|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Hindistan'ın büyük velîlerinden Ebü'l-Hayr Fârûkî (rahmetullahi teâlâ
aleyh) hazretlerinin bâtını, iç dünyâsı Allahü teâlânın aşkı ile yanardı. Bâzan
bu aşk dışına da vurur ve görenler vücûdundan buhar çıkıyor zannederlerdi. Yazın
sıcak günlerinin harâreti de eklenince, onun ince ve zayıf vücudu bu harârete
dayanamaz ve hastalanırdı. Sevenlerinden Hakim Abdülhakîm bir yaz mevsiminde
kendilerine serin bir yere gitmelerinin iyi olacağını bildirdi. Bunun için
Belücistan'da Kuita'nın uygun olduğunu arzetti. Burası Ebü'l-Hayr hazretleri
için yeni bir yerdi. Tanıdık kimsesi yoktu. 1900 senesi başlarında çoluk
çocukları ile berâber Kuita'ya gidip orada bir ev kiraladılar. Berâberinde
yalnız Hindli bir hizmetçi vardı. Ebü'l-Hayr hazretleri ne Afgan ne de Beluci
dillerini biliyordu. Buna rağmen Allahü teâlâ oradaki insanların kalplerini ona
meylettirdi. Onu herkese sevdirdi. Nitekim Mişkât kitabında Sahîh-i Müslim'den
alınan bir hadîs-i şerîfte buyrulduğu gibi: "Şüphesiz Allahü teâlâ bir kulundan
râzı olup, onu sevdiğinde, Cebrâil aleyhisselâmı çağırır ve ona buyurur ki: Ben
falan kulumu seviyorum sen de onu sev. Cebrâil aleyhisselâm onu sever. Sonra
semâda seslenip der ki: Allahü teâlâ falan kulu seviyor, siz de onu sevin.
Semâdakiler onu sever. Sonra onun sevgisi yerdekilerin gönüllerinde yerleşir."
Nitekim
Ebü'l-Hayr hazretleri Kuita bölgesine gittiği zaman buradaki âlimler, sâlihler
onun sohbetine koştular. Devrin âlimlerinden olan Mîr Hasan Sâhibzâde, Kuita'ya
uzak bir yerde oturuyordu. Küçük oğlu Seyyid Abdülhalîm'i çağırıp; "Mübârek bir
zâtın "Dehli'den teşrif ettiğini duyduk. Kuita'ya git. Onun ahvâlini, durumunu
öğrenip bize haber getir." Dedi. Abdülhalîm Kuita'ya gelip Ebü'l-Hayr'ı ve
hallerini sordu. Yakınlarından da onun hakkında bilgi aldı. Dönüp babasına şöyle
anlattı: "O zât, iyi bir âlim ve Kur'ân-ı kerîm hâfızıdır. Herkesle görüşmüyor.
Kendini açıkça günâh işleyenlerden uzak tutuyor. Kimse hakkında kötü konuşmuyor.
Yolda yürürken ayaklarına bakarak yürüyor. Onun meclisi ilim meclisi olup,
yalnız ilimden konuşuluyor. Talebelerini uygun olmayan şeylerden men ediyor."
Bunları dinleyen Mîr Hasan Sâhibzâde; "Ey oğlum! Anlattığına göre o zât muhakkak
Allahü teâlânın velîlerindendir. Onların huzûruna varmak saâdettir." dedi. Daha
sonra Ebü'l-Hayr'ı ziyâret etmek için Kuita'ya gitti ve sohbetlerinde bulundu.
|
|