mubah

: مباح

(a. s. 'bâha'dan.) : işlenmesinde sevap ve günah olmıyan şey, iş (su içme, nefes alma gibi.)

mubâhât

: مباحات

(a. i. mubâh'ın c.) : günâhı, sevabı olmayan, işlemesi ne haram, ne de helâl olan şeyler.

mubahhal

: مبخل

(a. s.) : tebhîl olunmuş, faahîl, cimri, pinti.

mubahhar

: مبخر

(a. s.) : 1) buharlaşmış, buhar hâline gelmiş. 2) tütsülenmiş.

mubâhiyyet

: مباحيت

(a. i.) : mubahlık.

mubâsaka

: مباصقه

(a. i.) : tükürme.

mubâsara

: مباصره

(a. i.) : görme yarışına çıkma [hangimiz önce görürüz diye]

mubassır

: مبصر

(a. i. Basar'dan.) : 1) gözetici, bekleyici, bakıcı. 2) mekteplerde talebenin durumu ile yakından ilgilenen, düzenliği sağlıyan kimse, (bkz. : muîd). 3) gümrüklerde arayıcı katibi.

mubâtaşa

: مباطشه

(a. i.) : [iki kişi] elleriyle birbirini kucaklamaya çalışma.

muhattın

: مخطن

(a. s.) : 1) kin tutan, içinden pazarlıklı. 2) karnı zayıf ve içine çökük olan.

mûbed

: موبد

(f. i. c. : mûbedân) : ateşperestlerin reisi, büyük âlimi, hakîmi, filozofu.

mûbedân

: موبدان

(f. i. mûbed'in c.) : ateşperestlerin reisleri, büyük âlimleri, filozofları.

mû-be-mû

: موبمو

(f. b. zf.) : kıl kıl, tel tel, birer birer, çok dikkatle, inceden inceye.

mû-bend

: موبد

(f. b. i.) : saç bağı. (bkz. : mûy-bend).

mûbez

: موبذ

(a. i.) : (bkz. : mûbed).

mûbid

: موبيد

(a. i.) : 1) Mecûsîlerin büyük mezhep memuru. 2) hakîm, feylezof. 3) tedbirli; akıllı, adam.