|
NASÎHAT - 2
Evliyânın büyüklerinden Şeyh
Sa'dî-i Şirâzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Ey yüzünde nûr
kalmamış kişi. Kalbini temiz tut. Kararmış ayna iyi göstermez. Yarın, azâba
müstehak olmamanın yolunu ara. Başkalarının ayıplarını arama. Başkalarının
ayıbını araştırmakla meşgûl olan, kendi ayıplarını göremez."
"Dil; şükretmek içindir.
Rabbini bilen, dilini gıybet için kullanmaz. Kulak; Kur'ân-ı kerîm ve nasîhat
dinlemek içindir. Bâtıl ve boş sözler için değildir. İki göz; Allahü teâlânın
kudret ve san'atını görmek içindir. Eşin dostun ayıbını görmek için değildir."
"Cenâb-ı Hak kulunu yoktan
var etti. Eline cömertlik, başına da secde kâbiliyeti verdi. Aksi takdirde, ne
el cömertlik, ne baş secde edebilirdi."
"Dil ile kulak, kalbin
anahtarıdır. Dil söylemeseydi, gönüllerin esrârı gizli kalırdı. Kulak iyi
bilgileri duymasaydı, insan nasıl bilgi sâhibi olurdu."
"Yavrum! Gençlikte, nefsin
arzuları insanı kapladığı gibi, ilim öğrenilecek, ibâdet yapılacak en kârlı
zaman da gençliktir. Gençlikte şehvetin, asabiyetin kapladığı anlarda, dînin bir
emrini yerine getirmek, ihtiyarlıkta yapılan aynı ibâdetten çok üstün ve
kıymetli olur."
"Oğlum! Günah yükünün altına
girme. Zîrâ o ağırdır ve kaldıramazsın. İyilerin tuttukları yoldan yürü git.
Dileyen, bu bahtiyarlığı bulur. Sen alçak şeytanın kuyruğuna yapışmışsın.
İyilere ne vakit erişebileceğini bilmem. Resûl-i ekrem, ancak onun yolundan
gidenlere şefâat edecektir."
"Ey fakir! Sen hak yolunda
oyun çocuğu sayılırsın. Büyüklerin eteğini bırakma. Mayası bozuk kimselerle
düşüp kalkarsan, izzet ve vekarını kaybedersin. O hâlde büyüklerin eteğine
yapış. Talebeler, çocuktan daha âcizdir. Hocalar ise muhkem duvar gibidir. Yeni
yürüyen çocuk, duvara tutunarak yürür. Sen de yeni yürüyen çocuk gibi, âlimlerin
muhkem duvarına tutunarak yürü."
"Ey insanoğlu! Bugün
günahlarından korkar isen, yarın birşeyden korkmazsın."
"Yâ Rabbî! Bize kereminle
nazar kıl. Biz kullarından ancak hatâ sâdır olur. Yâ İlâhî! Senin rızkınla
beslendik. Senin ihsân ve lütuflarına alıştık. Yâ Rabbî! Bizi bu dünyâda azîz
kıldın. Öbür dünyâda da azîz kılmanı senden umarız. Azîz eden de sensin, zelîl
eden de sensin. Senin azîz kıldığın kimse horluk görmez. Yâ İlâhî! İzzetin hakkı
için beni zelîl etme ve günahlarımdan dolayı beni utandırma. Başıma benim
gibisini musallat etme. Ukûbet çekeceksem, senin elinle olsun. Dünyâda en kötü
şey, bir insanın kendisi gibi birisinden cefâ çekmesidir."
Yine buyurdular ki: "Minnet,
sâdece yüce Allaha mahsustur. O'nun emirlerini yapmak, mânevî yakınlığa sebeb
olur ve şükür edildikçe nîmetlerini bollaştırır. İnsanın ciğerlerine giren her
nefes hayatı uzatır, kişiye can verir. Ciğerden çıkan her kirli nefes ise,
insana ferahlık verir. O hâlde nefes alıp verme birer nîmettir. Nîmete şükür
etmek vâcibdir. Kimin gücü ve lisânı yetebilir, Hak teâlâya hakkıyla şükür
etmeğe! Kulun yapabileceği en iyi iş, Allahü teâlâya karşı olan kusûrunu bilip,
O'ndan af dilemesidir. O'nun rahmeti her yeri kaplamış, verdiği nîmetler her
yere yayılmıştır. Allahü teâlâ kulunun kusûru dolayısıyla, onun rızkını kesmez."
"Ey kardeş! Bu dünyâ kimseye
kalmaz. Gönlünü, her şeyi yaratan Allahü teâlâya bağla. Sana bu kâfidir. Dünyâ
mülküne güvenip bel bağlama. Çünkü bu dünyâda senin gibi birçokları yaşamış ve
sonunda ölüp gitmiştir. Diyelim ki en sonunda ölüm vardır ve bu can ölüm yolunu
tutacaktır. O hâlde ister taht üzerinde can vermişsin, ister toprak üzerinde ne
fark eder?"
Kastamonu velîlerinin
büyüklerinden Seyyid Ahmed Hicâbî (rahmetullahi teâlâ aleyh)
hazretlerinin babası ve hocası olan Seyyid Ahmed Siyâhî (rahmetullahi
teâlâ aleyh) hazretleri icâzetnâmeyi verdikten ve "Ey kalplerin sevgilisi olan
oğlum!" dedikten sonra özetle şu nasihatları yapmıştır.
"...Âlimlere, tasavvuf
ehline, Kur'ân-ı kerîm ehline hürmet et! Cömert ve güler yüzlü ol. Herkese ihsân
ve iyilikte bulun. Hatâ ve kusurları affet, görmemezlikten gel. Kendini hiç
kimseden fazîletli, üstün zannetme. Birisi sana hased ederse, ona mâni olmak
için kendini zahmete sokma, onun işini Allahü teâlâya bırak. Sen kıymetli ömrünü
Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymakla geçir. Vakitlerini dînin
emirlerine uyarak kıymetlendir. Nefsini dâimâ hesâba çek. Dünyâya sarılmış, ona
gönül vermiş olanlarla bulunma. Onlarla sohbet ve berâberlik; gam, keder ve
üzüntü getirir. Devamlı âhiret kardeşlerini ve iyi arkadaşlarını arttırmaya
çalış. Onlarla her zaman sohbet et. Evliyânın büyükleri ve Allahü teâlâ ile
berâber ol. Buna gücün yetmezse, Allahü teâlâ ile berâber olanlarla ol ki, seni
Allahü teâlâya kavuştursunlar."
Büyük velîlerden Süfyân-ı
Sevrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Ey kardeşim! Her zaman ve
her yerde, doğru ol. Yalan, sözünde durmamak, emâneti yerine getirmemek gibi
kötü huylardan çok sakın. Yalancı ve sözünde durmayanlarla düşüp kalkma. Çünkü
böyleleriyle berâber olmak, günaha sebeb olur. Yine, sözlerinde ve işlerinde
riyâdan sakın. Çünkü riyâ, gizli şirktir. Ucb'dan da kendini muhâfaza et. Ucb,
yaptığı ibâdetleri, iyilikleri beğenerek bunlarla övünmektir. Ucb bulunan amel,
Allahü teâlânın katında makbûl değildir. (Fakat bunların Allahü teâlâdan gelen
nimetler olduğunu düşünerek sevinmek, ucb olmaz.) Sen, dînini, dîni üzerine
titreyen (Sünnet-i seniyye'ye bağlı, ilmiyle amel eden) âlimlerden öğren. Çünkü,
dîninde sağlam olmayan, ilmiyle amel etmiyenlerin hâli, hasta olup, kendisini
tedâvîden ve kendine bir çâre bulmaktan âciz olan tabîbin hâline benzer. Böyle
bir tabîb, insanların hastalıklarını, nasıl teşhis edip, iyileştirir? Onlara
nasıl ilâç tavsiye eder? Çünkü kendisi hastadır. İşte dîni üzerine titremiyen,
ilmiyle amel etmiyen bir kimse, senin dînine, îmânına zarar gelir diye nasıl
titrer? Ne derecede titizlik gösterebilir?
Aziz kardeşim! Dînin, senin
etin ve kanın yerindedir. Kendin için ağla. Kendine merhamet et. Sen kendine
acımazsan, başkası hiç acımaz. Senden dünyâ sevgisini giderip, âhirete hazırlık
için teşvik eden kimselerle oturup, kalk. Dünyâ işine dalıp, âhireti unutanlarla
düşüp kalkma. Çünkü onlar senin dînini, îtikâdını ve kalbini bozarlar. Ölümü çok
hatırla. Geçmiş günahlarından dolayı çok istigfâr et. (Allahü teâlâdan af ve
magfiretini iste.) Kalan ömrün için, Allahü teâlâdan seni muhâfaza etmesini
iste.
Aziz kardeşim! Güzel edep ve
güzel ahlâka iyi sarıl. Cemâate muhâlefet edip, onlardan ayrılma. Çünkü hayır,
cemâat iledir. Fakat, cemâat dünyâya dalıp, dünyâlarını mamur etmeğe
çalışıyorlarsa, onlara uymazsın. Dîni hakkında senden bir şey soran her mümine,
yardımcı ol. Onlara yol göster. Onlara nasîhatta bulun. Allahü teâlânın
beğendiği bir işte, seninle müşâvere eden (sana danışan) bir kimseden hiçbir
şeyi gizleme. Bir mümine hıyânet etmekten çok sakın. Kim bir mümine hıyânet
ederse, Allahü teâlâ ve Resûlüne hıyânet etmiş olur. Mümin bir kardeşini Allahü
teâlânın rızâsı için sevdiğin zaman, canını ve malını ondan esirgeme.
Münâkaşa ve mücâdele de
yapma. Haksızlık edip günaha girebilirsin. Her yerde sabırlı ol. Sabır, hayra ve
iyiliğe, bunlar ise Cennet'e götürür. Hiddet ve gadabtan da kendini muhâfaza et.
Bunlar, insanı kötülüğe çeker. Kötülükler ise Cehennem'e götürür. Âlimlerle
münâkaşa yapma. Kıymetini düşürürsün. Âlimlerin yanına gidip gelmek rahmettir.
Âlimlerle irtibatı kesmekten Allahü teâlâ râzı olmaz. Âlimler, Peygamberlerin
vârisleridir. Zühde, dünyâya rağbet etmemeye sarılırsan, Allahü teâlâ sana çok
şeyler ihsân eder. Verâya şüphelilerden sakınmağa yapışırsan, hesâbın kolay
olur. Seni şüpheye düşüren şeyleri bırakıp, şüpheye düşürmeyen şeylere
sarılırsan günaha düşmekten kurtulursun. İyiliği emret, kötülükten alıkoy.
Böylece Allahü teâlânın sevdiği kul olursun. Fâsıkları sevme. Böyle yaparsan,
şeytanları kovmuş olursun. Dünyâda, kavuştuğun şeylerden dolayı sevinci ve
gülmeyi azalt, Allahü teâlânın nezdinde kıymetin olur. Âhiretin için çalış,
dünyân için Allahü teâlâ kâfi olur. İçini, kalbini güzelleştirirsen, Allahü
teâlâ da dışını güzelleştirir. Hatâların, günahların için ağla, Refîk-i âlâ
ehlinden olursun. Allahü teâlâdan gâfil olma. Çünkü Allahü teâlâ senden gâfil
değildir. Allahü teâlânın senin üzerinde hakları vardır. Onları yerine getirmen
gerekir. Bu vazifelerden gâfil olma. Kıyâmet gününde onlardan hesâba
çekileceksin. Vakar ve îtidâl sâhibi ol. Bir işin âhiretin için muvâfık, uygun
olduğunu görürsen, ona yapış. Eğer âhiretin için muvâfık değilse, dur, ona
yapışanların ne yaptıklarını ve ondan nasıl kurtulduklarını gör. Hemen acele
etme. Allahü teâlâdan, âfiyet (sıhhat) dile. Âhiretle alâkalı bir işe yöneldiğin
zaman, senin ile onun arasına şeytan girmeden önce, acele edip onu hemen yap,
geciktirme! Çok yeme, yerken de niyetsiz ve isteğin olmadan yeme. Yemeği,
sağlık, sıhhat ve âfiyet sâhibi olup, daha iyi ibâdet ve tâat yapabilmek
niyetiyle ye. Karnını şişirme, Allahü teâlâyı zikredip, anmana mâni olur.
İnsanların elindekine düşkün olma ve rağbet etme. Çünkü bu, insanın dînine zarar
verir ve kalbi katılaştırır. Dünyâya düşkün olma! Dünyâya düşkün olmak, kıyâmet
günü insanın ayıbını ortaya çıkarır. Kalbi ve cesedi, günah ve hatâlardan
arınmış, eli zulümden uzak, kalbi kin, hîle ve hıyânetten kurtulmuş, karnı
haramdan boş olan kimselerden ol. Haram kazanç ile beslenen vücut Cennet'e
giremez. Gözünü insanlardan çevir. İhtiyâcın olmadan yürüme. Boş yere, sebebsiz
konuşma. Senin olmayan şeyi alma. Kalan ömrün için, acaba dînime ve âhiretime
bir zarar gelir mi diye kork, bunun hüzün ve endişesi içerisinde ol. Allahü
teâlâya tâatta (beğendiği işlerde) bulunan sâlih bir müslümana buğzetme.
Büyük-küçük herkese merhametli ol. Akrabân ile alâkayı kesme. Sana gelmeyene,
sen git. Akrabân, seninle alâkayı kesse de, sen kesme. Sana zulmedeni affet.
Peygamberler ve şehîdlerle berâber olursun. Çarşıya fazla girme. Çünkü çarşıda
(çoğunlukla) iyi olmayan şeyler görülür. Çarşıda fazla kalma. İhtiyâcını gör ve
ayrıl. Oruca devâm et. O, kötülük kapısını kapalı tutar. İbâdet kapısını açar.
Az konuş, kalbin yumuşak olur, katılaşmaz. Ekseriyetle suskun ol, verâ sâhibi
olursun. Dünyâya hırslı olma, hasedci olma, anlayışın süratli olur. Herkesi
kötüleyici ve suçlayıcı olma, insanların dilinden kurtulursun. Şefkatli ve
merhametli ol, herkes seni sever. Allahü teâlânın yaptığı taksime râzı olup,
rızkından memnun olursan, gönlü zenginlerden olursun. Allahü teâlâya tevekkül
et. Kuvvetli olursun. Dünyâ ehli ile onların dünyâ menfaatleri üzerinde münâkaşa
etme, o zaman seni, Allahü teâlâ ve insanlar sever. Mütevâzi, alçak gönüllü ol,
sâlih amelleri tamamlamış olursun. Acırsan, her şey sana acır.
Kıymetli kardeşim!
Günlerini, gecelerini ve saatlerini boşa geçirme, âhiretine hazırlık yap. Allahü
teâlânın rızâsını kazanmaya bak. Bu da, Allahü teâlâya ibâdet ve tâatle olur.
Süfyân-ı Sevrî hazretleri
buyurdular ki: Kıymetli kardeşim! Cömert ol. Bununla Allahü teâlâ, sana hesâbını
kolay yapar. Çok iyilik yap. Kabrinde sana arkadaş olurlar. Haramlardan sakın.
Îmânın tadını duyarsın. Takvâ ve verâ ehli olup haramlardan ve şüphelilerden
uzak duranlar ile oturup kalk. Allahü teâlâ âhiretini iyi yapar. Dînin ve
âhiretin husûsunda, Allahü teâlâdan korkan kimselerle istişâre et, onlara danış.
Hayırlı işlerde acele et. Allahü teâlâ, seninle günah olan ve kötü şeyler
arasına perde yapar. Allahü teâlâyı çok an, Allahü teâlâ seni dünyâya düşkün
yapmaz. Ölümü çok hatırlarsan, Allahü teâlâ, sana dünyâ işini hafîf kılar.
Cennet'e kavuşmağa arzulu olursan, Allahü teâlâ seni beğendiği işleri yapmağa
muvaffak kılar. Cehennem'den korkarsan, dünyâ musîbetleri sana hafif ve kolay
gelir. Cennet ehlini seversen, kıyâmet günü onlarla berâber olursun. Günah
işleyen ve kötülük yapanları sevmezsen, seni Allahü teâlâ sever. Müslümanlardan
hiç kimseye kötü söz söyleme. Hiçbir iyiliği hor görme. Açıkta ve gizlide ilk
işin, Allahü teâlâdan korkup, yasakladığı şeylerden sakınmak olsun. Allahü
teâlâdan şöyle kork: Ölmüşsün, kabirde başına gelenleri görmüşsün, sonra kıyâmet
kopup diriltilmişsin, sonra haşr olup, Allahü teâlânın huzûrunda durmuş dünyâda
yaptıklarından hesâba çekiliyorsun, bu sıradaki sıkıntılarla karşılaşıyorsun,
sonra Cennet ve Cehennem'e gidiyorsun. Eğer Cennet'e gidiyorsan, ebedî nîmetlere
kavuşuyorsun, Cehennem'e gidersen, çeşit çeşit azaplar göreceksin ve orada olup,
kurtulma da yok. İşte bütün bunları görüp, başına bir musîbet gelmesinden nasıl
korkuyorsan, Allahü teâlâdan da öylece kork!
Ehl-i sünnetin amelde dört
hak mezhebinden olan Şâfi mezhebinin kurucusu ve evliyânın büyüklerinden İmâm-ı
Şâfiî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinden biri nasîhat isteyince
buyurdular ki: "Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma. O malına
ve parasına hasretle ölür. İbâdeti ve tâatı çok olan kimselere gıpta et.
Yaşayanlar da sonunda ölecekleri için, onların dünyâlıklarına özenmeye değmez."
Hiçbir kimse yoktur ki,
dostu ve düşmanı olmasın. Mâdem ki böyledir, o halde Allahü teâlâya itâat
edenlerle berâber bulun, onları sev.
Yine buyurdular ki: Dünyâda
zâhit ol, dünyâ malına bağlanma! Âhireti isteyici ol, onun için çalış! Her
işinde Allahü teâlâyı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun. Ruhsat
ve teviller ile uğraşan âlimlerden fayda gelmez."
"İbret almak istersen, hatâ
sâhibi kişilerin âkıbetlerine bak da kalbini topla."
"Dünyâ sevgisi ile Allah
sevgisini bir arada toplarım iddiâsında bulunmak, yalandır."
"Âlimlerin güzelliği,
nefslerini ıslah etmeleridir. İlmin süsü, şüpheli şeylerden sakınmak, yumuşak
olup, sertlik göstermemektir."
Abdullah bin Muhammed Bekrî
şöyle anlatmıştır: "İmâm-ı Şâfiî ile Bağdat'ta nehir kenarında oturuyorduk. Bir
genç gelip abdest almaya başladı. Fakat abdesti yanlış aldı. İmâm-ı Şâfiî o
gence; "Abdesti tam al. Allahü teâlâ sana dünyâ ve âhiret saâdeti versin."
buyurdu. Genç tekrar abdest alıp, yanımıza geldi ve bana nasîhat et, öğret
deyince, İmâm-ı Şâfiî şöyle buyurdu: "Allahü teâlâyı bilen, necât (kurtuluş)
bulur. Dîninde titizlik gösteren, kötülüklerden kurtulur. Nefsini ıslah eden,
saâdete kavuşur. Biraz daha ister misin?" dedi. Genç evet deyince, şöyle devâm
etti: "Kim şu üç şeyi yaparsa îmânı kâmil olur:
1) Emr-i bil-mârûf yapmak,
yâni Allahü teâlânın emirlerini yapmak ve yaymak.
2) Nehy-i anil-münker
yapmak, yâni Allahü teâlânın yasaklarını yapmamak ve yapılmaması için uğraşmak.
3) Her işinde Allahü
teâlânın dinde bildirdiği hudutlar içinde bulunmak." buyurdu. Sonra, "Biraz daha
ister misin?" deyince, genç; "İhsân ediniz efendim." dedi. Şöyle buyurdu:
"Dünyâya bağlanıp, ona düşkün olma, âhireti iste. Bütün hâl ve hareketinde
Allahü teâlâyı hatırla ki, kurtulanlardan olasın." Bu nasîhatleri dinleyen genç,
son derece memnun olup, benim yanıma yaklaşarak, bu zât kimdir, dedi. Ben de
İmâm-ı Şâfiî olduğunu söyleyip tanıttım. Bunun üzerine genç; bugün ne bahtiyârım
ki, böyle büyük zâtı görüp, nasîhatını dinledim." dedi."
Konya'ya gelen büyük
velîlerden Şems-i Tebrîzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir gün dostlarına
şöyle nasîhatta bulundu: "Âhireti terk edip, dünyâya tâlib olup muhabbet
edenlere, mal kazanıp zengin olmaktan başka çâre yoktur. Âhirete tâlib olan
kimselere de, ölmeden önce ibâdet yaparak, dîn-i İslâma hizmet ederek gayretle
çalışmaktan başka çâre yoktur. Allahü teâlânın tâlibi olan kimselere, O'na
kavuşmak arzusu içinde olanlara, mihnet, meşakkat, dert ve belâlara katlanmaktan
başka çâre yoktur. İlmi taleb edenlere, yâni âlim olmak isteyenlere, herkesin
gözünde hakîr olmak ve yalnız, kimsesiz, garip kalmaktan başka çâre yoktur.
Çünkü, kim ilim öğrenmek arzusunda olursa, onun üzüntüsü çok olur. Onu rencide
ederler. Huzura kavuşması için her türlü derde, belâya sabretmesi lâzımdır. Her
kim kendini üstün görürse, onun sonu zillete düşmektir. Hesapsız, sonunu
düşünmeden malını sarfedenler, fakir olurlar. Her kim fakirliğe sabreder,
kanâatkâr olursa, sonunda zenginliğe ulaşır. Her kimsenin, kendisinde bulunan
iki şeyin birisini öldürüp, birisini diri tutmaya çalışması lâzımdır. Öldürmesi
îcâb eden şey nefsidir. Çünkü nefsi öldürmedikçe, rahata ermek düşünülemez. Diri
tutması lâzım gelen şey de, gönüldür. Çünkü gönlü ölü olanların mesûd ve
bahtiyâr olması düşünülemez."
Mısır'da yetişen büyük
velîlerden, kelâm âlimi ve şâir Şeyh İbni Nûh (rahmetullahi teâlâ aleyh)
hazretlerinin, El-Vahîd fî Sülûk-i Ehl-it-Tevhîd isimli kıymetli bir kitabı
vardır. Talebelerinden birine şöyle nasîhat etti:
Her zaman şu hususlara
riâyet et: 1) Evini temiz tut! 2) Gıybeti terket! 3) Âhiret işlerine sarıl!4)
Dâimâ Allahü teâlâyı an, O'nu hâtırından çıkarma! Bunlardan sonra şunları yap:
Senden ayrılacak şeyden, o seni terk etmeden önce, sen ondan ayrıl.
Sana lâzım olacak şeye, o
şey sana lâzım olmadan önce, ona sâhib ol! Takvâya sarıl! Her şeyi Allah için
yap!
Bütün hayırlar şu beş
şeydedir: 1) Allah için sevmek. 2) Allahü teâlâya kulluk vazifelerini samîmî ve
doğru olarak yapmak. 3) Allahü teâlânın emirlerine uymak. 4) Allahü teâlânın
yasak ettiği şeylerden sakınmak. 5) Allahü teâlâdan uzaklaştıracak işleri
bırakıp, O'nun rızâsını kazandıracak işleri yapmak.
Bunlardan sonra şu beş şeyi
yapmalıdır: 1) Allahü teâlânın sevdiğini sevmek. 2) Allahü teâlânın buğzettiğine
buğzetmek. 3) Allah için sabretmek. 4) Allahü teâlânın hükmüne rızâ göstermek.
5) Her işini Allahü teâlâya havâle etmek. Allahü teâlânın dilediği ve takdîr
ettiğini güzel görmek.
Şu hasletleri kendinde
bulundur: Ahlâkını iyi yap. Vakitlerinin kıymetini bil. Kaçırdığın şeye üzülme.
Gelenden memnûn ol. Allahü teâlânın bütün mahlûkâtına karşı şefkatli ol.
İnsanlarla arkadaşlık
ederken şunlara riâyet et: Onlardan gelen eziyet ve sıkıntılara sabret. Fakat
sen onlara kat'iyyen eziyet etme. İyi olsun, kötü olsun, bütün herkese iyilik
yap. Onlara adâletle muâmele et. Onlara Allah için nasîhatta bulun.
İnsanlara karşı kendinde şu
vasıfları bulundur: 1) İnsanların arasında selâmı yay. 2) Onlardan aç olanları
doyur. 3) Onlara karşı yumuşak konuş. 4) Herkese güler yüz göster. 5) İnsanlarla
münâkaşa ve münâzara yapma!
İnsanlar arasında şunlara da
riâyet et: 1) Onlara düşmanlık yapma. 2) Onlarla münâkaşa yapma. 3) Onlar
arasında lüzumsuz konuşma. 4) Onların kusûr ve eksiklerini ortaya koyma!
Yine insanlara karşı dikkat
edilecek hususlardan bâzıları da şunlardır: Kişinin kendisini, insanların en
aşağısından bile daha üstün görmemesi gerekir. Çünkü kişi, Allahü teâlâ katında
durumunun ne olacağını bilemez. Hiç kimseyi küçümsememeli, hiç kimse ile alay
etmemelidir. Çünkü Allahü teâlâ, insanı en güzel şekilde yaratmıştır.
Yine kişiye, insanlar
arasında şunlar gerekir: İnsanların arasını ıslâh etmeli. Onların arasındaki
ihtilâf ve anlaşmazlıklara girmemelidir. Onların ufak tefek hatâ ve kusûrlarını
görmezlikten gelmeli, onları örtmelidir. Îkâz edilmesi gerekiyorsa, uygun
şekilde söylemelidir. Gücünün yettiği nisbette iyilikle emredip, kötülükten men
etmelidir. Onlara yumuşaklıkla muâmele etmelidir.
Evliyânın büyüklerinden ve
fıkıh âlimi Şihâbüddîn-i Sühreverdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) oğluna
yaptığı nasîhatte şöyle buyuruyor: Ey oğul! Sana, Allahü teâlâdan korkmayı,
Allahü teâlânın ve Resûlünün, ana-babanın ve evliyânın hakkına riâyet etmeyi
tavsiye ederim. Eğer bunu yaparsan, Allahü teâlâ senden râzı olur. Açıktan ve
gizli olarak Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riâyet et. Gizli ve açık, içten
ve dıştan, tefekkürle, hüzünle ve ağlıyarak Kur'ân-ı kerîm okumayı ihmâl etme.
İlimden bir adım bile yüz çevirme. İlim öğren. Tasavvuf ehli olduğunu söyleyip
de dalâlet içerisinde olanlardan, onların avâmından olma. Çünkü onlar, din
hırsızları ve müslümanları doğru yoldan saptıranlardır. Peygamber efendimizin
sünnet-i seniyyesine iyi sarıl. Dinde sonradan ortaya çıkıp, dinden imiş gibi
inanılan, hâlbuki dinde olmayan bid'atlerden sakın. Çünkü her bid'at dalâlettir.
Kadınlarla, bid'at sâhibi kimselerle, zenginlerle ve nefslerinin peşinde giden
avam ile berâber olma. Çünkü bunlar, senin dînini giderir. Dünyâda az bir şeyle
kanâat et. Yalnızlığa iyi sarıl. Hatâ ve günâhların için çok ağla. Helâlinden
yemeğe çalış. Çünkü helâl yemek ve haramlardan sakınmak, bütün hayırların ve
iyiliklerin anahtarıdır. Harama sakın meyletme. Çünkü harama meyledersen,
kıyâmet günü Cehennem'de yanarsın. Helâl olan eşyâları giy. Eğer bunlara riâyet
edersen, îmânın ve ibâdetin tadını duyarsın. Allahü teâlâdan devamlı kork. Yarın
kıyâmet gününde, Allahü teâlânın huzûrunda hâlinin ne olacağını unutma.
Geceleyin namaz kılmayı ve gündüz oruç tutmayı çoğalt. İmam ve müezzin olmadığın
zaman da cemâatle namaz kılmayı elden bırakma. Başkan olmayı isteme. Çünkü
başkan olmayı isteyen ve seven kimse, ebediyyen felâh bulmaz. Hüküm verenlerin
ve sultanların meclislerinde bulunma. İnsanlarla münâkaşa etme. Seni medheden
kimsenin sözüne aldanma. Seni kötüleyen kimsenin sözlerinden dolayı da üzülme.
Herkese karşı iyi huylu ol. Tevâzuya yapış. Çünkü Resûlullah efendimiz; "Kim
Allahü teâlânın rızâsı için tevâzu yaparsa, Allahü teâlâ onu yükseltir. Kim
kibirlenirse ve böbürlenirse, Allahü teâlâ onu alçaltır." buyurdular. Her zaman,
iyi kimseye karşı da, kötü kimseye karşı da edebli ol. Küçük-büyük herkese
merhametli ol. Onlara karşı şefkat ve merhamet gözüyle bak. Çok gülme. Çünkü
gülmek, gaflettendir ve kalbi öldürür. Resûlullah efendimiz; "Eğer siz, benim
bildiğimi bilmiş olsaydınız, az güler, çok ağlardınız." buyurdu. Allahü teâlânın
rahmetinden ümîdini kesme. Ümid ile korku arasında yaşa.
Ey oğul! Dünyâyı terk et,
yâni haramları, Allahü teâlânın yasak ettiği şeyleri ve dünyâ sevgisini terk et.
Çünkü dünyâyı isteyenin ve sevenin dîni gider. Namazını kıl, orucunu tut. Allahü
teâlânın velî kullarına; malın, bedenin ve makâmınla hizmetçi ol. Onların
kalblerini kazan, onların yaşayışlarına göre hareket et. Ehl-i sünnet îtikâdı
dışında olanlar hâriç, hiç bir âlimin sözlerini inkâr etme. Eğer böyle bir
inkârın olursa, ebediyyen felâh bulamazsın.
Ey oğul! Devamlı cömert ol.
Allahü teâlânın sana rızık olarak verdiği şeylerde cömert ol. Cimrilikten,
hasedden, kin ve hîleden sakın. Çünkü, cimri ve hasedci kimsenin yeri
Cehennem'dir. Hiçbir zaman hâlini insanlara açma. Zâhirini süsleme. Çünkü
zâhirini süslemek, bâtının harâb olmasındandır. Rızık konusunda Allahü teâlânın
vâdlerine güven. Çünkü Allahü teâlâ, her canlının rızkını vereceğine dâir kefil
oldu. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen; "Yerde yürüyen ne kadar canlı
varsa, hepsinin rızkı, ancak Allahü teâlâya âittir" buyurdu. (Hûd sûresi: 61)
İnsanlardan hiçbir şey bekleme. Hakkı söyle. Mahlûkâttan hiçbirisine meyletme.
Mâlâyânîyi terk et. Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; "Kişinin
mâlâyânîyi, (faydası olmayan şeyleri) terketmesi, onun müslümanlığının
güzelliğindendir" buyurdu.
Ey oğul! İnsanlara nasîhat
edici ve faydalı ol. Yemeği, içmeği, konuşmayı ve uykuyu azalt. Sâdece ihtiyâcın
kadar ye. Zarûret olmadan konuşma. Çok uyuma. Namaz, oruç ve Allahü teâlânın
zikri ile meşgûl ol. Kalbin mahzûn, gözün yaşlar dökücü, amelin hâlis, duân hamd,
arkadaşların fakîr, evin mescid, malın ilim, zînetin zühd olsun.
Ey oğul! Bu fânî dünyânın
zînetine aldanıp gurûrlanma. Bir kimse dünyâya meylederse helâk olur. Âhiret
yolculuğuna hazır ol. Fırsat elinde iken, Allahü teâlâdan başkasına gönül
bağlama. Bir gün gelir pişmanlığın fayda vermez."
|
|