CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

VASİYET (B - C)

Hindistan'da yetişen büyük velîlerden Behâeddîn Zekeriyyâ (rahmetullahi teâlâ aleyh) vasiyetnâmesinde buyuruyor ki: "Kulların, Allahü teâlâya sıdk ve ihlâs ile ibâdet etmeleri gerekir. Bu ise, ibâdetlerde ve zikirlerde Allahü teâlâdan başkasına âit düşünceleri atmak, yok etmek, bunları sırf Allahü teâlâ için yapmakla mümkün olur. Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için hâllerinizi güzelleştirip düzeltmekten, sözlerinizde ve işlerinizde nefsinizi hesâba çekmekten başka yol yoktur. İhtiyacınız kadar konuşun ve iş yapın. Bir şey yapacağınız ve bir şey söyleyeceğiniz zaman önce Allahü teâlâya sığının. Yapacağınız ve söyleyeceğinizin hayırlı bir şey olması için O'ndan yardım dileyin. İhtiyâcınızdan fazlasını istemeyiniz.

İstanbul'da yetişen velîlerden Beyzâde Mustafa Ahıskalı (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir hac mevsimi, bulunduğu bölgeden Mekke-i mükerremeye giden hacı adaylarından birisine şöyle bir mektup yazdı: "Ey kardeşim! Selâmımı yaratılmışların en hayırlısının o misk kokulu kabrine ilet. Benim için; "Ey Efendim! Ey günahkârların şefâatçısı, âciz kölen Mustafa sizin rızânızı, hoşnûdluğunuzu ve affınızı diliyor. Ona lutfet. Ona şefâat eyle! de. Allahü teâlânın selâmı üzerine olsun."

Osmanlı âlimlerinin meşhûrlarından, büyük velî İmâm-ı Birgivî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin, vefâtı yaklaştığı sırada şöyle vasiyette bulundu: Din kardeşlerime vasiyetim odur ki, hastalığım artınca, ziyâretime geldiklerinde İhlâs sûresini okumayı bana telkîn edip hatırlatsınlar. Allahü teâlânın rahmetini, recâya, ümîd etmeye dâir âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfleri hatırlatsınlar. Kelime-i şehâdeti söylemeyi telkîn etsinler. Yanımda; "Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah, eşhedü enlâ ilâhe illallahü vahdehü lâ şerîkeleh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühü." desinler. Söyle diye zorlamasınlar. Kelime-i tevhîdi söyledikten sonra başka bir şey konuşursam, yeniden telkîn etsinler. Söylemezsem o da yetişir. Tövbe etmeyi hatırlatsınlar. Ölünce başımı kazımayı, koltuk ve kasık kıllarımı yolmayı, bıyık kırkmayı, sakalım traş olmamışsa, traş etmeyi, tırnak kesmeyi yapmasınlar. Çünkü bunlar öldükten sonra yapılmaz. Mümkün ise gusl ettirsinler. Buna imkân yoksa, abdest aldırsınlar. Buna da imkân yoksa, teyemmüm ettirsinler. Kıbleye döndürüp sağ tarafıma yatırsınlar. Yâsîn sûresini okusunlar. Ölürken yanıma kadın ve çocuk koymasınlar. Ağlayıp, inleyip, feryâd etmesinler. Sâlih din kardeşlerim yanımda bulunsunlar. Kalbleriyle teveccüh edip, bu fakir için selâmet ve şeytanın şerrinden kurtulmamı dilesinler. Rûhum kabzolunca gözlerimi kapayıp, çenemi bağlasınlar. Bir kaba buhur koyup, üç-beş veya yedi kerre etrâfımda döndürsünler.

Defin yapılmadan önce, yakınım, velîm olan, helal kazançlı bir kimseden üç yüz akçe borç alsın. Tamahkâr olmayan iki fakir kimse bulsunlar. Beni sevenlerden olması daha iyi olur. Bunları yalnız bir yere götürsünler. Üçünden başka orada kimse olmasın. O üç yüz akçeyi (gümüş veya altını) hesap edip kaç günlük namaza karşılık olursa, Muhammed bin Pîr Ali'nin o kadar namaz iskâtı için sana şunu verdim desin. O da eline alıp, kabûl ettim desin. Gümüşü veya altını alana, aldığı paranın şer'an kendi mülkü olduğunu bildirsinler. O fakir diğerine, Muhammed bin Pîr Ali'nin namaz iskâtı için şunu sana verdim desin. O da eline alıp, kabûl ettim desin. Kendi malı olduğunu bilsin. Lutfedip o da yanındakine, yukarıda bildirdiğimiz şekilde versin. Böylece devredip tamamlasınlar. Doğum târihim hicrî dokuz yüz yirmi dokuz Cemâzil-evvel'inin onuncu günüdür. Ölüm târihi ne zaman olursa, on iki yılını düşsünler. Ne kadar sene kalırsa, onun için devr etsinler. Vitr namazını bile hesap etsinler. Bir vakit namaz için beş yüz yirmi dirhem (2.4 kg) buğday hesâb etsinler. Namaz iskâtının devri tamam olunca, birkaç devir de, verilmemiş zekâtlar için ve sadaka-ı fıtr için, birkaç devir de, kalmış kurbanlar ve adaklar için ve kul hakları için yapsınlar. Bundan sonra, gümüş veya altınlar hangi fakirde kalırsa, kendi güzel arzusu ile velî olan akrabâma veya vasıyy-i muhtârıma, tâyin ettiğim vâsime hediye etsin. O da eline alıp, kabûl ettim desin. Sonra velî olan akrabâm, yüz akçesini ayırıp, ellişer akçe olmak üzere bu iki fakire versin. Sevâbını bu fakîre (bana) bağışlasın.

Bundan sonra iki kimse bulup, müslüman mezarlığında, sâlih bir kimsenin kabri yanında kabrimi kazdırsınlar. Kazmak için, asıl maldan yirmi beşer akçe versinler. Derinliği bir adam boyu, eni yarısı kadar olsun. Kabri kazıp tamamladıktan sonra, kıble tarafını kazsınlar. Bedenim sığacak kadar geniş ve derince olsun. Sonra kefen işine baksınlar. Orta bezden olup, israf etmesinler. Kefeni asıl maldan yapsınlar. Bundan sonra yıkamak üzere, yıkama tahtasına koysunlar. Etrâfımda buhur gezdirsinler. Bir sâlih kimse yıkasın. Sâlih biri de su döksün. Yanlarında başka kimse olmasın. Sünnet üzere yıkasınlar. Önce abdest aldırsınlar. Üçer defâ yıkamaya dikkat etsinler. Suyu çok döküp isrâf etmesinler. Saçımı ve sakalımı, hatmi ile, ısınmış su ile yıkasınlar. Üzerime son dökülen suya kâfûr katsınlar. Yakın velîmiz lutfedip kalan akçeden (paradan) yıkayana ve su dökene yirmi beşer akçe versin. Sonra kefene sarsınlar. Bundan sonra cenâze namazımı kılmaya hazırlansınlar. Dostlarıma haber versinler. Namazımda bulunan cemâat üç safdan eksik olmasın, fazla olursa zararı yoktur. Cenâzem getirilince, yüksek sesle zikr etmesinler. Kabrin yanına gelince, dostlarımdan sâlih bir kimse kabrime insin. Bu fakîri mezarın içine indirsinler. "Bismillahi ve alâ milleti Resûlillah" deyip lahdin içine koysunlar. Kıbleye çevirsinler. Sonra kerpiç ile lahdin ağzını kapatsınlar ve "Yâ Rabbî! Bu ölüyü kabir azâbından koru!" desinler. Kerpiç bulunmaz ise, kamış koysunlar. Ağaç, kiremit, hasır ve tabut koymasınlar. Kuru toprak üzerine koyup, sonra çukuru doldursunlar. Balık sırtı gibi yapsınlar. Bir karıştan yüksek yapmasınlar. Defn işi bitince, üzerime bir testi su döksünler. Su dökmeğe baş tarafımdan başlayıp, ayaklarıma kadar devâm etsinler. Din kardeşlerimden birisi mezarımın başında dursun ve; "Yâ Rabbî! Kabri yanlarına doğru geniş eyle. Bu ölünün rûhuna yükseklik ve saâdet ihsân eyle, ondan râzı ol!" desin. Bir kişi de; "İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn." (Biz Allah'ın kuluyuz ve yine O'na döneceğiz) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okusun ve; "Yâ Rabbî! Bu ölü senin emrine rücû' etti, döndü. Sen kendisine rücû' edilenlerin hayırlısısın. Bu kimsenin etrâfındaki yeri, iki tarafından geniş eyle ve bu ölünün rûhuna gök kapılarını aç ve onu güzel bir kabûl ile kabûl eyle. Münker ve Nekir'in suâllerine ve diğer suâllere karşı dilini sağlam ve doğru söyleyici eyle. Cevâbını kolay eyle!" desin. Bundan sonra orada bulunanlara; "Kardeşiniz için magfiret isteyiniz." desinler. Bütün bu işlerden sonra, oturup Kur'ân-ı kerîm okusunlar. Tebâreke ve yedi kerre İhlâs sûresini, Fâtiha ve Muavvizeteyn ve bunlardan sonra tekrar on bir defâ İhlâs sûresini okusunlar. Âyet-el-kürsî, Yâsîn sûresi ve Bekara sûresini sonuna kadar okusunlar. Bu okuduğumuz Kur'ân-ı kerîmi bütün ölülere bağışladık diye ağızdan söylesinler. Oruç, yemîn keffâretleri, Kur'ân-ı kerîm okuma ve duâ tamam olduktan sonra, yakın velîm lutfedip, kalmış olan yüz altmış akçenin altmış akçesini, altmış fakire versin. Bu fakîrin oruç keffâretine niyet etsin. Yüz akçesini de yüz fakire versin. Yemîn keffâretine niyet etsin.

Bundan sonra da telkîn için sâlih ve âlim bir müslüman, mezârımın yanında kalsın. Yüzüme karşı ayakta dursun. Desin ki: "Ey Muhammed bin Meryem!" Bunu üç defâ söylesin. Sonra desin ki: "Dünyâdan şehâdet getirerek çıktığın ahdi hatırla. İbâdete, Allahü teâlâdan başka lâyık ve müstehak kimse yoktur, deyip şehâdet getirmeni hatırla. Allahü teâlâ birdir, ortağı yoktur. Elbette Muhammed aleyhisselâm Allahü teâlânın resûlüdür. Elbette Cennet vardır. Cehennem ateşi de vardır. Allahü teâlânın ölüleri diriltip, mahşer yerinde toplaması muhakkak vardır ve olacaktır. Muhakkak ki, Allahü teâlâ mezarlarda bulunan ölüleri diriltir." Sonra üç kerre; "Yâ Muhammed bin Meryem! "Lâ ilâhe illallah" de." Sonra üç kerre; "Yâ Muhammed bin Meryem! De ki Rabbim Allahü teâlâdır. Dînim İslâm dînidir. Peygamberim Muhammed aleyhisselâmdır." desin. Lutfedip mânâsını düşünerek yavaş yavaş okusun. Çabuk çabuk okuyup gitmesin. Sonra; "Yâ Rabbî! Sen bunu yalnız bırakma. Sen mâliklerin hayırlısısın." desin. Sonra dönüp evlerine gitsinler. Üzerime binâ yapmasınlar. Çadır kurmasınlar. Nöbet tutmasınlar. Baş ucuma tanınması, hatırlanması ve duâya sebeb olması için büyükçe bir taş diksinler. Kabrim yıkılacak olursa, tamir etsinler. Üzerime toprak döküp, balık sırtı gibi yapıp, yeni gibi yapsınlar. Bir karış yüksek yapsınlar. Bid'at olan şeylerden kaçınsınlar.

Çoluk-çocuğuma vasiyetim olsun ki, üzerime sesli ağlamasınlar. Allahü teâlâdan magfiret ve rahmet istemelidir. Öldüğüm günde, yedisinde, kırkında ve sene-i devriyesinde yemek pişirip ziyâfet vermesinler. Fakat sevâbını rûhuma hediye etmek üzere sadaka versinler. Çok ihsânda bulunsunlar. Allahü teâlâ kabûl eylesin. Paraları yoksa; ekmek, pirinç, yağ, tuz, soğan versinler ve ne yapabilirlerse, az olsun çok olsun, Allahü teâlâ için verip, sevâbını, kalpleriyle ve dilleriyle bu fakîre bağışlasınlar. Duâ ederken beni hatırlasınlar, unutup gitmesinler. Yine çocuklarıma vasiyetimdir ki; dünyâya düşkün olmayalar, mal ve mevki, makam peşinde koşmayalar. Allahü teâlâya tevekkül edip, faydalı ilimleri öğrenmeye ve bunları yaymaya çalışsınlar. Sâlih ameller işlesinler ve takvâ üzere olsunlar, haramlardan sakınsınlar. Meâlen; "Allahü teâlâdan korkanı, Allahü teâlâ dünyâda ve âhirette her darlıktan kurtarır. Ona düşünmediği yerden rızık verir. Allahü teâlâya tevekkül edene Allahü teâlâ yetişir. İhtiyâcını ihsân eder, başkasına muhtaç etmez." (Talak sûresi: 3-4) buyrulan âyet-i kerîmeyi düşünerek okusunlar."

"Kardeşlerime, evlâdıma ve âhiret yolcularına vasiyetimdir ki, Allahü teâlânın emrettiği şeyleri yapınız. Kazâya kalmış namazlarınızı kılınız, kalmış zekâtlarınızı veriniz. Oruçlarınızı tutunuz. Üzerinize farz oluyorsa hac yapınız. Her müslümanın öğrenmesi farz-ı ayn olan ilmihâl bilgilerini öğreniniz. Âlimlerin sohbetine devâm ediniz. Güvenilir ve sağlam âlimlerin fetvâsıyla amel ediniz. Herkesin fetvâsıyla amel etmemelidir. Tegannî dinlememelidir. Allahü teâlânın ismi anıldığı zaman "Teâlâ ve Tebâreke" veya "Azze ve Celle", "Sübhânallah", "Cellecelâlüh" diyerek tâzim ediniz. Resûlullah'ın ve diğer Peygamberlerin isimleri anıldığı zaman salevât getirmelidir. Yazarken de bunları açık yazmalıdır. Diğer âlimler ve meşâyıh anıldığı zaman, (rahmetullahi aleyh) demelidir. Hocasına da hürmet göstermelidir. Yol göstermek hâriç, hocanın önünden yürümemelidir. Ondan önce söze başlamamalı ve yanında çok konuşmamalıdır. Hizmetini severek yapmalıdır. Her yerde hocanın rızâsını gözetmelidir. Îtirâz etmemeli, dövse veya bağırsa nasîhat bilmeli, incinmemelidir. Hocasının yakınlarına da hürmet göstermelidir. Akrabâyı ziyâret etmeli, sıla-i rahmi, akrabâ ziyâretini terketmemelidir. Anne ve babanın da haklarını gözetmeli, onlara karşı yüksek sesle konuşmamalı ve kızgın bakmamalı, günah olmayan emirlerini yapmalıdır. Dövmesine ve bağırmasına sabretmelidir. Karşılık vermemelidir. Komşuların haklarını da gözetmeli, kokulu bir yemek pişirince, bir mikdârını komşulara vermelidir. Mümkün olduğu kadar komşuların ihtiyacını görmeli ve zarara uğrarlarsa yardım etmeli ve iyilik gelirse sevinmelidir. Diğer din kardeşlerini de sevmelidir. Kusurlarını mümkün mertebe affetmelidir. Müdâhene etmemeli, dünyâlık ele geçirmek için dîni vermemeli. Gerekirse müdârâ etmeli, dîni ve dünyâyı korumak için dünyâlık vermelidir. Müdârâ zararı gidermek için olur. Çok gülmekten, faydasız konuşmaktan sakınmalıdır. Alış verişte dînin emirlerine uymalı ve cemâate devâm etmelidir. Bid'atlerden sakınmalı. Misvâk kullanmaya devâm etmeli. Duâya, Allahü teâlâya hamd ve senâ ile ve Resûlüne salât ve selâm ile başlamalıdır. Duâ ederken bütün müminlere duâ etmeli, anneyi, babayı ve iyilik gördüğü kimseleri de duâlarında anmalıdır. Yalvararak ve gizli duâ etmelidir. Yalnız iken Allahü teâlâya yalvararak duâ etmeli, âcizliğini ve günahlarını düşünerek ağlamalıdır. Allahü teâlâdan istikâmet, af, âfiyet, rızâsını ve muvaffakiyet istemelidir. Îmânın gitmesinden korkup, dâimâ hüsn-i hâtime (son nefeste îmân ile gitmeyi) istemeli, İslâm nîmetine her zaman şükretmelidir. Çoluk-çocuğuna ilmihâlini (lâzım olan din bilgilerini) öğretip, İslâmiyete uymayan şeylerden korumalı ve sakındırmalıdır. Çocukları yedi yaşında namaza başlatmalı, on yaşına girdiklerinde namaz kılmazlarsa döverek kıldırmalıdır. Dâimâ istigfâr etmelidir.

Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine  adamın biri gelip; "Bana vasiyet et." dedi. Bişr-i Hâfî ona; "Şöhretten sakın, helâl lokma yemeye gayret et." dedi.

Tanınmış büyük evlîyadan Mevlânâ Celâleddîn-İ Rûmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hasta döşeğinde yatmakta iken yedi gece çok şiddetli derecede zelzele oldu. Birçok evler ve bağların duvarları yıkıldı. Herkes bu durumdan korkup feryâd etmeye başladı. Bu sırada Mevlânâ hazretleri; "Evet zavallı toprak yağlı bir lokma istiyor. Bunu vermek lâzım." Buyurdu ve sonra da; "Ben size, gizlide ve açıkta Allahü teâlâdan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az söylemeyi, günahlardan çekinmeyi, oruca, namaza devâm etmeyi, dâimâ şehvetten kaçmayı, halkın eziyetine ve cefâsına dayanmayı, aşağı ve sefih kimselerle düşüp kalkmaktan uzak durmayı, kerîm olan sâlih kimselerle berâber olmayı vasiyet ederim. Çünkü insanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır. Sözün hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd, yalnız Allahü teâlâya mahsustur." buyurdu.

Mevlânâ hazretleri; Oğlu Sultan Veled'e hitaben "Ey oğlum! Sana vasiyet ediyorum ki: Her halde ilim, edep ve takvâ üzerine bulun. Her zaman geçmiş din büyüklerinin eserlerini inceleyerek, Ehl-i sünnet vel-cemâat yolundan ayrılmamayı vazîfe edin. Fıkıh (İslâm hukûku) ve hadîs-i şerîf öğren, câhil sofulardan olma. Namazı her zaman cemâatle kıl, fakat imâm ve müezzin olma. Şöhret isteme, zîrâ şöhret âfettir. Makâma bağlı olma. Yazdığın şeylerde adını yazma. Mahkemede hâkim huzûruna çıkma. Kimseye kefil olma. Halkın işlediği işlere karışma. Devlet büyüklerinin çocuklarıyla arkadaşlık etme. Uzlete çekilme, yalnız kalma. Çok söz söyleme. Çok söz işitmek kalbe nifak verir. Sözü inkâr etme. Onun söyleyenleri ve sâhipleri çoktur. Az söyle ve halkın kötülük ve eğrilerinden arslandan kaçar gibi kaç, bir kenarda dur. Kadınlardan ve dinde eğri yollara girenlerden sakın. Herkesle ve zenginlerle sohbet etme (oturup kalkma). Helal ye ve şüphelilerden kaçın. Dünyâ malına kapılma. Dünyâ arzusu dînin zâyi olmasına sebeb olur. Çok gülme ve kahkaha atma. Zîrâ fazla gülmek kalbin ölümüdür.

Herkese şefkatle bak. Hâinlikle bakma. Dışını süsleme. Zîrâ dışın süsü; için, kalbin, rûhun harâb olduğunu gösterir. Başkalarıyla mücâdele etme ve hiç kimseden bir şey isteme. Kimseye hizmet buyurma. Âlimlere, evliyâya, mal, can ve tenle hizmet et. Din büyüklerinin hâllerini inkâr etme. Zîrâ inkâr edenler rahat ve kurtuluş yüzünü göremezler." buyurdu.