min |
: | من |
(a. e.) : -den, -den beri. |
mînâ |
: | مينا |
(f. i.) : 1) şarap şişesi. 2) şişe; cam; billur. 3) mine, kuyumcuların gümüş üzerine nakşettikleri lâcivert veya yeşil renkli sırça. |
mînâ |
: | مينا |
(a. i. c. : miyânî) : liman. |
mînâ-fâm |
: | مينا فام |
(f. b. s.) : mina renkli, sırça renkli, cam mavisi, (bkz : mînâreng). |
mînâ-kâr |
: | مينا كار |
(f. b. s.) : mine işlevin, mine işçisi. |
mînâ-kârî |
: | مينا كاری |
(f. b. i.) : mine işçiliği, mine işleyicilik. |
min'âm |
: | منعام |
(a. s.) : çok in'am eden, çok bağışta bulunan. |
minârât |
: | منارات |
(a. i. menâre [ = minâre] nin c.) : minareler, (aslı : "menârât" dır). |
mînâ-renk |
: | مينا رنگك |
(f. b. s.) : mine renkli, gök mavisi. |
minassa |
: | منصه |
(a. i.) : gelin sandalyesi, gelinin süslenmiş olarak oturup göründüğü yüksekçe yer. |
minassa-pirâ |
: | منصه پيرا |
(a. f. s. ve i.) : "gelin sandalyasını süsliyen" : gelin. |
min ba'd |
: | من بعد |
(a. zf.) : bundan böyle, bundan sonra. |
minbaz |
: | منبض |
(a. i.) : hallaç tokmağı. |
minber |
: | منبر |
(a. i. c. : menâbir) : camilerde hatîbin çıkıp hutbe okuduğu merdivenli kürsü. |
mincel |
: | منجل |
(a. i. c. : menâcil) : ekin orağı. |
mincem |
: | منجم |
(a. i. c. : menâcim) : terazi kolu. |
min cihetin |
: | من جهة |
(a. zf.) : bir cihetten. |
mindef |
: | مندف |
(a. i. c. : menâdif) : hallaç yayı. |
mindel |
: | مندل |
(a. s.) : 1) yırtıcı, haris, açgözlü, doymaz, [kimse] . 2) zorba. |
mindîl |
: | منديل |
(a. i. c. : menâdîl) : (bkz : mendil). |
min-el-evvel |
: | من الاول |
(a. zf.) : evvelden beri, öteden beri. |
min-el-kadîm |
: | من القديم |
(a. zf.) : eskiden beri, çok evvelden. |
minen |
: | منن |
(a. i. minnet'in c.) : minnetler, (bkz : minnet). |
minfâh, minfah |
: | منفاخ ، منفخ |
(a. i. c. : menâfîh) : körük. |
minfâk |
: | منفاق |
(a. s.) : çok nafaka veren. |
min gayri haddin |
: | من غير حد |
(a. zf.) : had (edep) dışı olarak. |
minh, minhü |
: | منه ، منه |
(a. e. c. : min-hüm) : ondan, [müzekker hâli] |
minhâ |
: | منها |
(a. e. c. : minhünn) : 1) ondan, bundan. 2) i. çıkarma ve indirme sembolü [inşaat keşif hesaplarında hesaba katılmayacak boşluklar (pencere, kapı. v. b.)] |
minhâc |
: | منهاج |
(a. s. c. menâhic) : açık, geniş yol. (bkz : şâh-râh). |
minhâr |
: | منحار |
(a. i.) : misafir kabul eden, misâfirsever. |
minhas |
: | منحس |
(a. i. c. : menâhis) : uğursuz şey. |
minhât, minhat |
: | منحات ، منحت |
(a. i. c. : menâhit) : taş ve tahta yontma âleti. |
minhüm |
: | منهم |
(a. e. minh'in c.) : onlardan. |
min... ilâ |
: | من ... الی |
(a. zf.) : -den -ye kadar. |
min-el-bâb il-el-mihrâb |
: |
(kapıdan mihrâba kadar) : kapı kapamacasına, baştan aşağı, hepsi, bütün. |
|
min-es-serâ il-es-süreyyâ |
: |
[yerden Süreyye (Ülker yıldızı) ya kadar] : yerden göğe kadar. |
|
min evvel ilâ âhirihi |
: |
başından sonuna kadar. |
|
minka', minkaa |
: | منقع ،منقعه |
(a. i.) : küçük cerrah şırıngası. |
minkab |
: | منقب |
(a. i.) : 1) cerrah burgusu. 2) yiv açtıkları oluklu kalem. |
minkale |
: | منقله |
(a. i.) : yarım dâire şeklinde dereceli hendese (geometri) âleti. |
minkar |
: | منقار |
("ka" uzun okunur, a. i. c. : menâkîr) : 1) yırtıcı kuş gagası. 2) taşçı kalemi, (bkz : minser). |
minkarî |
: | منقاری |
("ka" uzun okunur. a. s.) : gaga biçiminde; gagayı andırır yolda. |
minkaş |
: | منقاش |
("ka" uzun okunur, a. i.) : cımbız, (bkz : mûçîne). |
min-kıbel-ir-rahmân |
: | من قبل الرحمن |
(a. zf.) : Allah canibinden. |
min küll-il-vücüh |
: | من كل الوجوه |
(a. b. zf.) : her cihetle, her yönden. |
minnet |
: | منت |
(a. i. c. : minen) : 1) bir iyiliğe, bir iyilik yapana karşı kendini borçlu görme. 2) görülen iyiliğe karşı teşekkürde bulunma. 3) yapılan iyiliği başa kakma. Bî-minnet : minnetsiz, ettiği iyiliği başa kakmıyan. 4) şükür, teşekkür etme. |
minnet-dâr |
: | منتدار |
(a. f. b. s.) : birinden gördüğü iyiliğe karşı mahcup ve müteşekkir kalan. |
minnet-dârâne |
: | منتدارانه |
(a. f. zf.) : minnet eder surette, minnetli olarak. |
minıiet-dârî |
: | منتداری |
(a. f. b. i.) : minnettarlık. |
minnet-dîde |
: | منتديده |
(a. f. b. s.) : minnet görmüş, iyilik görmüş. |
minnet-keş |
: | منت كش |
(a. f. b. s. c. : min-net-keşân) : minnet çeken, minnet altında bulunan. |
minnet-keşân |
: | منت كشان |
(a. f. b. s. min-net-keş'in c.) : minnet çekenler, minnet altında bulunanlar. |
minnet-şinâs |
: | منت شناس |
(a. f. b. s. c. : min-net-şinâsân) : minnet bilir, iyilik tanıyan. |
minnet-şinâsân |
: | منت شناسان |
(a. f. b. s. minnet-şinâs'ın c.) : minnet bilirler, iyilik tanıyanlar. |
minnet-şinâsî |
: | منت شناسی |
(a. f. b. i.) : minnetşinaslık, minnetbilirlik, iyilik tanıyıcılık. |
minser |
: | منسر |
(a. i. c. : menâsir) : 1) yırtıcı kuşların gagası. 2) taşçı kalemi. (bkz : minkar). |
minşaa |
: | منشعه |
(a. i.) : çulha mekiği. |
minşakka |
: | منشقه |
(a. i.) : anat. çukur, yarık, oyuk. |
minşâr |
: | منشار |
(a. i. c. : menâşîr) : testere, bıçkı. (bkz : erre). |
minşefe |
: | منشفه |
(a. i.) : su silecek nesne; bez, sünger. |
min-taraf-illâh |
: | من طرف الله |
(a. zf.) : Allah canibinden, (bkz : min kıbel-ir rahman). |
mînû |
: | مينو |
(f. i.) : 1) cennet, (bkz. : adn, bihişt, firdevs). 2) şişe, sırça. 3) zümrüt, zebercet. |
mînû-çihr |
: | مينو چهر |
(f. b. s.) : 1) Cennet yüzlü, güzel 2) h. '. îran mitoloiisinde Feridun'un büyük oğlu. |
minval |
: | منوال |
(a. i.) : 1) çulhaların tezgâh âletlerinden üstüne bez sardıkları ağaç. 2) tarz, yol, suret, şekil. Ber-minvâl-i meşrûhvv : açıklandığı, anlatıldığı üzere. Ber-minvâl-i sabık v : eskisi gibi. |
minzâr |
: | منظار |
(a. i.) : ayna. (bkz : âyîne, mir'ât, secencel). |