Ta’n sebeplerinin onuncusu su-i hıfzdır. Su-i hıfzdan, maksat, râvinin doğru tarafının hatalı tarafına tercih edilememesi olup iki kısımdan ibarettir. Eğer su-i hıfz, râvinin bütün hallerincle görülürse, bazı hadisçilere göre bu râvinin hadisi şazdır. Fakat su-i hıfz, râviye, ya yaşlılığı dolayısıyle, ya gözlerinin görmemesi, yahutta daima itimad ve hıfzında müracaat ettiği kitaplarının yanması veya kaybolması dolayısıyle sonradan arız ölursa, bu râviye muhtelit denir.
Muhtelitin hükmü: İhtilattan önce rivâyet ettiği hadisler bilinir ve diğerlerinden ayırt edilirse kabul olunur; bilinmezse bunlar üzerinde tevakkuf olunur; bir başka ifade ile, kabul ve reddi hususunda hiçbir hüküm verilmez. Keza râvinin muhtelift olup olmadığı veya rivâyet ettiği hadisleri ihtilattan önce mi yoksa sonra mı rivâyet ettiği kesinlikle bilinmezse bunlar üzerinde de tevakkuf olunur. İhtilat, ancak muhtehttan hadis alanlar yönünden bilinir.
Hafıza yönünden kötü olan bir râviye, kendisinden aşağı olmayan, fakat kendisi gibi, yahut kendisinden üstün muteber bir râvi mutabi olursa, keza hadisleri ayırt edilemeyen muhtelit, mestur, mürsel olan isnad ve mahzuf râvisi bilinmeyen müdelles, yine muteber bir râvi tarafından mutabeat olunursa, bunların merdud cinsinden olan hadisleri, mutabi ve mutaba’ın mecmu’u itibariyle hasen li-gayrihi olur. Çünkü bunlardan her birine ait rivâyetin eşit olarak doğru veya yanlış olması ihtimali vardır; fakat bunlardan birisine uygun olarak gelen muteber bir rivâyet, zikrolunan bu iki ihtimalden birinin kuvvet kazanmasına veya tercih edilmesine yardımcı olur; bu ise, hadisin mahfuz olduğuna delalet eder; yani râvisi hafıza yönünden kötü, yahut muhtelit, yahutta müdellis olması dolayısıyle tevakkuf olunan bir hadis iken, bu dereceden kabul derecesine yükselmiş olur. Şu var ki, hadis kabul derecesine yükselmekle beraber hasen li-zatihi derecesinden aşağıdır. Bu sebeple bazıları ona hasen isminin itlakından bile çekinmişlerdir.
Burada, kabul ve red yönünden metne taalluk eden bahis sona ermiş bulunmaktadır.