CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

KÖTÜ SÖZ – LÂNET

Evliyânın önde gelenlerinden Ebü'l-Fadl Ahmedî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, mahluklara kötü söz sarfetmekten sakındırırdı. Bu hususta; “Allahü teâlânın yarattıklarından hiç kimseye sövmeyin. Şâyet kötü söz sarfederseniz bir bakıma kendinizi üstün tutmuş olursunuz. Sonra da sonunuzun ne olacağını bilemezsiniz. buyurdu”.

Tâbiîn devrinde Kûfe’de yetişen büyük âlim ve velîlerden Rebî bin Haysem (rahmetullahi teâlâ aleyh) kimseyle münakaşa etmez, kimseye kötü söylemezdi. Bir gün kendisine biri kötü sözler söyleyince, ona; “Söylediklerini Allahü teâlâ duyuyor. Şâyet ben, Cennet ile aramdaki güçlükleri aşıp Cennet’e girersem, senin sözlerinin bana zararı yoktur. Sırat köprüsünden geçemezsem, anlarım ki; söylediklerinden de kötü bir insanım” buyurdu.

Tâbiînin büyüklerinden, meşhûr bir âlim ve velî Şa'bî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine birisi kötü sözler söyledi. Bunun üzerine; "Hakkımdaki bu sözlerin doğru ise, Allahü teâlâ beni affetsin. Doğru değil de, yalan söylüyorsan, Allahü teâlâ seni affetsin." dedi.

Tâbiînin büyüklerinden, ilim ve hikmet sâhibi bir velî Yûnus bin Ubeyd (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde buyurdular ki:  “Uygunsuz bir sözü terk etmek, nefse bir gün oruç tutmaktan daha ağır gelir. Ben, çok sıcak bir günde, insanları çekiştirmemeyi, insanlar hakkında uygunsuz sözler söylememeyi, o gün oruç tutmak ile mukâyese ettim. O sıcak havada oruç tutmanın dili tutmaktan daha kolay geldiğini gördüm.”

“İki şey var ki, bunlar bir kimsede tamam olursa, o kimsenin diğer bütün hâlleri bu iki hâli sâyesinde tamam olur. Birincisi, namazı vaktinde kılacak. İkincisi, dilini kötü ve yersiz sözlerden koruyacak. Bir kimse dilini yersiz sözlerden koruyabilirse, Allahü teâlâ ona mutlaka diğer amellerini düzeltmesini ihsân eder.”

Bir defâsında halîfe En-Nâsır tebdîl-i kıyâfet yaparak yoksul bir kimse kılığında Abdülmugîs bin Züheyr (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin ziyâretine gitti. Abdülmugîs hazretleri halîfeyi o kıyâfette tanıdıysa da belli etmedi. Halîfe; "Yezîd'e lânet etmenin câiz olup olmadığını öğrenmek istiyorum." dedi. Abdülmugîs hazretleri; "Ben şahsen lânet edilmesine karşıyım. Çünkü bu meseleye câiz diye fetvâ verecek olursak, insanlar şimdiki halîfeyi de lânetleme cesâretini bulurlar." cevâbını verdi. Halîfe; "Niçin?" diye sordu. Abdülmugîs hazretleri; "Çünkü halîfe, hoş olmayan bir takım işleri yapmaktadır." diyerek halîfenin hatâlarını îmâ etti. Bundan gâyesi, halîfeyi bu kötü ve çirkin işlerinden vaz geçirmekti. Halîfe bu sözleri duyunca yaptıklarına pişman oldu.

Evliyânın büyüklerinden Fudayl bin İyâd (rahmetullahi teâlâ aleyh) lânet etmekten sakındırırdı. "Her kim bir binek ve yük hayvanına, lânet olsun, derse, o hayvan (hâl diliyle) der ki: Âmin, lâkin yüce Allah'a hangimiz daha fazla âsi ise, lânet onun üzerine olsun!" der  buyurdu.

Yine buyurdu ki: "Kim, din kardeşi için diliyle sevgi ve hulûs gösterir de içinden ona düşmanlık ve kin beslerse, Allah ona lânet eder, dilsiz yapar ve kalp gözünü köreltir."