Hadisçilerin haza hadisun müsnedun (bu müsned bir hadistir) sözünde geçen müsned tabiri, zahiri muttasıl bir isnadla gelen sahabi merfu’una delalet eder. Bu tarifte kullandığımız merfu tabiri cins, sahabi tabiri ise fasl makamında olup, bununla, tabiinin veya daha sonrakilerin kale Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) diyerek ref ettikleri hadis şekli tarifin dışına çıkarılmıştır; çünkü tabi’inin ref ettiği hadis mürsel, diğerlerininki ise mu’dal veya mu’allaktır, Müsnedin tarifinde kullandığımız zahiri muttasıl ibaresiyle de, zahirinde inkita bulunan hadisler tarif dışında kalır, Şu var ki, mürsel-i hafi gibi ittisal ve inkıta ihtimali olan hadis bu tarife dahildir. Ancak kendisinde gerçek ittisal bulunan hadisin tarifte yer alması, ihtimale nisbetle daha kuvvetlidir
Tarifte ittisalin zahir lafzıyle takyid edilmesinden, müdellisin ve şeyhine mülaki olup olmadığı tesbit edilemiyen muasırın an’anesi gibi gizli olan inkita’ın, hadisi müsned olmaktan çıkarmayacağı anlaşılır. Nitekim müsned hadisleri ihrac eden imamların ittifakı, tarifini verdiğimiz bu hadis şekli üzerinde olmuştur.
Musned’in bu tarifi, aynı zamanda el-Hakim’in yaptığı tarife de uygundur. El-Hakim’e göre müsned, muhaddisini, sema’ı zahir olarak bir şeyhten, keza bu şeyhin de kendi şeyhinden olmak üzere sahabiye ve Peygambere kadar muttasıl bir şekilde rivâyet ettiği hadistir.
El-Hatıb bu müsnedi muttasıl lafzıyle tarif etmiştir. Bu tarife göre, mevkuf hadis muttasıl bir senedle geldiği zaman müsned olur. Şu var ki el-Hatib, müttasıl senedli mevkufun nadiren geldiğini de beyan etmiştir.
İbn Abdil’-Berr ise, müsnedin merfu olduğunu söylemekle daha uzak bir tarif yapmış ve isnada hiç iltifat etmemiştir. Ona göre isnad ister mürsel olsun, ister mu’dal veya munkatı olsun, hadisin metni merfu olduğu zaman bu hadis müsneddir. Ancak ondan başka bu görüşe sahip olan kimse yoktur.