CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

EVLİYÂ'YI ÜZMEK (D - E)

Bir defâsında Maraş ulemâsı ileri gelenlerinden Tekerekzâde Mutîullah Efendi, Darendeli Muhammed Hilmi Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerini imtihân etmek istedi. İçinde çeşitli sorular yazılı bir mektubu oğlu ile Muhammed Hilmi Efendiye gönderdi. Çocuk kapıyı çaldığında daha mektubu veremeden kendisine içeriden başka bir mektup uzatıldı. Şeyh Efendi çocuğa; "Evlâdım mektubu bize vermene gerek yok, al bunu babana götür. İstediği şey içerisindedir." buyurdu. Mutîullah Efendi çocuğunu dinledikten sonra büyük bir hayretle mektubu açtı. İçinden şu şiir çıktı:

Hakikat ilminden aldım dersimi

Okudum özümden illallah dedim.

Urundum tâcımı, geydim postumu

Destûr aldım pîrden illallah dedim.

 

El içinde elpendidir elpendi

Açtı bahar yazı, bülbül uyandı,

Benden nutk istemiş Mutîullah Efendi

Her varımdan geçtim illallah dedim.

 

Şiiri okuyan Mutîullah Efendi hatâsını anlayıp Muhammed Hilmi Efendinin yanına gelerek özür diledi ve talebelerinden oldu.

Evliyânın meşhurlarından ve Tâbiînin büyüklerinden Ebû Müslim Havlânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) mescidden evine döndüğü zaman evine yaklaşınca; "Allahü ekber" diyerek geldiğini haber verirdi. İçerden hanımı da aynı şekilde söylerdi. Kapıya kadar ve kapı önünde olmak üzere üç defâ böyle söyler ve cevap alırdı. İçeri girince hanımı karşılar paltosunu ve ayakkabılarını alır, sonra da sofra hazırlardı. Bir gün gene aynı şekilde tekbir getirerek evinin kapısına geldi. Fakat içerden hiç cevap gelmedi. İçeri girince hanımı karşılamadı. Lamba yakılmamıştı. Hanımı suratı asık bir hâlde bir köşeye oturmuştu. "Sana ne oldu ki böyle üzgün bir haldesin?" deyince, hanımı; "Sen halîfe hazret-i Muâviye tarafından sevilen sayılan birisisin. Halbuki bizim bir hizmetçimiz yok! Eğer ondan istesen sana bir hizmetçi verir." dedi. Bunun üzerine üzülüp; "Allah'ım hanımın fikrini kim karıştırdı ise, gözlerini kör et." dedi. O gün hanımının yanına bir kadın gelmişti ve ona; "Senin kocan halîfe tarafından sevilen birisidir. Kocana söylesen sizin için halîfeden bir hizmetçi ister o da verir ve rahat edersiniz." Demişti. Bu sözleri söyleyip giden kadın o gece evinde otururken âniden lambayı neden söndürdünüz? dedi. Yanında bulunanlar; "Hayır söndürmedik. Lamba yanıyor." dediler. Kadın gözlerinin âmâ olduğunun farkına vardı. O gün Ebû Müslim Havlânî hazretlerinin hanımının kafasını karıştırdığını bu sebeple o mübârek zâtı üzdüğünü anladı. Hatâsını anlar anlamaz Ebû Müslim Havlânî hazretlerinin kapısına gitti. Ağlayarak özür diledi ve gözlerinin açılması için duâ etmesini yalvararak istedi. Özrünü kabul edip affetti ve gözlerinin yeniden görmesi için duâ etti. O anda kadının gözleri görmye başladı.

Endülüs’te ve Mısır’da yetişmiş olan büyük velîlerden, Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi Ebü’l-Abbâs-ı Mürsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin huzûruna biri geldi. Gelen kimse, Kur'ân-ı kerîmi ezbere biliyordu. Meşhûr on sekiz ilimde de ihtisası vardı. Ebü'l-Abbâs'ın rahmetullahi aleyh yanında bir mikdâr konuştu. Ebü'l-Abbâs rahmetullahi aleyh edebinin çokluğundan, tevâzu ile sessizce o kimsenin anlattıklarını dinledi. Bir müddet sonra o kimse, kendisinde bulunan ilimle öğünerek ve kendini ondan üstün görerek kibirli bir şekilde Ebü'l-Abbâs'a; "Şimdi biraz da sen konuş!" dedi. Ebü'l-Abbâs; "Ey bunun öğünmesine sebeb olan şey çık!" buyurdu. O zât, Kur'ân-ı kerîm ve diğer ilimlere âit bütün bildiklerini bir anda unuttu. Hepsi hâfızasından silindi. Şehrin sokaklarında aylak aylak dolaşır oldu. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî rahmetullahi aleyh kendisine acıyıp, namaz içinde okunacak olan çok lüzumlu bilgileri o kimseye iâde etti. O kimse, ölünceye kadar bu hâlde kaldı. Bu hâli görenler, Allahü teâlânın velîsine karşı edepsiz davranıp onları küçük görmenin, onlara düşmanlık etmenin ve onları imtihan etmeye kalkmanın cezâsının pek ağır olduğunu, böyle kimselerin elbette cezâlarını göreceklerini, dünyâda da, âhirette de perişan olacaklarını iyice anladılar.