Yukarıda tarifi yapılmış olan sahih haberin şartlarından yalnız “zabt” şartı hafifler, yani azalırsa, bu habere hasen li-zatihi denir. Metinde azalma karşılığı olarak haffe fiili kullanılmıştır ve kalle demektir. Haffe’l-Kavmu denildiği zaman kallu manası anlaşılır. Zabtın azalmasıyle hadisin hasen olması, harici bir sebep dolayısıyle değildir. Harici sebepten maksat, mestur, yani hali mechul olan râvinin hadisinin, turuku çoğalarak kuvvet kazanıp hasen olması gibi, zayıf bir hadisi sahih mertebesine yükselten amillerdir. Sahihin tarifinde geçen şartların baki kalarak hasende yalnız zabtın azalmasının şart koşulmasıyle zayıf hadisler mezkur tarifin dışında bırakılmıştır. Hasenin bu kısmı, sahihe nisbetle daha aşağı derecede, ve birbirinin üstünde çeşitli mertebelere ayrılması bakımından sahihe benzer olsa bile, dinde delil olarak kullanılması yönünden sahih gibidir.

Hasen, turukunun çoğalmasıyle sahih olur; yani sıhhati ne hükmolunur; çünkü turuku, çokluğunun toplu şeklinde, hasen râvisinin zabtını sahih râvisifte nishetle kusurlu bırakan miktarı izale edecek bir kuvvet vardır.

Sahih ve hasen lafızları, et-Tirmizi’nin hadisun hasenun sahihun sözü gibi, bir hadisin vasfında birleşirse, bu, müctehidin râvi hakkında hasıl olan tereddüdü dolayısıyledir: “Bu râvide sıhhat şartları bir araya glemiş midir, yoksa kusurlu mudur?” Bu tereddüd ise, râvinin bu rivâyetle te- ferrüd etmesi sebebiyle hasıl olur. Böylece, iki vasfın birleşmesindeki manayı anlatmakta güçlük gören ve “hasen, sahihe nisbetle kusurludur; iki vasfın birleşmesinde ise bir taraftan bu kusurun isbatı, diğer taraftan nefyi vardır” diyen kimselere verilecek cevap da bilinmiş olur.

Bu cevap şudur: Hadis imamlarının bir râvinin hali üzerinde tereddüd etmeleri, müçtehidin, onu iki vasıftan biri ile vasfetmemesini zorunlu kılar. Bu itibarla râvi hakkında şöyle denir:

Bazılarına göre hasen vasfı itibariyle hasen,

bazılarına göre de sahih vasfı itibariyle sahihtir. Ancak bu cevaptan anlaşılan mana şudur ki, bu iki vasfın birleşterilmesi halinde hasenun ev sahihun demek gerekirken teredüdd harfi olan ev kaldırılmış ve hasenun sahihun denilmiştir. Bu harfin kaldırılması, bundan sonra zikredilecek olan diğer bir şekildeki atıl harfinin kaldırılması gibidir.

Bu iki vasfın birleşmesi halinde, hakkında hasenun sahinun denilen haber, yalnız sahihun denilen habere nisbetle daha aşağı derecededir; çünkü hakkında kesinlilde hüküm verilen bir şey, tereddüdle hüküm verilen şeye nisbetle daha kuvvetlidir.

İki vasfın tereddüd harfiyle bir hadiste birleştirilmesi hakkındaki bu açıklama, hadisin tek isnadı bulunması halindedir.

İsnad tek değilse, iki vasfın beraberce bir hadise itlakı, biri sahih diğeri hasen iki isnad yönünden olur. Buna göre, hakkında hasenun sahihun denilen haber, ferd olupta hakkında yalnız sahihun denilen habere nisbetle daha yüksek derecededir; çünkü isnadın çokluğu haberi kuvvetlendirir.

Eğer “et-Tirmizi, hadisin bir başka yönden de rivâyet edilmesini hasenin şartı olarak açıklamıştır; nasıl olur da bazı hadisler hakkında: Bu hadis hasen gariptir ve onu yalnız bu yönden biliyoruz; demiştir” denirse, bu suale verilecek cevap şudur: Et-Tirmizi, hasenin mutlak bir tarifini değil, sadece kitabmda yer alan hasenin bir çeşidinin tarifini yapmıştır. Bu da, bir başka sıfatla birleştirilmeksizin yalnız hasen dediği hadistir.

Zira et-Tirmizi, bazı hadisler hakkında hasen, bazıları hakkında sahih, bazıları hakkında garip: bazıları hakkında hasen garip, bazıları hakkında sahih garip, bazıları hakkında da hasen sahih garip vasıflarını kullanmıştır, Onun tarifini yaptığı hasen çeşidi ise, sadece bu vasıf ların ilki olan hasendir. Nitekim kitabmın sonlarında yer alan sözü buna delalet eder. Et-Tirmizi burada der ki: “Bizim, kitabımızda hadisun hasenun dediğimiz hadis, bize göre isnadı hasen olan hadistir.

Rivâyet olunan bir hadis, şaz olmaz ve râvisi de kizb (yalarıcılık) ile itham edilmezse, bize göre hasen hadistir”. Görülüyor ki et-Tirmizi bununla, hakkında sadece hasenun dediği hadisi tarif etmiş, fakat, yalnız sahihun, yahut yalnız garibun dediği hadislerin tarifine girişmediği gibi, hasenun sahihun, yahut hasenun garibun, yahutta hasenun sahihun garibun dediği hadisleri de tarif etmemiştir. Belki de, sahih ve garibin hadis uleması arasındaki şöh- reti dolayısıyle, bunların tarifine lüzum görmemiş, fakat, açık olmaması, yahutta yeni bir ıstılah olması dolayısıyle kitabında yalnız hasenin tarifini vermekle iktifa etmiştir. Bunu yaparken de “bize göre” kaydını koymuş, el-Hattabi gibi hadis ehline nisbet etmemiştir. Bu açıklama ile bahsi uzayıp gidecek olan karışık ve anlaşılması güç görüşler izale edilmiş olmaktadır. Hamd, ilham ve in’am eden Allahü teâlâ’ya mahsustur.