CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER

Evliyânın ve âlimlerin büyüklerinden Osman el-Hattâb (rahmetullahi teâlâ aleyh) H.800 de Kudüs’te vefât etti.

Zamânında bulunan meşhûr âlimlerin sohbetleriyle yetişen Osman el-Hattâb, haram ve şüphelilerden sakınan, devamlı ibâdet ve tâatle meşgûl olan, güçlü, kuvvetli ve heybetli bir zât idi. Dünyâya kıymet ve ehemmiyet vermezdi. İnsanlardan ayrı, kendi hâlinde, sâde bir hayat yaşardı. Giyim, kuşam ve yemek husûsunda da böyle sâde hareket ederdi. Kendini beğenmek, övünmek, kibir gibi kötü düşüncelerin kalbine gelmemesi için, deve yününden yapılmış uzun bir hırka giyerdi. Allahü teâlânın mahlûkâtındaki hikmetleri, bunları yaratan Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünmek, buna karşı şükredici bir kul olmak maksadıyla, devamlı mahzûn, mahcûb, başı önüne eğik dururdu. Bir ihtiyaç olmadıkça ve birisi ile konuşmak îcâb etmedikçe başını yukarı kaldırmazdı. Bütün mahlûkâta ve bilhassa yetim çocuklara karşı çok merhametli idi. Kendisi daha çok küçük iken, babası vefât etmiş ve yetim büyümüş olduğundan, yetim çocukların hâlini iyi bilirdi. Dergâhında bulunan talebelerinin ihtiyaçlarını kendisi karşılardı. Onların ve hattâ dışarıda bulunan insanların dertlerine, sıkıntılarına çâre bulmaktan zevk alırdı. Tanıdıklarının en ufak ihtiyaçları ile yakından ilgilenir, bunu yaparken hiç üşenmez ve sıkılmazdı. Dağdan odun getirir ve yemek kazanının altını kendisi yakardı. Talebelerinden ve yetimlerden yüz kadar kimse devamlı yanında kalır, onların da ihtiyaçlarını kendisi görürdü. Dergâhın bir geliri veya bir vakfı yoktu. Bununla berâber, hem orada bulunanların barınmalarından, hem de orada barınanların maişetlerinden bir endişesi olmazdı. Günlük ne gelirse ona rızâ gösterirler, Allahü teâlâya şükrederlerdi. O beldede bulunup, durumu müsâid olanlar ve hattâ zamânın sultânı bile, zaman zaman, buğday, mercimek, fasulye, pirinç gibi şeyler gönderirlerdi.