|
EVLŻYĀ
HAYĀTINDAN SAHĪFELER
Büyük
velīlerden Sultan Dīvānī (rahmetullahi teālā aleyh) hazretlerinin babası
Abapūş-i Velī de büyük velīlerdendidr... Abapūş-i Velī'ye bir gün en ēok sevdiği
küēük oğlu Mehmed Çelebi'nin vefāt haberi geldi. O zaman, Abapūş-i Velī;
"Hakk'ın rahmetine mi kavuştu? Hayır yanlışınız var, uyuyor o. Bu sefer
yanıldınız." dedikten sonra, hemen küēük oğlunun yattığı odaya sessizce girdi.
Üzerindeki örtüyü kaldırarak; "Uyuyor musun Mehmed'im? Bu ne uykusu? Senin bu
dünyāda hizmetin var. Uyan Mehmed'im uyan!" dedi. Mehmed Çelebi, uykudan
uyanırcasına, tatlı bir mahmurlukla gözlerini aētı ve babasına uzun uzun baktı.
Abapūş-i
Velī hemen oğlunu dergāha götürerek, kırk günlük riyāzet ve uzlete soktu. Bu
müddet iēinde Sultan Dīvānī tasavvufta büyük dereceler elde etti. Babasının
sağlığında, yerine geēerek talebe yetiştirmeye başladı.
Sultan
Dīvānī, babasının yerine geētikten sonra, Konya'ya Mevlānā Celāleddīn-i Rūmī'nin
kabrini ziyāret iēin yola ēıktığında şehrin ileri gelenleri tarafından
uğurlandı. Yolun yarısında Beşāre denilen yere geldiğinde Konya'dan karşılamaya
gelenler oldu. Sultan Dīvānī burada nice tesirli sohbetler yaptıktan sonra
yoluna devām etti. Konya'da Celāleddīn-i Rūmī'nin kabr-i şerīflerini ziyāreti
esnāsında, Sultan Dīvānī'yi bir hal kapladı. Bu durumu garipsiyenlerin halleri
Sultan Dīvānī'ye mālūm olunca, dergāh hamamının yanmakta olan ocağına girdi.
Allahü teālānın izni ile ocaktaki ateş ona hiē tesir etmedi. Bu durumu gören
sū-i zan sāhiplerinin kalplerindeki bozuk düşünceler kayboldu ve o büyük zāta
samīmī olarak bağlandı.
Tīmūr Han
zamānında, devlet hazīnesinin süsü olmak üzere bir fermanla Celāleddīn-i
Rūmī'nin Dīvān-ı Kebīr'i türbeden alınarak Māverāünnehr'e götürüldü. Daha sonra
bölgede ēıkan karışıklıklar sırasında Dīvān-ı Kebīr bozuk bātınī fırkasından
olan Şah İsmāil'in eline geēti. Bu yüzden Mevlānā Celāleddīn-i Rūmī, Sultan
Dīvānī'ye mānevī işāretle Dīvān-ı Kebīr'i o bid'at ehlinin elinden kurtarması,
eski yerine koyması emredildi. Bu sebeple Afyon'dan yola ēıkan Sultan Dīvānī,
önce Mevlānā Celāleddīn-i Rūmī'nin kabrini ziyāret etti. Sonra İran'a doğru yola
ēıkan Dīvānī, her uğradığı yerde insanlara Allahü teālānın emir ve yasaklarını
anlattı. İran sınırında Şah İsmāil'in muhāfızları ile karşılaştı. Onlar, gelip
geēenlere nereden gelip, nereye gittiklerini sorarlardı. Bu sorgulamada
muhāfızların başındaki ēavuş, Sultan Dīvānī'ye edepsizlik etti. Bu yüzden dili
tutulup, bu halde reislerinin yanına gittiğinde, oradakiler, ēavuşun hālini
görünce, iēlerinden biri Sultan Dīvānī'nin üzerine doğru yürürken eli felē oldu.
Onlardan Sultan Dīvānī'ye zarar vermek isteyenlerden herbirinin başına bir iş
geldi.
Böylece
Sultan Dīvānī'ye zarar veremeyeceklerini anlayıp, ona iyi muāmelede bulunmak
zorunda kaldılar. Sultan Dīvānī rahat bir şekilde Şah İsmāil'in başkentine
vardı. Şah İsmāil, Sultan Dīvānī'nin geldiğini duyunca, görünüşte, gelişini
tebrik etmek hakikātte ise, onun ahvālini araştırmak maksadıyla adamlarını
yanına gönderdi. Adamlarından herbirisi kendilerine göre Şah İsmāil'e rapor
verdi. Şah İsmāil adamları ile görüştükten sonra ikrām görünüşünde, onun iēin
bir dergāh yaptırıp, her bakımdan onu kayıt altına almak ve onun tekrar
memleketine dönmesine māni olmak istedi. Bunun üzerine Sultan Dīvānī;
"Dervişlere ikrām, Dīvān-ı Kebīr'in teslimi iledir." buyurarak, maksadını ifāde
etti. Şah ve vezīri aralarında anlaşarak bir ziyāfet esnāsında Sultan Dīvānī'nin
zehirlenmesine karar verildi. Bu durum Allahü teālānın izni ile Sultan Dīvānī'ye
mālūm oldu. Yemek sırasında verilen zehirli şerbet kāsesini alıp, Şah İsmāil'e
hitāben; "Bu can eriten kāseyi Şah mı yoksa, vezir ile mi iēeyim?" dedikten
sonra vezire yüzünü ēevirdi. Bir yudumda iēti. Allahü teālānın ihsānı olarak,
zehrin tesiri kalmadı. Şāh İsmāil onun bu kerāmeti karşısında istemeyerek de
olsa, Dīvān-ı Kebīr'in kendisine verilmesini emretti. Sultan Dīvānī'nin bu
kerāmetini gören devlet ricāli arasında onu sevip, Eshāb-ı kirām düşmanlığı
inancından vazgeēerek Ehl-i sünnet ītikādına dönenler oldu.
Sultan
Dīvānī, Dīvān-ı Kebīr'i teslim alacağı yere talebeleri ile birlikte büyük bir
şevk ve heyecanla vardı. Halk onları büyük bir merakla tākib ediyordu. Sultan
Dīvānī orada insanlara nasīhat dolu güzel bir vāz verdi.Teslim işleri bitip
ayrılacakları sırada, birēok kimse Ehl-i sünnet ītikādına dönerek, Sultan
Dīvānī'nin elini öpmek iēin sıraya girdiler. Bunlar arasında Şah İsmāil'in oğlu
da vardı. Şah İsmāil bunu duyunca ēok kızdı ve Sultan Dīvānī'nin arkasından
askerler gönderdi. Askerler Sultan Dīvānī'nin bulunduğu kervana yaklaşınca,
başındaki külahı kılıē gibi onlara doğru tuttuğunda, askerler perişan oldu.
Kurtulanlardan bāzısı kaētı, bāzısı da tövbe ederek Ehl-i sünnet ītikādına
girdi.
Sultan
Dīvānī dönüşünde Bağdāt, Halep üzerinden Konya'ya geldi. Dīvān-ı Kebīr'i yerine
koydu. Bu sırada kırk kişi ona halīfe olmakla şereflendi.
|
|