|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Büyük
velîlerden Ebû Ali Fârmedî (rahmetullahi teâlâ aleyh) insanların îtikâd,
amel, ibâdet ve ahlâk husûsunda doğruyu öğrenip yapmaları ve Allahü teâlânın
rızâsına kavuşmaları için onlara rehberlik edip, buna kavuşturan ve kendilerine
tasavvuf yolunda silsile-i aliyye denilen meşhûr velîlerden olup, bu âlimlerin
yedincisidir. İsmi, Fadl bin Muhammed'dir. Yaşadığı devrin âlimleri arasında bir
tâne idi.
Kendisi anlatır: Bir gün
bana bir hal olmuştu. Kendimden geçtim. Bu hal içinde sanki yok ve fark edilmez
oldum. Bu hâlimi hocama anlattım. "Ey Ebû Ali! Benim gönül kuşum, buradan
yukarısını bilemez." buyurdu. Ben de kendi kendime, beni bu makamdan ileri
götürecek bir mürşide, rehbere ihtiyâcım var, diye düşündüm. Bunun üzerine bir
müddet geçti. Gün geçtikçe bu hal artardı. Bu sırada Ebü'l-Kâsım Gürgânî'nin
ismini işitmiştim. Tûs şehrine hareket ettim. Evini bilmiyordum. Şehre gelince
sordum. Yerini târif ettiler, gittim. Talebelerinden bir cemâatle mescidde
oturuyorlardı. Ben de iki rekat namaz kılıp, önünde diz çöktüm. Şeyhin başı
önüne eğikti. Başını kaldırdı ve; "Gel ey Ebû Ali!" buyurdu. Vardım, selâm verip
oturdum. Mânevî hallerimi anlattım. "Evet... Başlangıcın mübârek olsun! Henüz
bir dereceye erişmişsin, ama terbiye görürsen, yüksek derecelere kavuşacaksın."
buyurunca, gönlümden; "Artık rehberim budur." dedim.
Ebü'l-Kâsım Gürgânî
hazretleri beni tasavvufta yetiştirmek üzere nefsimin terbiyesi için çeşitli
riyâzetler yâni nefsimin isteklerini yapmamamı emretti. Nihâyet arzu edilen
derecelere ulaştım. Sonra arkadaşlarımdan Ebû Bekir Abdullah ile beni kardeş
yaptı ve bizi berâberce Ebû Saîd hazretlerinin yanına Mihene'ye gönderdi. Ebû
Saîd hazretlerinin huzûruna varınca, bana bir parça bez verip duvarların tozunu
silmemi söyledi. Arkadaşım Ebû Bekir Abdullah'a da müsâfirlerin ayakkabılarını
düzeltme vazîfesini verdi. Üç gün bu hizmeti yaptım. Dördüncü gün beni Ebü'l-Kâsım
hazretlerinin yanına geri gönderdi. Sonra iki hocam da vefât etti. Onların
yerine sohbetleri ben yapmaya başladım. Talebelerim çoğaldı. İsmim her tarafa
yayıldı. Arkadaşım Şeyh Ebû Bekir Abdullah büyük bir zât olduğu halde adı
duyulmadı. O şöyle dedi: Şeyh Ebû Saîd onun için; "Ebû Ali bez ile duvarın
tozunu sil de, ömür boyunca söz bezi ile Allahü teâlânın kullarının gönül
duvarlarındaki mâsiyet, günah kirlerini silersin!" buyurdu. Bana da dervişlerin
ayakkabılarını düzeltmemi emretti. Ben de bu vazîfede kaldım. Kimse beni
tanımadı, ismimi anmadı."
Ebû Ali Fârmedî hazretleri,
bu hocalarından sonra zamânındaki evliyânın en meşhurlarından ve büyüklerinden
olan Ebü'l-Hasan Harkânî hazretlerinin sohbetlerinde daha yüksek derecelere
kavuşmuş, kemâl mertebelerine ulaşmıştır. Bunu şöyle ifâde etmiştir:
"Kalbimde hâsıl olan aşk ve
şevk ziyâdesiyle artmıştı. Bu arzumun çokluğu sebebiyle, Ebü'l-Hasan-ı Harkânî
hazretlerinin sohbetine kavuştum. Hizmetinde bulundum. Nihâyetsiz feyzlere,
mânevî zevklere eriştim."
|
|