|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
İmâm-ı
Nevevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Şâfiî âlimlerinin büyüklerinden Yahyâ bin
Şeref, lakabı Muhyiddîn, künyesi Ebû Zekeriyyâ'dır.
Babası
anlattı: "Oğlum yedi yaşına basmıştı. Ramazân-ı şerîfin yirmi yedinci gecesi
yatağında uyuyordu. Biz bu geceyi ihyâ etmek için Kur'ân-ı kerîm okuyorduk.
Oğlum gece yarısına doğru uyandı ve; "Babacığım! Evimizi dolduran bu nûr nedir?"
diye sordu. Biz hiçbir şey göremiyorduk. O zaman anladım ki, bu gece Kadir
gecesidir, oğlum ileride Allahü teâlânın sevdiği kullarından olacaktır."
Muhyiddîn
Ebû Zekeriyyâ Yahyâ'yı, babası küçük yaşta Kur'ân-ı kerîm öğrenmesi için mektebe
gönderdi. Kısa zamanda Kur'ân-ı kerîmi ezberledi.
Büyük
âlimlerden Muhammed Zerkeşî anlatır: "Nevevî'ye Kur'ân-ı kerîm öğreten zâta
gittim. Ona tavsiyelerde bulundum ve; "Bu çocuğun ileride zamânın en büyük âlimi
ve dünyâya hiç gönül bağlamayan bir zâhid olacağını, bunun sebebiyle pekçok
kimselerin hidâyete, doğru yola kavuşacağını ümid ediyorum." dedim. Bunun
üzerine hocası bana; "Nereden biliyorsun, sen müneccim misin?" diye sordu. Ben
de; "Hayır. Ancak Allahü teâlâ beni böyle konuşturuyor. Konuşana değil,
konuşturana ve söylenilene bak." dedim. Bunu babasına da söyledim ki, iyi
yetiştirsin."
Tasavvuf
yolundaki hocası Yâsîn bin Yûsuf anlatır: "Yahyâ bin Şeref'i, on yaşında iken
Nevâ'da gördüm. Çocuklar onu, kendileriyle berâber oyun oynamaya zorluyordu. O
ise çocuklardan kaçıyor ve ağlıyordu. Bu hâlde Kur'ân-ı kerîm okumaya devâm
ediyordu. Onun bu hâlini görünce, kalbime sevgisi düştü, onu çok sevdim.
Babasının bir dükkanı vardı. Nevevî de dükkanda dururdu. Alış-veriş onu Kur'ân-ı
kerîm okumaktan hiçbir zaman alıkoymazdı."
İmâm-ı
Nevevî hazretleri, geçinmede kanâat üzere olup, nefsî ve dünyevî arzu ve
isteklerden vaz geçmişti. Allahü teâlâdan çok korkardı. Doğru konuşur, yerinde
söyler, geceleri ibâdet ve tâat ile geçirirdi. İlim tahsîlinde gayretli olup,
sâlih ameller yapmakta sabrı çoktu. Şam halkının yediği şeylerden yemez,
memleketinden, anne babasının yanından getirdiği, tam helâl olduğunu bildiği
şeyleri yemekle kanâat ederdi. Yirmi dört saatte bir defâ, yatsıdan sonra yemek
yerdi. Yine günde bir defâ, sahur vaktinde su içerdi. O diyârın âdeti olan kar
suyu içme âdetini yapmazdı. Bekârdı. Hiç evlenmedi. Geceleri uyumaz, ibâdet eder
ve kitap yazardı. Devlet reislerine, vâlilere ve diğerlerine emr-i mârûf ve
nehy-i münker ederdi. Allahü teâlânın emirlerini bildirir, yasaklarından
sakınmak lâzım olduğunu anlatırdı. Bu işte hiç müdâhene etmez, gevşeklik
göstermezdi. İki kere hacca gitti. 1266 senesinde, Dâr-i Hadîs-i Eşrefiyye'de
ders verdi. Vefâtına kadar bu vazîfesinin karşılığında oradan hiç para almadı.
Mübârek sakalında birkaç tâne beyaz kıl vardı. Üzerinde sekîne ve vakar hâli
herkes tarafından görünürdü.
Aynı
zamanda evliyâ-i kirâmın büyüklerindendir. Çok kerâmetleri görülmüştür.
|
|