CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

ÖLÜM - 2

Evliyânın büyüklerinden Alvân Hamevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) ölüm hastalığına tutulmazdan önce vefât edeceğini, sonra talebeleri ile bir kısım insanların yapacakları işleri haber verdi. Zamânı gelince dediği ortaya çıktı. Vefâtından az önce de teyemmüm etti. Sonra namaza başladı. Fâtiha-i şerîfeyi okurken; "İyyâkena'büdü ve iyyâke-nesteîn" âyet-i kerîmesini okurken vefât etti. Vefâtı Şam'da duyulunca, Emevî Câmii hatîbi hutbede onun fazîletlerini söyledi. Herkes ağladı.

Tâbiîn devrinin büyük hadîs, kırâat, fıkıh imâmlarından ve velî A'meş (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Öldükten sonra beni kimseye sormayın, varın beni Rabbime sorun. Ve beni bir çukura atın. Cesedim o kadar kıymetsizdir ki, tek kişinin dahi peşinden gitmesine değmez."

Tâbiîn devrinde Medîne'de yetişen büyük âlimlerden Atâ bin Yesâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Şâban ayının on beşinde, yâni Berât gecesinde o yıl içinde ölecek olanların listesi Azrâil aleyhisselâma verilir. Bu arada ev yapan, su akıtıp ağaç diken ve yeni evlenen nice kimseler vardır ve isimleri bu listededir. Fakat onlar bunu bilmezler."

 

ÖLÜNCE  BAŞLAYACAK

 

Avn bin Abdullah var ki, Tâbiîn-i izâmdan,

O zamanın tanınmış, hadîs ulemâsından.

 

Derdi ki: "Her amelin, vardır bir efendisi,

İbâdetler içinde, odur en kıymetlisi.

 

Buyurdu: "Sizden önce, gelip geçen insanlar,

Âhireti dünyâya, tercih etmişti onlar.

 

Âhiret işlerini, ilk önce yaparlardı,

Benim amelimin de, en kıymetlisi vardır,

 

O da Hak teâlâyı, her sâniye anmamdır."

Zamanları artarsa, dünyâya harcarlardı.

 

Sizse dünyâ işine, evvelâ bakarsınız,

Âhiret işlerini, geriye atarsınız.

 

Dünyâdaki bu hayat, bir görüntüdür ancak,

Hakîkî hayat ise, ölünce başlayacak.

 

Âhirete gidip de, hesap sona erince,

Sevâbı çok olanlar, Cennetlere girince,

 

Görürler daha yüksek, olan mertebeleri,

Tanırlar o yerlerde, bulunan kimseleri.

 

Derler ki: "Yâ İlâhî, şuradaki kullara,

Niçin yüksek mertebe, ihsân ettin onlara?"

 

Hak teâlâ buyurur: "Siz tokken, açtı onlar,

Siz suya kanmış iken, onlar susuz kaldılar.

 

Siz erkenden yatıp da, uyurken geceleri,

Onlar ibâdet ile, geçirirdi ekseri."

 

Derdi: "Kim hazırlarsa, âhiret azığını,

Gönderir Hak teâlâ, onun dünyâlığını.

 

Ve her kim tam yaparsa, kulluğunu, Rabbine,

Allah iyi gösterir, onu halkın gözüne.

 

Kim uğraşıp pâk etse, kötülükten kalbini,

Dünyâ sevgisindendir, kalblerin paslanması,

 

Allah da, o kişinin, pâk eder zâhirini

Tövbe ile mümkündür, ayna gibi olması.

 

Günahtan kaçmak için, birazcık gayret etmek,

Hayır iş işlemekten, kıymetlidir daha pek.

 

Âhiretlik ameller, insana huzûr verir,

Dünyâlık işler ise, gam ve keder getirir."

 

Hindistan'ın büyük velîlerinden Bedî'uddîn Sehârenpûrî hazretlerine, İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin yazdığı mektubun bâzı bölümleri aşağıdadır:

...Erkeklerin kefeni, üç parça olmak sünnettir. Sarık sarmak bid'at olur. "Ahdnâme" denilen (suâl meleklerine verilecek cevapları ve duâ ve istigfâr) yazılı kâğıdı, kabre koymamalıdır. Mübârek yazıların, isimlerin, meyyitin pislikleri ile karışmasına sebeb olur ve (dînin dört delîlinden) bir sened ile bildirilmemiştir. Mâverâünnehr (Aral gölüne akan Seyhûn ve Ceyhûn nehirleri arasındaki şehirler) âlimleri, böyle bir şey yapmamıştır. Meyyite kamîs yerine, bir âlimin gömleğini giydirmek iyi olur. Şehîdlerin kefenleri, elbiseleridir. (Silâh yarası alarak ölen şehîdler yıkanmaz ve kefenlenmez. Muhârebede yara almadan ölen ve sulhda, sârî hastalık ve âfetlerle ölenler, şehîd sevâbı kazanırsa da, bunlar yıkanır ve kefenlenir). Ebû Bekr-i Sıddîk; "Beni, bu iki çamaşırım ile kefenleyiniz." buyurmuştu.

...Ölmemek için, vebâ hastalığı bulunan yerden kaçmak büyük günahtır. Muhârebede, düşman karşısından kaçmak gibidir. Vebâ bulunan yerden kaçmayıp sabr eden kimse, ölünce, şehîdlerin sevâbına kavuşur. Kabir sıkıntısı çekmez. Sabr eden kimse, ölmezse, gâziler sevâbına kavuşur. Arabî beyt tercümesi:

 

Rabbim öl deyince, ölmeği severim,

Mevte çağırana safâ geldin derim.

 

ÖLMEYİ İSTER MİSİN?

Bilâl bin Sa’d (rahmetullahi teâlâ aleyh)

 

Tâbiîn-i kirâmdan, büyük bir evliyâdır,

Babası İbn-i Temim, Eshâb-ı kirâmdandır.

 

Çok namaz kılıyordu, her gecede bin rekat,

Yedi yüz otuz yedi, yılında etti vefât.

 

"Ölmeyi ister misin?", diye sordu birine,

Dedi: Hayır efendim, daldım günah kirine.

 

Biraz daha yaşayıp, fâideli ve iyi,

İş yapıp ondan sonra, istiyorum ölmeyi.

 

Buyurdu ki: "Evlâdım, ne gibi iyi amel,

Yapacaksan çabuk yap, âni gelir hep ecel.

 

Sen iyi iş yapmağa, ettinse de tam niyyet,

O kadar yaşamağa, elinde var mı senet?

 

Büyükler buyurur ki; "Her gece yattığında,

Bil ki ölüm bekliyor, yastığının altında.

 

Ve yine sabahleyin, uyandığında bil ki,

Ölüm tam karşındadır, ölürsün o gün belki."

 

Büyük velîlerden Bişr-i Hâfî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir sohbetinde buyurdular ki: "Ölümü hatırladığın zaman, dünyânın güzelliği ve şehvetleri senden gider."

Yine buyurdular ki: "Dünyâyı seven kişi ölümü sevmez."

 

SECDEDE VEFÂT ETTİ

 

Bir kimse anlatıyor, duydum ki Dâvûd Tâî,

Hastalanmış yatıyor, hava da güzel idi.

 

Ziyâret maksadıyle, gittiğimde yanına,

Gördüm koymuş başını, kerpiçten yastığına.

 

Hem ızdırap çekiyor, hem Kur'ân okuyordu,

Bir âyeti durmadan, hep tekrar ediyordu.

 

O âyetin mânâsı, şöyle idi meâlen:

"Cehennem'de şiddetli, azap var ebediyyen."

 

Dedim ki: "Dışarıda, çok güzel bir hava var,

Dışarı çıkarayım, isterseniz bir miktar."

 

Buyurdu ki: "Ömrümde, hiç uymadım kendime,

Böyle şey istemekten, sığınırım Rabbime,

 

Ölürsem gömün beni, şu duvar arkasına,

Görmesin kimse beni, vasiyettir bu sana."

 

Muhterem vâlidesi, anlatır ki şöylece;

Oğlum, ibâdet ile, sabahladı bir gece.

 

O gün sabaha kadar, namaz kıldı huşûyla,

Sonra da ağlıyarak, meşgûl oldu duâyla.

 

.

En son vardı secdeye, bekledi uzun mikdâr,

Kaldırmadı başını, fecir sökene kadar.

 

Merak ettim doğrusu, onun bu durumunu,

Bir de baktım secdede, teslim etmiş rûhunu.

 

Vefât ettiği gece, bir ses geldi gâibden,

İşitti cümle âlem, şöyle diyordu aynen:

 

"Bilin ki Dâvûd Tâî, Rabbine kavuşmuştur,

Cennet nîmetleri, şimdi onun olmuştur.

 

Cennetler hazırlanıp, süslendiler hep ona,

Ne mutlu Dâvûd'a ki, tam vardı murâdına."

 

Onun cenâzesini, taşımak gâyesiyle,

Binlerce kişi gelip ağladı gözyaşıyle.

 

Hazret-i İbn-i Semmâk, gelip cenâzesine,

Şu târihî sözleri, söyledi kendisine:

 

"Zâten ölü gibiydin, sen ecelin gelmeden,

Görmüştün hesâbını, hesâba çekilmeden."

 

Sen onun hürmetine, affeyle yâ Rab bizi,

Âhiret derdi ile, dertlendir hepimizi.