CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER

Hindistan velîlerinden ve büyük İslâm âlimi Hâfız Sa'dullah  hazretleri, Muhammed Sıddîk-i Fârûkî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin olgun talebesiydi. Muhammed Sıddîk'ın hânekâhında, kendisine tasavvuf ehlinin reîsi, efendisi mânâsına gelen; "Seyyid-üs-Sûfiyye" lakabı verilmişti.

Hâfız Sa'dullah hazretleri, hocasının sohbet ve hizmetinde bulunmakla eline geçen yüksek kazançları, mânevî dereceleri, Allahü teâlânın nîmetini bildirmek için şükrederek şöyle anlatırdı:

Tam otuz yıl mübârek hocamın dergâhında hizmet etmekle şereflendim. Bu hizmette saçlarım ağardı. Hattâ mevlâmızın yolunda gözümün nûru (görme hâssası) gitti. Bu da şöyle olmuştu: Bir defâsında, yazın şiddetli sıcakları sırasında, hocam beni Ahmedâbâd'a göndermişti. Güneşin hararetinin çok şiddetli olması sebebiyle gözlerim görmez oldu. Hâl böyle olunca, talebe arkadaşlarımdan birçoğu başıma toplanarak, hizmete kendilerinin devâm etmesini, benim bu âmâ hâlimde, husûsî hizmetlere devâm edemeyeceğimi söylediler. Ancak hocama olan muhabbetimin fazlalığından bu hizmeti başkalarına bırakmak istemedim. Hocama olan sâdıkâne hizmetimin bereketiyle kalb gözüm açıldı. Mârifet nûru ile görmeye başladım. Böylece, Allahü teâlâ bana, lüzumlu şeyleri görmeyi nasîb edip, baş gözümü ise başka şeyler ile alâkalanmaktan ve meşgûl olmaktan muhâfaza eyledi. Bu alâka ve meşgûliyetten kurtulunca, her an Rabbimi düşünür, hep O'nunla meşgûl olur bir hâle geldim. Bu hâl ile, göz vâsıtasıyla kalbe ulaşan ve bâtını meşgûl eden zararlı görüntülerin gelmesi engellenmiş oldu. Bu nîmetlerinden dolayı, görünür görünmez bütün nîmetlerin sâhibi olan Allahü teâlâya sonsuz hamdü senâlar, şükürler olsun. Habîb-i ekrem efendimize ve O'nun Ehl-i beyt ve Eshâbının herbirine (radıyallahü anhüm) selât ü selâmlar olsun."

Hâfız Sa'dullah, böylece yetişerek ilim ve vilâyet yolunda çok yüksek derecelere kavuştuktan sonra, silsilesi Resûlullah efendimize varan hocaları vâsıtasıyla, mübârek kalbine gelen feyz ve nûrları etrâfına yaymaya, olgun ve kıymetli talebeler yetiştirmeye başladı. Hindistan'da yetişen Ehl-i sünnet âlimlerinin ve tasavvuf mütehassıslarının en büyüklerinden, müslümanların gözbebeği olan Muhammed Mazhâr-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin, kendilerinden ilim ve feyz aldığı hocaları arasında en büyükleri olan dört zâttan biridir.