|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Seyyid
Murâd-ı Münzâvî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri; İstanbul'da medfûn
bulunan en büyük üç evliyâdan biri. H.1054 de Buhârâ'da doğdu. H.1132 de
İstanbul'da vefât etti.
Murâd-ı
Münzâvî'nin babası, Semerkand beldesinin Nakîb-ül-eşrâfı (seyyid ve şerîflerin
işleriyle ilgilenen makâmın idârecisi) idi. Henüz üç yaşında iken ayakları felç
oldu. Kötürüm bir hâlde kaldı. Fakat ayakları sağlam olanlardan daha çok dünyâyı
dolaştı. Tahsîl yaşına gelince; ilim, fazîlet ve kemâl elde etmeye başladı.
Keşmîr'e gitti. İlim tahsîline devâm edip, din ve fen bilgilerinde olgunlaştı.
Sevenlerinin yardımı ile Kâbe-i muazzamayı ve Resûlullah efendimizin kabr-i
şerîfini ziyâret etti. Sonra Hindistan'a gitti. Aklî ve naklî ilimleri, maddî ve
mânevî kemâlâtı kendisinde toplayan, yüz kırk bin talebesini vilâyet, velîlik
makâmına kavuşturan ve Silsile-i aliyye büyüklerinden olan Muhammed Ma'sûm
Fârûkî hazretlerine talebe oldu. Bir müddet onun yanında kaldı. Sohbetleri ve
bereketli nazarları ile kemâle geldi. İcâzet, diploma aldı. Mürşid-i kâmil,
yetişmiş ve insanları yetiştirebilen zât olarak tekrar Hicaz'a geldi. Hicaz'da
üç sene kaldı. Sonra Bağdât'a gitti. Burada büyük zâtları ziyâret etti. Sonra
İsfehân'dan Buhârâ'ya gitti. Belh ve Semerkand'daki tasavvuf büyüklerinin
sohbetlerinde bulundu. Tekrar Bağdât'a gitti. Oradan üçüncü defâ hacca gitti.
Sonra Mısır ve Kâhire'ye buradan da Şam'a geçti. Şam çok hoşlarına gittiği için,
uzun müddet burada ikâmet etti ve evlendi. Şam'da pek çok kimse ziyâretine gelip
kendisinden ilim ve edeb öğrendiler. Şam halkı kendisini çok sever ve çok hürmet
ederlerdi. Şöhreti her yere yayıldı. Sultan Mustafa Hân ona Şam'da bir köy
verdi. Bu köy hâlâ onun adıyla meşhûrdur. Murâd-ı Münzâvî'nin bereketiyle
zâlimler ıslah olup, Şam halkı pek çok zulümden korundu. Her türlü günah
işleyenlerin barındığı bir evi zulmetten kurtarıp, Murâdî Medresesi diye anılan
bir ilim yuvası hâline getirdi. Ayrıca Saruca sokakta da bir medrese yaptırdı.
Bu medreselerde okuyan talebelerin ihtiyâçları için vakıflar kurdu. H. 1092
senesinde otuz sekiz yaşında iken İstanbul'u teşrif etti. Eyyûb Sultan semtinde,
Eyyûb Sultan hazretlerinin kabri civârında ikâmet etti. Bu arada dördüncü defâ
hacca gitti. Hac dönüşü Şam'a gelip, orada bir seneye yakın kaldıktan sonra,
beşinci defâ Hicaz'a gitti. Bir sene kadar Mekke-i mükerremede kaldı. Tâliblere
ilim ve edeb öğretti. H. 1120 senesinde ikinci defâ İstanbul'u şereflendirdi.
Bu defâ Yavuz Selim'de, Bıçaklı Efendi menzilinde ikâmet etti. Halk akın akın
sohbetine koştu. Murâd-ı Münzâvî bir ara Bursa'ya gitti. Bir müddet Bursa'da
ikâmetten sonra, tekrar İstanbul'a döndü. Eyyûb'de, Reîs-ül-etibbâ Nûh Efendi
yalısında kaldı. Eyyûb Sultan ile Edirnekapı arasında Nişancı Mustafa Paşa
caddesindeki Şeyh Murâd Dergâhında İstanbul halkına yıllarca ilim ve edep
öğretti. Kerâmetleri her tarafa yayıldı. H.1132 senesi Rebîü'l-âhir ayının on
ikisinde Salı gecesi İstanbul'da vefât etti. Cenâze namazı Eyüp Sultan Câmiinde
büyük bir kalabalık tarafından kılınıp, Edirnekapı dışında, Munzavî Câmii
karşısındaki medresenin dershânesine defnedildi. Bu medrese, Birinci Sultan
Mahmûd Hanın devri şeyhülislâmlarından Ahmed Ebülhayr Efendi tarafından
yaptırılmıştır. Huzûruna gelenler ne kadar münkir, inat ve inkarda olsalar,
mutlaka onun feyz ve bereketine kavuşur, başka bir hâl kazanırlardı.
|
|