|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Muhammed Kudsî Bozkırî
(rahmetullahi teâlâ aleyh) aklî ve naklî ilimlerde derin âlim, tasavvuf ehli ve
velî. İsmi, Muhammed bin Mustafa bin Îsâ'dır. H.1198 de Konya'nın Bozkır
kazâsının Aliçerçi köyünde dünyâya geldi. Hocası Ödemişli Hasan Kudsî Efendiye
nisbetle, Kudsî denildi. H.1269 da Seydişehir yakınlarında Çavuş köyünde vefât
etti.
Alnında
vilâyet nûru parlar, âniden göreni heybet kaplardı. Vakar ve sekîne sâhibi idi.
Aslâ kahkaha ile gülmezdi. Bâzan tebessüm ederdi. Güleç yüzlü, dili çok fasîh,
yüzü pek melîh idi. Gören ayrılmak istemezdi. Hep mârifetten ve hakîkatten
konuşurdu. Hiç fuzûli konuşmazdı. Hep hayırlı nasîhat ederdi. Dünyâ veya bir
başka bakımdan gönül sıkıntısı ile huzuruna gelen, hakîmâne sözlerini
dinleyince, gönlü açılır, içi rahatlar, dünyâ ve dünyâlık sevgisinden ve
arzusundan kurtulur, bir anda, bütün kalbi ile Allahü teâlâya yönelirdi.
Garîblere, yetimlere, miskinlere acır, yardım ederdi. Cömertlikte zamânının bir
tânesiydi. Borçluların borçlarını öderdi. Dünyâ değil, âhiret zenginiydi. Dâhilî
ve hâricî, nafaka ve giyeceklerini üzerine aldığı yirmiden çok cemâati vardı.
Gelen giden misâfiri sayısızdı. Taşlık bir köyde oturduğu hâlde, hepsini yedirir
ve giydirir, herkesi dünyâdan uzaklaştırır, âhirete yaklaştırırdı. "Rızk için
üzülen kimse, insan defterinden hâricdir" buyururdu. Dînin ahkâmına riâyette
canını fedâ ederdi. "Bir kimsenin dînimizin emir ve yasaklarına uymada ne kadar
noksanı varsa, tasavvuf yolunda da o kadar noksanı vardır" buyururdu.
Kerâmet
göstermekten çok sakınırdı. Talebesinin ihlâsına sebeb olacaksa izhâr ederdi.
Kâbiliyeti az olan bir talebesi, üç saatlik mesâfedeki bir köyde kendi kendine;
"Ne için bir hocaya bağlanayım ve bir takım sıkıntılar çekeyim, bundan sonra
diğer insanlar gibi dünyâ işimle meşgûl olayım?" diye düşünüp, o hazretin
huzûruna geldi. Ama içinden geçeni hiç kimseye söylememişti. Muhammed Kudsî
Efendi; "Hacı Efendi, yol göstericisi olmayana şeytan yol gösterir değil mi?
Doğru yoldan çıkmağa akıllı kimse nasıl cesâret edebilir?" buyurup, onu bozuk
düşüncelerden kurtarmış, hak yolda devâm etmesine vesîle olmuştu.
|
|