Sahih ve hasen râvisinin hadiste olan ziyadesi, bu ziyadeyi yapmayan ve daha güvenilir olan bir başka râvinin rivâyetine aykırı düşmedikçe makbuldur. Çünkü hadisdeki ziyade, ya bu ziyadeyi zikretmeyen kimsenin rivâyetine aykırı olmaz; bu takdirde, ziyadesi bulunan hadis mutlaka kabul edilir. Çünkü bu, güvenilir bir râvinin rivâyetiyle tek kaldığı mustakil bir hadis hükmündedir ve bu hadisi başkası şeyhinden rivâyet etmemiştir. Yahutta bu ziyade, diğer rivâyete aykırı düşer ve kabul edilmesi halinde diğer rivaye ün reddi gerekir. İşte böyle bir durumda, ziyadeyi ihtiva eden rivâyetle, onun zıddı olan diğer rivâyet arasında tercih yapılır: Racih (üstün olan) kabul, mercuh (daha aşağı derecede olan) reddedilir.
Ziyadenin tafsile gitmeksizin mutlak kabulü ile ilgili görüş, hadisçilerle fukahanın ekseriyeti arasında şöhret kazanmıştır. Ancak, hadisin şaz olmamasını sahihte şart koşan, sonra da şazzı güvenilir bir râvinin kendisinden daha güvenilir bir râviye muhalefeti olarak tefsir eden hadisçiler yönündan tafsile gitmeksizin ziyadenin mutlak kabulü doğru olmamak gerekir. Aksi halde sahibi red, buna karşılık şaz olan hadisi kabul etmek icabeder. Bununla beraber sahihin ve hatta hasenin tarifinde, şazdan salim olmaları şartını itiraf ettikleri halde, ziyadenin kabulünde bu şarttan habersiz görünmeleri hayret vericidir. ‘Abdurrahman İbn Mehdi, Yahya el-Kattan, Ahmed İbn Hanbel, Yahya İbn Ma’in, Ali İbnu’l-Medini, el-Buhârî, Ebu Zur’a, Ebu Hatim, en-Nesa’i, ed-Darakutni ve bunlar gibi mütekaddimündan olan hadis imamları, muhalefeti gerektiren ziyade ve benzerlerjne mütealiık hususlarda tercihe itibar etmişlerdir ve bunlartn’hiç birinden alelıtlak ziyadenin kabul edileceğine dair herhangi bir haber bilinmemektedir. Bundan daha garibi, Şafi’iyyeden çoğunun güvenilir râvinin ziyadesinin kabulü görüşünde olmalarıdır; halbuki eş-Şafi’nin hükmü bunun aksine delalet eder. İmam eş-Şafi’i, zabt yönünden râvinin halini muteber kılan vasıflardan bahsederken şöyle demiştir:
“Bir hadisin râvisi, rivâyetiyle bir hafıza iştirak ettiği zaman, ziyade ve noksanla ona muhalif olmamalıdır. Eğer muhalefet eder ve bu muhalefeti rivâyetinde yaptığı noksanlıkla olursa, bunda, hadisi mahreci itibariyle sahih olduğuna bir delil vardır; fakat râvi, ne zaman vasfettiğmiz şeye muhalefet eder, yani hadisi, hafız olan kimsenin rivâyetinden noksan olmayıp ziyade olursa, işte bu muhalefet râvinin hadisi için zararlıdır.” Eş-Şafii’nin sözü burada bitmektedir. Bu sözden anlaşıldığına göre, bir râvi hafızlardan birine muhalefet edipte hadisini hafızın hadisine nisbetle ziyade edilmiş bulursa, bu ziyade ile muhalefeti, hadisi için zarar teşkil eder. Bu aynı zamanda, eş-Şafi’iye göre âdil olan râvinin ziyadesini mutlaka kabul etmek gerekmediğine ve ancak hafızın rivâyetinin kabul edileceğine delalet eder. Zira eş-Şafi’i, muhalifin hadisinin, muhalefet ettiği hafızın hadisine nisbetle noksan olmasına itibar etmiş ve râvinin hadisteki noksanını hadisin sıhhati için delil saymıştır. Çünkü bu noksanlık, râvinin hadis hakkında araştırma yaptığına delalet eder. Eş-Şafi’i, bunun dışındakileri râvinin hadisi için zararlı addetmiştir ki, bunlar arasında ziyade de vardır. Eğer ziyade, eş-Şafi’i nazarında mutlaka makbul olsaydı, onu yapanın hadisi için zararlı sayılmazdı.