|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Tebe-i
tâbiînin büyüklerinden, hadîs, fıkıh ve kırâat âlimi, velî Yûsuf bin Esbât
(rahmetullahi teâlâ aleyh) haram ve şüphelilerden çok sakınır, çok ibâdet
ederdi. Kendi hâlinde yaşar, hâlini belli etmezdi. Kalbinde dünyâ sevgisine yer
yoktu. Nefsinin isteklerine hiç uymaz, her an Allahü teâlâyı hatırlardı.
Helâlden lokma bulabilirse yer, bulamazsa sabrederdi. “Allahü teâlânın rızâsının
onda dokuzu helâl rızıktadır.” buyururdu. Dokumacılık yaparak nafakasını temin
etmeye çalışırdı. Dünyâ malına ve lezzetlerine hiç iltifat etmezdi. Kırk sene
müddetle iki gömlekle idâre etti. Birini yıkar, diğerini giyerdi. Âhiretteki
sonsuz nîmetleri terk edip de, dünyânın geçici, yalancı ve aldatıcı zevklerini
tercih edenlerin zavallılıklarını, gafletlerini ve yakalandıkları bu hastalığın
tehlikesini bildirmek için, hazret-i Ali’nin; “Dünyâ çöplük gibidir. Kim ona
tâlib olursa sıkıntılarına katlanmaya hazır olsun.” sözünü sık sık tekrâr
ederdi. Hastalandığında kendisinin haberi olmadan, sultanın doktorlarından
birini çağırdılar. Doktor muâyene edip gideceği zaman, Yûsuf bin Esbât
oradakilere sordu: “Doktor muâyene ettiği hastalardan, âdet olarak ne alır?”
Onlar da; “Altın alır.” dediler. Bir kese çıkardı ve; “Bunu ona veriniz.”
diyerek yanındakilere uzattı. Baktılar, kesenin içinde on beş altın var. “Bu çok
fazladır.” dediler. Bunun üzerine, “Olsun, ona verin. Böyle yapmaktaki maksadım,
fakirlerin, sultandan daha mürüvvetli olduğunu bildirmektir” buyurdu.
|
|