EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Şam'da
yetişen âlimlerin en büyüklerinden ve Osmanlıların en meşhûr fıkıh âlimlerinden
olan İbn-i Âbidîn (rahmetullahi teâlâ aleyh) H.1198 senesinde Şam'da
doğdu. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin sohbeti ile şereflenerek kemâle
geldi.
İbn-i
Âbidîn, zâhir ilimlerini öğrendikten sonra, kelâm ve tasavvuf ilimlerini de
zamânın en büyük âlimi ve tasavvuf ehli, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'den öğrendi.
Onun sohbeti ile şereflenerek kemâle geldi.
İbn-i
Âbidîn (Seyyid Muhammed Emîn bin Ömer) hazretlerinin dîne uymaktaki hâlleri
meşhûrdur. Haram, mekruh ve şüphelilerden kesinlikle uzak durur, mübahları çok
az kullanır, ibâdetlerinde sünnetlere, müstehaplara, edeplere uymakta son derece
titiz davranırdı. Beş vakit namazda, tahiyyâtı okurken, Resûlullah efendimizi
baş gözü ile görürdü. Göremediği zaman o namazı yeniden kılardı.
Mevlânâ
Hâlid-i Bağdâdî'nin kıymetli talebelerinden olan İbn-i Âbidîn, ondan ders aldığı
sıralarda, bir gece rüyâda Resûlullah efendimizin üçüncü halîfesi hazret-i
Osman'ın vefât ettiğini ve Câmi-i Emevî'de namazını kendisinin kıldırdığını
gördü. Sabahleyin derse gidip Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerine bu rüyâyı
olduğu gibi anlatınca, o da; "Senin rüyânın tâbiri, Allahü teâlâ bilir ki
şöyledir: "Ben yakında vefât ederim, sen benim cenâze namazımı Câmi-i Emevî'de
kıldırırsın. Çünkü ben, hazret-i Osman'ın torunlarındanım." buyurdu. Aradan
birkaç gün geçince Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî tâûn, vebâ hastalığından şehîd olarak
vefât etti. Namazını İbn-i Âbidîn kıldırdı.
İbn-i
Âbidîn hazretleri, fakirlere pekçok sadaka verir, akrabâsını ziyâret eder,
annesine, babasına çok iyilik ve hürmet ederdi.
Onun
meclisinde boş söz konuşulmazdı. Şam'da ve diğer şehirlerdeki şer'î mahkemelerde
ihtilaflı hüküm verilse, derhal ona mürâcaat olunarak düzeltilirdi. En mühim ve
zor meseleler ona sorulurdu. İhtilaflı bir şey hakkında ona mürâcaat edilmeden
hüküm verilmezdi. İlim kitapları üzerine kendi güzel yazısıyla öyle açıklamalar
kordu ki, böylece en zor meseleler kolaylıkla anlaşılırdı. Kendisine sorulan
sorulara verdiği cevapları güzel bir üslupla yazardı. Birçok talebe yetiştirip
icâzet, diploma vermiştir.
İbn-i
Abidîn'in en meşhûr eseri Redd-ül-Muhtâr'dır. Bilhassa bu eseriyle tanınmıştır.
Bu kitabı, Dürr-ül-Muhtâr kitabına yaptığı beş ciltlik hâşiyesidir. Dürr-ül-Muhtar'a
haşiye yazarken önce Vakıf bahsinden başlamış, daha sonra başa dönmüştür. Önceki
yazdıklarını temize çekmeden vefât edince bu kısımlar oğlu Alâeddîn tarafından
temize çekilmiştir. Kitap, İbn-i Âbidîn ismiyle meşhûr olmuştur. Bu eseri Hanefî
mezhebindeki fıkıh kitaplarının en kıymetlisi ve en faydalısıdır. Fukahâ (fıkıh
âlimleri) tarafından, üzerinde söz edilmiş her meselenin hülâsası, bütün İslâm
âlimlerinin kabûl ve takdir ettiği bir şekilde bu kitapta toplanmıştır. Hanefî
mezhebinde kendi zamânına kadar yazılmış fıkıh kitaplarının sanki bir özetidir.
Dört
mezhebin inceliklerine vâkıf, derin âlim, kâmil velî Seyyid Abdülhakîm Efendi;
"Hanefî mezhebindeki fıkıh kitaplarının en kıymetlisi, en faydalısı İbn-i
Âbidîn'dir. Her sözü delîl, her hükmü senettir..." buyurdu
İbn-i
Âbidîn hazretlerinin hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin kendisine
yazdığı bir mektup aşağıdadır.
"Her sözü
sened olan büyük âlim Mevlânâ Muhammed Emîn Âbidîn'e en güzel duâlarımı ve en
latîf medhlerimi bildiririm.
Sizinle
görüşüp buluşma arzumuz çoğaldı. Size olan muhabbet ateşimiz arttı. Şeyh İsmâil
Enârânî'nin sizden tarafa gitmesini vesîle ederek bu mektubu yazıyorum.
Yazdığınız pek kıymetli eserlerle İslâm âlemine yaptığınız büyük hizmet için,
pekçok duâlara mazhar oldunuz.
Siz de
bizim hâlimizi sorarsanız, sevdiklerimizden uzak kalmamızın acısı içindeyiz.
Allahü teâlâdan dileğimiz, sizin de öyle olmanızdır. Hâllerinizi bize bildirmeyi
ihmâl etmeyiniz. Allahü teâlânın izniyle, her sıkıntınızda bütün gücümüzle size
yardım edeceğiz.
Selâm
eder, bütün kalbim ve rûhumla yanınızda olduğumu bildiririm."
|