muta', mutâa

: مطاع ، مطاعع

(a. s. tav'dan) : itaat olunan, boyun eğilen, başkalarının kendisine itaat ettikleri. Cihâtı-mutâ' : dünyânın boyun eğdiği, âleme hükmü geçen. Evâmir-i mutâa : itaat edilen, boyun eğilen emirler.

mu'tâ

: معطی

(a. s. atâ'dan) : 1) îtâ olun muş, verilmiş. 2) fels. *veri, verilmiş, fr. donnee.

Mutâame

: مطاعمه

(a. i.) : güvercinlerin öpüşmesi.

Mutaassıb

: معتصب

(a. s. asab'dan. c. : mutaassıbân, mutaassıbîn) : 1) kendi tarafını aşırılıkla tutan. 2) kendi dînini, eski gelenek ve görenekleri aşırı tutan, onların dışındakilere düşman olan, hiçbir yenilik kabul etmiyen.

Mutaassıbane

: متعصبانه

(a. f. zf. asab'dan) : mutaassıpça; körükörüne.

mutaassıbın

:  

(a. s. asab'dan. mu-taassıb'ın c.) : taassubu olanlar, (bkz : mutaassıb).

Mutaattıl

: متعطل

(a. s. sül. atele) : taattul eden, işsiz kalan, (bkz. : muattal).

Mutattır

: متعطر

(a. s. ıtr'dan) : 1) taattur eden, çjüzel koku ile koklanan. 2) güzel koku sürünen.

Mutabakat

: مطابقت

(a. i. tıbk'dan) : mutabıklık, muvâfıklık, uygunluk.

Mutabassır

: متبصر

(a. s.) : açıkgöz.

Mutabbak

: مطبق

(a. s. tabk ve tabak'dan) : 1) tatbik olunmuş, uydurulmuş. 2) kapak . gibi kapanmış.

Mutabık

: مطابق

(a. s. tıbk'dan) : uyan, uygun [birbirine]

mu'tâd, mu'tâde

: معتاد ، معتاده

(a. s. i.) : îtiyad edilmiş, âdet olunmuş, alışılmış.

mu'tâden

: معتادا

(a. zf.) : alışıldığı üzere.

mu'tâdî

: معتادی

(a. s.) : alışılmış, her vakitki.

mutafattın

: متفطن

(a. s. fatânet'den) : hemen anlayıp farkına varan.

Mutaffif

: مطفف

(a. s.) : noksan mal veren dalavereci.

Mutâher

: مطاهر

(a. s.) : temizlenmiş.

mutâhere

: مطاهره

(a. i.) : temizleme.

mutahhar, mutahhara

: مطهر ، مطهره

(a. s. tahâret'den) : 1) tathîr edilmiş, temizlenmiş, temiz. Libâs-ı mutahhar : temiz elbise. 2) temiz, mu-bârek. Ravza-i mutahhara : mübarek, kutsal türbe.

Mutahhir

: مطهر

(a. s. tahâret'den) : tathîr eden, temizliyen.

mutâhir

: مطاهر

(a. s.) : temizleyici.

mu'tak, mu'taka

: معتق ، معتقه

(a. s. atak'dan) : i'tâk olunmuş, azâdedilmiş, azatlı [köle] . Abd-i mu'tak : azâdedilmiş köle. Câriye-i mu'taka : azâdedilmiş câriye, halayık.

mu'tak-ül-ba'z

:  

tamamen değil, kısmen azâdedilmiş köle veya câriye.

Mutâlebât

: مطالبات

(a. i. taleb'den. mutâlebe'nin c.) : islenilen şeyler, istekler.

mutâlebe

: مطالبه

(a. i. taleb'den. c. : mutâlebât) : 1) talepte bulunma, hakkını isteme. 2) dâva.

mutâli'

: مطالع

(a. s. tulû'dan. c. : mu-tâliîn) : mütâlâa eden, kitap okuyan.

Mutâliîn

: مطالعين

(a. s. mutâli'in c.) : mu-tâlâa edenler, kitap okuyanlar.

Mutallâ

: مطلی

(a. s. tılâ'dan) : tılâlanmış, yaldızlanmış, yaldızlı.

Mutallâka

: مطلقه

(a. s. talâk'dan) : bırakılmış, boşanmış [kadın]

Mutalsam

: مطلسم

(a. i. tılsım'dan) : tılı-simli, büyülü.

Mutalsım

: مطلسم

(a. s. tılsım'dan) : "tılısımlıyan, tılısım ve büyü yapan.

mut'am

: مطعم

(a. s.) : yiyeceği içeceği çok olan.

mutammis

: مطمث

(a. s.) : hek. kadınlarda âdet hâlini tanzim eden ilâç.

Mutantan

: مطنطن

(a. s. tantana'dan) : 1) tantanalı, debdebeli; gürültülü, patırdılı. 2) şatafatlı, gösterişli; çok parlak.

Mutâraha

: مطارحه

(a. i.) : birbirine söz söyleme.

mutarassıd

: مترصد

(a. s.) : tarassut eden, gözliyen.

Mutarassidâne

: مترصدانه

(a. f. zf.) : tarassut edene yaraşır yolda.

Mutâredât

: مطاردات

(a. i. mutârede'nin c.) : vuruşmalar, çarpışmalar.

Mutârede

: مطارده

(a. i. tard'dan. c. : mutâredât) : saldırışma [savaşta]

mutarra

: مطری

(a. s. tarâvet'den) : taravetli, taze.

mutarraz

: مطرز

(a. s. tırâz'dan) : tarazlandırılmış, zînetlendirilmis, süslendirilmiş, nakışlı, işlenmiş; kenarlı, işlemeli.

Mutarred

: مطرد

(a. i.) : cemaati usandıracak derecede okumayı uzatan imam.

Mutarriz

: مطرز

(a. s.) : elbiseye kenar işliyen.

Mutarrid

: مطرد

(a. zf.) : bir diiziye.

Mutarriden

: مطردا

(a. zf.) : bir teviye, bir düziye.

mütasaddı'

: متصدع

(a. s. sad'dan) : 1) da-(jılan. 2) yarılıp çatlıyan.

Mutasaddik

: متصدق

(a. s. c. : mutasaddıkîn) : 1) tasadduk eden, sadaka veren. 2) sâdık, doğru olduğu anlaşılan.

mutasaddık-ün-aleyh

:  

sadakayı kabul eden kimse.

Mutasaddikîn

: متصدقين

(a. s. mutasaddık'ın c.) : tasadduk edenler, sadaka verenler. 2) sâdık, doğru olduğu anlaşılanlar.

Mutasaddır

: متصدر

(a. s. sadr'dan. c. : mutasaddırîn) : tasaddur eden, baş sedire geçip oturan, baş köşeye kurulan.

mutasaddir-âne

: متصدرانه

(a. f. zf.) : baş köşeye geçip kurulana yakışacak surette.

Mutasaddırîn

: متصدرين

(a. s. mutasaddır'ın c.) : tasaddur edenler, baş sedire geçip oturan-iar, baş köşeye kurulanlar.

Mutasaddî

: متصدی

(a. s. sadv'dan) : 1) tasaddî eden, bir işe girişen. 2) başkasına saldıran.

Mutasaffî

: متصفی

(a. s.) : tasaffî eden, saflık, temizlik peyda eden, saflaşan. [maddî, manevî] . Mâ-i mutasaffî : saf, temiz su. Kalb-i muta. saffî : saf, temiz gönül.

Mutasallib

: متصلب

(a. s. sulb'den) : 1) tasallübeden, sertleşen, katılaşan; sert, sağlam. 2) salâbetli, din işlerinde gayret gösteren.

mutasallib-âne

: متصلبانه

(a. f. zf.) : salâ-bet, kuvvet sahibi olana yakışacak surette.

Mutasallif

: متصلف

(a. s. c. : mutasallifîn) : haddinden fazla bilgiçlik ve incelik taslıyan, şarlatan.

mutasallif-âne

: متصلفانه

(a. f. zf.) : mutasallif olana, nezâket, bilgiçlik taslıyana yakışır surette.

Mutasallifîn

: متصلفين

(a. s. mutasallif'in c.) : haddinden fazla bilgiçlik ve incelik taslıyan-lar, şarlatanlar.

mutasanni'

: متصنع

(a. s. c. : mutasanniîn) : tasannî eden, kendini güzel, süslü göstermek isteyen, yapmacıklı.

mulasanni-âne

: متصنعانه

(a. f. zf.) : tasannu' ederek, yapmacıklı olarak.

Mutasanniin

: متصنعين

(a. s. mutasanni'in c.) : tasannu' edenler, kendini güzel, süslü göstermek isteyenler, yapmacıklılar.

mutasarrıf

: متصرف

(a. s. sarf'dan) : 1) tasarruf eden, kendinde kullanma hakkı ve salâhi-yeti bulunan. 2) bir sancağın en büyük idare âmiri [Tanzîmat'tan sonra]

Mutasarrıfiyyet

: متصرفيت

(a. i.) : 1) mutasarrıflık, tasarruf etme hakkı. 2) mutasarrıfın vazifesi.

Mutasarrım

: متصرم

(a. s. c. : mutasarrımîn) : tasarrum eden, kahramanlık, yiğitlik gösteren.

Mutasavver

: متصور

(a. s. sûret'den) : 1) tasavvur edilmiş, tasarlanmış, düşünülmüş. 2 akla gelebilir, olabilir, (bkz. : mümkin). Umür-i mutasavvere : tasarlanmış işler.

Mutasavvıf

: متصوت

(a. s.) : tasavvuf eden, ses çıkaran, ses veren, seslenen.

mutasavvif

: متصوف

(a. s. sof dan. c. : mutasavvifîn) : 1) safî olan. 2) tasavvufla uğraşan. 3) ilahiyatla uğraşan ve bunu yaymıya çalışan.

mutasavvif-âne

: متصوفانه

(a. f. zf.) : sofuca, mutasavviflere yakışacak surette.

Mutasavvife

: متصوفه

(a. i.) : mutasavvifler, sofular, (bkz. : sûfiyyûn).

Mutasavvifîn

: متصوفين

(a. s. İ. mutasavvif'in c.) : sofiler, sofular.

Mutasavvir

: متصور

(a. s. sûret'den.) : tasavvur eden, tasarlıyan, zihninde kurup karar veren.

Mutasayyif

: متصيف

(a. s.) : tasayyûf eden, bir yerde yazlıyan, yazı geçiren.

mu'tasım

: متعصم

(a. s.) : 1) i'tisârrv eden, eliyle tutan, yapışan. 2) günahtan çekinen.

Mutatabbib

: متطبب

(a. s. tıbb'dan) : hekim taslağı, hekimlik taslıyan.

Mutatâbık

: متطابق

(a. s.) : tatâbuk eden, münâsip gelen, birbirine uyan, uygun.

Mutataffil

: متطفل

(a. s.) : 1) tatafful eden, tufeyli, parazit olan, fr. parasite. 2) uyan, arkasından giden.

muîata'ım

: متطعم

(a. s.) : tata'um eden, tadan, tadına bakan.

Mutatarrib

: متطرب

(a. s. c. : mutatarribîn) : tatarrubeden, şevke gelen, sevinen, coşup sıçrıyan.

mutatarrib-âne

:  

(a. f. zf.) : şevke-gelip, coşup sıçrıyarak.

Mutatarribîn

: متطربين

(a. s. mutatarrib'irr c.) : tatarrubedenler, şevke gelip sevinen, coşup sıçrıyanlar.

mutatarrif

: متطرف

(a. s.) : tatarruf eden, , bir yana çekilen.

Mutatarrik

: متطرق

(a. s.) : tatarruk eden, . tarik, yol bulan, geçen.

Mutatâvil

: متطاول

(a. s.) : 1) tatavül eden, uzun olan, uzanan. 2) uzatmak suretiyle yükselen.

mutatavvı'

: متطوع

(a. s. tav'dan) : ta-tavvu' eden, nafile namaz kılan.

mutatavvıa

: متطوعه

(a. i.) : huk. [eskiden] askerî dîvandan hâriç olup mahzâ Allah rızâsı için cihâda iştirak eden şehir, köy, bâdiye ahâlîsi.

mutatavvık

: متطوق

(a. s.) : tatavvuk eden, gerdanlık ve başka süs eşyası takınan.

mutatavvif

: متطوف

(a. s.) : tavaf eden, ziyaret maksadiyle bir şeyin etrafını dolanan.

mutatavvis

: متطوس

(a. s.) : tatavvus eden, tavus gibi rengârenk giyinen.

mutatayyir

: متطير

(a. s.) : bir şeyi uğursuz sayan, o şeyden kendisine uğursuzluk geliyor sanan.

mutavaat

: مطاوعت

(a. i. tav'dan) : 1) itaat etme, başeğme. 2) gr. dönüşlü öze dönüşlü) fiil, faili (öznesi) ile nesnesi (objesi) bir olan fiillerin sıfatı : [dövünmek, sevinmek. , gibi]

mutavassıl

: متوصل

(a. s. vasl'dan) : kavuşan, ulaşan, eren.

mutavassıl ilallah

:  

Allah'a kavuşan.

mutavassıt, mutavassıta

: متوسط ، متوسطه

(a. s. vasat'tan. c. : mutavassıtîn) : 1) tavassut eden, vâsıta olan, aracılık eden, aracı. 2) orta, ortalama.

mutavassıt-ül-kame

:  

orta boylu. 3) orta halli, fr. bourgeois.

Mutavassıtîn

: متوسطين

(a. s. mutavassıt'ın c.) : 1) tavassut edenler, aracılar. 2) orta halliler.

mutavattın

: متوطن

(a. s.) : (bkz. : mütevattın).

mutavazzıh

: متوضح

(a. s. vuzûh'dan) : tavazzuh eden, açıklanan, açık olan.

mutâvele

: مطاوله

(a. i. tûl'den) : sürüncemede bırakma, işi uzatma.

mutâvi'

: مطاوع

(a. s. tav'dan) : itaat eden, itaatli.

mutavvak

: مطوق

(a. s. tavk'dan) : 1) boynu halkalı, zincirli. 2) boynuna gerdanlık ve şâire takılmış.

mutavvaka

: مطوقه

(a. i.) : boynu kudretten halkalı güvercin.

mutavvel, mutavvele

: مطول ، مطوله

(a. s. tûl'den) : 1) tatvtl edilmiş, uzatılmış, tafsil' edilmiş, (bkz. : mufassal). Makale-i mutavvele : mufassal makale. 2) h. i. evvelce medreselerde okutulan Arap edebiyatına dâir yazılmış meşhur bir kitap.

Mutavvelât

: مطولات

(a. s. mutavvele'nin c.) : (bkz. : mutavvel).

mutavves

: مطوس

(a. s.) : renkli, lâtif, güzel.

mutavvi'

: مطوع

(a. s.) : (bkz. : mutâvi').

mutâyebât

: مطايبات

(a. i. mutâyebe'nirc c.) : eğlenceli hikâyeler, fıkralar.

mutâyebe

: مطايبه

(a. i. tayyib'den c. I mutâyebât) : lâtîfe etme, şakalaşma.

mutayyeb

: مطيب

(â. s. tayyib'den. c. : mutayyibîn, mutayyibûn) : tatyîbedilmiş, güzef kokular sürünmüş olan. 2) gönlü hoş edilmiş, tal-tîf olunmuş, sevindirilmiş.

mutayyiben

: مطيبا

(a. zf.) : 1) güzel kokular sürünmüş olarak. 2) gönlü hoş edilerek, sevindirilerek.

mutayyibîn

: مطيبين

(a. s. mutayyeb'in c.) : (bkz. : mutayyeb).

mutayyibûn

: مطيبون

(a. s. mutayyeb'in c.) : -(bkz. : mutayyibîn).

mutazaccı'

: متضجع

(a. s.) : üşengeç.

mutazacer

: متضجر

(a. s.) : tazaccur eden, içi sıkılan; sıkıntılı.

mutazallil

: متظلل

(a. s. zıll'den) : 1) tazallül eden, gölgede bulunan, gölgelenen. 2) korunan, (bkz. : mahmî).

mutazallim

: متظلم

(a. s. zulm'den. c. : mutazallimîn) : tazallüm eden, yapılan haksızlıktan şikâyet eden, sızlanan, (bkz. : müştekî).

mutazallim-âne

: متظلمانه

(a. f. zf. zulm'den) : tazallüm edene, sızlanana yakışır yolda.

mutazallimîn

: متظلمين

(a. s. zulm'den mutazallim'in c.) : tazallüm edenler, yapılan haksızlıktan şikâyet edenler, sızlananlar.

mutazammın

: متضمن

(a. s. zımn'dan) : 1) tazammun eden, içine alan. (bkz. : muhtevi). 2) kefil olan, üstüne alan.

mutazannî, mutazannin

: متظنی ، متظنن

(a. s. zann'den) : zan ile iş gören.

mutazarrı'

: متضرع

(a. s. c. : mutazarrîn) : tazarru' eden, yalvarıp yakaran.

mutazarrı-âne

: متضرعانه

(a. f. zf.) : tazarru' edene, yalvarıp yakarana yakışır surette.

mutazarrıf

: متظرف

(a. s. zarf'dan. c. : mutazarrıfîn) : tazarruf edenler, zarafet taslıyan, zarafet satan.

mutazarrıf-âne

: متظرفانه

(a. f. zf. zarf'dan) : zarafet taslıyana, zarafet satana yakışacak surette.

mutazarrıfîn

: متضرفين

(a. s. zarf'dan. mutazarrıfîn c.) : tazarruf edenler, zarafet tas-lıyanlar, zarafet satanlar.

Mutazarrıin

: متظرعين

(a. s. mutazarrı'ın c.) : tazarru' edenler, yalvarıp yakaranlar.

mutazarrır

: متضرر

(a. s. zarr ve zurr'dan) : zarar gören, zarara uğrıyan.

mutazavvı'

: متضوع

(a. s.) : tazavvu' eden, güzel kokusu etrafa yayılan : 

mu'tazıb

: معتضب

(a. i.) : birbirine yardım eden.

mutbik, mutbika

: مطبق ، مطبقه

(a. s. tıbk'dan) : 1) bir şeyi örten, etrafını örten, bürüyen. 2) bütün, tam. Cünûn-i mutbik : sürekli delilik. Hümmâ-yi mutbika : iyileşmeyıp sürüncemede kalan hümmâ. HurOf-ı mutbika : leng. fr. enfatique. ["sad, dad, ti, zı" harfleri]

mu'teber, mu'tebere

: معتبر ، معتبره

(a. s. ubûr'dan. c. : mu'teberân) : 1) itibarlı, hatırı sayılır, saygın. 2) inanılır, güvenilir. 3) yürürlükte olan, geçer. 4) i. kadın adı.

mu'teberân

: معتبران

(a. s. mu'teber'in c.) : 1) İtibarlı, şerefli, haysiyetli kimseler. 2) bir yerin, bir mesleğin, bir sınıfın iieri gelenleri.

mu'teberât

: معتبرات

(a. s. mu'teber'in c.) : îtibarlı, geçer şeyler.

mu'teberiyyet

: معتبريت

(o. i.) : 1) güvenilirlik. 2) saygınlık. 3) yürürlükte olma; geçerlik.

mû'tecir

: مؤتجر

(a. s.) : sadaka veren.

mu'tedid

: معتد

(a. s. add'den) : adedlendirilmiş, sayılmış.

mu'teddün-bih

:  

fık. gerçek değerden, ihtilâfı mucip derecede kat kat üstün takdîr edilen bedel.

mu'tedil, mu'tedile

: معتدل ، معتدله

(a. s. adl'den) : 1) ne az, ne çok, orta halde bulunan. 2) yavaş, mülayim, sert olmıyan, işi pek ileriye götürmemiş olan. 3) münâsip, uygun, biçimli. 4) coğr. ılıman. 5) fiz. nötr.

mu'tedil-âne

: معتدلانه

(a. f. zf.) : mu'tedil surette, orta halde.

mu'tekadât

: معتقدات

(a. i. mu'tekid'in c.) : îtikadolunan, inanılan hususlar. (bkz. : akaid).

mu'tekal-ül-lisan

: معتقل السان

(a. b. i.) : huk. [eskiden] evvelce söyler olduğu halde sonradan bir hastalıktan dolayı söylem iye muktedir olmıyacak surette dili tutulan kimse.

mu'tekıl

: معتقل

(a. s.) : 1) devenin dizini büküp bağlıyan. 2) güreşte sarmaya getirip yıkan. 3) sağmak için koyunun ayaklarını iki bacağı arasına çekip alan. 4) mızrağını paçası ile üzengisi arasına sokup tutan binici.

mu'tekid

: معتقد

(a. s. akd'den) : îtikad-eden, inanan, dîni bütün [kimse]

mu'tekif

: معتكف

(a. s. akf'den. c. : mu'tekifîn) : 1) bir ibadethaneye çekilip namaz, niyaz ve ibâdetle meşgul olan. 2) ramazanda, camide îtikâfa çekilen.

mu'tekifîn

: معتكفين

(a. s. mu'tekif'in c.) : bir ibadethanede usûlüne göre ibâdetle vakit geçirenler.

mu'tekis

: معتكس

(a. s. aks'den) : aksolunmuş, tersine çevrilmiş.

mu'tell

: معتل

(a. s. illet'den) : 1) illetli, alil, hasta, sakat. 2) a. gr. asıl harfleri içinde harf-i illet (elif, vav, ye) den biri bulunan.

mu'tell-ül-ayn

:  

a. gr. sülâsînin orta harfi harf-i illetten (elif, vav, ye) biri olan kelime.

mu'tell-ü!-fâ

:  

a. gr. sülâsînin birinci harfi harf-i illetten (elif, vav, ye) biri olan kelime.

mu'tell-ül-lâm

:  

a. gr. sülâsînin son harfi, harf-î illetten (elif, vav, ye) biri olan kelime.

mu'temed

: معتمد

(a. s. ve i. umde'den) : 1) kendisine îtimâdedilen, inanılıp güvenilen kimse. 2) avans para alıp, muayyen miktardaki istihkak sahiplerine usûlüne göre veren muhasip (*sayman).

mu'temedün-aleyh

: معمد عليه

(a. b. s.) : kendisine îtimâdolunan, güvenilen kimse.

mu'temil

: معتمل

(a. s.) : zoru göze alarak tek başına iş gören.

mu'tenâ

: معتنا

(a. s. uniyy'den) : itinalı, özenilmiş, özenle yapılmış.

mu'tenî

: معتنی

(a. s.) : îtinâ eden.

mu'tenik

: معتنق

(a. s.) : birinin boynuna sarılan.

mu'teref

: معترف

(a. s. irfân'dan) : îtirâf olunmuş, gizlenmeyip söylenmiş.

mu'terif

: معترف

(a. s. irfân'dan) : îtiraf eden, kendi kusur ve kabahatini gizlemiyerek söyleyen, anlatan.

mu'teriz

: معترض

(a. s. arz'dan. c. : mu'terizîn) : 1) îtirâz eden, karşı gelen, karşı : söyliyen. 2) beğenmiyerek bir şeyin bozulmasın istiyen.

mu'terize

: معترضه

(a. i.) : parantez : (), []

muterizin

: معترضين

(a. s. mu'teriz'in c.) : 1) îtirâz edenler.

mu'terizün-fîh

: معترض فيه

(a. b. s.) : îtirâz : olunan hüküm, karar, şey.

mu'terr

: معتر

(a. s.) : dilenmiyen fakir.

mu'tesif

: معتسف

(a. s. asf'dan) : i'tisâf eden, doğru yoldan ayrılıp haksızlık yoluna sapan; zulüm eden.

mu'teşî

: معتشی

(a. s.) : akşam vakti yola. çıkan.

mu'teyât

: معطيات

(a. i. c.) : fels. veriler, , fr. donne'es.

mu'tezî

: معتزی

(a. s.) : intisabını ilerî süren.

mu'tezil

: معتزل

(a. s. azl'den) : îtizâl eden, cemaatten ayrılıp bir tarafa çekilen.

mu'tezile

: معتزله

(a. s.) : kaderi inkâr edip "kul, ettiklerinin yaratıcısıdır" diyen ve Allah sıfatlarını kadîm saymakta ehl-i sünnet'den ayrılan ve Vâsıl bin Atâ yolunda olan kimseler ki, "Ka-deriyye" de bunun kollarındandır.

mu'tezim

: معتزم

(a. s.) : i'tizâm eden, giden.

mu'tezir

: معتذر

(a. s. özr'den) : özür dileyen.

mu'tezir-âne

: معتذرانه

(a. f. zf.) : özür dileyerek; özür diler gibi.

mutfî

: مطفی

(a. s.) : ıtfâ eden, söndüren.

mutfiy-yül-cemr

:  

berdelacuz (kocakarı soğuğu) un altıncı günü.

muthef

: متحف

(a. s.) : İthaf olunan şey, hediye.

muthif

: متحف

(a. s.) : ithaf eden, hediye veren.

mutî, mutîa

: مطيع ، مطيعه

(a. s. tâat'den) : 1) itaat eden, boyun eğen. (bkz. : münkad). 2) bağlı, (bkz. : tâbi'). 3) rahat. 4) i. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı.

mu'tî

: معطی

(a. s. atâ'dan) : îtaatden, veren.

mu'tik

: معتق

i'tâk eden, azadeden, [köle] azadeden.

mut'im

: مطعم

(a. s. taâm'dan.) : it'âm eden, yemek yediren, (bkz. : fukara-perver).

mutlak, mutlaka

: مطلق ، مطلقه

(a. s. mtalâk'dan) : 1) ıtlak olunmuş, salıverilmiş, başıboş bırakılmış. 2) kayıtsız, şartsız. 3) yalnız, tek, salt. Cehd-i mutlak, Hayr-i mutlak : tek iyilik. Hükûmet-i mutlaka : kayıtsız şartsız, bir hükümdarın idaresi altında bulunan hükümet. Ve-kîl-i mutlak : dilediği işi yapmakta serbest olan vekil (sadrâzam).

mutlak-ül-inân

:  

yuları salıverilmiş, başıboş. Vücûd-i mutlak, Zât-i mutlak : Allah.

mutlaka

: مطلقا

("ka" uzun okunur, a. zf.) : her halde, ne olursa olsun, Üle, illâ, illâki. (bkz. : behemehal).

mutlakıyyet

: مطلقيت

(a. i.) : kayıtsız şartsız bir hükümdarın idaresi altında bulunan hükümet şekli.

mutlakıyyet-t idSrs

:  

bir kişinin arzusuna bağlı olan idare sistemi.

mutmain

: مطمئن

(a. s.) : gönlü kanmış, içi rahat, şüphesi yok [kimse] , (bkz. : emîn).

mutrib

: مطرب

(tarab'dan) : 1) ıtrâb eden, çalgı çalan, çalgıcı, (bkz. : sazende). 2) şarkıcı, şarkı okuyan, (bkz. : hanende).

muttali'

: مطلع

(a. s. tulû'dan) : öğrenmiş, haber almış, bilgili, haberli [olan]

muttarid

: مطرد

(a. s. tard'dan) : ittırattı, bir düziye giden, sıralı, düzgün.

muttariden

: مطردا

(a. zf.) : ittırattı olarak, bir düziye, bir tevry.

muttasıf

: متصف

(a. s. vasf'dan) : ittlsâf eden, vasıflanan, kendisinde bir hal, bir sıfat, bir vasıf bulunan.

muttasıl

: متصل

(a. s. vasl'dan) : 1) İttisal eden, ulaşan, kavuşan, bitişen. 2) aralıksız, hiç durmadan, biteviye, (bkz. : ' dem-be-dem, lâ-yen-kati').

muttasılan

: متصلا

(a. zf.) : 1) bitişik olarak. 2) bir düziye.