|
ÖLÇÜ - 1
Evliyânın meşhurlarından
Abdullah bin Menâzil (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri buyurdular
ki: "İhtiyâcı olmayan bir şeye muhtâc gözüken, muhtâc olduğu bir şeyi kaybeder."
Tebe-i tâbiînin
büyüklerinden Abdullah bin Mübârek (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyururdu
ki: "Âlimleri hafife alanların âhireti, ümerâyı hafife alanların dünyâsı,
dostlarını hafife alanların mürüvveti yıkılır."
"Sâlih kimselerden olmadığım
hâlde, sâlihleri severim. Kötü kimselerden daha aşağı olduğum halde, kötüleri
sevmem."
Yine buyurdular ki: "Müstehabları
yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşek
davranmak, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da
mârifete, Allahü teâlânın rızâsına kavuşamaz."
Evliyânın meşhurlarından ve
Hanbelî mezhebinin büyük fıkıh âlimlerinden Abdullah-ı Ensârî (rahmetullahi
teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bedbahtlığın, zarar ve ziyân içinde olmanın en açık
alâmeti, Allah yolunda hergün ilerleyememektir."
Meşhûr velîlerden Ahmed
bin Ebü’l-Havârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Dünyâyı tanıyan
ondan soğur, âhireti tanıyan ona ısınır. Hak teâlâyı tanıyan. O'nun rızâsını
tercih eder."
Evliyânın büyüklerinden
Ahmed bin Ebû Verd (rahmetullahi teâlâ aleyh) şöyle buyurdular: "Üç şey
vardır ki, bunlar bir velî kulda arttıkça, güzel hâlleri artar:
1. Makâmı yükseldikçe,
tevâzusu artar.
2. Malı çoğaldıkça,
cömertliği artar.
3. Ömrü uzadıkça, hizmeti
artar."
Tâbiînin meşhurlarından ve
hâdîs âlimlerinden Ahnef bin Kays (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular
ki: "Çok gülmek, heybeti; çok şaka, vakar ve şahsiyeti giderir. İnsan ne ile
beraberse, onunla bilinir. Meselâ bir kimse çok güler ve şaka yaparsa, hafîf
olarak bilinir."
Evliyânın büyüklerinden
Ali Dede Bosnevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine, vücudun sıhhat
bulması, hastalıklara yakalanmaması üzerine sordular. Buyurdular ki: "Dostlarım!
Dört şey bedene kuvvet verir. Et yemek, güzel koku koklamak, gusl abdesti îcab
etmediği hâllerde dahi ve bilhassa Cumâ günü sabahları gusl abdesti almak, keten
giymek.
Dört şey ise bedeni
zayıflatır. Çok cimâ etmek, çok düşünmek, aç iken çok su içmek ve mayhoş yemek."
Bir talebesi gözünün iyi
görmediğinden bahsedince buyurdu ki: "Evlâdım dört şey göze kuvvet verir.
Kıbleye doğru oturmak. Uyurken gözlere sürme çekmek. Yeşilliğe bakmak. Elbiseyi
temizlemek."
Mısır evliyâsından Ali
Havâs Berlisî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine, müslümanın
karşılaşabileceği tehlikeler sorulduğunda;
"Aklın âfeti, devamlı ve
lüzumsuz çekişme yapmasıdır. Îmânın âfeti, inkârdır. Amelin âfeti, tembelliktir.
İlmin âfeti, iddiâ sâhibi olmaktır. Sevginin âfeti, şehvet yolunu tutmasıdır.
Tevâzûnun âfeti, tahkîr olunacak derecede kendini aşağı tutmaktır. Sabrın âfeti,
Allahü teâlâdan başkasına şikâyette bulunmaktır. Zenginliğin âfeti, hırsdır.
Azizliğin, büyüklüğün âfeti, böbürlenmektir. Cömertliğin âfeti, israftır.
Arkadaşlığın âfeti kavgadır. Anlayışın âfeti, münâkaşadır. Allahü teâlâya duâ
etmenin âfeti, baş olmaya meyilli olmaktır. Zulmün âfeti, yayılmasıdır. Adâletin
âfeti, intikam hâlini almasıdır. Hürriyetin âfeti, sınırları aşmaktır."
buyurdular.
Evliyânın büyüklerinden
Ali İsfehânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyururdu ki: "Zenginliği aradım;
ilimde buldum. Övülmeyi aradım; fakirlikte buldum. Âfiyeti günahsız olmayı
aradım; zühdde, şüphelilere düşmek korkusuyla mübahların çoğunu terk etmekte
buldum. Kolay hesâbı aradım, susmakta buldum. Rahat ve huzûru aradım; vermekte,
cömertlikte buldum."
Suriye'de yaşayan velîlerden
Ali Kazvânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde buyurdular ki:
"Kendisini fazla medheden kimse, başkasını da aynı derecede kötüler. Başkasını
fazla kötüleyen, kendisini fazla medheder."
Meşhûr velîlerden Ali
Müzeyyen (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bir kimsenin bir günâh
işledikten sonra tekrar günah işlemesi, ilk günâhın cezâsıdır. Bir sevap
işledikten sonra tekrar sevab işlemek de, birinci sevabın karşılığı,
mükâfâtıdır."
Tâbiîn devrinin büyük hadîs,
kırâat, fıkıh imâmlarından ve velî A'meş (rahmetullahi teâlâ aleyh)
buyurdular ki: "Halkın işi gücü fesâd olunca, şerliler başlarına geçer."
Tâbiînin meşhurlarından olan
Amr bin Meymûn Evdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine; "Nelere
dikkat edelim?" diye sorulduğunda;" Buyurdu ki: Beş şey gelmeden önce beş şeyi
ganîmet bil: Ölümden önce hayâtını, meşgaleden önce boş vaktini, fakirliğinden
önce zenginliğini, ihtiyarlığın gelmeden önce gençliğini, hastalığından önce
sıhhatini." hadîs-i şerîfini rivâyet etti.
Mâverâünnehir böldesinde
yetişen velîlerin büyüklerinden Aziz Nesefî (rahmetullahi teâlâ aleyh)
buyurdular ki: "Her kim şunlara uyarsa kâmil bir müslüman olur: 1) Helal lokma,
2) Doğru söz, 3) Doğru iş, 4) Evliyânın sohbetinde bulunmak, 5) Allahü teâlânın
varlığını birliğini tasdik etmek, 6) Allahü teâlâya karşı kulluk vazîfelerini
yerine getirmek, 7) Kimseye eziyet vermemek, 8) Herkese rahatlık vermek, 9) İlim
öğrenmek."
"Hakîkat ehlinin alâmeti
şunlardır: 1) Allahü teâlânın rızâsına kavuşmuşlardır. 2) İnsanlarla sulh
üzeredirler. Kimseye düşmanlık etmezler. İnsanları severler. " 3) Halka şefkat
üzeredirler. Şefkatin aslı halka nasîhat etmek, onlara doğru yolu göstermektir.
4) Halka karşı tevâzu ve edeb gösterirler. 5) Tevekkül sâhibidirler. Sabır ve
tahammülleri fazladır. 6) Tamâı, nefsin arzu ve isteklerini terketmiş, kanâat
sâhibidirler. 7) Allahü teâlânın verdiğine şükrederler. 8) İnsanlara rahatlık ve
ferahlık verirler."
Kendilerine “Silsile-i
aliyye” denilen büyük âlim ve velîlerin beşincisi olan Sultân-ül-Ârifîn
Bâyezîd-i Bistâmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyuruyor ki: "Siz havada uçan
birisini gördüğünüz zaman hemen o kimsenin fazîletli, kerâmet sâhibi birisi
olduğuna hüküm vermeyin. Hatâ edebilirsiniz. O kimsenin hakîkaten fazîlet ve
kerâmet sâhibi olduğunu anlamak için, İslâmiyetin emirlerine uymaktaki
hassasiyetine, Peygamber efendimizin ahlâkı ile ahlâklanması ve sünnet-i
seniyyeye uymasına, hakîkî İslâm âlimlerine olan muhabbet ve bağlılığına bakın.
Bunlar tam ise, o kimse fazîlet ve kerâmet sâhibidir. Bunlara uymakta en ufak
bir gevşeklik ve zayıflık bulunursa, o kimse için fazîlet ve kerâmet sâhibidir,
demek mümkün olmaz."
Yine buyuruyor ki: "Şu on
şey beden üzerine farzdır: 1) Farzları noksansız yerine getirmek, 2) Haram
kılınan şeylerden kaçınmak, 3) Allah için mütevâzî olmak, 4) Müslüman
kardeşlerine eziyet etmekten sakınmak, 5) İyi ve kötü herkes için hayır isteyen
olmak, 6) Allahü teâlânın mağfiretini arzulamak, 7) Her işte ve her hâlükârda
Allah rızâsını gözetmek, 8) Öfkeyi, gurur ve taşkınlığı, zulüm ve haksızlığı,
üzücü ölçüde mücâdeleyi terketmek, 9) Kendi kendine nasîhatçı olmak, nefsi
terbiyeye çalışmak, 10) Ölüme bilerek hazırlanmak."
Şu on şey bedeni korur: 1)
Gözleri haramdan ve lüzumsuz şeylerden korumak, 2) Dili zikre alıştırmak ve bunu
îtiyâd hâline getirmek, 3) Nefis muhâsebesi yapmak, günlük hayâtı bu ölçü içinde
sürdürmek, 4) İlim öğrenmek ve öğrenilen ilmi faydalı olacak şekilde kullanmak,
5) Edeb ve terbiyeyi her yerde ve herkese karşı muhâfaza etmek, 6) Bedeni,
dünyânın faydasız işlerinden kurtarıp, dünyâ ve âhiret için faydalı işlerde
kullanmak, 7) İnsanlarla haşır-neşir olmamak, kalbi geliştirmek, düşünceyi
berraklaştırmak, zekâyı işletmek için uzlete çekilmek, 8) Nefis ile kıyasıya
mücâdele etmek, 9) Çokça ibâdet etmek, 10) Peygamber efendimizin sünnetine
uymak.
Şu on şey bedenin şerefidir:
1) Tevâzu içinde yumuşak huyluluk, 2) Hayâ ve edep, 3) İlim, 4) Haram ve şüpheli
şeylerden kaçınmak, gönül rahatlığı içerisinde ibâdetleri hatâsız yapmaya
çalışmak, dünyâ şatafatına değer vermemek, 5) Her işte, atılan her adımda Allahü
teâlâdan korkmak, 6) Güzel ahlâk, 7) Başa gelen belâ ve musîbetleri yüklenmek,
sabrı dayanak yapmak, 8) Halk ile iyi geçinme yollarını, idâre etmek çârelerini
bilip yürütmek, 9) Öfkeye mâni olmak, 10) Dilenmeyi terketmek.
Şu on şey insanın maddî ve
mânevî yapısını tahrib eder: 1) Dînine önem vermeyen kimseyle arkadaşlık etmek,
2) Hayırlı ve yararlı kişilerden ayrılmak, onlarla dostluk kurmamak, 3) Nefsin
isteklerine boyun eğip onun peşine takılmak, 4) İslâmiyetten uzaklaşmak, 5)
Dinden olmayan şeyleri din adına uydurup dîne sokan kimselerle oturup kalkmak,
6) Dünyâ ve âhiret için yararlı olmayan şeylerle uğraşmak ve bu tür şeyleri
arzulamak, 7) Halkı kötü zan altında tutmak, 8) Üstünlük taslamak, 9)
Dünyâlıktan yana üzüntüye kapılmak, 10) Âhireti düşünmemek.
On şey insan varlığını
öldürür: 1) Terbiye azlığı, 2) Cehâlet çokluğu, 3) Halktan nîmet beklemek, 4)
Şehvet azgınlığı, nefis kudurganlığı, 5) Baş olma sevdası, 6) Dünyâya lüzumundan
fazla meyletmek, 7) Allahü teâlâ katında nefis ile dostluk kurmak, 8) Çok yemek,
9) Çok uyumak, 10) Kalabalığa uymak.
On şey insanı aşağılık
yapar: 1) Öfke ve hiddet, 2) Kin ve nefret, 3) Büyüklenme, 4) Zulüm ve
haksızlık, 5) İnat yollu mücâdele, 6) Cimrilik, 7) Başkasına ezâ ve cefâ etmek,
8) Mümin kardeşine saygısızlık, 9) Kötü huy ve fenâ ahlâk, 10) İnsaf ölçülerini
aşmak.
|
|