Makbul haberler, amel olunan ve amel olunmayan haberler olmak üzere de kısımlara ayrılırlar. Eğer bir haber muarazadan salim bulunursa, yani ona zıt bir haber gelmezse bu habere muhkem denir. Bunların misali çoktur.
Fakat, bir haberin muarızı veya zıddı bulunursa, bu muarızı da ya kendisi gibi makbul olur; yahutta merdud olur. İkincisinin hiç bir eseri yoktur; zira zayıf hadisin muhalefeti, kuvvetli haber üzerine tesir etmez. Eğer muaraza, sıhhat yönünden kendisi gibi bir hadisle olursa, ya iki hadisin manaları arasında uzak bir tevile gitmeksizin cem ve telif mümkün olur; yahutta bu mümkün olmaz. Eğer cem mümkün olursa, bu muhtelifu’l-hadis denilen kısmı teşkil eder.
İbnu’s-Salâh bu kısma, “sirayet yoktur; kuşlarla ve Safer ayı ile teşe’üm ve tefe’ülde bulunmak da yoktur” hadisi ile “cüzama yakalanmış kimseden, aslandan kaçar gibi kaç” hadisini misal olarak zikretmiştir. Her iki hadis de, sahih hadislerdendir ve görünüşleri itibariyle birbirine zıttır. Aralarını cem ve telif etmenin yolu ise şöyledir: Bu hastalıklar, tabiatları itibariyle sirayet emezler; fakat Allahü teâlâ, bu hastalıklara yakalanmış olan bir kimsenin sıhhatli olan bir kimse ile temasını, hastalığınm sıhhatliye geçmesi için sebep kılmıştır. Diğer sebeplerde olduğu gibi, bazan bunun da sebebe aykırı düştüğü görülür.
İbnu’s-Salâh, başkalarına tabi olarak iki hadis arasını böyle cemetmiştir. Fakat bu konuda en uygun cem şekli şöyle demektir: Rasûlüllah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) sirayeti nefyi, umumu üzerine bakidir; yani hastalıkların sirayeti, ne tabiatları itibariyle ve ne de sebebiyet yolu iledir. Nitekim Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), sahih olan bir hadisinde “birşey birşeye sirayet etmez” buyurmuştur. Keza deri hastalığına yakalanmış bir devenin sağlam develer arasına girmesiyle hastalığını onlara da geçirdiğini ileri sürerek kendisiyle münakaşa eden bir araba “o halde ilk deveye bu hastalığı kim verdi” dediği de sahilı hadisler arasında maruftur. Rasûlüllah bu hadisiyle, Allahü teâlânın hastalığı ilk devede nasıl başlattı ise, ikinci devede de aynı şekilde başlattığını beyan etmiştir.
Cüzama yakalanmış kimseden kaçmakla ilgili olan emir ise, sedd-i zerayi cümlesindendir; yani nefyolunan sirayet yolu ile değil de, Allah’ın takdiriyle bu hastalığa yakalanan şahsın, hasta olan bir şahısla teması neticesinde bu hastalığa yakandığını zannetmemesi ve sirayetin sıhhatine inanarak günaha girmemesi içindir. İşte buna istinaden Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sağlam kimsenin hasta kimseden uzak durmasını emretmiştir. Doğrusunu yine en iyi bilen Allahü teâlâdır.
Bu konu ile ilgili olarak İmam eş-Şafi’i Kitabu ihtilafi’l hadis’ini telif etmiştir. Ancak eş-Şafi’i, bütün muhtelif hadisleri bu kitapta toplamayı gaye edinmemiştir. Daha sonra İbn Kuteybe, et-Tahavi ve başkaları aynı konuda kitap telif etmişlerdir.