EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Son devir velîlerinden
Dârendeli Muhammed Hilmi Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) ihtisas için
İstanbul'a gitti. Abdülazîz Han zamânında Fâtih Medresesinde tahsil gördü. Bu
esnâda bilhassa Müderris Sâdık Efendinin husûsî himâyesine kavuştu. Bu arada
İstanbul'da Gümüşhâneli Ziyâeddîn Efendinin ders ve sohbetlerine devâm etti. Bu
zâttan halîfelik icâzeti, yetkisi alıp, Dârende'ye döndü. Tevâzuundan kendisini
irşâd, insanları yetiştirme makâmına lâyık görmeyen Muhammed Hilmi Efendi,
Sivas'ta Nalçacızâde Hacı Ahmed Efendiden feyz aldı. Bu zâttan da icâzet aldı.
Hâcı Ahmed Efendi, Küçük Âşık Efendi denilen Âşık Muhammed Mısrî'nin bu da Hâlid-i
Bağdâdî'nin halîfesidir. Bölgede büyük bir şöhreti olan Ahmed Efendi, zâten
yetişmiş bulunan Muhammed Hilmi'ye kısa süre sonra icâzet verdi.
O esnâda Dârende halkı
arasında büyük bir haksızlık ve zulüm görülüyor, kuvvetliler zayıfları eziyor,
kâtiller gittikçe çoğalıyordu. Bunu gören Muhammed Hilmi Efendi, babası Hacı
Yûsuf Ağaya; "Buradan asıl vatanımız olan Medîne tarafına doğru hicret edelim."
dedi. Babası; "Niçin?" diye sorduğunda; "Burada biz şimdilik rahatız. Kimse bize
dokunamıyor. Kimse bize zulüm etmez. Biz de kimseye zulüm etmeyiz. Fakat bizden
sonra gelen çocuklarımız belki zâlim olup, zulmeder. O zaman biz mesul oluruz.
Yâhud evlâdımız mazlum durumunda olur, zâlimden zulüm görüp ve yine biz mesul
oluruz." cevâbını verdi. Bunun üzerine mallarını satılığa çıkardılar. Hiç kimse
müşteri olmadı. Halk mallarını almazsak hicret etmezler diye düşünüyordu. Bunun
üzerine mallarını orada bırakıp hayvanlarla yola çıktılar. Halk peşlerinden
gelerek dönmeleri için çok ricâ ettilerse de muvaffak olamadılar. 1858 senesinde
Maraş'a vardılar.
Muhammed Hilmi Efendi ve
âilesi, Maraş'ta iki yıl kadar kaldı. Bu müddet içerisinde bugün Duraklı Câmi
adı ile anılan Seyyid Ali Bey Câmiini tâmir ettirdiler ve bu câminin
hücrelerinde kaldılar. Muhammed Hilmi Efendinin ilmî kıymetini takdir eden
Maraşlılar bu sırada kendisine her türlü yardımı gösterdiler.
Muhammed Hilmi Efendi Duraklı
Câmi yeniden ibâdete açılırken, şu şiirinin bulunduğu tâmir kitâbesini de
kapısına astırdı:
Hamdülillah avn-i Hakla buldu bu mescid tamâm
Ehl-i hayrât sarf-ı himmet eyledi oldu tamâm
Hak teâlâ rahmet etsin kim buna bir taş kodu
Cennet-i âlâda versin onlara âlî makâm
Hem dahi bulsun selâmet beş vakit namaz
Kıl namazı bul rızâyı gel niyâz et subh u şâm
“Bâ-husus bu âcize kılsın terahhum lutfile
Çün delâlet ettiği için vüs'i mikdârı müdâm
Yazdı Hilmi şevk-ıla umrânını târih hitâm
Bârekallah-ül-kadîr tâ-ilâyevmi'l-kıyâm.
(Bu mescid Allahü teâlânın
yardımı ile ve hayır sâhiplerinin himmetlerini harcamaları neticesinde
tamamlandı. Buna bir taş koyana Hak teâlâ rahmet etsin ve Cennet'te yüce makam
versin, ayrıca her beş vakit namazda selâmet bulup kurtuluşa ersin. Gel sen de
namaz kıl akşam sabah niyaz edip yalvar ve rızâya kavuş. Ayrıca hususiyle bu
âcize; böyle bir hayra önderlik ettiği için lutf ile acısın. Hilmi arzu ederek,
bu yapının bitiş târihini yazdı. Allahü teâlâ Kıyâmet'e kadar bunu ayakta
tutsun.)
Bundan sonra Antep'e giden
Muhammed Hilmi Efendi, orada on yıl kadar kaldı. Bu zamanda pekçok talebe
yetiştirip halkın karşılaştığı güçlükleri çözdü ve herkese nasîhatta bulundu.
Muhammed Hilmi Efendi on yıl sonra tekrâr Maraş'a döndü. Ancak bu sırada
Antepliler ısrarla kendisini tekrar geri götürmeye çalıştılar. Maraşlılar da
aynı ısrar içinde bu büyük velîyi bir türlü bırakmak istemiyorlardı. Hilmi
Efendi hazretleri büyük bir sıkıntı içinde kaldı ve ne yapması gerektiğini
Sivas'ta bulunan hocası Nalçacızâde Hacı Ahmed Efendiye sordu. Ahmed Efendi: "Şu
anda nerede bulunuyorsan orada kal!" dedi. Muhammed Hilmi Efendi hocasının bu
sözü üzerine vâz ü nasîhat işlerine, bundan sonra, Maraş'ta devâm etti
|