|
NASÎHAT - 3
Evlîyanın önderlerinden ve
İslâm âlimlerinin büyüklerinden Abdülhâlık Goncdüvânî (rahmetullahi teâlâ
aleyh) hazretlerinin mânevî oğulları Şeyh Evliyâ Kebir'e yaptığı nasîhatlerinden
her biri bütün müslümanlar için birer kıymetli inci değerinde düsturlardır. Bir
tânesi şöyledir: Yavrucuğum, sana ilim tahsili ile edeb öğrenmeyi tavsiye
ederim. Hemen her zaman Allahü teâlânın huzurunda olduğunu bil ve dikkat et.
Geçtiğimiz asırlardaki büyük âlimlerin izini bırakma. Resûlullah efendimizin
sünnetine uygun davran. O sünnetin hakîkî uygulayıcısı olan eshâbın davranışını
da gözünden ırak etme. Fıkıh ve hadîs öğren. Câhil tarîkatçilerden sakın. Şöhret
peşinde koşma, şöhret âfettir, tehlikelidir. Hemen her hâlinle insanlardan biri
gibi yaşa. Namazını her zaman cemâatle kılmaya gayret et. Bid'at sâhibi sapıklar
ile ve dünyâya düşkün kimselerle arkadaşlık etme. Kâdılık ve müftülük gibi
övülen bir makam da olsa herhangi bir makâma meyletme. Devlet idarecileri ve
onların adamları ile dostluk kurma. Din dışı hareketleri ile meşhur, sözünü
bilmeyen bayağı kimselerle de arkadaşlık etme. Az konuş, az ye, az uyu. Oturmak
için daha çok ıssız yerleri tercih et. Helâl yemeye çok gayret eyle. Şüpheli
şeyleri terket. Çok kere dünyâlık isteği sana ağır basar. Ağır basan bu taleb
için yola düşersen, dînin elden gider. Çok gülme. Kahkaha ile gülmek kalbi
öldürür. Kimseyi hakîr görme. Kimse ile münâkaşa etme. Kimseden bir şey isteme.
Hiç kimseye sana hizmet etmesi için emir verme. Tasavvuf büyüklerine dil uzatma.
Onları inkâr eden felâkete düşer. Gözlerin yaşlı, amelin temiz olsun. Yenisinin
gereği olmadığı zamanlarda eski elbise giy. Sermâyen fıkıh, din bilgisi, evin
mescid olsun.
Evliyânın büyüklerinden Gavs-ül-âzam
Seyyid Abdülkâdir Geylânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki:
"Büyük âlimlere tâbi olunuz; bid'at yoluna, dinde olmayıp, sonradan çıkarılan
şeylere sapmayınız. İtâat ediniz, muhâlefet etmeyiniz. Sabrediniz,
sızlanmayınız. Sâbit kalınız, ayrılıp dağılmayınız. Bekleyiniz, ümit kesmeyiniz.
Özünüzü günahdan temizleyiniz, kirletmeyiniz. Hele Rabbinizin kapısından hiç
ayrılmayınız."
Ey oğul! Senin düşüncen,
yiyecek, içecek, giyecek ve dünyâ lezzetleri olmasın. Bütün bunlar, nefsin ve
insan tabiatının istediği şeylerdir. Kalbin düşüncesi nerede, nefsin ve tabiatın
istekleri nerede? Kalbin düşüncesi Allahü teâlâdır. Senin düşüncen, Rabbin ve
O'nun katında bulunan nîmetler olmalıdır. Dünyâdan (haram ve şüphelilerden) ne
terkedersen, mutlaka bunun karşılığında âhirette ondan daha hayırlısı vardır.
Ömründe sâdece şu içerisinde bulunduğun günün kaldığını farz et de âhiret için
hazırlık yap."
Yapılan nasîhatı kabul etmek
hakkında buyurdular ki: "Kardeşinin sana yaptığı nasîhatı kabul et. Ona
muhâlefet etme. Çünkü o, senin kendinde göremediğin şeyleri görür. Bunun için
Resûl-i ekrem; "Mümin, müminin aynasıdır." buyurmuştur. Mümin, din kardeşine
yapmış olduğu nasîhatlerde samîmîdir. Onun göremediği şeyleri bildirir. Ona,
iyilikler ve kötülükler arasındaki farkı gösterir. Ona, lehinde veya aleyhinde
olan şeyleri anlatır."
Acele etmemek husûsunda:
"Acele etme. Acele eden, ya hatâ yapar veya hatâlı duruma yakın olur. Ağır ve
temkinli hareket eden, o işte ya isâbet kaydeder veya isâbet etmeye yaklaşır.
Acele şeytandandır. Ağır ve temkinli hareket etmek. Allahü teâlâdandır.
Umûmiyetle aceleye sebep, dünyâlık toplama hırsıdır. Kanâat sâhibi ol. Kanâat
bitmeyen bir hazînedir."Buyurdular.
Hayâtı fırsat bilmeye dâir
ise şöyle buyurdular: "Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir
müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyâdan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği
müddetçe hayırlı işler yapmayı ganîmet biliniz. Tövbe kapısı açıkken ve elinizde
bu imkân varken bunu fırsat biliniz. Tövbe ediniz. Duâ etmeye imkânınız varken,
duâ ediniz. Sâlih kimselerle berâber olmayı fırsat biliniz."
İran'da yetişen evliyânın
büyüklerinden ve fıkıh âlimi Ahmed Gazâlî (rahmetullahi teâlâ aleyh)
zamânını hep vâz u nasîhat veya Allahü teâlâya ibâdetle geçirirdi. İnsanlara sık
sık vakitlerini boş geçirmemeleri ile ilgili olarak şöyle nasîhat ederdi.
Buyururdu ki: Şunu iyi bilin, insanlar bu âlemde yolculuk halindedirler.
Onların ilk konakları beşik, sonuncusu ise kabirdir. Hakîkî vatan, ya Cennet
veya Cehennem'dir. İnsanın ömrü, sefer mesâfesini teşkil eder. Yıllar konak
yerleri, aylar fersahlar, günler kilometreler, nefesler metrelerdir. Yapmış
olduğu iyilik, tâat ve ibâdetler azığıdır. Ömrünün en kıymetli sermâyesi
vakitleridir. Şehveti ve şehevî arzuları, yolunu kesen eşkıyâdır. Kazancı ve
kârı; Cennet'i ve oradaki ebedî nîmetleri elde etmek, Allahü teâlânın rızâsına
ve cemâline mazhar olmaktır. Zarar ise; Cehennem'de çeşitli azaplara mâruz
kalmak, Allahü teâlânın rahmet ve cemâlinden uzaklaşmaktır.
Kim hesapsız Cennet'e girmek
isterse, vakitlerini Allahü teâlânın beğendiği şeylerle geçirsin. Kim âhirette,
hasenât kefesinin ağır gelmesini isterse, vakitlerinin çoğunu ibâdet ve tâatla
geçirsin. Kim sâlih bir amel işler, sonra da günâh işlerse, onun durumu
tehlikelidir. Fakat ümit kesilmiş de değildir. Af, Allahü teâlânın
keremindendir. Umulur ki, Allahü teâlâ onu affeder.
Zannetmeyin ki, güneşin ve
ayın seyrinden maksat, sıralı ve düzenli bir hesaptır. Gölgenin, nûrun ve
yıldızların yaratılmasından maksat, sâdece insanların dünyâ işlerinde yardımcı
olmak içindir. Bilakis insanların, vakitlerini ve zamanlarını onlar vâsıtasıyla
bilip, âhiret ticâreti ve tâatlerle meşgûl olmaları içindir. Allahü teâlâ Furkan
sûresi altmış ikinci âyet-i kerîmesinde meâlen; "Düşünüp ibret almak veya
şükretmek isteyen kimseler için, gece ile gündüzü birbiri ardınca geçiren yine
O'dur." buyuruyor.
Evliyânın büyüklerinden
Ahmed Şemseddîn Marmaravî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir sohbetlerinde
talebelerine; "İyi dinleyiniz!" dedikten sonra şu nasihatte bulundular.
"İnsanın kalbinde bir hevâ
ağacı bitmiştir ki yedi dalı vardır. Her dal bir tarafa yönelir. Birincisi göze,
ikincisi dile, üçüncüsü kalbe, dördüncüsü nefse, beşincisi ebnâ-i cinse (diğer
insanlara), altıncısı dünyâya, yedincisi âhiretedir. Her dalın bir çeşit meyvesi
vardır. Göze yönelen dalın meyvesi harama bakmaktır. Dile yöneleninki,
başkasının ayıp ve kötülüklerini söylemek, gıybet etmektir. Kalbe yöneleninki,
başkalarına kin ve düşmanlık etmektir. Nefse yöneleninki, şüpheli şeyler ile,
haram ve mekruhları işlemektir. İnsanlara yöneleninki, onlardan üstün olmak,
onları hor ve hakîr tutmak, aşağı görmektir. Dünyâya yöneleninki, uzun emel
sâhibi olmak, aş, iş, mal ve makam hırsı ile dolu olmaktır. Âhirete yönelen dal
ise, üzüntü ve pişmanlıktır. İnsanda hevânın, arzu ve isteklerin kökü bâkidir,
kalıcıdır. Elbette devamlı tâze dallar verir. Ancak Allahü teâlânın emirleri
yerine getirilir, yasaklarından sakınılırsa hevâ ağacı kalpten sökülüp atılır.
Kötü huyları, ahlâkları gidip, güzel huylar ile süslenir. Bu ise bir rehberin
yol göstermesi ile mümkün olur."
İstanbul'un mânevî fâtihi,
büyük âlim, üstad, hekim ve velî Akşemseddîn (rahmetullahi teâlâ aleyh)
sohbetlerinde ve vâzlarında buyururdu ki: "Her işe Besmele ile başla. Temiz ol,
dâim iyiliği âdet edin. Tembel olma, namaza önem ver. Nîmete şükr, belâya sabr
et. Dünyânın mutluluğuna mağrûr olma. Kimseye kızma, eziyet ve cefâ etme. Ömrün
uzun olsun istersen, kimsenin nîmetine hased etme. Kimseyi kötüleyip, atıp
tutma. Senden üstün kimsenin önünden yürüme. Dişin ile tırnağını kesme. Ayakta
pantolon giymekten sakın. Misvâkı başkasıyla berâber kullanmak uygun olmaz. Çok
uyumak kazancın azalmasına sebeb olur. Akıllı isen yalnız yolculuğa çıkma. Gece
uyanık ol, seher vakti tilâvet kıl, Kur'ân-ı kerîm oku. Dâimâ Allahü teâlâyı
zikret. Kendini başkalarına medhetme. Nâmahreme bakma, harama bakmak gaflet
verir. Kimsenin kalbini kırıp, virân eyleme. Düşen şeyi alıp temizleyerek
yersen, fakirlikten kurtulursun. Edebli, mütevâzî ve cömerd ol. Tırnağınla
dişini kurcalama. Elbiseni, üzerinde dikmekten sakın. Cünüp kimse ile yemek
yemek gam verir. Yalnız bir evde yatmaktan sakın. Çıplak yatmak fakirliğe sebeb
olur."
Buhârâ evliyâsından ve Şâfiî
mezhebi âlimlerinden Ali bin Muhammed (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir
vâzında şöyle nasîhat etti: Ey insanoğlu! Allahü teâlânın emirlerini hatırından
çıkarma ve bütün âzâlarını O'nun yolunda kullan. Elin ayağın, gözün kulağın,
itâattan çıkarsa; tekrar Allahü teâlânın ve O'nun Peygamberinin buyurduklarını
onlara öğret ve yaptırmaya çalış.
Ey insanoğlu! Körpe ve tâze
olan şu gençliğinle gururlanma. Her şeye gücünün yetmesi, seni aldatmasın.
Senden önce, gençlerin pekçoğu saçı sakalı ağarmadan bu dünyâyı terk etti. Genç
ve tâze bir fidanken göçüp gittiler. Farzet ki gençlik, sâhibine bir takım özür
olacak şeyler gösterir. İhtiyarın özrü yoktur. Onun ileri sürdüğü şeyler,
şeytanın eğlencesi olacak şeylerden başkası değildir.
Ey sonu harâb olacak olan
bir evi tamir etmeye çalışan kişi! Allahü teâlâya yemin olsun ki, bu çalışma;
harâb olacak ömür için tâmirden başka bir şey değil de nedir?
Ey aklını, fikrini, gönlünü,
mal-mülk toplamaya vermiş kişi! Böyle yapma, bu işlerden geri dur. Zîrâ mal-mülk
sevincinin netîcesi, hüzün ve kederdir. Ağlayıp, sızlamaktır. Onunla birlikte
olmak, insanı Allahü teâlâya ibâdet etmekten uzaklaştırır.
Ey insanoğlu! İnsanların
kalblerini kazanmayı, hoşnûd ve râzı etmeyi isteyerek, herkese iyilik et.
İyilikten ayrılma. Bu yolda insanlara hizmetin devamlı olsun. Çünkü insan,
iyiliğin kölesidir. Sana bir sıkıntı ve zarar gelirse, sen bunu yapanlara karşı
gücün yettiğinde affedici ol ve hatâları görme!
Ey şu anda sevinç içerisinde
olan insanoğlu! Sen gaflet uykusunda yatıyorsun. Sevinç ve neşeni devamlı kalıcı
sanma. Bu rüyâ, şimdi sana neşe ve sürûr veren bir zamandır. Sana cezâ, üzüntü
ve sıkıntı veren zaman ise, uyanınca gelecektir.
İstanbul'da yetişen
evliyâdan Beşir Ağa (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebelerine
göndermiş olduğu mektubun bir bölümü şöyledir: "Ey enbiyâ ve evliyânın sırrına
âşık olanlar ve buna kavuşmayı isteyenler! Nedir bu hâliniz? Sizler yalnız
istigfâr okuyup, Allahü teâlânın sevgisini elde etmeye gayret gösterip, ilâhî
tecellilere kavuşuyor musunuz? İşlerinizde, sözlerinizde dînin emirlerine
uymanızı isterim. Sakın ha! Dînin emirlerine muhâlif olarak, kendi aklınıza göre
konuşmayınız. Dînin emirlerine uymakta aslâ ihmâlkârlık göstermeyiniz.
Zâhirinizi dînin emirlerine uymakta, bâtınınızı Allah sevgisi nûru ile
süslemeniz gerekir. Birbirinizle buluştuğunuz zaman, birbirinize sevgi ve tevâzu
gösteriniz. Birbirinizle dînin emirleri ve tasavvuf yolunun âdâbı gereğince
fâideli şeyler konuşup, mâlâyânîden (boş sözlerden) sakınasınız. Yüz bin söz,
bir pul kadar etmez. Söz, mânâyı bilmek ve bulmak içindir. Canın kurtuluşu, mânâ
iledir. Söz ile kurtuluş olmaz.
Şimdi herbiriniz, yolumuzu
candan tâkip edip, mânâya kavuşmak, nefs ve şeytanın hîlesinden kurtulmak için,
cenâb-ı Rabb-ül-âlemîne tam bir teveccüh ile teveccüh eyleyesiniz, yönelesiniz.
Mârifet sanıp, sattığınız (sarfettiğiniz)
sözlerden sakınmanız gerektiğini bilmelisiniz. Haramdan sakınmalısınız. Her kim
dikkat etmeyip, dînin emrine uymayan bir iş yaparsa bizden değildir. Onun dilini
kesmek lâzımdır."
İstanbul'da yetişen
velîlerden Beyzâde Mustafa Ahıskalı (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir gün
kendisinden nasîhat isteyen bir talebesine şöyle buyurdu: "Ey kardeşim! Hayâtın
sona ermeden, kefene bürünmeden önce haramlardan uzaklaş, takvâya sarıl. İnsanı
lekeleyen şeyleri terk et. Farzları, vâcibleri ve sünnetleri yaparak kendini
süsle. Hep Allahü teâlâ ile berâber ol. Allahü teâlâyı anmayı azığın yap. Düşman
nefsinden ve arzu ettiğin dünyânın süsünden sakın. Allah adamları ile berâber
ol. Onların meclislerinde bulun ve yolunda ol. Sıkıntıdan kurtulursun.
Bid'atlere, dinde sonradan ortaya çıkarılan şeylere yaklaşma. Dînin emirlerine
yapış. Dünyânın süsünü yaldızını dünyâyı isteyenlere bırak. Nefsini
kötülüklerden koru. Allahü teâlâdan bir an gâfil olma. Böyle yaparsanız kalb
aynanızın yüzü lekesiz, tertemiz olur.
Mevleviyye yolunun
büyüklerinden ve yüksek hâller sâhibi velî Bostan Çelebi (rahmetullahi
teâlâ aleyh) hazretleri Uzun yıllar verdiği derslerle yüzlerce kıymetli talebe
yetiştirip, vefâtına yakın onlara şu nasîhatlarda bulundu:
"Halîfelerimize itâat
ediniz. Onların himmetleri ile dedelerimizin bereketlerine kavuşmaya çalışınız.
Onlar hakkında îtikâdınız ve inancınız temiz olsun. Muhâlefet edenlerin
vesveselerinden sakınınız. Mesnevî'nin işâretlerini üstâddan, ehlinden
öğreniniz. Vakitlerinizi Allahü teâlânın beğendiği şeyleri elde etmeye
çalışmakla geçiriniz. Nefsin arzu ve isteklerinden sakınıp, ibâdetleri yerine
getirmekte gevşeklikten sakınınız. Bunlardan geri durmayınız. Hallerinizi ve
niyetlerinizi düzeltiniz. Ahlâkınızı güzelleştiriniz. Böylece kıyâmet günü
pişmân olmak durumu ile karşı karşıya kalmazsınız."
|
|