EVLİYÂ'YI ÜZMEK (D - E)
Bir defâsında Maraş ulemâsı
ileri gelenlerinden Tekerekzâde Mutîullah Efendi, Darendeli Muhammed Hilmi
Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerini imtihân etmek istedi. İçinde
çeşitli sorular yazılı bir mektubu oğlu ile Muhammed Hilmi Efendiye gönderdi.
Çocuk kapıyı çaldığında daha mektubu veremeden kendisine içeriden başka bir
mektup uzatıldı. Şeyh Efendi çocuğa; "Evlâdım mektubu bize vermene gerek yok, al
bunu babana götür. İstediği şey içerisindedir." buyurdu. Mutîullah Efendi
çocuğunu dinledikten sonra büyük bir hayretle mektubu açtı. İçinden şu şiir
çıktı:
Hakikat ilminden aldım
dersimi
Okudum özümden illallah
dedim.
Urundum tâcımı, geydim
postumu
Destûr aldım pîrden illallah
dedim.
El içinde elpendidir elpendi
Açtı bahar yazı, bülbül
uyandı,
Benden nutk istemiş
Mutîullah Efendi
Her varımdan geçtim illallah
dedim.
Şiiri okuyan Mutîullah
Efendi hatâsını anlayıp Muhammed Hilmi Efendinin yanına gelerek özür diledi ve
talebelerinden oldu.
Evliyânın meşhurlarından ve
Tâbiînin büyüklerinden Ebû Müslim Havlânî (rahmetullahi teâlâ aleyh)
mescidden evine döndüğü zaman evine yaklaşınca; "Allahü ekber" diyerek geldiğini
haber verirdi. İçerden hanımı da aynı şekilde söylerdi. Kapıya kadar ve kapı
önünde olmak üzere üç defâ böyle söyler ve cevap alırdı. İçeri girince hanımı
karşılar paltosunu ve ayakkabılarını alır, sonra da sofra hazırlardı. Bir gün
gene aynı şekilde tekbir getirerek evinin kapısına geldi. Fakat içerden hiç
cevap gelmedi. İçeri girince hanımı karşılamadı. Lamba yakılmamıştı. Hanımı
suratı asık bir hâlde bir köşeye oturmuştu. "Sana ne oldu ki böyle üzgün bir
haldesin?" deyince, hanımı; "Sen halîfe hazret-i Muâviye tarafından sevilen
sayılan birisisin. Halbuki bizim bir hizmetçimiz yok! Eğer ondan istesen sana
bir hizmetçi verir." dedi. Bunun üzerine üzülüp; "Allah'ım hanımın fikrini kim
karıştırdı ise, gözlerini kör et." dedi. O gün hanımının yanına bir kadın
gelmişti ve ona; "Senin kocan halîfe tarafından sevilen birisidir. Kocana
söylesen sizin için halîfeden bir hizmetçi ister o da verir ve rahat edersiniz."
Demişti. Bu sözleri söyleyip giden kadın o gece evinde otururken âniden lambayı
neden söndürdünüz? dedi. Yanında bulunanlar; "Hayır söndürmedik. Lamba yanıyor."
dediler. Kadın gözlerinin âmâ olduğunun farkına vardı. O gün Ebû Müslim Havlânî
hazretlerinin hanımının kafasını karıştırdığını bu sebeple o mübârek zâtı
üzdüğünü anladı. Hatâsını anlar anlamaz Ebû Müslim Havlânî hazretlerinin
kapısına gitti. Ağlayarak özür diledi ve gözlerinin açılması için duâ etmesini
yalvararak istedi. Özrünü kabul edip affetti ve gözlerinin yeniden görmesi için
duâ etti. O anda kadının gözleri görmye başladı.
Endülüs’te ve Mısır’da
yetişmiş olan büyük velîlerden, Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi Ebü’l-Abbâs-ı
Mürsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin huzûruna biri geldi. Gelen
kimse, Kur'ân-ı kerîmi ezbere biliyordu. Meşhûr on sekiz ilimde de ihtisası
vardı. Ebü'l-Abbâs'ın rahmetullahi aleyh yanında bir mikdâr konuştu. Ebü'l-Abbâs
rahmetullahi aleyh edebinin çokluğundan, tevâzu ile sessizce o kimsenin
anlattıklarını dinledi. Bir müddet sonra o kimse, kendisinde bulunan ilimle
öğünerek ve kendini ondan üstün görerek kibirli bir şekilde Ebü'l-Abbâs'a;
"Şimdi biraz da sen konuş!" dedi. Ebü'l-Abbâs; "Ey bunun öğünmesine sebeb olan
şey çık!" buyurdu. O zât, Kur'ân-ı kerîm ve diğer ilimlere âit bütün
bildiklerini bir anda unuttu. Hepsi hâfızasından silindi. Şehrin sokaklarında
aylak aylak dolaşır oldu. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî rahmetullahi aleyh kendisine
acıyıp, namaz içinde okunacak olan çok lüzumlu bilgileri o kimseye iâde etti. O
kimse, ölünceye kadar bu hâlde kaldı. Bu hâli görenler, Allahü teâlânın velîsine
karşı edepsiz davranıp onları küçük görmenin, onlara düşmanlık etmenin ve onları
imtihan etmeye kalkmanın cezâsının pek ağır olduğunu, böyle kimselerin elbette
cezâlarını göreceklerini, dünyâda da, âhirette de perişan olacaklarını iyice
anladılar. |