mâî, mâiyye

: مائي ، مائيه

(a. s. mâ'dan) : 1) suya âit, su ile ilgili. 2) su renginde, mavi.

maîb

: معيب

(a. i. c. : maâyib) : ayıp sayılan şey, kusur, leke.

mâide

: مائده

(a. i.) : 1) üzerinde yemek bulunan sofra. Sûre-i mâide : maide sûresi, Kur'ân-ın 5) sûresi. 2) yemek, ziyafet.

Mâide-i Mesîh

:  

Hz. Isâ ile Havarilerine gökten nazil olan sofra, (bkz. : V. sûre).

mâide-i seniyye

:  

pâdişâh ziyafeti.

mâide-i Süleyman

:  

Endülüs fâtihleri arasında nifaka sebebolan meşhur sofra takımı.

mâide-sâlâr

: مائده سالار

(f. b. i.) : sofracı başı.

mail

: مائل

(a. s. meyl'den) : 1) bir yana eğilmiş, eğik, eğri. 2) hevesli, istekli, düşkün. 3) andırır, benzer, ... e çalar. 4) i. geo. eğik.

mâil-i inhidam

:  

yıkılmıya yüz tutmuş, kağşamış, (bkz. : müşrif-i harâb).

mâiliyyet

: مائليت

(a. i.) : mâillik, eğrilik.

maîn

: معين

(a. i.) : 1) saf, akar su. 2) geo. *eşkenar *dörtgen, fr. losange.

maişet

: معيشت

(a. i. ayş'den c. : maâyiş) : 1) yaşama, yaşayış. 2) geçinme, geçiniş, dirlik, geçinmek için lüzumlu olan şey. (bkz. îş). 3) ilmiye tarikinin başlangıcında bulunanlara verilen tahsisat.

maîşet-gâh

: معيشتگاه

(a. f. b. i.) : maîşet yeri, geçim temîn edilen yer.

mâiyye

: مائيت

(a. i.) : kim. hidrat, fr. hydrate.

maiyyet

: معيت

(a. i.) : 1) beraberlik, arkadaşlık. 2) bir büyük me'mûrun emri altında bulunma.

maiyyet-i seniyye

:  

pâdişâhın yanında bulunanlar.

maiyyet me'muru

:  

bir valinin yanında idare stajı yapan me'mur.

maiyyet vapuru

:  

kıyı ve ada valilerinin emrinde bulunan vapur, elçiliklerin İstanbul'da bulunan gemileri.