CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

MÜCÂHİD EVLİYÂ (M - N)

Mısır'da ve Anadolu'da yaşayan velî ve İslâm âlimlerinin büyüklerinden Molla Arab (rahmetullahi teâlâ aleyh) H.901 de Sultan Kayıtbay vefât edince, Bursa'ya gitti. Orada halk ve ileri gelenlerden çok hürmet gördü. Vâz edip, devamlı Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirdi. Halka, haram ve günahların öldürücü zehir olduğunu anlattı. Sonra İstanbul'a gitti. Burada da vâz, irşâd ve insanlara doğru yolu anlatmak ile meşgûl oldu. Sultan İkinci Bâyezîd Han, Molla Arab'ın şöhretini işitip dersine geldi. Vâzını dinleyip, tesirli konuşmalarına hayran oldu. Çok defâ ziyâretine gelip, devletin bekâ ve devâmı için duâlarını taleb etti. Molla Arab, Peygamber efendimizin hayâtını ve güzel ahlâkını anlatan Tehzîb-üş-Şemâil ve tasavvufa dâir olan Hidâyet-ül-İbâd ilâ Sebîl-ir-Reşâd adlı eserlerini yazıp, Sultan Bâyezîd Hana hediye etti. Ayrıca Sultanın gazâ sevâbına kavuşmasını istedi. Kur'ân-ı kerîmde, Nisâ sûresi 95. âyet-i kerîmesinde meâlen; "Müminlerden özür sâhibi olmaksızın cihaddan geri kalanlarla, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlar bir olmazlar. Allah, mallarıyla ve canlarıyla savaşanları, derece bakımından oturanlardan çok üstün kıldı. Bununla berâber Allah, ikisine de Cennet'i vâdetmiştir. Fakat Allah, savaşanlara, oturanların üstünde pek büyük bir mükâfat vermiştir." buyrulduğu üzere, Sultanı gazâya teşvik etti.

Modon şehrinin fethine katıldı. Fetih sırasında konuşmalarıyla ve duâlarıyla askeri coşturdu. Kaleye ilk giren mücâhidler arasında yer aldı. Gazâdan dönüşünde, İstanbul'da vâzlarına devâm etti. Vâzlarında küfür ehlinin, sapıkların ve tarîkatçı geçinen bozuk kimselerin kötülüklerini anlattı. Sonra çoluk-çocuğuyla Haleb'e gitti. Orada Çerkes beylerinden Hayr Beyden çok hürmet gördü. Hayr Bey onun bütün ihtiyâcını karşılamak istedi. Fakat o, takvâsından, hiç bir şeyini kabûl etmedi. Haleb'de üç yıl kadar vâz, hadîs ve tefsîr ile meşgûl oldu. Bid'at ehli ve bozuk fırkaların zararlarını anlattı. Safevîler ona çeşitli düşmanlıklarda bulunduklarından İstanbul'a döndü. Yavuz Sultan Selîm Hanı, şiirlerle cihâda teşvik ve tahrik eyledi. Bu maksadla Es-Sedad fî Fedâil-il-Cihâd kitabını yazdı. Çaldıran seferine katılıp, askere vâz ederek cesâret verdi. Muhârebede duâ eder, Pâdişâh âmin derdi.

Çaldıran seferinden sonra tekrar Anadolu'ya giden Molla Arab hazretleri, gittiği yerlerde halka vâz ve nasîhat etmeye devâm etti. Sarayköy ve Üsküp'te de on sene vâz ve nasîhat ederek, pek çok kimsenin hidâyetine sebeb oldu. Sarayköy'de bir câmi ve bir mescid, Üsküp'te bir mescid yaptırdı. 1526 senesinde Kânûnî Sultan Süleymân Han ile de Engürüs seferine katılıp, zafer için yaptığı duâları kabûl oldu. Seferden sonra Bursa'ya gelip, çeşitli kitaplar yazdı. Kimyâ bilgisi de çoktu. Nafakasını ticâret yaparak kazanırdı. Kimseden bir şey kabûl etmezdi. Hâfızası çok kuvvetliydi. Meşhûr altı hadîs kitâbındaki hadîs-i şerîfleri bilirdi. İlim ve fazîlette yüksek bir zât olan Molla Arab hazretleri, gönül ehlindendi. Vâz ve nasîhatleriyle insanların gönüllerini feth ederdi. Uzaktan yakından gelen pekçok insan onun vâz ve sohbetlerinden istifâde ederlerdi. Tefsîr ilminde bir deryâ, hadîs ilminde zamânında emsalsizdi.

Anadolu’da yetişen büyük velîlerden Neccârzâde Mustafa Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) Beşiktaş Mevlevîhâne Şeyhi Memiş Efendinin sohbetlerine devâm etti. Ondan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin Mesnevî'sinin ince ve derin mânâlarını öğrendi. Neccârzâde Mustafa Efendi, hep ilimle meşgûl olup, dünyâya ve dünyâ malına gönül vermedi. Kanâat ve tevekkül yolunu tuttu. Çok güzel hattı vardı ve geçimini kitap yazmakla sağlardı. Bunun yanında kalbi Allahü teâlâ ile meşgûl olup, zâhirini, dışını dînin emir ve yasaklarına uymakla süslemişti. Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesinden kıl payı ayrılmaz, farz, vâcib ve nâfileleri yerine getirmekte çok gayretliydi. Sinan Paşa Câmiinde imâmlık, müezzinlik yaptı ve vâz etti. Bu hizmetlerinden sonra o sıralarda Rusya üzerine açılan sefere katılıp Moskoflara karşı cihâd etti. Bu cihâdda zafer kazanıp dönerken Edirne’de Arabzâde Hacı Muhammed İlmî Efendinin sohbetlerinde bulundu. Ondan Müceddidiyye yolundan icâzet aldı. Ötedenberi bu yolda yetişmek ve bu yolun feyzlerine kavuşmak için cân atıyordu. Hocasından mutlak icâzet alıp, irşâda me’zun oldu. Böylece tasavvufda asıl üstünlük ve olgunluklara kavuştu. İlâhî sırlara ve mârifetlere mazhâr oldu.

Müceddidiyye yolundaki hocası Muhammed Hacı İlmî Efendi, Ebû Abdullah Muhammed Semerkandî’nin talebesi idi. Bu zât Ahmed-i Yekdest Cüryânî’nin talebesi idi. Ahmed Yekdest Cüryânî ise, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin mübârek evlâdı Urvet-ül-vüskâ Muhammed Ma'sûm Fârûkî'nin önde gelen talebesindendi.