(a. i. tard'dan. c. : mutâredât) : saldırışma [savaşta] |
mutarra |
: | مطری |
(a. s. tarâvet'den) : taravetli, taze. |
mutarraz |
: | مطرز |
(a. s. tırâz'dan) : tarazlandırılmış, zînetlendirilmis, süslendirilmiş, nakışlı, işlenmiş; kenarlı, işlemeli. |
Mutarred |
: | مطرد |
(a. i.) : cemaati usandıracak derecede okumayı uzatan imam. |
Mutarriz |
: | مطرز |
(a. s.) : elbiseye kenar işliyen. |
Mutarrid |
: | مطرد |
(a. zf.) : bir diiziye. |
Mutarriden |
: | مطردا |
(a. zf.) : bir teviye, bir düziye. |
mütasaddı' |
: | متصدع |
(a. s. sad'dan) : 1) da-(jılan. 2) yarılıp çatlıyan. |
Mutasaddik |
: | متصدق |
(a. s. c. : mutasaddıkîn) : 1) tasadduk eden, sadaka veren. 2) sâdık, doğru olduğu anlaşılan. |
mutasaddık-ün-aleyh |
: |
sadakayı kabul eden kimse. |
|
Mutasaddikîn |
: | متصدقين |
(a. s. mutasaddık'ın c.) : tasadduk edenler, sadaka verenler. 2) sâdık, doğru olduğu anlaşılanlar. |
Mutasaddır |
: | متصدر |
(a. s. sadr'dan. c. : mutasaddırîn) : tasaddur eden, baş sedire geçip oturan, baş köşeye kurulan. |
mutasaddir-âne |
: | متصدرانه |
(a. f. zf.) : baş köşeye geçip kurulana yakışacak surette. |
Mutasaddırîn |
: | متصدرين |
(a. s. mutasaddır'ın c.) : tasaddur edenler, baş sedire geçip oturan-iar, baş köşeye kurulanlar. |
Mutasaddî |
: | متصدی |
(a. s. sadv'dan) : 1) tasaddî eden, bir işe girişen. 2) başkasına saldıran. |
Mutasaffî |
: | متصفی |
(a. s.) : tasaffî eden, saflık, temizlik peyda eden, saflaşan. [maddî, manevî] . Mâ-i mutasaffî : saf, temiz su. Kalb-i muta. saffî : saf, temiz gönül. |
Mutasallib |
: | متصلب |
(a. s. sulb'den) : 1) tasallübeden, sertleşen, katılaşan; sert, sağlam. 2) salâbetli, din işlerinde gayret gösteren. |
mutasallib-âne |
: | متصلبانه |
(a. f. zf.) : salâ-bet, kuvvet sahibi olana yakışacak surette. |
Mutasallif |
: | متصلف |
(a. s. c. : mutasallifîn) : haddinden fazla bilgiçlik ve incelik taslıyan, şarlatan. |
mutasallif-âne |
: | متصلفانه |
(a. f. zf.) : mutasallif olana, nezâket, bilgiçlik taslıyana yakışır surette. |
Mutasallifîn |
: | متصلفين |
(a. s. mutasallif'in c.) : haddinden fazla bilgiçlik ve incelik taslıyan-lar, şarlatanlar. |
mutasanni' |
: | متصنع |
(a. s. c. : mutasanniîn) : tasannî eden, kendini güzel, süslü göstermek isteyen, yapmacıklı. |
mulasanni-âne |
: | متصنعانه |
(a. f. zf.) : tasannu' ederek, yapmacıklı olarak. |
Mutasanniin |
: | متصنعين |
(a. s. mutasanni'in c.) : tasannu' edenler, kendini güzel, süslü göstermek isteyenler, yapmacıklılar. |
mutasarrıf |
: | متصرف |
(a. s. sarf'dan) : 1) tasarruf eden, kendinde kullanma hakkı ve salâhi-yeti bulunan. 2) bir sancağın en büyük idare âmiri [Tanzîmat'tan sonra] |
Mutasarrıfiyyet |
: | متصرفيت |
(a. i.) : 1) mutasarrıflık, tasarruf etme hakkı. 2) mutasarrıfın vazifesi. |
Mutasarrım |
: | متصرم |
(a. s. c. : mutasarrımîn) : tasarrum eden, kahramanlık, yiğitlik gösteren. |
Mutasavver |
: | متصور |
(a. s. sûret'den) : 1) tasavvur edilmiş, tasarlanmış, düşünülmüş. 2 akla gelebilir, olabilir, (bkz. : mümkin). Umür-i mutasavvere : tasarlanmış işler. |
Mutasavvıf |
: | متصوت |
(a. s.) : tasavvuf eden, ses çıkaran, ses veren, seslenen. |
mutasavvif |
: | متصوف |
(a. s. sof dan. c. : mutasavvifîn) : 1) safî olan. 2) tasavvufla uğraşan. 3) ilahiyatla uğraşan ve bunu yaymıya çalışan. |
mutasavvif-âne |
: | متصوفانه |
(a. f. zf.) : sofuca, mutasavviflere yakışacak surette. |
Mutasavvife |
: | متصوفه |
(a. i.) : mutasavvifler, sofular, (bkz. : sûfiyyûn). |
Mutasavvifîn |
: | متصوفين |
(a. s. İ. mutasavvif'in c.) : sofiler, sofular. |
Mutasavvir |
: | متصور |
(a. s. sûret'den.) : tasavvur eden, tasarlıyan, zihninde kurup karar veren. |
Mutasayyif |
: | متصيف |
(a. s.) : tasayyûf eden, bir yerde yazlıyan, yazı geçiren. |
mu'tasım |
: | متعصم |
(a. s.) : 1) i'tisârrv eden, eliyle tutan, yapışan. 2) günahtan çekinen. |
Mutatabbib |
: | متطبب |
(a. s. tıbb'dan) : hekim taslağı, hekimlik taslıyan. |
Mutatâbık |
: | متطابق |
(a. s.) : tatâbuk eden, münâsip gelen, birbirine uyan, uygun. |
Mutataffil |
: | متطفل |
(a. s.) : 1) tatafful eden, tufeyli, parazit olan, fr. parasite. 2) uyan, arkasından giden. |
muîata'ım |
: | متطعم |
(a. s.) : tata'um eden, tadan, tadına bakan. |
Mutatarrib |
: | متطرب |
(a. s. c. : mutatarribîn) : tatarrubeden, şevke gelen, sevinen, coşup sıçrıyan. |
mutatarrib-âne |
: |
(a. f. zf.) : şevke-gelip, coşup sıçrıyarak. |
|
Mutatarribîn |
: | متطربين |
(a. s. mutatarrib'irr c.) : tatarrubedenler, şevke gelip sevinen, coşup sıçrıyanlar. |
mutatarrif |
: | متطرف |
(a. s.) : tatarruf eden, , bir yana çekilen. |
Mutatarrik |
: | متطرق |
(a. s.) : tatarruk eden, . tarik, yol bulan, geçen. |
Mutatâvil |
: | متطاول |
(a. s.) : 1) tatavül eden, uzun olan, uzanan. 2) uzatmak suretiyle yükselen. |
mutatavvı' |
: | متطوع |
(a. s. tav'dan) : ta-tavvu' eden, nafile namaz kılan. |
mutatavvıa |
: | متطوعه |
(a. i.) : huk. [eskiden] askerî dîvandan hâriç olup mahzâ Allah rızâsı için cihâda iştirak eden şehir, köy, bâdiye ahâlîsi. |
mutatavvık |
: | متطوق |
(a. s.) : tatavvuk eden, gerdanlık ve başka süs eşyası takınan. |
mutatavvif |
: | متطوف |
(a. s.) : tavaf eden, ziyaret maksadiyle bir şeyin etrafını dolanan. |
mutatavvis |
: | متطوس |
(a. s.) : tatavvus eden, tavus gibi rengârenk giyinen. |
mutatayyir |
: | متطير |
(a. s.) : bir şeyi uğursuz sayan, o şeyden kendisine uğursuzluk geliyor sanan. |
mutavaat |
: | مطاوعت |
(a. i. tav'dan) : 1) itaat etme, başeğme. 2) gr. dönüşlü öze dönüşlü) fiil, faili (öznesi) ile nesnesi (objesi) bir olan fiillerin sıfatı : [dövünmek, sevinmek. , gibi] |
mutavassıl |
: | متوصل |
(a. s. vasl'dan) : kavuşan, ulaşan, eren. |
mutavassıl ilallah |
: |
Allah'a kavuşan. |
|
mutavassıt, mutavassıta |
: | متوسط ، متوسطه |
(a. s. vasat'tan. c. : mutavassıtîn) : 1) tavassut eden, vâsıta olan, aracılık eden, aracı. 2) orta, ortalama. |
mutavassıt-ül-kame |
: |
orta boylu. 3) orta halli, fr. bourgeois. |
|
Mutavassıtîn |
: | متوسطين |
(a. s. mutavassıt'ın c.) : 1) tavassut edenler, aracılar. 2) orta halliler. |
mutavattın |
: | متوطن |
(a. s.) : (bkz. : mütevattın). |
mutavazzıh |
: | متوضح |
(a. s. vuzûh'dan) : tavazzuh eden, açıklanan, açık olan. |
mutâvele |
: | مطاوله |
(a. i. tûl'den) : sürüncemede bırakma, işi uzatma. |
mutâvi' |
: | مطاوع |
(a. s. tav'dan) : itaat eden, itaatli. |
mutavvak |
: | مطوق |
(a. s. tavk'dan) : 1) boynu halkalı, zincirli. 2) boynuna gerdanlık ve şâire takılmış. |
mutavvaka |
: | مطوقه |
(a. i.) : boynu kudretten halkalı güvercin. |
mutavvel, mutavvele |
: | مطول ، مطوله |
(a. s. tûl'den) : 1) tatvtl edilmiş, uzatılmış, tafsil' edilmiş, (bkz. : mufassal). Makale-i mutavvele : mufassal makale. 2) h. i. evvelce medreselerde okutulan Arap edebiyatına dâir yazılmış meşhur bir kitap. |
Mutavvelât |
: | مطولات |
(a. s. mutavvele'nin c.) : (bkz. : mutavvel). |
mutavves |
: | مطوس |
(a. s.) : renkli, lâtif, güzel. |
mutavvi' |
: | مطوع |
(a. s.) : (bkz. : mutâvi'). |
mutâyebât |
: | مطايبات |
(a. i. mutâyebe'nirc c.) : eğlenceli hikâyeler, fıkralar. |
mutâyebe |
: | مطايبه |
(a. i. tayyib'den c. I mutâyebât) : lâtîfe etme, şakalaşma. |
mutayyeb |
: | مطيب |
(â. s. tayyib'den. c. : mutayyibîn, mutayyibûn) : tatyîbedilmiş, güzef kokular sürünmüş olan. 2) gönlü hoş edilmiş, tal-tîf olunmuş, sevindirilmiş. |
mutayyiben |
: | مطيبا |
(a. zf.) : 1) güzel kokular sürünmüş olarak. 2) gönlü hoş edilerek, sevindirilerek. |
mutayyibîn |
: | مطيبين |
(a. s. mutayyeb'in c.) : (bkz. : mutayyeb). |
mutayyibûn |
: | مطيبون |
(a. s. mutayyeb'in c.) : -(bkz. : mutayyibîn). |
mutazaccı' |
: | متضجع |
(a. s.) : üşengeç. |
mutazacer |
: | متضجر |
(a. s.) : tazaccur eden, içi sıkılan; sıkıntılı. |
mutazallil |
: | متظلل |
(a. s. zıll'den) : 1) tazallül eden, gölgede bulunan, gölgelenen. 2) korunan, (bkz. : mahmî). |
mutazallim |
: | متظلم |
(a. s. zulm'den. c. : mutazallimîn) : tazallüm eden, yapılan haksızlıktan şikâyet eden, sızlanan, (bkz. : müştekî). |
mutazallim-âne |
: | متظلمانه |
(a. f. zf. zulm'den) : tazallüm edene, sızlanana yakışır yolda. |
mutazallimîn |
: | متظلمين |
(a. s. zulm'den mutazallim'in c.) : tazallüm edenler, yapılan haksızlıktan şikâyet edenler, sızlananlar. |
mutazammın |
: | متضمن |
(a. s. zımn'dan) : 1) tazammun eden, içine alan. (bkz. : muhtevi). 2) kefil olan, üstüne alan. |
mutazannî, mutazannin |
: | متظنی ، متظنن |
(a. s. zann'den) : zan ile iş gören. |
mutazarrı' |
: | متضرع |
(a. s. c. : mutazarrîn) : tazarru' eden, yalvarıp yakaran. |
mutazarrı-âne |
: | متضرعانه |
(a. f. zf.) : tazarru' edene, yalvarıp yakarana yakışır surette. |
mutazarrıf |
: | متظرف |
(a. s. zarf'dan. c. : mutazarrıfîn) : tazarruf edenler, zarafet taslıyan, zarafet satan. |
mutazarrıf-âne |
: | متظرفانه |
(a. f. zf. zarf'dan) : zarafet taslıyana, zarafet satana yakışacak surette. |
mutazarrıfîn |
: | متضرفين |
(a. s. zarf'dan. mutazarrıfîn c.) : tazarruf edenler, zarafet tas-lıyanlar, zarafet satanlar. |
Mutazarrıin |
: | متظرعين |
(a. s. mutazarrı'ın c.) : tazarru' edenler, yalvarıp yakaranlar. |
mutazarrır |
: | متضرر |
(a. s. zarr ve zurr'dan) : zarar gören, zarara uğrıyan. |
mutazavvı' |
: | متضوع |
(a. s.) : tazavvu' eden, güzel kokusu etrafa yayılan : |
mu'tazıb |
: | معتضب |
(a. i.) : birbirine yardım eden. |
mutbik, mutbika |
: | مطبق ، مطبقه |
(a. s. tıbk'dan) : 1) bir şeyi örten, etrafını örten, bürüyen. 2) bütün, tam. Cünûn-i mutbik : sürekli delilik. Hümmâ-yi mutbika : iyileşmeyıp sürüncemede kalan hümmâ. HurOf-ı mutbika : leng. fr. enfatique. ["sad, dad, ti, zı" harfleri] |
mu'teber, mu'tebere |
: | معتبر ، معتبره |
(a. s. ubûr'dan. c. : mu'teberân) : 1) itibarlı, hatırı sayılır, saygın. 2) inanılır, güvenilir. 3) yürürlükte olan, geçer. 4) i. kadın adı. |
mu'teberân |
: | معتبران |
(a. s. mu'teber'in c.) : 1) İtibarlı, şerefli, haysiyetli kimseler. 2) bir yerin, bir mesleğin, bir sınıfın iieri gelenleri. |
mu'teberât |
: | معتبرات |
(a. s. mu'teber'in c.) : îtibarlı, geçer şeyler. |
mu'teberiyyet |
: | معتبريت |
(o. i.) : 1) güvenilirlik. 2) saygınlık. 3) yürürlükte olma; geçerlik. |
mû'tecir |
: | مؤتجر |
(a. s.) : sadaka veren. |
mu'tedid |
: | معتد |
(a. s. add'den) : adedlendirilmiş, sayılmış. |
mu'teddün-bih |
: |
fık. gerçek değerden, ihtilâfı mucip derecede kat kat üstün takdîr edilen bedel. |
|
mu'tedil, mu'tedile |
: | معتدل ، معتدله |
(a. s. adl'den) : 1) ne az, ne çok, orta halde bulunan. 2) yavaş, mülayim, sert olmıyan, işi pek ileriye götürmemiş olan. 3) münâsip, uygun, biçimli. 4) coğr. ılıman. 5) fiz. nötr. |
mu'tedil-âne |
: | معتدلانه |
(a. f. zf.) : mu'tedil surette, orta halde. |
mu'tekadât |
: | معتقدات |
(a. i. mu'tekid'in c.) : îtikadolunan, inanılan hususlar. (bkz. : akaid). |
mu'tekal-ül-lisan |
: | معتقل السان |
(a. b. i.) : huk. [eskiden] evvelce söyler olduğu halde sonradan bir hastalıktan dolayı söylem iye muktedir olmıyacak surette dili tutulan kimse. |
mu'tekıl |
: | معتقل |
(a. s.) : 1) devenin dizini büküp bağlıyan. 2) güreşte sarmaya getirip yıkan. 3) sağmak için koyunun ayaklarını iki bacağı arasına çekip alan. 4) mızrağını paçası ile üzengisi arasına sokup tutan binici. |
mu'tekid |
: | معتقد |
(a. s. akd'den) : îtikad-eden, inanan, dîni bütün [kimse] |
mu'tekif |
: | معتكف |
(a. s. akf'den. c. : mu'tekifîn) : 1) bir ibadethaneye çekilip namaz, niyaz ve ibâdetle meşgul olan. 2) ramazanda, camide îtikâfa çekilen. |
mu'tekifîn |
: | معتكفين |
(a. s. mu'tekif'in c.) : bir ibadethanede usûlüne göre ibâdetle vakit geçirenler. |
mu'tekis |
: | معتكس |
(a. s. aks'den) : aksolunmuş, tersine çevrilmiş. |
mu'tell |
: | معتل |
(a. s. illet'den) : 1) illetli, alil, hasta, sakat. 2) a. gr. asıl harfleri içinde harf-i illet (elif, vav, ye) den biri bulunan. |
mu'tell-ül-ayn |
: |
a. gr. sülâsînin orta harfi harf-i illetten (elif, vav, ye) biri olan kelime. |
|
mu'tell-ü!-fâ |
: |
a. gr. sülâsînin birinci harfi harf-i illetten (elif, vav, ye) biri olan kelime. |
|
mu'tell-ül-lâm |
: |
a. gr. sülâsînin son harfi, harf-î illetten (elif, vav, ye) biri olan kelime. |
|
mu'temed |
: | معتمد |
(a. s. ve i. umde'den) : 1) kendisine îtimâdedilen, inanılıp güvenilen kimse. 2) avans para alıp, muayyen miktardaki istihkak sahiplerine usûlüne göre veren muhasip (*sayman). |
mu'temedün-aleyh |
: | معمد عليه |
(a. b. s.) : kendisine îtimâdolunan, güvenilen kimse. |
mu'temil |
: | معتمل |
(a. s.) : zoru göze alarak tek başına iş gören. |
mu'tenâ |
: | معتنا |
(a. s. uniyy'den) : itinalı, özenilmiş, özenle yapılmış. |
mu'tenî |
: | معتنی |
(a. s.) : îtinâ eden. |
mu'tenik |
: | معتنق |
(a. s.) : birinin boynuna sarılan. |
mu'teref |
: | معترف |
(a. s. irfân'dan) : îtirâf olunmuş, gizlenmeyip söylenmiş. |
mu'terif |
: | معترف |
(a. s. irfân'dan) : îtiraf eden, kendi kusur ve kabahatini gizlemiyerek söyleyen, anlatan. |
mu'teriz |
: | معترض |
(a. s. arz'dan. c. : mu'terizîn) : 1) îtirâz eden, karşı gelen, karşı : söyliyen. 2) beğenmiyerek bir şeyin bozulmasın istiyen. |
mu'terize |
: | معترضه |
(a. i.) : parantez : (), [] |
muterizin |
: | معترضين |
(a. s. mu'teriz'in c.) : 1) îtirâz edenler. |
mu'terizün-fîh |
: | معترض فيه |
(a. b. s.) : îtirâz : olunan hüküm, karar, şey. |
mu'terr |
: | معتر |
(a. s.) : dilenmiyen fakir. |
mu'tesif |
: | معتسف |
(a. s. asf'dan) : i'tisâf eden, doğru yoldan ayrılıp haksızlık yoluna sapan; zulüm eden. |
mu'teşî |
: | معتشی |
(a. s.) : akşam vakti yola. çıkan. |
mu'teyât |
: | معطيات |
(a. i. c.) : fels. veriler, , fr. donne'es. |
mu'tezî |
: | معتزی |
(a. s.) : intisabını ilerî süren. |
mu'tezil |
: | معتزل |
(a. s. azl'den) : îtizâl eden, cemaatten ayrılıp bir tarafa çekilen. |
mu'tezile |
: | معتزله |
(a. s.) : kaderi inkâr edip "kul, ettiklerinin yaratıcısıdır" diyen ve Allah sıfatlarını kadîm saymakta ehl-i sünnet'den ayrılan ve Vâsıl bin Atâ yolunda olan kimseler ki, "Ka-deriyye" de bunun kollarındandır. |
mu'tezim |
: | معتزم |
(a. s.) : i'tizâm eden, giden. |
mu'tezir |
: | معتذر |
(a. s. özr'den) : özür dileyen. |
mu'tezir-âne |
: | معتذرانه |
(a. f. zf.) : özür dileyerek; özür diler gibi. |
mutfî |
: | مطفی |
(a. s.) : ıtfâ eden, söndüren. |
mutfiy-yül-cemr |
: |
berdelacuz (kocakarı soğuğu) un altıncı günü. |
|
muthef |
: | متحف |
(a. s.) : İthaf olunan şey, hediye. |
muthif |
: | متحف |
(a. s.) : ithaf eden, hediye veren. |
mutî, mutîa |
: | مطيع ، مطيعه |
(a. s. tâat'den) : 1) itaat eden, boyun eğen. (bkz. : münkad). 2) bağlı, (bkz. : tâbi'). 3) rahat. 4) i. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı. |
mu'tî |
: | معطی |
(a. s. atâ'dan) : îtaatden, veren. |
mu'tik |
: | معتق |
i'tâk eden, azadeden, [köle] azadeden. |
mut'im |
: | مطعم |
(a. s. taâm'dan.) : it'âm eden, yemek yediren, (bkz. : fukara-perver). |
mutlak, mutlaka |
: | مطلق ، مطلقه |
(a. s. mtalâk'dan) : 1) ıtlak olunmuş, salıverilmiş, başıboş bırakılmış. 2) kayıtsız, şartsız. 3) yalnız, tek, salt. Cehd-i mutlak, Hayr-i mutlak : tek iyilik. Hükûmet-i mutlaka : kayıtsız şartsız, bir hükümdarın idaresi altında bulunan hükümet. Ve-kîl-i mutlak : dilediği işi yapmakta serbest olan vekil (sadrâzam). |
mutlak-ül-inân |
: |
yuları salıverilmiş, başıboş. Vücûd-i mutlak, Zât-i mutlak : Allah. |
|
mutlaka |
: | مطلقا |
("ka" uzun okunur, a. zf.) : her halde, ne olursa olsun, Üle, illâ, illâki. (bkz. : behemehal). |
mutlakıyyet |
: | مطلقيت |
(a. i.) : kayıtsız şartsız bir hükümdarın idaresi altında bulunan hükümet şekli. |
mutlakıyyet-t idSrs |
: |
bir kişinin arzusuna bağlı olan idare sistemi. |
|
mutmain |
: | مطمئن |
(a. s.) : gönlü kanmış, içi rahat, şüphesi yok [kimse] , (bkz. : emîn). |
mutrib |
: | مطرب |
(tarab'dan) : 1) ıtrâb eden, çalgı çalan, çalgıcı, (bkz. : sazende). 2) şarkıcı, şarkı okuyan, (bkz. : hanende). |
muttali' |
: | مطلع |
(a. s. tulû'dan) : öğrenmiş, haber almış, bilgili, haberli [olan] |
muttarid |
: | مطرد |
(a. s. tard'dan) : ittırattı, bir düziye giden, sıralı, düzgün. |
muttariden |
: | مطردا |
(a. zf.) : ittırattı olarak, bir düziye, bir tevry. |
muttasıf |
: | متصف |
(a. s. vasf'dan) : ittlsâf eden, vasıflanan, kendisinde bir hal, bir sıfat, bir vasıf bulunan. |
muttasıl |
: | متصل |
(a. s. vasl'dan) : 1) İttisal eden, ulaşan, kavuşan, bitişen. 2) aralıksız, hiç durmadan, biteviye, (bkz. : ' dem-be-dem, lâ-yen-kati'). |
muttasılan |
: | متصلا |
(a. zf.) : 1) bitişik olarak. 2) bir düziye. |