EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Anadolu'da yetişen evliyâ hanımlardan Zemzem-i Hâssa (rahmetullahi teâlâ
aleyhâ) anne ve babasının terbiyesinde yetişip kemâle geldi. Vakitlerini Allahü
teâlânın rızâsı için ibâdet ve tâatle geçirirdi. On altı yaşında büyük velî
Gavs-ul-Memdûh ile evlendi. Bir gün Gavs-ul-Memdûh ile oturmuş sohbet
ediyorlardı. Zemzem-i Hâssa bir anda hazret-i Meryem’i yanıbaşında gördü.
Gavs-ül-Memdûh’a, hazret-i Meryem’i görüp görmediğini sordu. O da; “Hayır
göremiyorum.” diye karşılık verince üzerine düşüp bayıldı.
Zemzem-i
Hâssa’yı cezbe kaplayıp Allahü teâlâyı zikrederken, sesi biraz fazla çıkınca,
insanlar çekemeyip, kardeşi Molla Hamid’e şikâyette bulundular. Molla Hamid de,
Gavs-ül-Memdûh’a haber göndererek onu bu hareketinden alıkoymasını istedi.
Gavs-ül-Memdûh da hanımına; “Yâ mecnûne! Zikir yapınca sesini yükseltme!
Dedikodu olmasın.” deyince, hanımı; “Şâyet mecnun isem yüce Mevlâmdan dilerim ki
aynı durum sana da gelsin ve o lezzetin tadını tadasın. Müfsidlerin sözlerine
aldırma. İnşâallah parlak sonumuzu görecekler.” dedi. Gerçekten bir ay sonra
Gavs-ül-Memdûh Efendide de aynı şeyler oldu.
Zemzem-i
Hâssa bir gece evinin damında Allahü teâlâyı düşünürken Kâbe’nin pervâne gibi
etrâfında döndüğünü gördü. Bu arada gaybdan Tuvayle denilen tepede küçük bir
mescid inşâ ettirip içinde ibâdet etmesine işâret edildi. Bunun üzerine denilen
yerde Mescid-i Harâma benzeyen bir mescid yaptırdı. Zamânını burada ibâdetle
geçirdi. Mescidini Beytullah’a benzetmiş diye Siirt ve Şirvan âlimlerinden bir
kısmı Siirt’in meşhur âlimi Molla Halil’e gelerek yıktırılmasını istediler.
Büyük âlim onlara şu karşılığı verdi: “Bizim vazîfemiz kendilerine bu mescidi
hangi amaçla inşâ ettirdiğini sormaktır. Şâyet bize, bu mescid Kâbe’nin tâ
kendisidir. Onu ziyâret eden hac farîzasını yerine getirmiş olur, diye cevap
verirse, dînen kendilerini bu gayr-i meşrû hareketten alıkoyabiliriz.” Bunun
üzerine Siirt kâdısı Hacı Ömer’i, Gavs-ül-Memdûh’a gönderdiler. O da; “Amcamın
kızı Zemzem halvetindedir, var git mescidi yaptırmasından gâyesinin ne olduğunu
bizzat kendin sor.” dedi. Kâdı varıp mescidin kapısında durdu. Onun geldiğini
farkeden Zemzem-i Hâssa gayrete geldi ve kâdı bir şey söylemeden gür sesiyle
şunları söyledi: “Hacı Ömer, bu mescidi yaptırdım ve ismini Alem-ül-Hüdâ
(Hidâyetin nişânesi) koydum. Onu yıkmaya azmetmiş olduğunuzu da biliyorum.
Kuvvet yönünde ben sizden daha kuvvetliyim. Yıkabilirseniz yıkın. Fakat onun
benden de daha kuvvetli bir yüce sâhibi vardır. Çünkü Allahü teâlânın
mescididir.” Kâdı Hacı Ömer Siirt’e geri dönerek durumu îtirâzcı âlimlere
anlattı. Onlar da o büyük velî hakkında su-i zânda bulunmaktan ve mescidi
yıktırmaktan vazgeçti.
|