CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

KIYÂMET

Evliyânın büyüklerinden Abdullah bin Hubeyk (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Enes bin Mâlik'den rivâyet etti. Birisi Resûlullah efendimize geldi; "Yâ Resûlallah! Kıyâmet ne zaman?" diye sordu. Resûlullah efendimiz; "Kıyâmet koptu (farz et). Onun için ne hazırladın?" diye sordu. O zât; "Fazla bir şey hazırlamadım. Fakat ben, Allah ve Resûlünü seviyorum." dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz; "Senin için tahmîn ettiğin vardır. Sen sevdiğin ile berâbersin." buyurdu.

Büyük velîlerden Seyyid Ahmed Rıfâî (rahmetullahi teâlâ aleyh) kıyamet gününe hazırlanın, çünkü gidişiniz Allahü teâlâyadır. buyurdular.

 

NE İÇİN AĞLIYORSUN?

 

Hadîs âlimlerinden, Ali bin Fudayl vardı,

Allah'tan korkusundan, her günahtan kaçardı.

 

Birgün ağlıyor idi, babası sordu ona:

"Ne için ağlıyorsun, ey yavrum, söyle bana?"

 

Dedi ki: "Babacığım, kıyâmet gününde biz,

Bir arada olmazsak, nice olur hâlimiz?

 

Şimdi olduğu gibi, olmazsak bir arada,

Bunu düşünüyorum, ağlıyorum burada."

 

Babası cevâbında, dedi ki evlâdına:

Abdullah bin Mübârek, şöyle demişti bana:

 

"Dünyâdan kesilirse, bir kişi Allah için,

Hâli ne de güzeldir, böyle olan kişinin."

 

Fudayl bin Iyâd der ki, evlâdım Ali'yi ben,

Gördüm kendi kendine, şu sözleri söylerken:

 

"Ey nefsim Cehennem'den, kurtuluş ne zamandır?

Şâyet kurtulamazsan, hâlin ne de yamandır."

 

Fudayl bin Iyâd der ki: "Bir keçimiz var idi,

Bu keçi, başkasının, arpasından yemişti.

 

O günden îtibâren, o keçinin sütünden,

Kimse süt içmemişti, ailemiz içinden."

 

Ali bin Fudayl birgün, bir yerde otururken,

Bir âyet-i kerîme, işitmişti birinden:

 

"Âlemlerin Rabbine, hesâb vermek üzere,

İnsanlar o gün kalkıp, toplanırlar bir yere."

 

Bayılıp düştü hemen, âyetin dehşetinden,

Gelemedi kendine, fazla teessüründen.

 

Bu zâtlar hürmetine, yâ Rabbî, bizi affet,

Böyle "yakîn îmânı", bizlere de ihsân et!

 

Peygamber efendimizin arkadaşlarının yetiştirdiği âlim ve velîlerden Bilâl bin Sa'd (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir kimseye; "Ölmek ister misin?" diye sordu. O kimse; "Hayır efendim. Ben biraz daha yaşayıp iyi amel yapmak, ondan sonra ölmek istiyorum." dedi. Hazreti Bilâl bin Sa'd; "Hem ölmek istemiyorsun hem de iyi amel yapmıyorsun. O halde senin hâlin dünyâya bağlanmış olmağı gösteriyor." buyurdular.

Bilâl bin Sa'd bir vâzında şöyle anlattı: "Ey insanlar! Allahü teâlâdan korkun. Sizin için O'ndan başka bir yardımcı yoktur.

Kıyâmet günü herkesin hesâbı görülür. Cennet ehli Cennet'e ve Cehennem ehli Cehennem'e yerleştirildikten sonra Allahü teâlâ meleklere, Cehennem'den iki kişi çıkarıp getirmelerini emreder. Allahü teâlâ meleklerin getirdiği iki kişiye; "Yerleriniz nasıldır?" diye suâl eder. Onlar; "Yâ Rabbî! Yerimizden daha zor yer yoktur." derler. Allahü teâlâ buyurur ki:

"Bunlar sizin işlediğiniz hatâların bedelidir. Ben aslâ, kimseye zulmetmem. Şimdi siz yerlerinize dönünüz." Bunun üzerine o iki kişiden birisi koşarak, diğeri de bir adım atıp geri dönerek yürürler. Allahü teâlâ, meleklere bu kimseleri tekrar huzûra getirmesini emreder. Bunlar, tekrar huzûra getirilince, Allahü teâlâ, koşarak gidene, böyle gitmesinin sebebini sorar. O kimse; "Yâ Rabbî! Her şeyi daha iyi bilen sensin. Ben dünyâda iken senin emirlerine uymakta gevşek davrandığım için Cehennem'i hak ettim. Emrine tekrar muhâlefet etmemek için; "Yerlerinize dönünüz!" emrinden sonra, yerime gitmek için koşmaya başladım." Allahü teâlâ, ikinci kimseye de suâl eder ki: "Niçin bir adım atıp, sonra geri dönüp bakardın?" O kimse de; "Yâ Rabbî! Sen her şeyi en iyi bilensin. Zannettim ki, Allahü teâlâ Cehennem'den çıkardıktan sonra, tekrar Cehennem'e göndermez. Onun için her adımda dönüp dönüp bakardım." der. Allahü teâlâ buyurur ki: "Ben kulumun zannettiği gibiyim. Bu iki kulumu da Cennet'e götürün!" O iki kimse Cennet'e kavuşur.

Evliyânın büyüklerinden Câfer bin Süleymân Dâbiî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Mâlik bin Dînâr hazretlerinden naklederek buyurdular ki: "Bâzı kitaplarda okudum; kıyâmet gününde kötü amelli çoban huzûr-ı ilâhîye getirilir. O çobana, ey kötü iş işleyen çoban! Süt içtin, et yedin, kaybedilmiş mallara sâhip çıkmadın, kırılmış olanları sarmadın, güttüğün hayvanların hakkını tam olarak gözetmedin. Bugün senden onlar için intikam alıyorum, buyrulur." yazılıydı.

Sâbit el-Benânî'den naklen anlatır. "Bize ulaştı ki: Kıyâmet gününde, yeniden dirilme esnâsında yer yarıldığı zaman insanlar başlarında duran iki koruyucu muhâfızı görürler. O muhâfızlar dünyâda iken iyi ameller işleyen kimseye derler ki: "Ey Allahü teâlânın velî kulu! Bugün korkma ve hüzünlenme. Sana vâdolunduğun Cennet'i müjdeliyoruz. Biz senin dünyâda ve âhirette dostlarınız. Sana müjdeliyoruz ki, bugün, şimdiye kadar görmediğin sana zarar vermeyen fakat senden başkaları için olan dehşet verici bir hâdiseyle karşılaşacaksın."

Büyük velîlerden Ma'rûf-ı Kerhî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâ müminlerden bir zümreyi kabirlerinden kanatlı olarak diriltir. Sur üfürüldüğü zaman kabirlerinden uçarlar. Cennet-i âlâya koşarlar. Onları melekler karşılar ve onlara "Siz kimsiniz?" derler. Onlar "Müminlerdeniz, Ümmet-i Muhammeddeniz, Ümmet-i Kur'ândanız" derler. Melekler "Siz Sırâtı gördünüz mü?" derler. "Hayır" diye cevap verirler. "Siz Haşrı gördünüz mü?" "Hayır." "Siz Allahü teâlâyı gördünüz mü?" "Biz O'nun nûrunu gördük." "Peki siz dünyâda ne amel yapardınız?" "Biz O'na kulluk ettik. O'ndan başka her şeyden yüz çevirdik. Allahü teâlâ bize hesâba çekilecek bir dünyâlık vermedi" derler."

Evliyânın büyüklerinden ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen âlim ve velîlerin meşhûrlarından Mazhar-ı Cân-ı Cânân (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri; İmâm-ı Tirmizî hazretleri'nin, Ebû Berze hazretleri'nden getirerek yazdığı hadîs-i şerîfde Peygamber efendimiz buyurdular ki: "Kıyâmet günü herkes, dört suâle cevap vermedikçe hesapdan kurtulamayacaktır. Ömrünü nasıl geçirdi. İlmi ile nasıl amel etti. Malını nereden nasıl kazandı ve nerelere harcadı. Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı." Bunun için çok dikkat etmek lâzımdır" buyurdular.

Tâbiîn devrinde Kûfe’de yetişen büyük âlim ve velîlerden Rebî bin Haysem (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri “Bâzan kendi kendine şöyle derdi: “Ey Rebî! Dağlar ve yeryüzü müthiş bir sarsıntı ile sarsılıp parça parça dağılarak kıyâmet koptuğu zaman, senin hâlin nice olur?”

Büyük ve meşhûr velîlerden Sırrî-yi Sekatî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Yarın kıyâmette herkesi, peygamberi ile çağırırlar. Ey Mûsâ aleyhisselâmın ümmeti, ey Îsâ aleyhisselâmın ümmeti, ey Muhammed aleyhisselâmın ümmeti derler. Ancak Allahü teâlânın sevgili kullarına; "Ey Allahın velî kulları, Allahü teâlânın katına geliniz" denir. Bunun üzerine onların gönülleri, sevinçten yerinden çıkacakmış gibi olur."

Büyük velîlerden Yahyâ bin Muâz-ı Râzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki:  “Kıyâmet günü fakirlik ve zenginlik tartılmayacak, fakirliğe ne ölçüde sabredilmiş ve zenginliğe ne ölçüde şükür edilmiş ise, o hesâb edilecek. Mesele çok fakir veya çok zengin olmak değil, çok sabretmek veya çok şükretmektir.”

Tâbiîn devrinin tanınmış hadîs ve tefsîr âlimlerinden Atâ bin Meysere el-Horasânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Kişi, hesâbının mükemmel bir şekilde olabilmesi için, tanıdıklarının yanında hesâba çekilir."

Hindistan'ın büyük velîlerinden Hâce Osman Hârûnî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Hesaplaşma günü geldiğinde, bütün peygamberler, velîler ve müslümanlar, Allahü teâlâ tarafından namaz husûsunda sorguya çekilecektir. Zamânında bu görevi yapanlar kurtulacaklar. Ancak yapmayanlar Veyl denilen ve azâbı çok ağır olan Cehennem kuyusuna atılacaktır. Allahü teâlâ Veyl kuyusunun, namazı vaktinde kılmayan için olduğunu bildirmiştir."

Tâbiînin meşhûr âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden İbrâhim bin Edhem (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "İşittiğime göre, kıyâmet günü insan, daha çok utansın diye tanıdıklarının yanında hesâba çekilir."