|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Hindistan
velîlerinden ve büyük İslâm âlimi Hâfız Sa'dullah hazretleri, Muhammed
Sıddîk-i Fârûkî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin olgun talebesiydi.
Muhammed Sıddîk'ın hânekâhında, kendisine tasavvuf ehlinin reîsi, efendisi
mânâsına gelen; "Seyyid-üs-Sûfiyye" lakabı verilmişti.
Hâfız
Sa'dullah hazretleri, hocasının sohbet ve hizmetinde bulunmakla eline geçen
yüksek kazançları, mânevî dereceleri, Allahü teâlânın nîmetini bildirmek için
şükrederek şöyle anlatırdı:
Tam otuz
yıl mübârek hocamın dergâhında hizmet etmekle şereflendim. Bu hizmette saçlarım
ağardı. Hattâ mevlâmızın yolunda gözümün nûru (görme hâssası) gitti. Bu da şöyle
olmuştu: Bir defâsında, yazın şiddetli sıcakları sırasında, hocam beni
Ahmedâbâd'a göndermişti. Güneşin hararetinin çok şiddetli olması sebebiyle
gözlerim görmez oldu. Hâl böyle olunca, talebe arkadaşlarımdan birçoğu başıma
toplanarak, hizmete kendilerinin devâm etmesini, benim bu âmâ hâlimde, husûsî
hizmetlere devâm edemeyeceğimi söylediler. Ancak hocama olan muhabbetimin
fazlalığından bu hizmeti başkalarına bırakmak istemedim. Hocama olan sâdıkâne
hizmetimin bereketiyle kalb gözüm açıldı. Mârifet nûru ile görmeye başladım.
Böylece, Allahü teâlâ bana, lüzumlu şeyleri görmeyi nasîb edip, baş gözümü ise
başka şeyler ile alâkalanmaktan ve meşgûl olmaktan muhâfaza eyledi. Bu alâka ve
meşgûliyetten kurtulunca, her an Rabbimi düşünür, hep O'nunla meşgûl olur bir
hâle geldim. Bu hâl ile, göz vâsıtasıyla kalbe ulaşan ve bâtını meşgûl eden
zararlı görüntülerin gelmesi engellenmiş oldu. Bu nîmetlerinden dolayı, görünür
görünmez bütün nîmetlerin sâhibi olan Allahü teâlâya sonsuz hamdü senâlar,
şükürler olsun. Habîb-i ekrem efendimize ve O'nun Ehl-i beyt ve Eshâbının
herbirine (radıyallahü anhüm) selât ü selâmlar olsun."
Hâfız
Sa'dullah, böylece yetişerek ilim ve vilâyet yolunda çok yüksek derecelere
kavuştuktan sonra, silsilesi Resûlullah efendimize varan hocaları vâsıtasıyla,
mübârek kalbine gelen feyz ve nûrları etrâfına yaymaya, olgun ve kıymetli
talebeler yetiştirmeye başladı. Hindistan'da yetişen Ehl-i sünnet âlimlerinin ve
tasavvuf mütehassıslarının en büyüklerinden, müslümanların gözbebeği olan
Muhammed Mazhâr-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin, kendilerinden ilim ve feyz aldığı
hocaları arasında en büyükleri olan dört zâttan biridir.
|
|