CŻLD       ALFABE       KONU       KABR-Ż ŽERŻFLER

ALFABE - CŻLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER

İmām Mūsā Kāzım (rahmetullahi teālā aleyh) Eshāb-ı kirāmın sohbetinde bulunmakla şereflenen Tābiīn devrinin yüksek ālimlerinden ve velīlerin büyüklerindendir. Oniki imāmın yedincisidir. Cāfer-i Sādık'ın oğlu, İmām-ı Ali Rızā'nın babasıdır. Resūlullah efendimizin torunu olup, hazret-i Ali ile hazret-i Fātıma'nın evlātlarındandır. Hazret-i Hüseyin'in ēocuklarından olduğu iēin "seyyid"dir. Asıl adı, Mūsā bin Cāfer-i Sādık. Kāzım, Sābir, Sālih, Emīn... gibi birēok lakabları vardır. En meşhūru "Kāzım"dır. Hilminin (yumuşaklığının) ēokluğundan, kendisine kötülük yapanlara dahi kızmayıp bağışladığından, gazabına hākim olduğundan "Kāzım" lakabı verilmiştir.

İmāmlığı, tasavvufda feyz vermesi yirmi beş sene üē ay sürmüştür.

Mūsā Kāzım hazretlerinin yaşadığı devirde, Ehl-i beytten olanlara maalesef birēok haksızlıklar yapılmıştır. Zamanın sultanları tarafından birkaē kerre hapse atılmış ve hapiste iken vefāt etmiştir. Halbuki dünyāya düşkün değildi. Zühd ve takvāsı ēoktu. Affı ve ihsānı, kerem ve cömertliği ile meşhūrdur. Medīne-i münevverede otururdu. Siyāsete hiē karışmadığı halde Abbāsī halīfelerinden Muhammed Mehdī kendisini Medīne'den Bağdāt'a getirterek hapsetmiş, bir müddet sonra hazret-i Ali'yi rüyāsında görüp, kendisine Kur'ān-ı kerīmden meālen; "Demek ki, idāreyi ele alırsanız, hemen yeryüzünde fesat ēıkaracak ve akrabālık bağlarını kesip atacaksınız" buyurulan Muhammed sūresi yirmi ikinci āyet-i kerīmesini okudu. Bunun üzerine ertesi gün hemen Mūsā Kāzım'ı hapisten ēıkararak, kendisine ve evlatlarına karşı isyān etmeyeceğine yemin etmesini teklif etmiş, İmām-ı Mūsā Kāzım da; "Bu işi aslā yapmam ve şānıma da yakıştırmam" buyurunca, doğru söylediğini tasdik etmiş ve bu temināt üzerine, Medīne'ye dönmesine izin vermişti. Sonra Halīfe Hārun Reşīd, 795 yılında Umre'den dönerken, Medīne'ye uğramış, İmām hazretlerini yanına alıp Bağdat'a getirmiştir. Ardı arkası kesilmeyen hādiselerin yatışması sona erdirilmesi düşüncesi ile Onu tekrar hapsettirmiştir. Bağdāt Tārihi kitabının yazarı Hatīb-i Bağdādī'nin rivāyetine göre, ölünceye kadar hapiste tutmuştur. Diğer bir rivāyete göre, Hārun Reşīd de gördüğü korkulu bir rüyā üzerine, onu hapishāneden ēıkarıp, Medīne'ye göndermişti. Ancak Bağdāt'ta vefāt etmiş olması, Hatīb-i Bağdādī'nin rivāyetini kuvvetlendirmektedir. Hattā zehirletilerek vefāt ettiği de rivāyet olunur. Yedi sene zindanda kaldı.

Hapishānede iken Hārun Reşīd'e yazdığı mektupta şöyle dedi: "Benden belā ve musībet son bulmayacak, buna karşılık, sen de dāima rahat ve genişlik iēerisinde olacaksın. Yalnız şunu unutma; sonu gelmeyen āhirete sen de, ben de gideceğiz."

Yahyā bin Hālid Bermekī tarafından hurma iēinde zehir verilerek öldürüldüğü rivāyet olunmaktadır. Zehir verildiği gün Mūsā Kāzım hazretleri; "Bana bugün zehir verdiler. Yarın vücūdum sararacak, sonra yarısı kızaracaktır. Ertesi gün de siyah olacaktır. O zaman vefāt ederim" buyurmuştur. Dedikleri aynen olmuştur.