mefâhîm |
: | مفاهيم |
(a. i. fehm'den. mefhûm'» un c.) : mefhumlar. |
mefahir |
: | مفاخر |
(a. i. : mefhar ve mefharet'in c.) : iftihar edilecek, övünülecek şeyler. |
mefâhis |
: | مفاحص |
(a. i. mefhas'ın c.) : kuş yuvaları. |
mfefâîl |
: | مفاعيل |
(a. i. mef'ûl'ün c.) : yapı'mış, işlenmiş işler; aruz vezni cüzü'lerinden. |
mefâlîc |
: | مفاليج |
(a. s. meflûc'ün c.) : (bkz. : meflûc). |
mefâlîs |
: | مفاليس |
(a. s. müflis'in c.) : iflâs edenler. |
mefârig |
: | مفارغ |
(a. i. mefrag'ın c.) : dökülecek yerler, yollar. |
mefârik |
: | مفارق |
(a. i. mefrak ve mefrik'in c.) : başın tepe kısımları. |
mefâsıl |
: | مفاصل |
(a. i. mafsal'ın c.) : 1) oynak yerleri, *eklemler. |
mefâsıl-ı beyn-el-fıkarât |
: |
anat. amudu fıkarî (omurga) yi meydana getiren fıkralar arasındaki mafsallar. |
|
mefâsıl-ı gayr-i müteharrike |
: |
anat. kafatası ve yüzün muhtelif kemikleri gibi hareket etmiyen mafsallar, oynamaz *eklemler. |
|
mefâsil-ı müteharrike |
: |
anat. hareket eden mafsallar, oynar eklemler. 2) her köyün reayası ile osur ve rüsûme tâbi mahsullerinin yazılı bulunduğu defter. |
|
mefâsid |
: | مفاسد |
(a. i. mefsedet'in c.) : fesatlıklar, münafıklıklar, bozgunculuklar. |
mefâtîh |
: | مفاتيح |
(a. i. miftâh'ın c.) : anahtarlar. |
mefâtîr |
: | مفاطير |
(a. i. muftır'ın c.) : iftar edenler, oruç açanlar. |
mefâviz |
: | مفاوز |
(a. i. mefâzenin c.) : çöller, sahralar, (bkz. : sahafı). |
mefâze |
: | مفازه |
(a. i. c. : mefâviz) : çöl, sahra, (bkz. : beyaban). |
meferr |
: | مفسر |
(a. i. firâr'dan) : firar edecek yer. Eyn-el-meferr : kaçacak yer yok mu? [meferr, Kur'ân'da mîmî masdardır ve "firar" mânâsına gelir] |
mefhar |
: | مخفر |
(a. i. fahr'den) : 1) fahirlenme, övünme. 2) övünmeye sebebolan, övünmeyi gerektiren. |
mefhar-i kâinat,-i mevcudat |
: |
Hz. Muhammed (Alehisselâm). |
|
mefharet |
: | مفخرت |
(a. i. fahr'den. c. : mefahir) : 1) iftihar duyma, övünme, koltukları kabarma. 2) kadrn adı. |
mefhas |
: |
(a. i. c. : mefâhis) : kuş yuvası. |
|
mefhûm |
: | مفحوم |
(a. s.) : fahim hâline geçmiş, kömürleşmiş, kömür olmuş. |
mefhûm |
: | مفهوم |
(a. s. fehm'den. c. : mefâhîm) : 1) fehmolunmuş, anlaşılmış. 2) sözden çıkarılan mânâ, *kavram. |
mefhûm-i tasnif |
: |
huk. [eskiden] bir şeyin başka aksam ve envâı bulunmadığı, zikredilen aksim ve envâiyle sabit olması. |
|
mefhûmiyye |
: | مفهوميه |
(a. i.) : fels. *kavramcılık, fr. conceptuali&me. |
mefirr |
: | مفر |
(a. i.) : (bkz. : meferr). |
mefkad |
: | مفقد |
(a. i.) : kaybolacak yer. |
mefkaret |
: | مفعرت |
(a. i.) : zaruret, ihtiyaç, (bkz. : iftikâr). |
mefkud |
: | مفقد |
("ku" uzun okunur, a. s. fakd'den) : 1) kayıb, yok, olmıyan, bilinmiyen. 2) fık. ölü veya diri olduğu bilinmiyen, kayıp kimse. |
mefkudiyyet |
: | مفقوديت |
("ku" uzun okunur, a. i.) : 1) mefkudluk, yokluk, bulunmama. |
mefkûk |
: | مفكوك |
(a. s. c. : mefâkîk) : fekkolunmuş, ayrılmış, sökülmüş, çıkarılmış. |
mefkur |
: | مفقور |
("ku" uzun okunur. a. s. c. : mefâkîr) : omurga kemikleri kırılmış olan [insan veya hayvan] |
mefkure |
: | مفكوره |
(o. i. fikr'den) : ülkü, fr. ideal. [Ziya Gökalp'in yaptığı kelimelerden] |
meflûc |
: | مفلوج |
(a. s. felc'den c. : mefâlîc) : felcolmuş, inmeli, kımıldamaz, oynamaz hâle gelmiş olan. (bkz. : menzûl). |
Meflûcen |
: | مفلوجا |
(a. zf.) : mefluç olarak, felce uğramış olarak. |
meflûk |
: | مفلوك |
(a. s.) : yoksun, miskin. |
meflûl |
: | مفلول |
(a. s.) : 1) kilitli, kapalı. 2) kınında bulunan [kılıç). Seyf-i meflûl : kınından çıkmamış kılıç, [zıddı : "meslûl] |
Mefrag |
: | مفرغ |
ferâğ'dan c. : me-fârig) : dökülecek yer, yol. (bkz. : mecra). |
mefrak |
: | مفرق |
(a. i. c. : mefârik) : başın tepesi, tepe kısmı. |
mefrat |
: | مفرط |
(a. s.) : pek büyük. |
Mefred |
: | مفرد |
(a. s.) : kocaman, iri, büyük. |
mefreş |
: | مفرش |
(a. i.) : meşinden veya çadır bezinden yapılmış harar, [göç sırasında yatak ve şilte taşımaya yarar] |
mefrik |
: | مفرق |
(a. i. c. : mefârik) : (bkz. : mefrak). |
mefrûg |
: | مفروغ |
(a. s. ferâğ'dan c. : mefârîg) : feragat edilmiş, başkasına bırakılmış. |
mefrûgün bih |
: |
bir kimseye ferağ edilen, bırakılan şey. |
|
mefrûgün leh |
: |
kendisine bir şeyin tasarruf hakkı ve mülkiyeti ferağ olunmuş, bırakılmış kimse. |
|
mefrûk |
: | مفروق |
(a. s. fark'dan. c. : mefârîk) : tefrîk edilmiş, ayrılmış, araya başka bir şey girmiş. Lefîf-i mefrûk : (bkz. : lefîf). |
mefrûk |
: | مفروك |
(a. s.) : 1) uğulmuş. 2) safranla boyanmış şey. |
mefrûş |
: | مفروس |
(a. s. ferş'den) : ferşolun |
mefrûsât |
: | مفروشات |
(a. i. mefrûş'un c.) : kilim, seccade, koltuk, kanape ve şâire gibi ev döşemeye yarıyan eşya. (bkz. : esâsât-ı beytiyye). |
mefrûşât-ı beytiyye |
: |
ev eşyası, (bkz esâsı beytiyye). |
|
mefrûz |
: | مفروز |
(a. s. c. : mefrûzât) : ifraz olunmuş, ayrılmış, bölünmüş. |
mefrûz |
: | مفروض |
(a. s. farz'dan) : 1) farz kılınmış, boyun borcu olmuş. |
mefrûz-ül-edâ |
: |
ödenmesi farzolmuş. 2) farzolunan, varsayılan. |
|
mefsah |
: | مفسخ |
(a. i.) : 1) feshedecek, bozacak yer. 2) bozma. |
mefsaka |
: | مفسقه |
(a. i. fısk'dan) : fısk, günah işlenen yer. |
mefsedet |
: | مفسدت |
(a. i. fesâd'dan. c. : mefâsid) : fesatlık, münafıklık, bozgunculuk. |
mefsûd |
: | مفصود |
(a. s.) : fasdolunmuş, kan alınmış, kan alınan. |
mefsuh, mefsuha |
: | مفسوخ ، مفسوخه |
(a. s. fesh'den) : 1) fesholunmuş, hükümsüz bırakılmış, yürürlükten kaldırılmış. 2) iptal edilmiş, çalışmaz bir hâle getirilmiş. |
mefsûhiyyet |
: | مفسوخيت |
(a. i.) : mefsuhluk, . hükümsüzlük, yürürlükten kaldırılma hâli. |
meftah |
: | مفتح |
(a. i.) : hazîne, (bkz. : gencîne, kenz). |
meftûh |
: | مفتوح |
(a. s. feth'den. c. : meftûhât) : 1) fethedilmiş, açılmış, açık. (bkz. : güşâ-de). 2) raptedilmiş, ele geçirilmiş. 3) gr; fetha ile, üstün ile, e ile okunan : [elem kelimesindeki e meftuhdur] |
meftuk |
: | مفتوق |
(a. s.) : fıtıklı. |
meftûl |
: | مفتول |
(a. s. fetl'den) : fitil hâline getirilmiş, bükülmüş, kıvrılmış. Kâkül-i meftûl : kıvrılmış kahkül. |
meftûm |
: | مفطوم |
(a. s.) : memeden sütten-kesilmiş [çocuk] |
meftun |
: | مفتون |
(a. s. fitne'den) : 1) fitneye düşmüş, sihirlenmiş. 2) gönül vermiş, tutkun, vurgun, (bkz. : meclûb3. . 3) hayran olmuş, şaşmış. |
meftûn-âne |
: | مفتونانه |
(a. zf.) : meftuncasına, tutkuncasına, kendinden geçmiş olarak; hayrancasına, şaşarak. |
meftûniyyet |
: | مفتونيت |
(a. i.) : tutkunluk, gönül verme, vurgunluk; hayranlık, aşırı derecede1 beğenme. |
meftûr |
: | مفطور |
(a. s. fıtret'den) : 1) fıtretlenmiş, yaratılmış (bkz. : âferîde). 2) tabît, . cibillî. |
meftûr |
: | مفتور |
(a. s. fütûr'dan) : bezgin, bezmiş, kederli, ümitsiz, (bkz. : me'yûs, nâ-ümîd, nevmîd). |
meftûr-âne |
: | مفتورانه |
(a. f. zf.) : bezmişce-sine, bezginlikle, bitkin bir halde. |
meftûriyyet |
: | مفتوريت |
(a. i.) : bezginlik, bıkkınlık. |
meftût |
: | مفتوت |
(a. s.) : 1) ufalanmış; parçalanmış, parça parça edilmiş. |
mef'ûl |
: | مفعول |
(a. s. fi'l'den. c. : mefâîl) : 1) işlenmiş, yapılmış, kılınmış. 2) bir failin yaptığı, işlediği iş üstünde belli olan. 3) gr. *tümleç. İsm-i mef'ûl : ortaç, sıfat fiil. |
mef'ûl-i anh, mef'ûl-i minh |
: |
gr. -den hâli, fr. ablatif. |
|
mef'ûl-ün bih |
: |
gr. -i hali, fr. accusatif. |
|
mef'ûl.ün fih |
: |
gr. -de hâli, fr. locatif. |
|
mef'ûl-ün-gayr-i sarîh |
: |
gr. *dolaylı *tümleç, fr. complement indirect. |
|
mef'ûlün ileyh |
: |
gr. -e hâli, fr. datif, |
|
mef'ûlün leh |
: |
gr. için, fr. postposition. |
|
mef'ûlün maa. |
: |
gr. -le, -ile hâli, fr. instrumental. |
|
mef'ûlün sarîh |
: |
gr. düz "tümleç, *nesne, fr. : omplement direct. 4) ibne (bkz. : me'bûn). |
|
mefzaha |
: | مفضحه |
(a. i.) : rezilliğe sebebolan şey. |
mefzûl |
: | مفضول |
(a. s.) : fazla gelmiş olan, üstün gelen. |