CŻLD       ALFABE       KONU       KABR-Ż ŽERŻFLER

ALFABE - CŻLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

EVLŻYĀ HAYĀTINDAN SAHĪFELER

Büyük velīlerden Sultan Dīvānī (rahmetullahi teālā aleyh) hazretlerinin babası Abapūş-i Velī de büyük velīlerdendidr... Abapūş-i Velī'ye bir gün en ēok sevdiği küēük oğlu Mehmed Çelebi'nin vefāt haberi geldi. O zaman, Abapūş-i Velī; "Hakk'ın rahmetine mi kavuştu? Hayır yanlışınız var, uyuyor o. Bu sefer yanıldınız." dedikten sonra, hemen küēük oğlunun yattığı odaya sessizce girdi. Üzerindeki örtüyü kaldırarak; "Uyuyor musun Mehmed'im? Bu ne uykusu? Senin bu dünyāda hizmetin var. Uyan Mehmed'im uyan!" dedi. Mehmed Çelebi, uykudan uyanırcasına, tatlı bir mahmurlukla gözlerini aētı ve babasına uzun uzun baktı.

Abapūş-i Velī hemen oğlunu dergāha götürerek, kırk günlük riyāzet ve uzlete soktu. Bu müddet iēinde Sultan Dīvānī tasavvufta büyük dereceler elde etti. Babasının sağlığında, yerine geēerek talebe yetiştirmeye başladı.

Sultan Dīvānī, babasının yerine geētikten sonra, Konya'ya Mevlānā Celāleddīn-i Rūmī'nin kabrini ziyāret iēin yola ēıktığında şehrin ileri gelenleri tarafından uğurlandı. Yolun yarısında Beşāre denilen yere geldiğinde Konya'dan karşılamaya gelenler oldu. Sultan Dīvānī burada nice tesirli sohbetler yaptıktan sonra yoluna devām etti. Konya'da Celāleddīn-i Rūmī'nin kabr-i şerīflerini ziyāreti esnāsında, Sultan Dīvānī'yi bir hal kapladı. Bu durumu garipsiyenlerin halleri Sultan Dīvānī'ye mālūm olunca, dergāh hamamının yanmakta olan ocağına girdi. Allahü teālānın izni ile ocaktaki ateş ona hiē tesir etmedi. Bu durumu gören sū-i zan sāhiplerinin kalplerindeki bozuk düşünceler kayboldu ve o büyük zāta samīmī olarak bağlandı.

Tīmūr Han zamānında, devlet hazīnesinin süsü olmak üzere bir fermanla Celāleddīn-i Rūmī'nin Dīvān-ı Kebīr'i türbeden alınarak Māverāünnehr'e götürüldü. Daha sonra bölgede ēıkan karışıklıklar sırasında Dīvān-ı Kebīr bozuk bātınī fırkasından olan Şah İsmāil'in eline geēti. Bu yüzden Mevlānā Celāleddīn-i Rūmī, Sultan Dīvānī'ye mānevī işāretle Dīvān-ı Kebīr'i o bid'at ehlinin elinden kurtarması, eski yerine koyması emredildi. Bu sebeple Afyon'dan yola ēıkan Sultan Dīvānī, önce Mevlānā Celāleddīn-i Rūmī'nin kabrini ziyāret etti. Sonra İran'a doğru yola ēıkan Dīvānī, her uğradığı yerde insanlara Allahü teālānın emir ve yasaklarını anlattı. İran sınırında Şah İsmāil'in muhāfızları ile karşılaştı. Onlar, gelip geēenlere nereden gelip, nereye gittiklerini sorarlardı. Bu sorgulamada muhāfızların başındaki ēavuş, Sultan Dīvānī'ye edepsizlik etti. Bu yüzden dili tutulup, bu halde reislerinin yanına gittiğinde, oradakiler, ēavuşun hālini görünce, iēlerinden biri Sultan Dīvānī'nin üzerine doğru yürürken eli felē oldu. Onlardan Sultan Dīvānī'ye zarar vermek isteyenlerden herbirinin başına bir iş geldi.

Böylece Sultan Dīvānī'ye zarar veremeyeceklerini anlayıp, ona iyi muāmelede bulunmak zorunda kaldılar. Sultan Dīvānī rahat bir şekilde Şah İsmāil'in başkentine vardı. Şah İsmāil, Sultan Dīvānī'nin geldiğini duyunca, görünüşte, gelişini tebrik etmek hakikātte ise, onun ahvālini araştırmak maksadıyla adamlarını yanına gönderdi. Adamlarından herbirisi kendilerine göre Şah İsmāil'e rapor verdi. Şah İsmāil adamları ile görüştükten sonra ikrām görünüşünde, onun iēin bir dergāh yaptırıp, her bakımdan onu kayıt altına almak ve onun tekrar memleketine dönmesine māni olmak istedi. Bunun üzerine Sultan Dīvānī; "Dervişlere ikrām, Dīvān-ı Kebīr'in teslimi iledir." buyurarak, maksadını ifāde etti. Şah ve vezīri aralarında anlaşarak bir ziyāfet esnāsında Sultan Dīvānī'nin zehirlenmesine karar verildi. Bu durum Allahü teālānın izni ile Sultan Dīvānī'ye mālūm oldu. Yemek sırasında verilen zehirli şerbet kāsesini alıp, Şah İsmāil'e hitāben; "Bu can eriten kāseyi Şah mı yoksa, vezir ile mi iēeyim?" dedikten sonra vezire yüzünü ēevirdi. Bir yudumda iēti. Allahü teālānın ihsānı olarak, zehrin tesiri kalmadı. Şāh İsmāil onun bu kerāmeti karşısında istemeyerek de olsa, Dīvān-ı Kebīr'in kendisine verilmesini emretti. Sultan Dīvānī'nin bu kerāmetini gören devlet ricāli arasında onu sevip, Eshāb-ı kirām düşmanlığı inancından vazgeēerek Ehl-i sünnet ītikādına dönenler oldu.

Sultan Dīvānī, Dīvān-ı Kebīr'i teslim alacağı yere talebeleri ile birlikte büyük bir şevk ve heyecanla vardı. Halk onları büyük bir merakla tākib ediyordu. Sultan Dīvānī orada insanlara nasīhat dolu güzel bir vāz verdi.Teslim işleri bitip ayrılacakları sırada, birēok kimse Ehl-i sünnet ītikādına dönerek, Sultan Dīvānī'nin elini öpmek iēin sıraya girdiler. Bunlar arasında Şah İsmāil'in oğlu da vardı. Şah İsmāil bunu duyunca ēok kızdı ve Sultan Dīvānī'nin arkasından askerler gönderdi. Askerler Sultan Dīvānī'nin bulunduğu kervana yaklaşınca, başındaki külahı kılıē gibi onlara doğru tuttuğunda, askerler perişan oldu. Kurtulanlardan bāzısı kaētı, bāzısı da tövbe ederek Ehl-i sünnet ītikādına girdi.

Sultan Dīvānī dönüşünde Bağdāt, Halep üzerinden Konya'ya geldi. Dīvān-ı Kebīr'i yerine koydu. Bu sırada kırk kişi ona halīfe olmakla şereflendi.