|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Osman
et-Tavilî
(rahmetullahi teâlâ aleyh) Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin talebelerinden
ve zamânındaki büyük velîlerden olup, ismi Osman Sirâceddîn'dir. Peygamber
efendimizin torunu hazret-i Hüseyin'in neslinden olduğu için Hüseynî, Tavila
köyünde yerleştiği için Tavilî nisbeleriyle de anıldı. H.1195 de Irak'ta doğdu.
1283 Tavila'da vefât etti. Kabri orada olup, ziyâret edilmektedir.
Asîl ve
fazîlet sâhibi bir âileye mensûb olan Osman et-Tavilî, küçük yaştan îtibâren
ilim tahsîline başladı. Köyü Tavila'da Kur'ân-ı kerîmi ve bâzı kitapları okuyup
bitirdi. Sonra Biyara'ya ve Hurmal'a giderek her memleketten gelen talebelerin
ders gördüğü Hırpanî Medresesine girdi. Tahsil hayâtı sırasında çalışkanlığı,
gayreti ve doğruluğuyla dikkatleri üzerine topladı. Fakir olduğu için okuyacağı
kitapların hepsini eliyle yazdı. Talebelik hayâtı sırasında önemli şeyleri
araştırıp üzerinde durmayı âdet edindi. Bir taraftan ilim öğrenmekle berâber,
tasavvufa karşı da büyük bir alâka duyuyordu. Sonunda Süleymâniye yoluyla
Bağdât'a giderek büyük âlimlerin yetiştiği Geylânî Medresesine devâm etti. Sonra
Şeyh Abdullah Hırpanî'nin medresesine devâm ederek, orada müderris bulunan büyük
âlim ve velî Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleriyle tanıştı. Onun ilim ve feyiz
kaynağı ders ve sohbetlerine devâm ederek ilimde yüksek dereceye erişti. Mevlânâ
Hâlid hazretleri ona Fakih Osman adını verdi. Tasavvuf yolunda ilerleyerek
Nakşibendiyye yolu usûlüne göre yetişti. Mevlânâ Hâlid hazretleri önce ona
zâhirî ilimlerde icâzet, diploma verdi. İki sene kadar sonra da tasavvuf yolunda
yetiştiğine ve insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatabileceğine dâir
halîfelik verdi. Mevlânâ Hâlid hazretleri onun hakkında; "Ben gurbete ve
meşakkate tahammül ettim. Bende makâmlar ve haller hâsıl oldu. Onları da benden
Osman et-Tavilî aldı." buyurdu.
Osman
et-Tavilî hazretlerinin dergâhı, fakirlerin yemekhânesi, yolcuların
misâfirhânesi, tasavvuf erbâbının halvethânesi, ilim ve fıkıh talebeleri için
bir medrese vazîfesi gördü. Bu dergâh, müminler için emsâli bulunmaz bir
toplanma yeri oldu. Burası Türk, Âzerî, Arap, Afganlı, İranlı gibi değişik
mıntıka ve iklimlerden gelen kimselerle dolup taştı. Osman et-Tavilî
hazretlerinin talebeleri arasında halktan adamlar olduğu gibi, âlimler de çoktu.
Hepsi ilmiyle amel eden fazîletli kimselerdi.
Osman
et-Tavilî hazretleri Allahü teâlânın emirlerine tam uyup, yasaklarından şiddetle
sakınırdı. Farz ibâdetlerden başka, diğer vakitlerini Allahü teâlânın ismini
anarak, teheccüd namazı kılarak, oruç tutarak, Kur'ân-ı kerîm okuyup, hatm-i
tehlil okuyarak geçirirdi. Allahü teâlânın verdiği az nîmetlere kanâat ve
şükretti. Fakirlik, kanâat, sabır, temizlik onun ayrılmaz özelliklerinden oldu.
İnsanların rûhî hastalıklarının tedâvisi için gayret ettiği gibi, yaşadığı
çevredeki toprağın ıslah edilmesi, su kanallarının açılması, gelecek nesillerin
faydalanması için meyve ağacı dikmek, yetiştirmek gibi hususlarda önderlik etti.
Su kaynaklarının temizliğine ve genişletilmesine çalıştı. Koruların ve
ormanların korunmasını temin etti, meyve veren ağaçların kesilmesini yasak etti.
Bu bölgeye hâkim olan Osmanlı Devletinin büyükleri ve idârecileriyle
anlaşmazlığa girmedi. Kabîleler arasında meydana gelen yol kesmek, hırsızlık,
kabîle baskınları, aşîretler arasındaki kan dâvâları ve öç alma gibi
davranışları önledi. İnsanların huzûr ve sükûn içinde yaşamaları için lüzumlu
emniyet tedbirleri aldı. Âile fertleri arasında sevgi ve saygının çoğalmasını
sağladı. Zamânın her türlü kötü âdetine karşı gelerek birbirine bağlı bir
cemiyet meydana getirdi. Yetiştirip hilâfet verdiği altmış kadar talebesi de
insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatarak onların dünyâ ve âhirette
mutluluğa kavuşmaları için gayret ettiler.
Ömrünü
İslâmiyeti öğrenmek, öğretmek, insanlara anlatmak yolunda sarf eden Osman
et-Tavilî hazretleri, hayatta iken irşâd vazîfesini büyük oğlu Şeyh Muhammed
Bahâeddîn ve Şeyh Abdurrahmân Ebü'l-Vefâ'ya verdi.
|
|