mîh

: ميخ

(a. i.) : mıh, çivi, enser, kazık. Çâr-mîh (dört çivi) : put biçiminde olan îdam âleti.

mih

: مه

(f. s. c. : mihân) : büyük, ulu. (bkz. : azîm, kebîr, mihîn, mihîne); . Kih-ö mih : küçük ve büyük.

mihâd

: مهاد

(a. i. c. : mühüd) : yatak, döşek. Bi's-el-mitıâd (ne fena döşek) : cehennem.

mihaffe

: محفه

(a. i.) : mahfe, deve veya katırın sırtına konulan ve iki kişi oturabilecek büyüklükte olan sepet. (bkz. : mahaffe, mihmel.

mihâh

: مخاخ

(a. i. muhh'un c.) : 1) anal. ilikler. 2) anat. beyinler.

mihâk

: محاق

(a. i.) : her arabî ayının son üç gecesi, (bkz. : mahâk, muhâk). [kelimeyi, üç harekesiyle de kullanmak caizdir]

mihan

: محن

(a. i. mihnet'in c.) : sıkıntılar.

mihân

: مهان

(f. s. mih'in c.) : büyükler, ulular. Kihân ü mihân : büyükler ve küçükler, (bkz. : sigar ü kibar).

mihâr

: مهار

(a. i. mühür'ün c.) : taylar, at yavruları.

mihatta

: محطه

(a. i.) : g. s. Hattatların kalemin ucundaki kılların alınmasında kullandıkları bir âlet.

mihbeb

: محجب

(a. i.) : tane tane kesecek âlet.

mihcem, mihceme

: محجم ، محجمه

(c. : mehâcim) : biy. 1) çekip emmeye yarayan organ veya âlet. 2) hacamat şişesi, fr. ventouse.

mihcen

: محجن

 

mîhek

: ميخك

(f. s.) : 1) karanfil. 2) küçük çivi.

mihfer, mihfere

: محفر ، محفره

(a. i. c. : mahâfir) : bel; kazma.

mihekk

: محك

(a. i.) : 1) mehenk, altın veya gümüşün ayarını anlamaya yarayan taş. 2) birinin kadrini, kıymetini ve ahlâkını anlamaya yarayan şey, vâsıta, (bkz : mi’yâr)

mihen

: محن

(a. i. mihnet'in c.) : eziyetler, meşakkatler, sıkıntılar.

mihfer

: محفره

(a. i. c. : mehâfir) : hattatların yanlışı kazımakta kullandıkları bir çeşit kalemtıraş.

mîhî

: ميخی

(f. s.) : çiviye ait, çivi şeklinde.

mihîn, mihîne

: مهين ، مهين

(f. s.) : büyük, ulu. (bkz : mih).

mîh-kadem

: ميخ قدم

(f. a. b. s.) : ayağı kırık.

mihleb

: محلب

(a. i. c. : mahalib) : yırtıcı hayvan pençesi.

mihmân

: مهمان

(f. i.) : misafir, konuk, (bkz : dayf).

mihmân-dâr

: مهماندار

(f. s.) : 1) misafir, . konuk ağırlayan kimse. 2) ağırlaması için resmî bir misafirin yanına verilen kimse, (bkz : mihmân-nüvâz).

mihmân-dârî

: مهمانداری

(f. i.) : mihmandarlık, misafir ağırlayıcılık.

mihmân-hâne

: مهمانخانه

(f. b. i.) : misafirhane, otel.

mihmânî

: مهمانی

(f. i.) : mihmanlık, misafirlik, konukluk.

mihmân-nüvâz

: مهماننواز

(f. b. s.) : misafire ikram eden, misafir ağırlayan. (bkz : mihmân-dâr).

mihmân-nüvâzâne

: مهماننوازانه

(f. zf.) : misafirpervere, konuksevere yakışacak surette, (bkz : mihmân-perverâne).

mihınân-perver

: مهما پرور

(f. b. s.) : misafir seven, misafir ağırlıyan. (bkz : misâfir-perver).

mihmân-perverâne

: مهما پرورانه

(f. zf) : misafirpervere, misafir ağırlayana yakışacak surette, (bkz : mhimâri-nüvâzâne).

mihmân-perverî

: مهمان پروری

(f. b. i.) : misâfir severlik, misafir ağırlayıcılık. (bkz : mihmân-nüvâzî).

mihmân-serây

: مهمانسرای

(f. b. i.) : misafirhane, otel.

mitımâz, mihmîz

: مهماز ، مهميز

(a. i. c. : mahâmîz) : mahmuz, (bkz : mehmuz)

mahmil

: محمل

1) deve üzerine konulan -iki kişinin bineği-sepet, (bkz : mahmil, mihaffe). 2) her yıl Haremeyn’e hacı kafilesiyle gönderilen armağanlar.

mihmez

: مهمز

(bkz. : mihmâz)

mihmeze

: مهمزه

(a. i.) : üvendire.

mihnet

: محنت

(a. i. c. : mihen) : 1) zahmet, eziyet. 2) gam, keder, sıkıntı, dert. 3) belâ, musibet.

mihnet-âbâd

: محنت آباد

(a. f. b. i.) : gam, keder dolu olan yer; mec. dünya.

mihnet-dîde

: محنتديده

(a. f. b. s.) : mihnet görmüş, musibete uğramış.

mihnet-gâh

: محنتگاه

(a. f. b. i.) : gam, kasavet, eziyet çekilen yer. (bkz : mihnet-kede).

mihnet-keş

: محنتكش

(a. f. b. s. c.) : mih-net-keşân) : mihnet çeken, eziyet çeken.

mihnet-keşâne

: محنتكشانه

(a. f. zf.) : eziyet çekene yaraşır bir surette.

mihnet-zede

: محنتزده

(a. f. b. s.) : mihnete, gam, keder, musîbete uğramış.

mihr

: مهر

Güneş, (bkz : âf-tâb, hûrşîd, şems).

mihrâb

: محراب

(a. İ.) : 1) camilerde, mescitlerde yönelinen taraftaki duvarda bulunan ve imamlık edene ayrılmış olan oyuk, girintili yer. 2) mec. ümit bağlanan yer. 3) mec. sevgilinin kaşları. 4) g. s. halının bordur çerçevesi içinde yalnız bir tarafta bulunan, kemer görünüşlü motif.

mihrâf

: محراف

(a. i.) : doktorun yarayı muayene ettiği âlet.

mihrak

: محراق

(a. i.) : 1) küre içi biçiminde bir aynaya, [veya konveks (dışbükey) bir merceğe] muvâzî (paralel) olarak gelen ışınların aksettikten veya kırıldıktan sonra toplandıkları nokta, odak noktası. 2) hareket merkezi

mihrak

: محراك

(a. i.) : çok hareket eden.

mihrâs

: مهراص

(a. i. c. : mehârîs) : dibek taşı

mihr-bân

: مهربان

(f. b. s.) : şefkatli, merhametli, muhabbetli, güler yüzlü, yumuşak huylu.

mihr-bânî

: مهربانی

(f. b. i.) : sevgi, dostluk.

mihr-can

: مهراجان

(a. i.) : 1) son bahar güz mevsimi 2) eski İranlıların iki büyük bayramından birinin adı (bkz : mihre-gân).

mihre

: مهره

(f. i.) : acemi ördekleri avlamak için su kenarlarına bağlanan ördek.

mihrgân

: مهرگان

(f. b. i.) : 1) sonbahar. 2) eski İranlıların iki büyük bayramlarından, birinin adı olup yedinci Güneş ayının on altıncı gününe rastlar. Bu gün, Iran Mecusîlerinin nev-ruz'dan sonra gelen en büyük bayramlarıdır. Ayın onaltısından başlıyarak, yirmi birinci gününe kadar altı gün devam eder. Başlangıcına : mihregân-tâmme, sonuncu gününe : "mihregân-ı hâssa" denir, (bkz : mihr-cân).

mihr-nâz

: مهر ناز

(f. b. s.) : 1) nar güneşi, çok nazlı. 2) i. kadın adı.

mihsad

: محصد

(a. İ.) : ekin orağı.

mihtab

: محطب

(a. i.) : balta, odun kesmekte kullanılan alet.

mihtât

: مخطاط

(a. İ.) : cetvel tahtası

mih-ter

: مهتر

(f. s. c. : mihterân) : daha büyük, daha ulu (bkz : mehter).

mih-terân

: مهتران

(f. s. mihter'in c.) : daha büyükler.

mihver

: محور

(a. i. c. : mahâvir) : 1) eksen, durduğu yerde dönmekte olan bir şeyin, dolayında döndüğü varsayılan doğru çizgi. 2) mat. üzerinde bir pozitif cihet varsayılan sonsuz hat. 3) kağnı arabasının dingili.

mihyat

: مخيط

(a. i.) : iğne. (bkz. : süzen).

mihzar

: مهذار

(a. s.) : mânâsız, saçma konuşan. Külli miksarün mihzâr : her çok söyleyen saçmalayıcıdır.