KIYÂMET
Evliyânın büyüklerinden
Abdullah bin Hubeyk (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Enes bin
Mâlik'den rivâyet etti. Birisi Resûlullah efendimize geldi; "Yâ Resûlallah!
Kıyâmet ne zaman?" diye sordu. Resûlullah efendimiz; "Kıyâmet koptu (farz et).
Onun için ne hazırladın?" diye sordu. O zât; "Fazla bir şey hazırlamadım. Fakat
ben, Allah ve Resûlünü seviyorum." dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz;
"Senin için tahmîn ettiğin vardır. Sen sevdiğin ile berâbersin." buyurdu.
Büyük velîlerden Seyyid
Ahmed Rıfâî (rahmetullahi teâlâ aleyh) kıyamet gününe hazırlanın, çünkü
gidişiniz Allahü teâlâyadır. buyurdular.
NE İÇİN
AĞLIYORSUN?
Hadîs âlimlerinden,
Ali bin Fudayl
vardı,
Allah'tan korkusundan, her
günahtan kaçardı.
Birgün ağlıyor idi, babası
sordu ona:
"Ne için ağlıyorsun, ey
yavrum, söyle bana?"
Dedi ki: "Babacığım, kıyâmet
gününde biz,
Bir arada olmazsak, nice
olur hâlimiz?
Şimdi olduğu gibi, olmazsak
bir arada,
Bunu düşünüyorum, ağlıyorum
burada."
Babası cevâbında, dedi ki
evlâdına:
Abdullah bin Mübârek, şöyle
demişti bana:
"Dünyâdan kesilirse, bir
kişi Allah için,
Hâli ne de güzeldir, böyle
olan kişinin."
Fudayl bin Iyâd der ki,
evlâdım Ali'yi ben,
Gördüm kendi kendine, şu
sözleri söylerken:
"Ey nefsim Cehennem'den,
kurtuluş ne zamandır?
Şâyet kurtulamazsan, hâlin
ne de yamandır."
Fudayl bin Iyâd der ki: "Bir
keçimiz var idi,
Bu keçi, başkasının,
arpasından yemişti.
O günden îtibâren, o keçinin
sütünden,
Kimse süt içmemişti, ailemiz
içinden."
Ali bin Fudayl birgün, bir
yerde otururken,
Bir âyet-i kerîme, işitmişti
birinden:
"Âlemlerin Rabbine, hesâb
vermek üzere,
İnsanlar o gün kalkıp,
toplanırlar bir yere."
Bayılıp düştü hemen, âyetin
dehşetinden,
Gelemedi kendine, fazla
teessüründen.
Bu zâtlar hürmetine, yâ
Rabbî, bizi affet,
Böyle "yakîn îmânı", bizlere
de ihsân et!
Peygamber efendimizin
arkadaşlarının yetiştirdiği âlim ve velîlerden Bilâl bin Sa'd (rahmetullahi
teâlâ aleyh) bir kimseye; "Ölmek ister misin?" diye sordu. O kimse; "Hayır
efendim. Ben biraz daha yaşayıp iyi amel yapmak, ondan sonra ölmek istiyorum."
dedi. Hazreti Bilâl bin Sa'd; "Hem ölmek istemiyorsun hem de iyi amel
yapmıyorsun. O halde senin hâlin dünyâya bağlanmış olmağı gösteriyor."
buyurdular.
Bilâl bin Sa'd bir vâzında
şöyle anlattı: "Ey insanlar! Allahü teâlâdan korkun. Sizin için O'ndan başka bir
yardımcı yoktur.
Kıyâmet günü herkesin hesâbı
görülür. Cennet ehli Cennet'e ve Cehennem ehli Cehennem'e yerleştirildikten
sonra Allahü teâlâ meleklere, Cehennem'den iki kişi çıkarıp getirmelerini
emreder. Allahü teâlâ meleklerin getirdiği iki kişiye; "Yerleriniz nasıldır?"
diye suâl eder. Onlar; "Yâ Rabbî! Yerimizden daha zor yer yoktur." derler.
Allahü teâlâ buyurur ki:
"Bunlar sizin işlediğiniz
hatâların bedelidir. Ben aslâ, kimseye zulmetmem. Şimdi siz yerlerinize
dönünüz." Bunun üzerine o iki kişiden birisi koşarak, diğeri de bir adım atıp
geri dönerek yürürler. Allahü teâlâ, meleklere bu kimseleri tekrar huzûra
getirmesini emreder. Bunlar, tekrar huzûra getirilince, Allahü teâlâ, koşarak
gidene, böyle gitmesinin sebebini sorar. O kimse; "Yâ Rabbî! Her şeyi daha iyi
bilen sensin. Ben dünyâda iken senin emirlerine uymakta gevşek davrandığım için
Cehennem'i hak ettim. Emrine tekrar muhâlefet etmemek için; "Yerlerinize
dönünüz!" emrinden sonra, yerime gitmek için koşmaya başladım." Allahü teâlâ,
ikinci kimseye de suâl eder ki: "Niçin bir adım atıp, sonra geri dönüp
bakardın?" O kimse de; "Yâ Rabbî! Sen her şeyi en iyi bilensin. Zannettim ki,
Allahü teâlâ Cehennem'den çıkardıktan sonra, tekrar Cehennem'e göndermez. Onun
için her adımda dönüp dönüp bakardım." der. Allahü teâlâ buyurur ki: "Ben
kulumun zannettiği gibiyim. Bu iki kulumu da Cennet'e götürün!" O iki kimse
Cennet'e kavuşur.
Evliyânın büyüklerinden
Câfer bin Süleymân Dâbiî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Mâlik bin Dînâr
hazretlerinden naklederek buyurdular ki: "Bâzı kitaplarda okudum; kıyâmet
gününde kötü amelli çoban huzûr-ı ilâhîye getirilir. O çobana, ey kötü iş
işleyen çoban! Süt içtin, et yedin, kaybedilmiş mallara sâhip çıkmadın, kırılmış
olanları sarmadın, güttüğün hayvanların hakkını tam olarak gözetmedin. Bugün
senden onlar için intikam alıyorum, buyrulur." yazılıydı.
Sâbit el-Benânî'den naklen
anlatır. "Bize ulaştı ki: Kıyâmet gününde, yeniden dirilme esnâsında yer
yarıldığı zaman insanlar başlarında duran iki koruyucu muhâfızı görürler. O
muhâfızlar dünyâda iken iyi ameller işleyen kimseye derler ki: "Ey Allahü
teâlânın velî kulu! Bugün korkma ve hüzünlenme. Sana vâdolunduğun Cennet'i
müjdeliyoruz. Biz senin dünyâda ve âhirette dostlarınız. Sana müjdeliyoruz ki,
bugün, şimdiye kadar görmediğin sana zarar vermeyen fakat senden başkaları için
olan dehşet verici bir hâdiseyle karşılaşacaksın."
Büyük velîlerden Ma'rûf-ı
Kerhî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâ müminlerden
bir zümreyi kabirlerinden kanatlı olarak diriltir. Sur üfürüldüğü zaman
kabirlerinden uçarlar. Cennet-i âlâya koşarlar. Onları melekler karşılar ve
onlara "Siz kimsiniz?" derler. Onlar "Müminlerdeniz, Ümmet-i Muhammeddeniz,
Ümmet-i Kur'ândanız" derler. Melekler "Siz Sırâtı gördünüz mü?" derler. "Hayır"
diye cevap verirler. "Siz Haşrı gördünüz mü?" "Hayır." "Siz Allahü teâlâyı
gördünüz mü?" "Biz O'nun nûrunu gördük." "Peki siz dünyâda ne amel yapardınız?"
"Biz O'na kulluk ettik. O'ndan başka her şeyden yüz çevirdik. Allahü teâlâ bize
hesâba çekilecek bir dünyâlık vermedi" derler."
Evliyânın büyüklerinden ve
kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen âlim ve velîlerin meşhûrlarından
Mazhar-ı Cân-ı Cânân (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri; İmâm-ı Tirmizî
hazretleri'nin, Ebû Berze hazretleri'nden getirerek yazdığı hadîs-i şerîfde
Peygamber efendimiz buyurdular ki: "Kıyâmet günü herkes, dört suâle cevap
vermedikçe hesapdan kurtulamayacaktır. Ömrünü nasıl geçirdi. İlmi ile nasıl amel
etti. Malını nereden nasıl kazandı ve nerelere harcadı. Cismini, bedenini nerede
yordu, hırpaladı." Bunun için çok dikkat etmek lâzımdır" buyurdular.
Tâbiîn devrinde Kûfe’de
yetişen büyük âlim ve velîlerden Rebî bin Haysem (rahmetullahi teâlâ
aleyh) hazretleri “Bâzan kendi kendine şöyle derdi: “Ey Rebî! Dağlar ve yeryüzü
müthiş bir sarsıntı ile sarsılıp parça parça dağılarak kıyâmet koptuğu zaman,
senin hâlin nice olur?”
Büyük ve meşhûr velîlerden
Sırrî-yi Sekatî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Yarın
kıyâmette herkesi, peygamberi ile çağırırlar. Ey Mûsâ aleyhisselâmın ümmeti, ey
Îsâ aleyhisselâmın ümmeti, ey Muhammed aleyhisselâmın ümmeti derler. Ancak
Allahü teâlânın sevgili kullarına; "Ey Allahın velî kulları, Allahü teâlânın
katına geliniz" denir. Bunun üzerine onların gönülleri, sevinçten yerinden
çıkacakmış gibi olur."
Büyük velîlerden Yahyâ
bin Muâz-ı Râzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: “Kıyâmet günü
fakirlik ve zenginlik tartılmayacak, fakirliğe ne ölçüde sabredilmiş ve
zenginliğe ne ölçüde şükür edilmiş ise, o hesâb edilecek. Mesele çok fakir veya
çok zengin olmak değil, çok sabretmek veya çok şükretmektir.”
Tâbiîn devrinin tanınmış
hadîs ve tefsîr âlimlerinden Atâ bin Meysere el-Horasânî (rahmetullahi
teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Kişi, hesâbının mükemmel bir şekilde olabilmesi
için, tanıdıklarının yanında hesâba çekilir."
Hindistan'ın büyük
velîlerinden Hâce Osman Hârûnî (rahmetullahi teâlâ aleyh)
buyurdular ki: "Hesaplaşma günü geldiğinde, bütün peygamberler, velîler ve
müslümanlar, Allahü teâlâ tarafından namaz husûsunda sorguya çekilecektir.
Zamânında bu görevi yapanlar kurtulacaklar. Ancak yapmayanlar Veyl denilen ve
azâbı çok ağır olan Cehennem kuyusuna atılacaktır. Allahü teâlâ Veyl kuyusunun,
namazı vaktinde kılmayan için olduğunu bildirmiştir."
Tâbiînin meşhûr âlimlerinden
ve evliyânın büyüklerinden İbrâhim bin Edhem (rahmetullahi teâlâ aleyh)
buyurdular ki: "İşittiğime göre, kıyâmet günü insan, daha çok utansın diye
tanıdıklarının yanında hesâba çekilir." |