|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Osmanlı
Devletinde yetişen âlim, velî ve büyük hattatlardan Hattat Hâfız Osman Efendi
(rahmetullahi teâlâ aleyh) İstanbul'da H.1052 de doğdu. H.1110 de vefât etti.
Kocamustafapaşa'daki Sünbül Efendi Dergâhı bahçesinde defnedildi.
Dergâhın
şeyhlerinden Seyyid Alâeddîn Efendiden aldığı ilim ve feyzle, kalbini tasfiye ve
nefsini tezkiye eden Hâfız Osman Efendi, ilim ve ibâdette zühd ve takvâda çok
ilerlemişti. Hâl ve hareketlerini, ahlâk ve tabiatını Allahü teâlânın emrine,
Resûl-i ekremin sünnet-i şerîfine uydurmakta büyük mesâfeler katetmişti. Her
hafta Cumâ günleri Sünbül Efendi dergâhına gider, dervişlere zikr esnâsında
nezâret eder, onlara yol gösterirdi. Zikr esnâsında kendisinden geçer, koynuna
koyduğu varaklar hâlindeki yazılar, ortalığa yayılırdı. Üzerinde fevkalâde
güzellikte yazılar bulunan bu varaklar, orada bulunanlar tarafından toplanır,
daha sonra Hâfız Osman'ın müsâdesiyle arzu edenlere dağıtılırdı. İhtiyâcı olan
dervişler, kendisine verilen varakı satarak ihtiyâcını görür, ihtiyâcı olmayan
da bereketlenmek için o varakı saklar, evinin en güzel köşesine asardı.
Hâfız
Osman Efendi, gâyet mütevâzî ve cömertti. Allahü teâlânın bir kulunu memnun
etmekten bir müslümanın işini görüp, duâsını almaktan çok hoşlanırdı. Meşk (Hat)
dersi almak için gelen hevesli ve istidâtlı olan herkesle ilgilenirdi. Pazar ve
Çarşamba günleri umûmî ders yapardı. Bir gününü zenginlere, bir gününü de
fakirlere ayırmıştı. Cumâ günleri Sünbül Efendi Dergâhına giderken evinden erken
vakitte çıkar, yolu üstünde, elindeki yazısını tashîh ettirmek için bekleyen
talebelerle tek tek ilgilenirdi. Bekliyeni gördüğünde hemen atından iner, yol
üstündeki bir taşa oturur, gerekli düzeltmeyi yapardı. Talebelerinin özürlerini
kabûl eder, onları sıkıntıya sokmazdı. Birgün talebelerinden biri peşi sıra
geldi. Tâkib edildiğini anlayan Hâfız Osman Efendi, dönüp ona ne arzu ettiğini
sordu. O da, rahatsızlığı sebebiyle birkaç gündür dersine gelemediğini, meşkini
tashîh ettirmek için de fırsat bulamadığını söyledi. Osman Efendi, talebenin
özrünü kabûl edip, hemen atından indi. Yol üstünde bir taşa oturup, gerekli
tashîhi yaparak talebenin gönlünü ve hayır duâsını aldı.
Hâfız
Osman Efendinin bu hâlleri pâdişâh hocası olduktan sonra da değişmedi. Aynı
tevâzu ve aynı alçak gönüllülüğü devâm etti. Eline geçen malı Allah yolunda,
fakir fukarâya harceder, kendisi eski hâlinde devâm ederdi.
Hâfız
Osman Efendi, vakitlerini bir an boş geçirmez, ya ilim öğrenmekle, ya ibâdet
etmekle, ya ilim öğretmekle, veya hat dersleri vermekle geçirirdi. Elinin
alışkanlığının bozulmaması için hergün mutlakâ yazardı. Hacca giderken de her
konaklayışta yazı yazmış, el alışkanlığının bozulmamasına çok dikkat etmiştir.
Kırk sene
boyunca durup dinlenmeden çalışan Hâfız Osman Efendi; yirmi beş Mıshaf-ı şerîf,
çok sayıda En'âm-ı şerîf, Delâil-i hayrât, yazı kıt'aları, karalamalar,
murakka'lar yazdı. Bir gece rüyâsında Resûl-i ekrem efendimizi görmekle
şereflenerek aldığı emir üzerine, ilk defâ levha şeklinde Hilye-i seâdet'i
yazdı. Bu hilyelerde Resûl-i ekremin şemâil-i şerîflerini, mübârek yüzlerinin
şekillerini, hazret-i Ali'nin rivâyetine göre târif etti. Asırlarca elden ele
duvardan duvara dolaşan Hilye-i seâdet levhaları, cemâl-i Resûlullaha âşık
insanların yetişmesine vesîle oldu. O'nun mübârek şemâil-i şerîflerini geceleri
rüyâlarında, gündüzleri âşikâre gö- ren bu mübârek insanlar, Hâfız Osman
Efendiye binlerce duâlar gönderdiler.
Hattat
Osman Efendi, özenerek, bütün ustalığını kullanarak şânına lâyık edeb ve saygıya
riâyet ederek yazmış olduğu Mıshaf-ı şerîfleri; zamânın en usta nakkaş ve
tezhibçilerine teslim ederdi. Onlar da aynı edeb ve saygı içerisinde
vazifelerini icrâ ederler, asırlara mâl olacak, binlerce müslüman tarafından
kopye edilip yazılacak, milyonlarca müslüman tarafından okunacak şâheserler
vücûda getirdi. Hâfız Osman Efendinin eserlerini, yeğeni Bayrampaşa türbedârı
Hâfız Mehmed Çelebi ve Ahdeb Hasan Çelebi gibi tezhib ustaları süslerlerdi.
İstanbul'un, zamânın hilâfet merkezi olması sebebiye, Hâfız Osman hattı ile
basılan Kur'ân-ı kerîmler bütün dünyâya yayıldı. Hâfız Osman Efendi de bütün
dünyâda rahmetle anıldı.
|
|