İkincisi, yani senedin sonunda tabi’iden sonraki râvisi düşmüş olan haber mürsel’dir. Mürselin şekli, yaşça ister büyük olsun ister küçük olsun her hangi bir tabi’inin “Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi”, “şöyle yaptı”, yahut “huzurunda şöyle yapıldı” diyerek hadisi nakletmesidir. Burada da ismi hazfedilen râvinin hali meçhul olduğu için mürsel, merdud haberler arasında zikredilmiştir. Zira hazfedilen râvinin sahabi olması muhtemel olduğu gibi, tabi’i olması da muhtemeldir.
İkinciye göre, yani tabii olduğu takdirde zayıf olması muhtemel olduğu gibi, sika (güvenilir) olması da muhtemeldir. İkinci şıkka göre, yani sika olduğu takdirde, hadisi bir sahabiden almış olması ihtimali bulunduğu gibi, bir tabi’iden almış olması ihtimali de vardır. İkinci şıkka göre, yani tabi’iden aldığı takdirde, daha önce geçen ihtimal karşımıza çıkar ve bu ihtimaller aklın alabildiği kadar ila nihaye çoğalir; yahutta tetkik neticesi, altı veya yediye kadar çıktığı anlaşılır ki, bu sayı, birbirinden rivâyet eden tabi’unda çok görülen bir şeydir. Eğer tabi’inin adeti olarak sika kimselerden hadis irsal ettiği bilinirse, hadisçilerjn çoğu, yukarıda mezkur ihtimallerin mevcudiyeti dolayısıyle tevakkufa zahib olmuşlardır. Bu, aynı zamanda Ahmed İbn Hanbel’in iki görüşünden biridir. lkincisi ise, ma- likilerin kufelilerin de görüşleri olup mutlaka kabul edilir.
Eş-Şafi’i de bu konuda şöyle demiştir: “Haber, ister müsned, ister mürsel olarak, hazfolunan râvisinin güvenilir olduğu ihtimalinin kuvvetlenmesi için ilk tarika zıt bir başka yönden gelirse kabul olunur. Hanefiyyeden Ebu Bekr er-Razi ve malikiyyeden Ebu’l-Velid el-Baci ise, râvinin hem sika olan, hem de olmayan kimselerden irsal ettiği bilinirse, onun mürsellerinin bilittifak kabul edilmeyeceğini nakletmişlerdir.