Bir haber ya isnadından râvi düşmesiyle, yahutta bu isnaddaki râvilerden birinin ta’n edilmesiyle merdud olur; ve bu ta’n, râvinin diyanet ve zabtına taalluk eden herhangi bir hal dolayısıyle olmaktan daha umumi bir manaya sahiptir.

İsnaddan râvi düşmesi, ya musannıfın tasarrufundan olarak, senedin baş tarafından olur; yahutta isnadın sonunda tabi’iden sonra veya başka yerlerinde olur.

Birincisine, yani isnadın başında râvisi düşmüş olan habere mu’allak denir. Düşen râvi sayısı bir olsun, veya birden fazla olsun farketmez.

Mu’allakla aşağıda zikri gelecek olan mu’dal arasında tek yönden umum hususu vardır; ve bu fark, mu’dalda, isnaddan iki ve daha fazla râvinin düşerek mu’allakın bazı şekilleriyle birleşmesi, mu’allakta ise, isnadın başından musannıfın tasarrufu olarak düşmesi ve bu şekliyle mu’aldan ayrılması yönündendir.    

Mu’allakın çeşitli şekillerinden biri, bütün isnadın hazfedilerek mesela “Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu” denilmesidir. Bir diğer şekli, sahabi müstesna diğerlerinin, yahut sahabi ve tabi’i müstesna diğer râvilerin hazfedilmesidir. Yahutta hadisi rivâyet eden kimsenin hazfedilerek rivâyetin onun üstündeki kimseye izafe edilmesidir. Eğer hazfedilen râvinin üstündeki kimse bu musannıfın da şeyhi ise, buna mu ‘allak denilip denilmeyeceği hususunda ihtilaf olunmuştur. Fakat burada mühim olan, meselenin vuzuha kavuşuturulmasıdır. Şöyle ki: Şeyhini hazfeden musannıfın müdellis olduğu, hadis imamlarından birinin nassı ile veya tetkik neticesi anlaşılacak olursa, ona göre hüküm verilir; yani hadise muallak değil, müdelles denir. Eğer musannıf rnüdellis değilse rivâyeti ta’liktir.

İsnaddan hazfedilen râvinin hali mechul olduğu için ta’lik, merdud kısmında zikredilmiştir. Fakat hadis, bir başka yönden mahzuf râvisinin ismi zikredilmiş olarak gelir ve hali bilinirse, hadisin sıhhatine hükmolunur.

İsnaddan râvi isimlerini hazfeden kimse, “hazfettiğim kimselerin hepsi de güvenilir kimselerdir” derse, tadil meselesi mübhem olarak gelmiş olur. Ekseri hadisçiler, râvinin ismi zikredilmedikçe bu türlü tadili kabul etmemişlerdir. Bununla beraber, İbnu’s-Salâh’ın ifadesine göre: Eğer hazf, el-Buhârî gibi sıhhati teslim edilmiş kitaplarda vaki olur ve mesela “Rasûlüllah şöyle dedi” yahut “şu sahabi böyle dedi” gibi kesinlik ifade eden kelimelerle haber nakledilirse, bu, haberin tam isnadının onun nazarında sabit ve maruf olduğuna ve isnadın her hangi bir maksatla hazfedildiğine delalet eder. Fakat haber, “rivâyet olundu”, yahut “zikrolundu” gibi kesinlik ifade etmeyen tabirlerle nakledilmişse, bu haberin kabul edilip edilmeyeceği hususunda değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bunun misallerini İbnu’s-Salâh üzerine vaki itirazları ihtiva eden en-Nuket adlı kitapta açıkladım.