|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
İstanbul
evliyâsından Hüsâmeddîn Nakşî (rahmetullahi teâlâ aleyh) az yer, az
içerdi. Diğer zamanlarında sebze ile yetinirdi. Yemelerine bu sûrette dikkat
ettiğinden sıhhatleri dâimâ îtidâl üzere olur, vücudlarında hastalık pek seyrek
görülürdü. Hüsâmeddîn Efendi ilmini tamamlayıp, icâzetini alıp, müderris olarak
artık mühim bir mevkı sâhibi olmak kendisine pek kolay iken buna rağbet etmeyip,
mânevî olgunluklar kazanmayı tercih edip, Eyüp'te bulunan Zâl Mahmûd Paşa
Medresesinde bir hücrede yerleşip garibâne yaşamayı tercih etmiştir.
Talebeliğinde bir taraftan dînî ilimleri öğrenirken, zengin bir âilenin çocuğu
olmasına rağmen son derece sabır ve kanâat içinde nefsiyle mücâdele üzere
yaşamıştır. 96 senelik ömrünü ya bir medrese odasında, yâhut dergâh odasında
yalnız başına geçirmiştir.
Ömrünün
sonuna kadar her verdiği dersden, vâz u nasîhatlerinden dolayı kimseden bir
ücret almamış, bunları sırf Allahü teâlânın rızâsı için yapmış, insanları dînen,
ahlâken ve amel bakımından aydınlatmıştır. Ahlâkında, âdetlerinde, söz ve
işlerinde, insanlara muâmelelerinde yapmacıktan, riyâ ve gösterişten uzak
kalmıştır. Vakitlerinin çoğunu gece kaldığı odasında geçirmekle berâber, bey,
dilenci kim olursa olsun herkesle görüşür, sâde ve açık sohbet eder ve herkese
eşit muâmelede bulunurdu. Sohbetlerinden kimse sıkılmaz, bilakis lezzet
alırlardı. Latîfeleri, sünnet-i seniyye dâhilinde olurdu. Rahat konuşur kimseden
çekinmezdi.
Çok
cömert ve güzel ahlâklı idi. Yanında, altın, gümüş ile toprak ve saksı parçası
eşitti. Allahü teâlânın rızâsından başka bir şey düşünmezdi. Sözlerinde hal ve
işlerinde tevekkül sâhibiydi. Halktan biriymiş gibi görünürdü. Sünnet-i
seniyyeye de bağlılıkta çok gayret gösterirdi. Talebelerine ve sevenlerine de
böyle olmalarını tavsiye ederdi. Nâfile ibâdet de çok yapardı, fakat nâfileleri
insanlardan gizlerdi.
|
|