ÖLÜM - 2
Evliyânın büyüklerinden
Alvân Hamevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) ölüm hastalığına tutulmazdan önce
vefât edeceğini, sonra talebeleri ile bir kısım insanların yapacakları işleri
haber verdi. Zamânı gelince dediği ortaya çıktı. Vefâtından az önce de teyemmüm
etti. Sonra namaza başladı. Fâtiha-i şerîfeyi okurken; "İyyâkena'büdü ve iyyâke-nesteîn"
âyet-i kerîmesini okurken vefât etti. Vefâtı Şam'da duyulunca, Emevî Câmii
hatîbi hutbede onun fazîletlerini söyledi. Herkes ağladı.
Tâbiîn devrinin büyük hadîs,
kırâat, fıkıh imâmlarından ve velî A'meş (rahmetullahi teâlâ aleyh)
buyurdular ki: "Öldükten sonra beni kimseye sormayın, varın beni Rabbime sorun.
Ve beni bir çukura atın. Cesedim o kadar kıymetsizdir ki, tek kişinin dahi
peşinden gitmesine değmez."
Tâbiîn devrinde Medîne'de
yetişen büyük âlimlerden Atâ bin Yesâr (rahmetullahi teâlâ aleyh)
buyurdular ki: "Şâban ayının on beşinde, yâni Berât gecesinde o yıl içinde
ölecek olanların listesi Azrâil aleyhisselâma verilir. Bu arada ev yapan, su
akıtıp ağaç diken ve yeni evlenen nice kimseler vardır ve isimleri bu
listededir. Fakat onlar bunu bilmezler."
ÖLÜNCE BAŞLAYACAK
Avn bin Abdullah
var ki, Tâbiîn-i izâmdan,
O zamanın tanınmış, hadîs
ulemâsından.
Derdi ki: "Her amelin,
vardır bir efendisi,
İbâdetler içinde, odur en
kıymetlisi.
Buyurdu: "Sizden önce, gelip
geçen insanlar,
Âhireti dünyâya, tercih
etmişti onlar.
Âhiret işlerini, ilk önce
yaparlardı,
Benim amelimin de, en
kıymetlisi vardır,
O da Hak teâlâyı, her sâniye
anmamdır."
Zamanları artarsa, dünyâya
harcarlardı.
Sizse dünyâ işine, evvelâ
bakarsınız,
Âhiret işlerini, geriye
atarsınız.
Dünyâdaki bu hayat, bir
görüntüdür ancak,
Hakîkî hayat ise, ölünce
başlayacak.
Âhirete gidip de, hesap sona
erince,
Sevâbı çok olanlar,
Cennetlere girince,
Görürler daha yüksek, olan
mertebeleri,
Tanırlar o yerlerde, bulunan
kimseleri.
Derler ki: "Yâ İlâhî,
şuradaki kullara,
Niçin yüksek mertebe, ihsân
ettin onlara?"
Hak teâlâ buyurur: "Siz
tokken, açtı onlar,
Siz suya kanmış iken, onlar
susuz kaldılar.
Siz erkenden yatıp da,
uyurken geceleri,
Onlar ibâdet ile, geçirirdi
ekseri."
Derdi: "Kim hazırlarsa,
âhiret azığını,
Gönderir Hak teâlâ, onun
dünyâlığını.
Ve her kim tam yaparsa,
kulluğunu, Rabbine,
Allah iyi gösterir, onu
halkın gözüne.
Kim uğraşıp pâk etse,
kötülükten kalbini,
Dünyâ sevgisindendir,
kalblerin paslanması,
Allah da, o kişinin, pâk
eder zâhirini
Tövbe ile mümkündür, ayna
gibi olması.
Günahtan kaçmak için,
birazcık gayret etmek,
Hayır iş işlemekten,
kıymetlidir daha pek.
Âhiretlik ameller, insana
huzûr verir,
Dünyâlık işler ise, gam ve
keder getirir."
Hindistan'ın büyük
velîlerinden Bedî'uddîn Sehârenpûrî hazretlerine, İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi
teâlâ aleyh) hazretlerinin yazdığı mektubun bâzı bölümleri aşağıdadır:
...Erkeklerin kefeni, üç
parça olmak sünnettir. Sarık sarmak bid'at olur. "Ahdnâme" denilen (suâl
meleklerine verilecek cevapları ve duâ ve istigfâr) yazılı kâğıdı, kabre
koymamalıdır. Mübârek yazıların, isimlerin, meyyitin pislikleri ile karışmasına
sebeb olur ve (dînin dört delîlinden) bir sened ile bildirilmemiştir.
Mâverâünnehr (Aral gölüne akan Seyhûn ve Ceyhûn nehirleri arasındaki şehirler)
âlimleri, böyle bir şey yapmamıştır. Meyyite kamîs yerine, bir âlimin gömleğini
giydirmek iyi olur. Şehîdlerin kefenleri, elbiseleridir. (Silâh yarası alarak
ölen şehîdler yıkanmaz ve kefenlenmez. Muhârebede yara almadan ölen ve sulhda,
sârî hastalık ve âfetlerle ölenler, şehîd sevâbı kazanırsa da, bunlar yıkanır ve
kefenlenir). Ebû Bekr-i Sıddîk; "Beni, bu iki çamaşırım ile kefenleyiniz."
buyurmuştu.
...Ölmemek için, vebâ
hastalığı bulunan yerden kaçmak büyük günahtır. Muhârebede, düşman karşısından
kaçmak gibidir. Vebâ bulunan yerden kaçmayıp sabr eden kimse, ölünce, şehîdlerin
sevâbına kavuşur. Kabir sıkıntısı çekmez. Sabr eden kimse, ölmezse, gâziler
sevâbına kavuşur. Arabî beyt tercümesi:
Rabbim öl deyince, ölmeği
severim,
Mevte çağırana safâ geldin
derim.
ÖLMEYİ
İSTER MİSİN?
Bilâl bin Sa’d (rahmetullahi
teâlâ aleyh)
Tâbiîn-i kirâmdan, büyük bir
evliyâdır,
Babası İbn-i Temim, Eshâb-ı
kirâmdandır.
Çok namaz kılıyordu, her
gecede bin rekat,
Yedi yüz otuz yedi, yılında
etti vefât.
"Ölmeyi ister misin?", diye
sordu birine,
Dedi: Hayır efendim, daldım
günah kirine.
Biraz daha yaşayıp, fâideli
ve iyi,
İş yapıp ondan sonra,
istiyorum ölmeyi.
Buyurdu ki: "Evlâdım, ne
gibi iyi amel,
Yapacaksan çabuk yap, âni
gelir hep ecel.
Sen iyi iş yapmağa, ettinse
de tam niyyet,
O kadar yaşamağa, elinde var
mı senet?
Büyükler buyurur ki; "Her
gece yattığında,
Bil ki ölüm bekliyor,
yastığının altında.
Ve yine sabahleyin,
uyandığında bil ki,
Ölüm tam karşındadır,
ölürsün o gün belki."
Büyük velîlerden Bişr-i
Hâfî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir sohbetinde buyurdular ki: "Ölümü
hatırladığın zaman, dünyânın güzelliği ve şehvetleri senden gider."
Yine buyurdular ki: "Dünyâyı
seven kişi ölümü sevmez."
SECDEDE VEFÂT ETTİ
Bir kimse anlatıyor, duydum
ki Dâvûd Tâî,
Hastalanmış yatıyor, hava da
güzel idi.
Ziyâret maksadıyle,
gittiğimde yanına,
Gördüm koymuş başını,
kerpiçten yastığına.
Hem ızdırap çekiyor, hem
Kur'ân okuyordu,
Bir âyeti durmadan, hep
tekrar ediyordu.
O âyetin mânâsı, şöyle idi
meâlen:
"Cehennem'de şiddetli, azap
var ebediyyen."
Dedim ki: "Dışarıda, çok
güzel bir hava var,
Dışarı çıkarayım, isterseniz
bir miktar."
Buyurdu ki: "Ömrümde, hiç
uymadım kendime,
Böyle şey istemekten,
sığınırım Rabbime,
Ölürsem gömün beni, şu duvar
arkasına,
Görmesin kimse beni,
vasiyettir bu sana."
Muhterem vâlidesi, anlatır
ki şöylece;
Oğlum, ibâdet ile, sabahladı
bir gece.
O gün sabaha kadar, namaz
kıldı huşûyla,
Sonra da ağlıyarak, meşgûl
oldu duâyla.
.
En son vardı secdeye,
bekledi uzun mikdâr,
Kaldırmadı başını, fecir
sökene kadar.
Merak ettim doğrusu, onun bu
durumunu,
Bir de baktım secdede,
teslim etmiş rûhunu.
Vefât ettiği gece, bir ses
geldi gâibden,
İşitti cümle âlem, şöyle
diyordu aynen:
"Bilin ki Dâvûd Tâî, Rabbine
kavuşmuştur,
Cennet nîmetleri, şimdi onun
olmuştur.
Cennetler hazırlanıp,
süslendiler hep ona,
Ne mutlu Dâvûd'a ki, tam
vardı murâdına."
Onun cenâzesini, taşımak
gâyesiyle,
Binlerce kişi gelip ağladı
gözyaşıyle.
Hazret-i İbn-i Semmâk, gelip
cenâzesine,
Şu târihî sözleri, söyledi
kendisine:
"Zâten ölü gibiydin, sen
ecelin gelmeden,
Görmüştün hesâbını, hesâba
çekilmeden."
Sen onun hürmetine, affeyle
yâ Rab bizi,
Âhiret derdi ile, dertlendir
hepimizi. |