CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER

Hindistan'ın büyük velîlerinden Ebü'l-Hayr Fârûkî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin bâtını, iç dünyâsı Allahü teâlânın aşkı ile yanardı. Bâzan bu aşk dışına da vurur ve görenler vücûdundan buhar çıkıyor zannederlerdi. Yazın sıcak günlerinin harâreti de eklenince, onun ince ve zayıf vücudu bu harârete dayanamaz ve hastalanırdı. Sevenlerinden Hakim Abdülhakîm bir yaz mevsiminde kendilerine serin bir yere gitmelerinin iyi olacağını bildirdi. Bunun için Belücistan'da Kuita'nın uygun olduğunu arzetti. Burası Ebü'l-Hayr hazretleri için yeni bir yerdi. Tanıdık kimsesi yoktu. 1900 senesi başlarında çoluk çocukları ile berâber Kuita'ya gidip orada bir ev kiraladılar. Berâberinde yalnız Hindli bir hizmetçi vardı. Ebü'l-Hayr hazretleri ne Afgan ne de Beluci dillerini biliyordu. Buna rağmen Allahü teâlâ oradaki insanların kalplerini ona meylettirdi. Onu herkese sevdirdi. Nitekim Mişkât kitabında Sahîh-i Müslim'den alınan bir hadîs-i şerîfte buyrulduğu gibi: "Şüphesiz Allahü teâlâ bir kulundan râzı olup, onu sevdiğinde, Cebrâil aleyhisselâmı çağırır ve ona buyurur ki: Ben falan kulumu seviyorum sen de onu sev. Cebrâil aleyhisselâm onu sever. Sonra semâda seslenip der ki: Allahü teâlâ falan kulu seviyor, siz de onu sevin. Semâdakiler onu sever. Sonra onun sevgisi yerdekilerin gönüllerinde yerleşir."

Nitekim Ebü'l-Hayr hazretleri Kuita bölgesine gittiği zaman buradaki âlimler, sâlihler onun sohbetine koştular. Devrin âlimlerinden olan Mîr Hasan Sâhibzâde, Kuita'ya uzak bir yerde oturuyordu. Küçük oğlu Seyyid Abdülhalîm'i çağırıp; "Mübârek bir zâtın "Dehli'den teşrif ettiğini duyduk. Kuita'ya git. Onun ahvâlini, durumunu öğrenip bize haber getir." Dedi. Abdülhalîm Kuita'ya gelip Ebü'l-Hayr'ı ve hallerini sordu. Yakınlarından da onun hakkında bilgi aldı. Dönüp babasına şöyle anlattı: "O zât, iyi bir âlim ve Kur'ân-ı kerîm hâfızıdır. Herkesle görüşmüyor. Kendini açıkça günâh işleyenlerden uzak tutuyor. Kimse hakkında kötü konuşmuyor. Yolda yürürken ayaklarına bakarak yürüyor. Onun meclisi ilim meclisi olup, yalnız ilimden konuşuluyor. Talebelerini uygun olmayan şeylerden men ediyor." Bunları dinleyen Mîr Hasan Sâhibzâde; "Ey oğlum! Anlattığına göre o zât muhakkak Allahü teâlânın velîlerindendir. Onların huzûruna varmak saâdettir." dedi. Daha sonra Ebü'l-Hayr'ı ziyâret etmek için Kuita'ya gitti ve sohbetlerinde bulundu.