Soru: Günah işlemek ve
işlemeye devam etmek insanın imansız ölmesine sebep olmaz mı?
CEVAP:
Büyük günahları işlemek ve devam etmek insanı küfre
sürükleyip, imansız ölmesine sebep olabilir.
Soru: Büyük günahlar
nelerdir?
CEVAP:
Büyük günahlardan bazıları şunlardır:
1- Bid'at sahibi olmak
2- Günah işlemeye devam etmek
3- Müslüman olduğuna şükretmemek
4- İmansız ölmekten korkmamak
5- Zulmetmek
6- Anaya-babaya âsi olmak
7- Doğru olsa da çok yemin etmek
8- Namazı öğrenmeye ve çoluk-çocuğa öğretmeye önem
vermemek
9- İçki içmek
10- Yalan yere evliyalık taslamak
11- Günahını küçük görmek
12- Kendini beğenmek
13- İlim ve ibadeti ile kendini üstün görmek
14- Haset etmek
15- Tecrübe etmeden bir kimseye iyi demek
16- Yalana, gıybete devam etmek
17- Ehl-i sünnet
âlimlerinin kitaplarından uzak durmak
18- Kâfir olsa da komşusuna eziyet etmek
19- Dünya işleri için, çok sinirlenmek
20- Büyü yapmak
21- Salih olan mahrem akrabayı ziyareti terk etmek
22- Allahü teâlânın
sevdiklerini sevmemek; sevmediklerini sevmek
23- Mümin kardeşine üç günden fazla kin tutmak
24- Zina veya livata yapmak
25- Açık saçık giyinmek
26- Katillik
27- Hırsızlık
28- Uyuşturucu madde kullanmak
29- Gasp
30- Ramazan orucunu, açıktan yemek
31- Zaruretsiz faiz vermek
32- Haksız yere yetim malı yemek
33- Ölçü ve tartıda hile yapmak
34- Namazı vaktinden önce veya sonra kılmak
35- Kalb kırmak
36- Rüşvet almak
37- Malın zekatını ve uşrunu vermemek
38- Canlı hayvanı ateşte yakmak
39- Kur'an-ı kerimi öğrendikten sonra, okumasını
unutmak
40- Allah’ın rahmetinden ümidini kesmek
41- Hainlik etmek
42- Eshab-ı kiramdan
herhangi birini sevmemek
43- Namuslu kadına, kötü kadın demek
44- Müslümanlar arasında söz taşımak
45- Avret yerini açmak veya başkasının avret yerine
bakmak
46- Emanete hıyanet etmek
47- Cimrilik
48- Dünyaya düşkünlük
49- Allahü teâlânın
azabından korkmamak
50- Haramı haram helali helal bilmemek
51- Falcıların falına inanmak
52- Kadına, kıza yani harama bakmak
53- Kadınların erkek, erkeklerin kadın elbisesi
giymesi
54- Ettiği iyiliği başa kakmak
55- Allah’tan gayrıya yemin etmek. Mesela çocuğumun
ölüsünü öpeyim gibi
56- Küçük günahı işlemeye devam etmek
57- Bir namaz vaktini kaçıracak zaman kadar cünüp
durmak
58- Çalgı çalmak ve dinlemek
59- İntihar etmek
60- Dinini öğrenmemek.
Günahı önemsiz saymak
Soru: Günahı önemsiz
saymak ne demektir, nasıl olur?
CEVAP:
Günahı önemsiz saymanın ne demek olduğu çok kimse
tarafından bilinmemekte, bu yüzden günahkârlara kâfir denmektedir. Mesela (İçki
içmeye devam eden kimse, haram olduğuna önem verse, içmez, açık gezen bayan,
bunun haram olduğuna önem verse kapanır. O halde bunlar, işlediği günahlarına
üzülmedikleri, yani haramı önemsiz saydıkları için kâfirdir) demek yanlıştır.
Üzülmeyen, önem vermeyen kâfir olur ama, üzülmek, önem
vermemek ne demektir? Mesela namazını kılan bir bayan, açık gezmenin günah
olduğunu biliyorsa, (Kapanmak Allah’ın emri, kapansak iyi olur ama, bu zamanda
kapanamıyoruz) derse, bu bayana kâfir denmez. Bunun gibi içki içen kimse de,
(İçki haramdır, fakat alıştık bırakamıyoruz) derse, bu kimseye kâfir denmez.
Aksine, hiç içki içmeyen biri, (bir bardak şarap içmek günah sayılmaz) dese
küfre girer. Yahut, (Herkes açık geziyor, ne oluyor, biz de geziyoruz, herkes
içiyor, biz de içiyoruz, sarhoş olmadıktan sonra ne zararı olur) diyerek haramı
önemsiz saymak küfür olur.
Allahü teâlânın gazabı günahlar içinde saklıdır. Bir günah yüzünden büyük azaba maruz
bırakabilir. Yüz bin sene ibadet eden iyi bir kulunu, sonsuz olarak Cehenneme
koyabilir. Mesela yüz bin sene itaat eden İblis, kibrederek secde
etmediği için sonsuz olarak Cehennemlik oldu. Âdem aleyhisselamın oğlu,
bir adam öldürdüğü için ebedi Cehennemlik oldu. Her duası kabul olan Belam-ı
Baura, bir günaha meylettiği için imansız gitti. Karun zekat vermediği için
malı ile helak oldu. O halde her günahtan kaçmaya çalışmalı. Bir hadis-i
şerifte, (Çok az bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların [nâfile] ibadetleri toplamından daha iyidir)
buyuruluyor. Her günah, Allahü teâlâya
isyan olduğundan, büyüktür; fakat bazısı, bazısına göre küçük görünür. Bir
küçük günahı yapmamak bütün cihanın nafile ibadetlerinden daha sevabdır, çünkü
nafile ibadet yapmak farz değildir. Günahlardan kaçınmaksa farzdır.
(Rıyad-un-nasıhin)
Günah işleyince de ümitsizliğe kapılmamalı, hemen
tevbe etmelidir. Mümin hem Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemeli, hem de Ondan
çok korkmalıdır. Hadis-i şerifte
(Müminin kalbinde korku ile ümit varsa, Allahü teâlâ
onu umduğuna kavuşturur, korktuğundan da emin eder) buyuruldu. Yani bir mümin,
Allah’ın azabından korkar, rahmetinden de ümidini kesmez, haramlardan kaçıp
ibadetlerini yapmaya çalışırsa Cennete gider.
Bir insan ne kadar büyük günah işlerse işlesin,
Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemelidir. Hatta azılı bir kâfir bile tevbe
edip "La ilahe illallah Muhammedün
Resulullah" dese, bütün
günahları affolur, tertemiz bir insan olur. Yani dünyada iken Allah’ın
affetmediği günah yoktur. Tevbe edince şirki yani kâfirliği de affeder.
Öldükten sonra artık kâfirlere af yoktur. Kur'an-ı kerimde, (De ki, ey çok
günah işlemekle haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden [bizi affetmez diye]
ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, [iman ehlinin] bütün günahlarını hiç şüphesiz
affeder. Elbette O, sonsuz mağfiret ve nihayetsiz merhamet sahibidir.)
buyuruluyor. (Zümer 53)
Allahü teâlânın rızasının ve gazabının hangi işte, hangi sözde olduğunu bilmeyiz. Bu
bakımdan hiçbir sözü, hiçbir iyiliği ve kötülüğü küçük görmemelidir. Cenab-ı
Hak, rızasını iyilikler içinde, gazabını da günahlar içinde saklamıştır. Önem
verilmeyen bir günah, Allah’ın gazabına sebep olabilir. Onun için sözümüze
dikkat etmeliyiz. Atalarımız, (Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir)
demişlerdir.
İbadet yapmamak, günahlardan kaçmamak insanın kalbini
karartır, zamanla küfre sokar, kâfir olur. Günahların hepsi Allah’ın emrini
yapmamak olduğundan büyüktür. İbni Münkedir hazretleri ölüm döşeğinde ağlıyordu.
Sebebini sordular. "Kasten büyük bir günah işlemedim. Önemsiz saydığım
küçük bir günah, Allah’ın gazabına sebep olduysa diye korktuğum için
ağlıyorum" dedi. İşte böyle korkular müslümanın kurtuluşuna sebeptir.
Çünkü hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, kıyamette
buyurur ki: "Dünyada iken bir gün beni hatırlayıp ananı, benden bir
kerecik korkanı, Cehennemden çıkarın") buyuruldu.
Çok önemli tembih
Erkek olsun, kadın olsun, her Müslümanın, her sözünde,
her işinde, Allahü teâlânın emirlerine,
yani farzlara ve yasak ettiklerine yani haramlara riayet etmesi lazımdır. Bir
farzın yapılmasına, bir haramdan sakınmaya önem vermeyenin imanı gider. İmansız
kimse, kabirde azap çeker. Ahirette Cehenneme gider. Cehennemde sonsuz yanar.
Af edilmesine, Cehennemden çıkmasına imkan ve ihtimal yoktur. Küfre düşmek çok
kolaydır. Her sözde, her işte küfre düşülebilir. Küfürden kurtulmak da çok
kolaydır. Küfrün sebebi bilinmese dahi, her gün bir kere, Ya Rabbi, bilerek
veya bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söyledim veya bir iş yaptım ise,
pişman oldum. Beni affet diyerek tevbe etse, Allahü
teâlâya yalvarsa, muhakkak affolur. Cehenneme gitmekten kurtulur.
Cehennemde sonsuz yanmamak için, her gün muhakkak tevbe etmelidir. Bu tevbeden
daha önemli bir vazife yoktur. Kul hakkı bulunan günahlara tevbe ederken, bu
hakları ödemek ve terk edilmiş namazlar için tevbe ederken, bunları kaza etmek
lazımdır.
Günahı hafif görmek
Soru: Ehl-i sünnet itikadına göre amel imandan parça
değildir. Yani insan günah işlemekle kâfir olmaz. Bir de, (Günahı hafif görmek,
önem vermemek küfürdür) buyuruluyor. İçki içen, gıybet eden, yalan söyleyen
kimse, günah işlediği için kâfir olmuyor, fakat bu günahları hafif görmese
zaten bunları işlemez. Bunlar kâfir mi, değil mi? Buradaki inceliği
anlayamadım. Mesela namaz kılan bir kadın, açık geziyor. Açık gezme günahını
hafif görmese açık gezmez. Allah'a imanı olmasa, namaz kılmaz. Bunun imanı var
mı, yok mu? Yine kitaplarda, (Ramazanda açıktan oruç yiyenlerin imanı gider)
deniyor. Hâlbuki oruç tutmamak günahtır, küfür değildir. Günahı hafif görmek
küfür olduğu gibi, kitaplarda sadece farzı değil, sünneti bile hafif görenin,
önem vermeyenin kâfir olacağı yazıyor. Namazda takke giymek sünnettir. Önem
vermezse kâfir oluyor, (Önem verseydi giyerdi) diye hatırıma geliyor. İkindinin
ve yatsının sünnetini terk edenler için de aynı şeyi düşünmekten kendimi
alamıyorum. Hâlbuki sünneti yapmayan sevabdan mahrum kalır, kâfir olmaz.
İkisinin ortasını bulamıyorum. Bu konuda bir açıklama mümkün müdür?
CEVAP:
Hem namaz kılıp, hem de, çekinmeden günah işleyen
kimse için, kesin olarak (Günahı hafife alıyor) veya (Günahı hafife almıyor)
demek yanlış olur.
Devamlı açık gezen bir bayanın, açıklığı hafife
almadığını söylemek zordur. Devamlı içki içen veya başka günahı işleyen kimse
için de, (Bu günahı hafife almıyor) demek çok zordur. Günah alışkanlık hâline
gelince, hafife alınma tehlikesi başlar. Devamlı bir veya birkaç günahı işleyen
kimsenin tevbe etmesi güçtür. Tevbeyi hatırına bile getirmez. Namaz kılan bir
kimse, (Örtünmenin dinde yeri yoktur) diye inansa kâfir olacağı gibi, örtünme
emrini hafife alınca da kâfir olur.
Ara sıra günah işleyen kimsenin günahı hafife aldığını
söylemek zordur. Böyle kişi tevbe de edebilir. Genelde ara sıra günah işleyen
kimse, günahı hafif gördüğü için değil, o anda basireti bağlanıyor, gaflete
düşüyor sanki farkında olmadan günah işliyor. Yoksa bir Müslüman, günaha önem
vermeden kasten günah işlemekten çekinir.
(Ramazanda açıktan oruç yiyenlerin imanı gider) demek,
oruç tutmayan kâfir olur demek değildir. Oruç tutmamak ayrı, oruca meydan okur
gibi, başkalarını da oruç tutmamaya teşvik eder şekilde açıktan oruç yemek
ayrıdır. Bunda orucu hafife almak vardır. Bir insan, aç kalırım korkusuyla,
hastalanırım endişesiyle veya işimi aksatır diye oruç tutmazsa, bunlar
gerçekten geçerli bir sebep olmasa da, yine bir mazeretle oruç tutmamış olur,
orucu hafife almış olmaz, yani küfür değildir.
Takke giymemek gibi, sünnetleri yapmayan, sünnete önem
vermediğinden değil, geçersiz de olsa, başka sebeplerle bunları yapmıyor. Buna
benzer sebeplerle sünnetleri yapmayana ve günah işleyene kâfir dememelidir.
İçki ve iman
Soru: (İçki içeri, iman
dışarı! İçki içenin kırk gün namazı kabul olmadığı için namaz kılmamalı)
diyorlar. Böyle bir şey var mı?
CEVAP:
Hayır, böyle bir şey yoktur. Ehl-i sünnet itikadına göre, içkiyi helâl
bilmedikçe veya haramı hafife almadıkça, içki içenin imanı gitmez. (İhya)
Namazı bırakmak çok büyük günahtır. (İçki vücuttan
kırk gün çıkmaz) diye bir şey yoktur. Kur'an-ı kerimde (Sarhoş iken kılmayın)
buyuruluyor. Çünkü ne okuduğunu anlamaz ve sallanacak kadar sarhoş olanın
abdesti de bozulur. Abdestsiz olunca namaz da kılamaz. Okuduğunu anlamayacak
kadar çok içmemişse, namazını kılması lazımdır. Ne günah işlenirse işlensin,
namaz terk edilmemeli. İçki içmeye devam eden kimsenin, namazı sahihtir, yani
borç ödenmiş olur, ama büyük sevablara kavuşamaz. İçki içen, içki içtim diye, dua
etmeyi ve zikretmeyi, tesbih çekmeyi bırakmamalıdır.
Salih bir zat, daha önce ölmüş olan o bölgede tanınmış
bir kadını rüyada iyi hâlde görünce, durumunu sorar. Kadın da şöyle cevap
verir: “Rabbim beni affetti. Günah olduğunu bildiğim hâlde, nefsime uyup içki
içerdim. Yine bir içki meclisindeyken ezan okunmaya başladı. İçkiyi bırakıp,
ben de müezzin gibi şehadet getirdim. Çok geçmeden öldüm. Allahü teâlâ, meleklere, (Kalbinde imanı
olmasaydı, beni sarhoş hâlde hatırlamazdı. Ona azap etmeyin!) buyurdu. Böylece
affa uğramış oldum.” (Şir’a şerhi)
Menkıbede de görüldüğü gibi, her içki içene, hattâ
içki içerken ölene de, kâfir dememelidir. Zerre imanı varsa, sonunda kurtulur.